hesabın var mı? giriş yap

  • 41 ilde 657 orta halli aile üzerinde yaptığım bir başka dev araştırma. bu ailelerin % 65'lik bir bölümünde babasının, dedesinin ya da büyük dedesinin zamanında hatırı sayılır bir serveti olduğunu, fakat daha sonra bu servetin kaybedildiğini söyleyen bir anne veya baba mevcut.

    servetini kaybeden büyük dedelerle ilgili anlatılarda öne çıkan faktör ise çok acı: kumar. "büyük dedem rahmetli'nin 3000 dönüm arazisi bir gecede gitmiş... bir gecede... dükkanlar falan hep gitmiş... bir tek ev kalmış, o da ananenin üstüne olmasa o da gidecekmiş" şeklindeki bu anlatılar 1913-1944 yılları arasında türkiye'nin farklı bölgelerindeki yaygın alışkanlığın kumar olduğunu gösteriyor.

  • rezalet degil bombok bir durum. hadi kasanin acildigi tespit edildi, icindeki tutar nasil ispat edilecek?

    edit: hayatinda hic banka kasasi kiralamamis sigirlar diyor ki kasadaki tutar ispatlanir; adam parayi cekip kasaya koymus iste.. hesap hareketlerinden bakilir diyenler var.
    banka sizin kasaya ne kadar ne koydugunuzu kesinlikle kayit altina almaz, (ne kamera ne de evrak olarak) size kasa verir ve sadece guvenligini saglar. siz icinde mucevher, ya da magnum cubugu saklayabilirsiniz (hacmen uygun oldugu surece), ama neyden ne kadar sakladiginiz kayit altinda degildir. memur sizinle kapiyi acmaya ve kapatmaya gelir sadece. dolayisiyla 5dk once bankodan cektiginiz parayi kasaya koydugunuzu ispat edemezsiniz.
    eger belirtildigi gibi zorla acma tespit edilmisse, sigortanin belirledigi bir (tabi boyle bir sigorta varsa) tutar odenir sadece. nerden bakilirsa cok kotu bir durum, anlatildigi gibiyse cok yazik olmus.
    bu arada banka kasalariyla ilgili bir diger risk ise yangindir. icine koydugunuz banknotlar, mucevherler saglam bir yanginda kavrulabilir de.

  • az buçuk ufc izlemişliğim var. adam/kadın nasıl bayıltılır, boyundan kapma (choke) nereye kadar devam ettirilir ve ne zaman bırakılır gördüm-öğrendim...

    videodaki ermeni'nin yaptığı direkt olarak şeref yoksunluğudur. hakemin müdahale ettiği saniyede rakibini bırakması gerekiyordu. bu şekilde fazladan 2-3 saniye sıkması adamı öldürebilir ya da sakat bırakabilirdi. umarım gereğini yapıp, ermeni'nin lisansını iptal ederler...

  • yorgun parmaklarıyla çay bardağını kavradı; küçük bir yudumdan sonra gözlerime bakıp, hiç değişmemişsin dedi.

    sen de dedim.

    sesimdeki tereddüdü farketti, "hadi canım 22 sene geçti, 3 çocuk doğurdum, kilo aldım, kibar olma" dedi.

    - 3 çocuk mu, 1 tane demiştin telefonda?
    - üniversiteye hazırlanandan bahsetmiştim, bir de ikizler var. ya sende?
    - 1 tane, kız.
    - ne güzel, benimkiler de 2 kız 1 oğlan. ama oğlan çok üzüyor beni.
    - niye?
    - işte, boşandıktan sonra başedemiyorum, çok huysuz.
    - o çocukla mı evlendiydiniz?

    suratını ekşiterek hııı dedikten sonra, garsona baktı, bi çay daha verir misin.
    gözlerini masadaki boş bardağa dikti. ne aptalmışım dedi.

    - bilemezdin ki.
    - annem söylemişti. ondan koca olmaz dediydi. ama seni çok severdi. çok efendi çocuk, kibar çocuk derdi.

    sıkıldım bir an; konuyu değiştirmek istedim. annen nasıl? öldü, geçen sene . ne diyeceğimi bilemedim; başın sağolsun.

    gözleri buğulandı ama gülümsemeye çalıştı; sağol seninkiler? - aynı, emekliler işte.

    yumuşacık kahverengi gözlerine baktım..gülümsediği zaman düzgün dişleri yine ışıl ışıldı.

    - niye boşandınız?
    - çok kabaydı, sürekli hakaret, sürekli kavga, aşağılama..niye çekeyim dedim.
    - o kadar seneden sonra, 3 çocuk?
    - çekilmezdi, cehennem gibiydi hayat onunla. dayanamadım.
    - seviyordun.
    - aptalmışım dedim ya.

    22 yıl önce en son görüştüğümüz günü hatırladım; kusura bakma demişti, ben onu seviyorum, ne yaparsa yapsın. evet!
    peki demiştim. nasıl istersen.. şaşırmıştım, gururum kırılmıştı, ölecek gibiydim, çok seviyordum. hoşçakal o zaman deyip yürüyüp gitmiştim. o gencecik halimde kendime gelmem 2 yıl sürmüştü. içine kapanık, kırılgan birisiydim zaten. o yaz tanışmıştık. 2 yıldır beraber olduğu o çocuktan kavga edip ayrıldığı bir dönem olduğunu bilmiyordum tabi. ortak o kadar çok zevkimiz vardı ki..kitaplar, müzik, sinema.. o da benden etkilenmişti ama ben deli gibi aşık olmuştum.

    1 yıl sonra geldiği gibi o çocuğa dönmüştü. bir anda, kusura bakma ben onu seviyorum diyerek. kusura bakma? ne kadar kolay bir özür. klasik cümleleri de sıralamayı ihmal etmemişti: sen çok iyisin, daha iyilerine layıksın vs. eve gidip hüngür hüngür ağladığımı hatırlıyorum. sevgilimi kaybettiğim için mi? yoksa bir başkası için terk edildiğim için mi? ikisi için de..20 yaşında bir erkek için ağırdı be.

    - acıktım, bir şeyler yiyelim mi?
    tabi dedim garsona işaret ettim. tatlı isterim dedi. sütlaç.
    eskiden de çok severdi, tunalı'da el ele gezerken flamingo pastanesinde hep sütlaç yerdik. burnumun direği sızladı.

    - bana kızgınsın di mi?
    - yooo, nereden çıkarıyorsun. çocuktuk. nereden bilebilirdik ki? çok üzdün beni diyemedim, gülümsedim.
    - çok yorgunum, çok yalnızım; nafaka da vermiyor.

    gözleri yine doldu; ağlamaya başladı. neredeyse boş pastanedeki bir kaç kişi bize baktı. garsonlar bizim masaya kaçamak bakışlar atıp birşeyler fısıldaştılar.

    seni çok üzdüm di mi dedi. biliyorum hata ettim şimdi olsa..sustu. neyse dedim en azından çocukların var.

    - doğru. gözünün önüne düşen kumral telleri parmağıyla kenara attı. bu hareketini çok severdim, kumral saçlarını da.

    işe dönmem lazım dedim. telaşlandı, tabi dedi. evine bırakayım deyince gözleri parladı. gerçekten mi? elbette dedim; bu yağmurda yürü git mi diycem sandın? halâ çok kibarsın dedi.

    arabaya bindik. uzaktı evi; tarif etti. evin önünde durdum. el sıkıştık. arıycam dedi. ara dedim.

    -------

    edit : soran arkadaşlar için-bir daha görüşmedim..