ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
furkan bölükbaşı
-
meltem ablasının izinden giden karaktersiz.
tencere kapak olmuşsunuz furkancım güle güle kullanın.
doğuş otomotiv'in volkswagen açıklaması
-
volkswagen grubu markaları tarafından yapılan açıklama uyarınca; etkilenen araçlar dahil olmak üzere türkiye'de satışa sunulan tüm araçlarımızın ülkemizin resmi mevzuatlarına, sürüş ve yol güvenliğine uygun olduğunu belirtiriz.
bizi yine şaşırtmadınız, teşekkür ederiz. yarın öbür gün bir bakan-milletvekili çıkar, "bakın ben de volkswagen kullanıyorum hiçbirşey olmuyor" der, sorun da ortadan kalkar.
ikinci yeni şiiri gırtlağına kadar arabesktir
-
yaşayan en büyük ikinci sanat eleştirmeni ertuğrul özkök'ün - en büyüğü için (bkz: hıncal uluç) - hürriyet'in pazar eki'nde yer alan söyleşisinde yaptığı açıklama. rec by saatchi'den çıkan "arta kalan zamanda" albümünde sevdiği 15 aryayı derleyen özkök'ün kendisiyle bu vesileyle yapılan söyleşideki açıklaması gerçekten düşündürücü:
"ikinci yeni şiiri gırtlağına kadar arabesktir. alın ikinci yeni ’den bir şiir, doğuş ’un şarkı sözlerinin yanına koyun, fark görebilecek misiniz bakalım. sezen aksu’nun şarkı sözlerinde de aynı tat vardır."
bu açıklamadan sonra hafif bir içim geçmiş, uyumuşum. rüyamda sezai karakoç, ece ayhan ve cemal süreya'yı gördüm. aralarında doğuş ve hilal cebeci ayrılığı hakkında tartışıyorlardı. daha sonra turgut uyar geldi ve "size genç şair doğuş'un şiirlerini getirdim, haydi birlikte okuyalım" dedi. okumaya başladılar:
eserin adı: uyan (doğuş adlı albümünden)
zordu bu anı beni yordu
yokluğun beni vurdu
zordu bu anı beni yordu
ayrılık beni vurdu
düşünmeden uğra bana
kapım açık hala sana
ayrılığın vurdu aya
yansıdı odamın duvarına
uyan uyan uyan
gönlüm uyan
dayan dayan dayan
ruhum dayan
seni de bir gün severler
sevda yüklü trenler
boş raylarda ilerler
sevenleri üzenler
hep o yolda giderler
eserin son bölümünde sezai karakoç ağlamaya başlamıştı. "ben neden böyle yazamadım hiç?" dedi. turgut uyar, diğer esere geçti:
eserinin adı: bebişim (hadi hızlandır albümünden)
dayanir mı bedenim bu acıya
alısır mı ruhum sensizlige
yüreğimde gözlerimde nefesimde
kaderimsin duam yeminimsin
kalbim kalbini görmediği zaman
atar mı sence bir daha
bebişim bebişim teninin kokusunu özlemişim
bebişim bebişim bebişim
canımdan bile sevdigim herşeyimsin...
"bebişim" kısmında ece ayhan sigarasından derin bir nefes aldı... "hiçbir zaman doğuş gibi yazamayacağız, hiçbir zaman..." dedi. turgut uyar devam ediyordu okumaya:
eserinin adı: uh uh (denge albümünden)
şimdi sana söylüyorum
içimdeki aşkı çıkar onu
çıkar onu çıkar onu bebeğim
vazgeçilmez terkedilmez
içimdeki tutku
al al al al al al
uva uva oh oh
kaldır üstündeki kara bulutları
serbest bırak alev alsın
özellikle "al al al al uva uva oh oh" bölümünden sonra, şairler "olmaz böyle şey" nidalarıyla "doğuş şiirlerindeki imgelem zenginliği" hakkında hararetli bir tartışmaya giriştiler. hatta sezai karakoç ile ece ayhan neredeyse birbirine girecekti. o sırada ertuğrul özkök geldi ve "ikinci yeni şiiri gırtlağına kadar arabesktir. alın ikinci yeni ’den bir şiir, doğuş ’un şarkı sözlerinin yanına koyun, fark görebilecek misiniz bakalım. sezen aksu’nun şarkı sözlerinde de aynı tat vardır." dedi. sezai karakoç "ne demek fark görebilecek misiniz? doğuş bizden milyon kat iyi...dalga mı geçiyorsun bre?" dedikten sonra koşup irice bir budaklı meşe odunu kaptı. .. tam o anda uyandım. bilgisayarımı açıp, doğuş’un resmi sitesinden fan clup bölümüne girdim ve hemen üye oldum. çok mutluydum. üstelik nickim de uvercinka ‘ydı.
http://www.hurriyet.com.tr/…791.asp?gid=59&sz=15434
simit sarayı'na gidip simit sar ayı demek
-
çok yanlış bir hareket. eğer karşıdaki adam hakkaten ayıysa çok ayıp olur.
erdoğan'ın kıbrıs sorununa da el atacak olması
-
(bkz: ayşe hacca gitti)
istanbul hilton 2015 yılbaşı rezaleti
-
evde ezik ve tek başına yılbaşı geçirip sosyal medya'da anca foto like edenlerinin aklınca kafaya alma olayı yaptığı maduriyet.
yok 120 liraya ne umdun ne buldun, yok bir zeki sen misin, yok zart yok zurt..
arkadaşa bir fiyat karşılığı bir durum vaad edilmiş ve bu durumun lokasyonu hilton, bilet tedarikçisi biletix.iki bilinen kurumsal kurum.
yani güvenmeyip ne yapacak?
biri yok iq demiş biri yok eq demiş akıl satıyor.
sizin gibi böyle her şeyi goygoya alıp hak hukuk arama reaksiyonu göstermekten aciz insanlara üzülüyorum.
bak kozniku arkadaşımız da 95 yılında aynı şeyleri aynı yerde yaşamış. aradan 20 yıl geçmiş durum aynı.
biri de çıkıp bu 20 yıl içerisinde bu durumu bizlere haberdar etseydi 20 yıldır insanlar da kandırılıyor olmayacaktı.
bu tarz şeyler bu yüzden önemlidir.
seneye muhtemelen önyargı oluşacak bu organizasyona ve kandırılma yaşanmayacak. çünkü artık haberdar olduk.
hemen ben zekiyim böyle yan basmam hayatta diye havalara girmeyin.
hayattır..yarın ne getirir bilinmez.
hadi. öptm. kib. bye.
kavak yelleri
-
deniz sedyede karnında demirle hastaneye girerken "içimde bir şey var bu akşam" diye giriveren müzik olamamıştır.
5 nisan 2019 recep tayyip erdoğan açıklaması
-
kendini bitirecek hareketleri desteklemesi basiret bağlanmasıdır.
edit: değil istanbul'u iktidarı da kaybedeceklerdir, umut vermektedir, destekliyoruz.
muhalefet uyuma.
okul başvurusu reddedilen çok modern genç kız
-
(bkz: imi bin kiiniti ininiyirim)
gheorghe hagi
3 eylül 2012 beytüşşebap saldırısı
-
sabah otobüsle işe gidiyorum. bir teyze telefonunu çıkarıp birini aradı, sima olarak tanıdığım şeker bi teyze, nihayetinde her sabah aynı otobüsteyiz. "haberleri aç, şehit varmış takip et." dedi.
sonra telefonu kapattı. yanında oturan adam:
- şehit mi varmış?
+ evet.
- kaç kişi?
+ 9 taneymiş. (sesi titredi)
- hay allah ya, nerede peki?
teyze nerede olduğunu söylerken "oğlum orada asker" diyerek ağlamaya başladı. bok gibi bi sessizlik bürüdü otobüsü, biri peçete uzattı. durağım geldi, indim.
haftaya bok gibi sessiz başlatan saldırı oldu özetle.
not: bu entry 28 şubat 2016 ekşisözlük direnişi süresince katalanca olarak sunulmuştur. (bkz: bütün entry'lerini katalancaya çevirmek) bundan çok daha kaliteli yüzbinlerce entry bu süreçte yok olmuştur. bir zamanlar devletin milletini ebleh yerine koyması yasaktı, bazı yasaklar özlenebiliyormuş.
en pisi pisine ölen ünlü
-
(bkz: antoni gaudi)
la sagrada familia'nın yapımı sırasında, yapıtına genel bakabilmek için geriye doğru giderken tramvayın altında kalmış, 3 gün yaşam mücadelesi verse de hayatını kaybetmiştir.
karantina
-
sağlık işleriyle ilgili ilk yenilikler ıı. mahmut zamanında başlamıştır.
bunların başında karantina usulünün uygulanması gelir.
zamanın avrupa yöntemlerinin alınmasını savunan
ahmed resmî efendi, avrupa’dan döndükten sonra,
orada gördüğü karantina usulünün yararlarını anlatmaya kalkınca zamanın ileri gelenlerinden biri tarafından akılsızlıkla azarlanmıştı.*
islâm dünyasının öteki bölgelerinde de bu karantina sorunu 19. yüzyıl başlarında ulemâ arasında tartışılan bir konu olmuştu.
mehmet ali paşa’nın fransa’ya yolladığı
rifâ’a tahtavî’nin anlattığına göre bu sorun tunus’ta malikî mezhebinden olan zeytuna müderrisi
şeyh muhammed menaî ile oranın hanefî müftüsü
şeyh muhammed bayram arasında uzun tartışmalara yol açmış, bunlar konu üzerinde risâleler yazmışlardı.
hanefî müftüye göre karantina şeriat açısından yalnız câiz değil, üstelik vacipti.
malikî müderrislerine göre ise “karantina tanrı’nın kaza ve kaderinden kaçmaya kalkışmak” demek olduğundan dine aykırı idi
karantina uygulamasını gerektiren başlıca neden 1831 ve 1833 arasında hindistan’dan gelerek yakın doğu yoluyla avrupa’ya yayılan korkunç kolera salgını olmuştu.
1831’de istanbul’a gelen amerikalı doktor dekay anılarında bu kolera salgını üzerine yaptığı gözlemlerini yazar;
avrupa’da çok korkulan bu hastalığa yakalananları,
bazen bulunduklan evin kapı ve pencerelerini örerek ölmeye bıraktıkları halde, türkiye’de böyle yapılmadığını, sirke vesair maddelerle onları tedavi etmeye çalışmalarını daha insanca bir çaba olarak takdir eder.
bu vesileyle koleranın ne olduğu, hangi yollarla yayıldığı konusu üzerinde ilk kez olarak kanada’da quebec şehrinde toplanan uluslararası hekimler kongresinde bulunan dr. dekay,
koleraya yakalananlann kurtarabileceğini istanbul’daki gözlemlerine dayanarak ileri sürmüş ve bu gözlemler kolera üzerine tıp alanında yeni görüşlerin doğmasına yol açmıştır.
koleranın tıpça niteliği kesin olarak anlaşılıncaya kadar,
ülkeler arası gezilerde, karantinanın uygulanması için uluslararası anlaşmalar yapılmıştır.
koleranın avrupa’ya yayılmasında bir köprü durumunda olan osmanlı ülkelerinde karantinanın uygulanması gerektiği için, ıı. mahmut’un emriyle bu yolda
ilk adımlar atılmıştır.
ulemâ ve halk arasında karantinaya karşı beslenen olumsuz fikirleri yıkmak amacıyla kitaplar yazdırılmıştır.
1835’te ilk karantina müdürlüğü kuruldu;
dârü’l-etibba (hekimler dairesi) adıyla kurulan kuruma fransızca çevirmeni olarak atanan cezayirli hamdullah bin osman adlı zata, karantinanın haram olmadığına dair bir risâle yazdırıldı.
1836’da takvîm-i vakayi gazetesinde karantinanın faydaları üzerine yazılar çıktı. karantina uygulayan ülkelerden getirilen uzmanlann yardımı ile 1838’de
sağlık işleri meclisi (meclis-i umûr-ı sıhhi-ye) adı altında bir daire kuruldu.
ilk uluslararası sağlık kongresi diyebileceğimiz
bir toplantı sonunda türkçe ve fransızca olarak sağlık işleri nizâmnâmesi hazırlandı.
daha sonra 1866’da istanbul’da bir kez daha uluslararası sağlık işleri kongresi toplanmıştır.
türkiye'de çağdaşlaşma
edit;
aşağıdakiler de fuzuli isler naziri isimli yazardan:
karantina, siyasi amaçlarla da kullanıldı.
mesela 1829 edirne antlaşması'yla eflak ve boğdan'daki işgali kalıcı hale gelen rusya, karantina uygulamasını gerekçe göstererek bölgeye girmek isteyen yabancıları tuna nehri'nin girişinde 15 günlük bir karantinaya almıştır.
rusya'nın çok keyfi biçimde dilediğine uyguladığı bu karantinanın esas amacı hastalıklardan korunmak yerine bölgeyi dış etkiye kapatma amacına matuftu.
böylelikle osmanlı devleti ile olan bağlantısını 5 yıl kopardığı eflak ve boğdan'da çok ciddi reformlar yaptılar.
mesela 1834 yılında ilk romen anayasa'sını hazırladılar. olağanüstü yetkilerle donatılmış rus generalinin memleketindeki valilik görevini rahatlıkla yapmasına alan açmışlar karantina ile.
karantina gerekçesi de veba imiş tabii.
49 türk istihbaratçının suriye'de yakalanması
-
olay ne kadar gerçektir bilemesem de takıldığım bir nokta var. 1-2 istihbaratçı yakalansa hadi neyse de arkadaş 49 tane istihbaratçı nasıl yakalanır? pilav gecesi falan mı düzenlemiştiniz nedir?