hesabın var mı? giriş yap

  • kusurlarından. bu kadınları değil insanları sevme kriteridir, birinin kusurlarını kabullenip ve hatta onları benimsemeye başladığınızda, o insanı sevdiğinizi anlarsınız.

  • biri hacettepe tibbi bitirdi, yillarini zorunlu hizmet ile gecirirken evlendi dunya tatlisi bir kizi var.

    biri odtu elektronigi bitirdi, cok ucuk bir insan oldugundan standard bir is bulmayip kendi sirketini kurdu. birkac makine icat etti (evet hakikaten icat etti oyle bir adam), ama sonunda ulkeye dayanamayip isvec'e goctu simdi orada bir sirket kurdu avrupa bilim destek fund'larindan yararlaniyor.

    biri bogazici elektronigi bitirdi, mit'ye doktoraya gitti. yillar yili calisti aldi doktorayi, sonra konusma firsatimiz olmadi.

    biri de mal mal eksisozlukte entry girmekte an itibariyle.

    not: fen lisesi

  • asıl rezaleti son cümlesinde olan üzücü olay.

    "ben sonrasında 5 gün boyunca acile gittim. doktorlar her seferinde 'bir şey yok' dedi. durumu ağırlaştı. aydın'a sevk ettiler. o gün yoğun bakıma alındı. 12 saat sonra yaşamını kaybetti" diye konuştu.

    sorumlularının en ağır cezayı almasını diliyorum.

  • aslında x8 hızda konuşmasa mantıklı şeyler de söylüyor ama hızdan dolayı mevzu sadece komik kısımlarıyla kalıyor. örnek:

    "şimdi istanbul'dan beni çağırıyorlar. filmden falan çağırıyorlar. o zaman da gidince ne oluyor, sanatçı mı olacağım ben şimdi? ilkokul 3'ten terk sanatçı mı olacak? sanatçı neye denir? bir beste, bir türkü, bir müzik, bir resim, bir heykel yapana sanatçı denir. sinema filminde oynayana sanatçı denmez bana göre. çünkü kameralar çekiyor, alttan biri konuşuyor, o konuşuyor, biri söylüyor, o yapıyor, kötü yerleri kesiyorlar. g*tü yiyen tiyatroda oynasın."

    :]

    son cümle hariç edebiyat dergisine koy sırıtmaz. gerçi son cümleyle de sırıtmaz.

  • gogol, 1800'lü yıllarda yazdığı portre adlı öyküsünde, çartkov isimli bir ressama kendi resimlerini yaptırmaya akın akın gelen insanlardan şu cümlelerle bahsediyor; bu öyküyle birlikte, eğer uygulayabilirsem, günümüz instagram çılgınlarına artık o kadar da kızmama kararı aldım:

    "...kadınlar çoğunlukla ruh güçlerinin, karakter yüceliklerinin yansıtılmasını istiyorlar; portrelerinin kendilerine benzemesinden çok, fazlalıkların törpülenmesini, kusurların küçültülmesini, hatta mümkünse eğer, bunların hiç gösterilmemesini önemsiyorlardı. kısacası, görüldüğü anda aşık olunacak değilse de bakılabilir bir yüzleri olmalıydı resimde. o nedenle de poz vermek için oturduklarında öyle birtakım havalara bürünüyorlar, öyle ifadeler takınıyorlardı ki, şaşıp kalıyordu çartkov. kimi melankolik, kimi hayallere dalmış bir havaya bürünüyor, kimi de ağzını küçük gösterebilmek için dudaklarını büze büze toplu iğne başı kadar bir ağız çıkıyordu ortaya. bütün bunların üstüne bir de, portrelerin zorlama olmaksızın, doğal biçimde kendilerine benzemesini istiyorlardı. erkeklerin de onlardan kalır yanı yoktu. kimi, portresinin, başları sert, enerjik bir biçimde yana dönük olarak yapılmasını istiyor; kimi, esin perisini arar gibi, gözlerini yukarı çeviriyordu. muhafız alayından bir teğmenin, gözlerinde savaş tanrısı mars'ın görünmesini istemesi ilginç taleplerden biriydi. yüksek makam sahibi sivil memurlar, yüzlerine dürüstlük, soyluluk anlamı vermeye çabalıyor, bu duyguyu güçlendirmek için de kapağında okunaklı şekilde 'her zaman dürüstlükten yanaydı' yazılı bir kitap tutuyorlardı ellerinde..."

  • izledikten sonra çevremi ve olayları gözlemleyerek inanılmaz çıkarımlarda bulunmaya başladığım dizi:

    "banyonun ışığı yanıyor, içeride biri var. kardeşim yanımda olduğuna göre demek ki annem."

    gibi.

  • türklerde hakimiyetin kaynağı olarak gösterilen kağanlık simgesi. oğuz destanına göre oğuz han bilge bir şahıs idi. hakimiyeti ilahi menşeden almıştı. yönetme hakkı hükümdara tanrı tarafından ilahi bir lütuf olarak verilmişti. “kut” diye nitelendirilen bu anlayış türk devletlerinde yönetici aileye bağlılığı kuvvetlendirmiştir. kut; devlet, baht, iyilik, talih anlamındadır. tanrının bu yetkiyi vermesini ülüg (kısmet) olarak tanımlarlardı. türk hakanları adete göğün yerdeki temsilcisi gibidir. atilla 451’deki “katalanum savaşından” bir gün önce şaman’ a ; “söyle bakalım yarınki savaşın galibi yada malubu kimdir?” dedi. şaman ; “sen tanrının kılıcısın” cevabını verdi.

    göktanrı inancı bütün türk milletinde hakimdi. tanrı vergisi kut’a sahip olan tahta çıkar görevini yapabildiği sürece orada kalırdı. başarılı olamazsa tanrının kut’u geri aldığına inanılır ve tahttan düşerdi. türklerin ilahi kaynaklı hakimiyet telakkisi başka milletlerinkinden farklıdır. hunlar dan beri hakimiyetin ilahi kaynaklı olduğu kabul edilmekle birlikte hakanlara herhangi bir ulühiyet atfedilmemişti. tanrı tarafından kut verilmiş bir insan kabul edilmektedir. başka kültürlerde kralın şahsıda ilahi meşeli kabul edildiğinden “kral hata yapmaz” fikrini de beraberinde getiriyordu. türk anlayışında ilahi olan görevlendirmedir. hakan iyi veya kötü, bilgili veya bilgisiz olabilir.

    türk hakimiyet telakkisine göre kut babadan oğla geçerdi. kut irsen geçse de buna sahip olabilmek için gerekli başka özellikler vardı. hazarlarda umumi felaketler hakandan kut’un gittiğine delalet eder ve idam edilirdi. eski türklerde hakan devleti töreye göre yönetirdi. yani yönetim hakimiyete kanuni bir mahiyet verirdi. türkler islam’ın kabulünden sonra islamiyet ile çatışmayan geleneklerini devam ettirdiler. kut’a islam-i bir anlam verdiler. onu allah’ın takdiri veya nasibi olarak yorumlamışlardır. islam inancında allah kadir-i mutlak dır. insan nasibinde varsa devlet başkanı olabilir.

    "kut" anlayışı binlerce yıldan sonra bile hayatımızdaki yerini korumaktadır.bayramlarda dostlarımızın bayramını "kut"larız.doğum günlerini "kut"larız.evlilikleri "kut"larız.kut kavramı zaman içinde değişime uğraşa da ilahi kudretini devam ettirmiş ve toplumumuz içindeki temel kavramlar içinde yerini almıştır.iyi dileklerimizi inandığımız yüce güç ile ifade etmek atalarımızdan miras kalan kültürümüzün bir parçası olmasının yanı sıra,ilahi gücün takdirinin hala bu millet üzerinde egemen ve yol gösterici bir unsur olduğunu göstermektedir.ötüken de kağan oturdukça türk milleti için sıkıntı yoktur.tanrı kağana milletini doğru yolda yürütmesi için "kut" vermiştir.
    "kut" kanın kutsallığını sembolize etse de burada kullanılan mecaz, kanın fizyolojisinden ziyade,insan bedeninin tamamını kaplayan ve yol gösterici olan ilahi bir güce tekamül etmektedir.

    "tanrı hepimize kut ve dirlik versin."

  • kokain kullanıyormuş, kendisinin ifadesi bu. peki. gereken neyse yapılır.

    anlamadığım bir nokta var yalnız. satmak, mutlaka kullanmaya oranla daha büyük suç. satan adamı takip edip tarkan'a ve diğer işadamlarına ulaşılmış. haberde böyle. e be kardeşim, torbacı'nın bile isminin sadece baş harfleri verilirken, tarkanla birlikte içeri alınan iş adamlarının da isimleri korunurken tarkan neden diğerleriyle aynı haklara sahip değil? nezaret yerine polis dinlenme odasında kalması adil değil evet, ama diğerlerinin suçları sabit olana kadar isimleri korunurken onunkinin korunmaması da adil değil zannımca.

  • kicina ansiklopedi kacmis gibi yazdigi icin herkes bu adami kultur yumagi saniyor, bilgili filan saniyor.

    oysa ki, onune bir avuc nohut, bir avuc bakla, bir avuc da mercimek koyun sonra "bulgur bunlardan hangisi ?" diye sorun, gununuz senlenecek.

  • bu da yeni moda cıktı.
    toksik insanlari, negatif insanlari hayatinizdan çıkarın mottosuyla, insanlarin tahamullsuzlugunu normallestirmeden baska bir sey degil.

    sevdiğimiz insanlar zor günlerden geciyor, bunu paylasmiyor ve negatif enerji saçıyor olabilir.
    ya da yakınızdaki insanlar cok farkli sorunlarla boğuşuyor olabilir.
    ınsanları hayatinizdan çıkarıp kaybetmek yerine onlari kazananın.
    herkes her an cok mutlu olmak, olmuyorsa bile mutlu gözükmek zorunda degil.
    gercek hayat sizin tozpembeye bürünmüş instagram sayfanız değil.
    gerçekci olun ve insanlara bu zor dönemde daha yapıcı davranin.