hesabın var mı? giriş yap

  • - kola kapagi ile alabiliyor muyuz?
    - gecti o kampanya.
    - ama sisede oyle yazmiyor?
    - sisede durdugu gibi durmuyor iste.

  • git kardeşim, maaşının yarısını kira adı altında zamanında gecekondusu olan kıroya verme.

    illa gezmeyi severim ben diyorsan ayda 2 kez istanbul'a gezmeye gel. zaten sürekli istanbul'da yaşadığında parasızlıktan ayda 3 kez çıkamıyorsun.

    istanbul'da yaşamaya mecbur değilsen git. nasılsa deprem olunca tayin isteyeceksin.

    edit: aslında konu memurların istanbul'da yaşama isteğinin anlamsızlığı üzerinedir. mecbur kalanlar, zorunlu görevde olanlar hariç tabi. onlar bitince gidebilirler sorun yok.

  • ülkenin son 10 yılında yaşanan felaketlerin çok daha azı ecevit ve demirel'in zamanında yaşandığında siyasal islamcılar ecevit ve demirel'in kısırlığından, dinsizliğinden, masonlugundan başımıza bunlar geliyor diyorlardı. şimdi başımızda 3-4 çocuklu, "dini bütün, abdestli, alnı secdeliler" var ve ülkede yaşanmadık felaket kalmadı. ikiyüzlü siyasal islamcılardan hiç ses yok.

  • "uzaydym dyosn bari mntkli bi yalan syle, sen slk sandn glba bni. btti felix, bu uzn mesafe ilsksi ck yrdu bni..."

  • saçmasapan yani normlara aykırı davranan insanlara kafayı yemiş deriz. bu elbetteki mecazi bir anlatımdır zira hiç kimse kendi kafasını yiyemez.oysa yüzünde mutlu bir ifadeyle dolaşan insanlara kafayı delmiş demeyiz.elbette her mutlu insan kafayı delmemiştir ama delebilmişlerin mutlu olduğuna şüphe yok.

    trepanasyon (kafa tasından parça çıkarmak) milattan önceki dönemlerde bile uygulanan oldukça yaygın bir tedavi yöntemi.ortaçağda delilerin kafasındaki şeytanı dışarı çıkarmak için sıklıkla bu yönteme başvurulmuş.gerçekten şeytanın dışarı çıkmasını sağlıyor mu bilinmez, ama kafatasının matkaba benzer bir aletle delinip bir parçasının çıkarılmasıyla kafa içi basıncının düştüğünden insanın rahatladığı kesin.
    1960'lardaki "psychedelic" hareketiyle birlikte kafayı delenler tekrar ortaya çıkmaya başladılar.zihin ve beden arasındaki ayrılığı gidermek için bu yönteme başvuran ve kendi kafasını kendi delen ilk kişi bart huges'tir.huges o tarihte bilimsel açıklamalarıyla oldukça ünlüdür ve bad tripten kurtulmak için, lsd atarken şeker ve c vitamini tüketilmesi gerektiğini de ilk o keşfetmiştir.
    tepetaklak durarak ya da soğuk sudan sıcak suya girerek aniden kan basıncını arttırmak, böylece beyne daha fazla kan gitmesini sağlamak gibi geçici yöntemlerin yerine trepanasyonun çok daha etkili olduğunu keşfeden huges, lokal anestezi, elektrikli matkap ve neşter kullanarak kafayı delmişti. joey mellen ise ancak üçüncü girişiminde kafayı delmeyi başardı.yazdığı bore hole adlı kitapta, operasyondan sonraki ilk dört saatte özgürlük ve rahatlama duygusunun nasıl tüm bedenini sardığını ve daha sonrada hep bu duygularla yaşadığını anlattı melen..
    operasyon sırasında yanında olan ve ona yardım eden (mesela matkabı fişe takan) amanda fielding ise kendi trepanasyonunu filme çekerek, delik kafayla verdiği konferanslarda izlettirdi.
    tüm bu insanlar rahatlamak ve dünyaya gülümseyerek bakmak için delmişlerdi kafalarını. ama trepanasyon delileri ve dahileri işlevsiz bırakmak için yani içlerindeki şeytanı kovmak için kullanılmıştı.
    yalnızca beynin içindeki basınçtan değil, vücuttaki herhangi bir mikroptan bile şeytan sorumlu tutulmuştu.1500'lü yıllarda hastalıkların insandan insana, havadan ya da eşyadan insana bulaşabildiği de ortaya çıkana dek milyonlarca insan ateşi yükselip titremeye başladığı için yakılmıştı bile.veba salgınlarında yakılan onbinlerce insanda
    cabası.
    neyseki matkap kullanmadığı halde kafatasında delik olan bir sürü insan var etrafımızda ve hayat onlar sayesinde hala yaşanmaya değer.

  • bu ufo'nun yer aldığı video hakkında "tübitak tarafından onaylanmış" demek doğru olmaz. tübitak ulusal gözlemevi söz konusu video hakkında yapılan ilk incelemelerde "cismin ne olduğunu" tanımlayamamıştır. bu da ufo demektir ve raporun sonuna ufo'nun uzaylı demek olmadığını açıklayan bir not eklemiştir.

    --- alıntı ---
    dolayısıyla bu tür şüpheli cisim görüntüleri için kullanılan "ufo" (tanımlanamayan uçan cisim) terimi bu görüntüler için de kullanılabilir. ama bu tanım görüntülerin dünya dışı bir cisim (uçan daire vb.) olduğu anlamına kesinlikle gelmez.
    --- alıntı ---

    raporun tamamı:
    http://www.siriusufo.org/tr/tubitak_rapor1.asp
    http://www.siriusufo.org/tr/tubitak_rapor2.asp

    kısacası tübitak ulusal gözlemevi bu görüntülerin uzaylı olmadığını belirtmiştir, ancak topluma yansıtanlar böyle yansıtmayacaklardır tabii.

    (not: aşağıdaki yazıyı iki kısımda okuyabilirsiniz. birisi milletin çektiği görüntülere bakan insanların yaptığı yanlış yorumlarla ilgilidir. diğeri ise "bir bilimadamı ufo görseydi ve elinde bir handy cam olsaydı yaklaşık olarak napardı?" sorusunu kısmen cevaplamaktadır.)

    ortak yanılgılar
    bu tip görüntüleri insanlar kendileri incelerken birkaç hataya düşer (ki bunlar sözlükte de görülüyor)

    --- arkada yıldız görünmemesi, kesinlikle o kamera/dedektör gökyüzüne çevirilmemiş demek değildir.
    bunun birkaç temel sebebi vardır.

    -- birincisi (ki bunun bir benzeri iddiası ay'a giden astronotların çektiği fotoğraflarda da vardır) fotoğrafı çekilen konunun, kullanılan optik cihazın odak uzaklığına göre "sonsuz" odak uzaklıkta olmaması ve net alan derinliğinin "sonsuz" ile ifade edilen kısmı çekmemesi durumunda, "sonsuz"da olan yıldızların odak dışı kalması, nokta ışık kaynağı oldukları için de görünmemesidir. kısacası ay'da duran bir astronotu çekmeye kalkışsanız (siz de ay'dayken) kamera sadece astronota odaklanacaktır ve sonsuzda kalan yıldızlar görünmeyecektir. ancak bu durum, kumburgaz görüntüleri için söz konusu olamaz, çünkü hem çekilen konu, hem de yıldızlar odak uzaklığı bakımından sonsuz'da kabul edilebilirler.

    -- peki neden o zmn yıldızlar kumburgaz görüntülerinde görünmüyor? bu da ikinci sebep ile ilgili. bu tip kameralar yıldız ışığını algılayabilecek kadar hassas değillerdir.
    -bunun ilk temel sebebi, söz konusu aletin merceğinin açıklığıdır.*
    -açıklık bir yana, bu tip kameralar düşük ışığa duyarlı çekim yapacak şekilde dedektörler ile donatılmamışlardır.** çünkü günlük kullanım için tasarlanmışlardır, dolayısıyla üzerlerinde bir soğutucu sistem bulunmaz. soğutucu sistem bulunmayınca da dedektöre az sayıda elektron toplanır, çok miktarda gürültü oluşur. sinyal/gürültü oranı düşük olur. (bkz: well depth)
    -diğer bir nedeniyse, söz konusu görüntülerin video görüntüleri olmasıdır. zaten başka formatta olması beklenemez diyebilirsiniz, ancak video çeken cihazların çalışmasını bir sürü fotoğrafı arka arkaya dizmek gibi düşünebilirsiniz. ve söz konusu fotoğraflar, çekildikleri anı* temsil etmeleri bakımından çok kısa süreli pozlardır. kısa süreli pozlanan görüntülerde ise normal olarak az ışık toplanır. (bkz: exposure) bu sebepten ötürü de genellikle eline handy cam alıp gökyüzüne çeviren, yıldız göremez.

    --- görüntünün üç boyutlu olmaması, fake olduğu anlamına gelmez. çünkü üç boyutlu çekim yapmanız için iki tane dedektöre ihtiyacınız vardır. bu dedektörlerin arasındaki uzaklık sabit tutulmalıdır, sonra çeşitli yazılımlara dedektörlerinizin aralarındaki uzaklığı söyleyerek işlemelerini söylemeniz gerekir. böylelikle elinizde üç boyutlu bir görüntü oluşur. ancak bu görüntüyü görmek için de yine iki boyutlu bir monitör kullanacağınız için bir anlamı olmaz. bu sefer de sizin üç boyutlu algılayabilmeniz için başka bir program bunları ikiye böler, siz de gözünüze özel bir gözlük takarsınız ki sağ gözünüze sağdaki kameranın görüntüsü, sol gözünüze soldaki kameranın görüntüsü gelsin. böylelikle görüntüyü üç boyutlu görürsünüz. bu duruma bakarak tek gözü olanlar üç boyutlu göremez diyebilirsiniz, ki doğru. bu yüzden tek dedektör kullandığınız takdirde her zaman iki boyutlu görüntü elde edersiniz. (bkz: paralaks) ayrıca 29 mart 2006 güneş tutulmasını tübitak ulusal gözlemevi 3 boyutlu olarak çekmiştir de. hatta üç boyutlu çeken kişi (bütün personel böyle önemli bir olayda görevlendirdiği için) tug'un aşçısıdır. (ya da güvenlik görevlisi tam hatırlamıyorum) ama sonuçta o üç boyutlu düzeneği kendisi hazırlamamıştır tabii. sadece tripodu güneşe doğrultmuştur. (ayrıca -sanırım- o üç boyutlu düzeneği hazırlayan kişi ile bu ufo olayının raporunu hazırlayan kişi aynı kişidir.) sonuç olarak üç boyutlu çekilmemiş görüntülere fake demek yanlıştır. o zaman kameramızı güneş'e çevirdiğimizde elde ettiğimiz görüntülerin fake olması gerekirdi.

    ufo çeken bilimadamı
    "iyi de ben tepede ilginç birşey gördüm bunu görüntülemek istiyorum her çektiğimde 'abi kötü çekmişsin bundan bi bok anlamayız' diyorlar. napıcaz?" diyorsanız eğer.

    -öncelikle kameranızı sabit yere koyun. kımıldamasın.
    -koyduğunuz yerden ufo'nun görüntüsünü çekerken sadece ufo'yu görüntü dahiline almayın. mümkünse bir bina, veya başka sabit bir cisim daha alın ve bu şekilde çekim yapmaya çalışın. o sabit cismin küçücük bir yeri görüntüye dahil olsa bile işe yarayacaktır.
    -zoom yapacağınız takdirde "digital zoom da yapayım kocaman olsun" demeyin. digital zoom ile yaptıgınız şeyin milyon kat detaylısını siz görüntüyü çektikten sonra bilgisayarda yapabilirler. ama optik zoom yapın. çünkü optik zoom sayısal değil fiziksel bir olaydır.

    -görüntüyü çektiniz, bitti mi? yavaş yavaş zoom out yapın.
    -eğer çektiğiniz görüntülerde ufuk görünmüyorsa yavaş yavaş ufku da görüntülere dahil edin. böylelikle cismin ufuk yüksekliği yaklaşık olarak tespit edilir.
    -sonra gökyüzünde ay, güneş varsa yavaş yavaş kameranızı ona doğru yöneltin. bu sayede cismin doğu-batı-kuzey-guney konumu tespit edilir.
    -daha sonra bulunduğunuz noktadan hiç kımıldaman 360 derece etrafınızdaki herşeyi şöyle bir panoramik çekin. (yakınlarda aldatıcı ışık kaynağı, toz gaz duman şu bu var mı onu bilirsiniz, ayrıca bulunduğunuz yeri herkese ıspatlamak için yararlı olur)
    -çekiminiz bittikten sonra kameranızı kaptın ve ufo görüntülerine de dahil ettiğiniz sabit cisim ile kameranız arasındaki uzaklığı ölçün. görüntünün gökyüzünde kapladığı alanı, hareket ettiyse ne kadar hareket ettiğini yaklaşık olarak belirlemede yardımcı olabilir.

    artık görüntü işlemeye vereceğiniz adamdan ciddi hayır duaları alacaksınız demektir. (tamam bütün bunları yapmak çok ütopik oldu ama doğrusu bu) **

  • ilayda sırbaş, 15

    ezgi tezer, 15

    sabah sabah ülke ile ilgili umutlarımı hafiften kıpraştıran kızlarımızdır. ikisini de gözlerinden öpüyorum.

    "güçlendirilmiş beton binaların patlama ve darbeye karşı direncini artıracak yeni ve doğa dostu bir yöntem" projesiyle katılmışlar.

    "harici duvarların içine enerji emme özellikleri nedeniyle alüminyum içecek kutuları yerleştirerek binaların dirençlerini artırıyoruz." demişler.

    güzel ve ilginç bir proje, daha detaylı okumak isteyenler projenin dökümanına bakabilir: tık

    google science fair sayfası: tık

    ek-1: community impact award almışlardır. bu ödül çevre, sağlık veya kaynaklarla ilgili bir sorunu ele alarak içinde bulunduğu toplum açısından önemli bir fark yaratan beş projeye verilir.