ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
22 kasım 2020 avm'de yerde yemek yiyen insanlar
-
avm açık, avm içindeki restoranlar açık, ortada masa sandalye yok sadece. olası sonuç buydu zaten.
64 tane 3975 yazıp toplamaya çalışmak
-
ogretmeni iyi ki soruyu;
64
3975
x________
seklide sormamis.
yaran diyaloglar
-
sabah 6 kapi calinir . izbandut gibi iki polis kapida ..
uyku sersemi - gunaydin ?
polis - gunaydin .. calinan arabanizi bulduk adresi verelim gidin alin ..
uyku sersemi - arabam calinmadi ki ..
polis - eminmisin ?
uyku sersemi - eminim .. emin miyim ? ( boynunu uzatip bakar arabayi park ettigi yere )
uyku sersemi - aaaa araba gitmis .. arabam gitmis .. arabami calmislaaar ..
polis - bingooo
sen almazsan eşine komşunun kocası alır
-
az önce müge anlı'nın söylediği sözdür. "eşine hediye almazsan komşunun kocası alır." dedi adama.
bu sözden sonra fark ettim ki kadının aldatması anlamlandırılmaya çalışılıyor. bunu televizyonda kadınların çok izlediği bir programda söylüyor. kadınlara kadınlardan daha fazla zarar veren kimse yok.
edit: bugün yükledikleri videoda o kısım yok. tam bölüm yüklendiğinde video linki eklenecektir.
link eklendi
debe editi: kadınların genelinin pragmatik sevdiğine örnektir. bu görüşü destekleyen kadınlardan sonra, bu fikri daha da kabul ettim.
hayata dair gülümseten detaylar
-
bütün paramı evde unutmuşum, kredi kartlarımı, banka kartlarımı, kimliğimi ve her şeyi. kimseden de borç almak ya da teknolojinin imkanlarını kullanmak istemedim. bugünkü görevim buydu sanki: "cebimde kalan 3-5 liralık bozuklukla bakalım ne yapabilirim?" diye attım kendimi bir başıma istiklâl caddesi'ne, survivor hesabı.
cadde yine cıvıl cıvıldı, kalabalık ve gürültülü. kediler kış güneşinin altında banyo yaparken, turistler üstüme üstüme yürüdü her zamanki gibi. acayip iç çamaşırlarının olduğu dükkanların önünden geçtim, insanların sigara içmek için dışarda oturduğu cafelerin önünden. daha önce defalarca girdiğim yerlere elimde şakırdatarak oynadığım bozuk paralarla girmem imkânsızdı. camlarının önünden usulca geçtim o restoranların. içerde yemek yiyen insanları gördüm geçerken. ahahaha, çok zevkliydi, tam bir küçük emrah gibiydim, şişte döne döne kızaran tavukları izleyen ufak bi çocuk gibi.
insan cebinde para varken kıymetini bilmiyor, yere 10 kuruş düşse eğilip almaya bile tenezzül etmez bazısı. kimiyse 5 kuruşun hesabını yapar. sonuçta para yoksa yoktur, yaratamıyosun ki bunu, sadri alışık gibi elini şalvara her atışında bi banknot bulabilmek sadece filmlerde oluyor.
cadde üzerinde bir yere girdim, oturdum, elimde bozuk paralar, gözüm fiyat tarifesinde...çocukken yaptığımız gibi, bir elimizdeki paraya, bir de bakkal amcaya bakıp, "şu kaça?...bu kaça...hmmm peki şu?" diye sorup paramızın yettiğine razı olduğumuz günlerdeki gibi. aslında daha kalitesine paramız yetmediği için aldığımız ucuz çikolatayla yaşadığımız hazzı, büyüyünce yediğimiz hangi çikolatadan alabildik ki?
dükkana girince bir yandan düşünüyorum: "börek yesem, yanına da bir çay içsem, yeter. ama büyük çay içersem yetmiyo, ona göre..."
oturdum siparişimi verdim, çayımı içiyorum. bu benim içebileceğim tek çay. her yudumundan zevk alarak içiyorum, böreğin her lokması lokum gibi geliyor bana, yavaş yavaş, keyfini çıkararak yiyorum.
derken içeri bir kız çocuğu giriyor, 8-9 yaşlarında, okuldan yeni çıkmış, sırtında pespembe bir çanta var, kocaman. elinde bir para, "kürt böreği alcaktım ben" diyor. kürt böreği, hani şu pudra şekerli yeneninden, yerken ağzım burnum pudra şekeri olduğundan tercih etmediğimden. o yaşta kızın "pudra şekerli kürt böreğini" bilmesine şaşıyorum. ben o böreği ondan 12 yıl sonra keşfedeceğim çünkü. ama o belli ki çok seviyor.
"elde yiycem" diyor kız, "kaç para?"
"60 kuruş" diye cevap veriyor kasadaki tonton amca. kız bi kere yutkunuyor, etrafına bakınıyor. ağzından bir cümlecik dökülüveriyor:
"50 kuruş versem olmaz mı?"
yüreğime ok gibi saplanan bir cümle.
o an çocuğu kader arkadaşım, sıra arkadaşım gibi görüyorum. onun kadar küçük oluyorum bende, yüreğim pır pır ediyor. ondan 20 yaş büyüğüm neredeyse ama 10 dakika önce aynı çekingenliği yaşamışlığın verdiği duygularla kızı sarıp sarmalayasım geliyor. ben olan biteni oturduğum yerden izlerken, kız tekrar soruyor:
"50 kuruş versem olmaz mı? bakkaldan meyve suyu da alcam da."
"olmaz olur mu hiç güzel kızım." diyor tonton amca, meyve suyunun parasını da düşünen kıza. "hiç vermesen de olur." diyor hatta. kızın elli kuruşunu almayacak belli ki, içim ısınıyor.
"olmaz" diyor kız, elli kuruşu bırakıyor tezgahın üstüne, alıyor böreğini eline. burnunu pudra şekerine bulayan kocaman bir ısırık alıyor, yollanıyor bakkala doğru, meyve suyu almaya. dünyanın en mutlu çocuğu o şu anda. orada, gözlerimin önünde.
ben de böreğimi bitirip, işe geri dönüyorum. cebimde kalan 2 liramla markete giriyorum, bi çikolata alıp dibine kadar harcıyorum bugün kendime ayırdığım zoraki harçlığı.
ve iki şeyi fark ediyorum birdenbire;
-birincisi, giderek benden uzaklaşan çocukluğuma uzun zamandır hiç bugünkü kadar yaklaşamamış olduğumu...
-ikincisi ise kullanmayı hiç sevmememe rağmen kendime artık bir cüzdan almam gerektiği.
bu arabayla sülaleni kölem yaparım diyen doktor
-
edit: yönetim uyuma (bkz: #143428820)
kız direkt konuşmadan engelleyebilirdi.
"nasıl ödeyeceksin?" diye soru sorulmuş, uzatmanın anlamı yok.
biri para ve statüsü ile hava atmaya çalışan diğeri ise parayı beğenmediği için ifşa eden taraf.
(bkz: 10 bin euro para mı lan)
hiçbir şey olunamayınca sahip olunan meslekler
-
polislik. mesleği geç, adam olunamazsa polis olunuyor.
kedi sahibinin acı deneyimleri
-
ozel hayat diye birseyin kalmamasi, oda kapilarinin asla ve kat'a kapatilamamasi, banyodaki rontgenci...
araba üretemiyoruz kılıçdaroğlu utanmıyor musun
-
akp milletvekili yeliz şey pardon ahmet hamdi çamlı'nın referandumda evet dememiz için öne sürdüğü müthiş bir argüman. ben ikna oldum.
https://twitter.com/…dudu/status/844641764950585345
marvel bu topraklardan çıksaydı; senede 10 fantastik kahraman izlerdik.
zeki insanların ortak özellikleri
türbanlı bacının kahredici ihanet hikayesi
-
özet:
- türbanlı bacımız tırnaklarını yaptırmaya giderken yanında oturan kızla dedikodu yapmış.
- dedikodu yaparken konuştuğu çocuğun fotoğrafını instagram'dan göstermiş.
- fotoğrafını gösterdiği kız, çocuğa yürümüş ve çocuğu kapmış.
burası şokomelli, çocuk 28 yaşındaymış. bu detayı unutmayacakmışsınız.
edit: burnuna kadar ruj süren birini ilk kez gördüm.
edit2: 28 detayını soranlar için tekrar izledim videoyu. diğer kız 28 detayıyla yürümüş, olgun erkeklerden hoşlanıyorum vs. gibisinden. daha da beni bu başlığa döndürmeyin manyak herifler.