hesabın var mı? giriş yap

  • i.
    hiçbir şeyin yok olmadığı gibi bilinç yok olmaz. sahneye çıkar, sahneden iner. kime göre? sahnenin rölatif izleyicilerine göre. "artık" var olmayan bir şey "bize göre" artık yoktur. tamamen yok olduğunu iddia edemeyiz.

    zaman görecelidir ve mekan gibi uzamsal bir boyut olarak hayal edilebilir. nasıl önümüzden hızla geçen bir araba artık önümüzde olmadığı için yok olmuyorsa, evrende varlık sahnesine adım atmış hiçbir şey de bizim için artık orada değilken yok olmaz.

    bir video makarası düşünün, filmin son sahnesinden önce ana karakter ölüyor. film boyunca aktörün banttaki görüntüsünü saniyede 24 kare olarak izler sesini dinleriz. karakter öldükten sonra filmin son sahnesinde "artık başrol yok" deriz. bizim oyuncu olarak algıladığımız şey sesi ve görüntüsüdür. peki son sahnede başrol oyuncusunun görüntüsü ve sesi yok mu olmuştur? hayır, bandın gerisinde kalmıştır. bandı başa sararak baştan izleyebiliriz. bandı tersten oynatarak tersten izleyebiliriz.

    zamanın rölativitesinin keşfinden önce objektivist bakış açısı bilincin yok olduğunu savunabilirdi. ama artık objektif bakış açısının, zamanın bizim bağlı olduğumuz sınırlarının üzerinde düşünmesi gerektiğini biliyoruz. bilincin bütün etmen ve eylemleri uzay-zamanın katmanları arasında sonsuza dek saklanır, hiçbir şey yok olmaz.

    ii.
    ya bilince ne oluyor, öldükten sonra ne hissediyor? bunu bilemiyoruz, çünkü bu konuda hiçbir ölçümümüz yok. akıl yürütmelerimiz de inançlarımızdan daha bilimsel değil. şunu biliyoruz ki vücut öldüğü zaman bilinç de gözlemci statüsünü kaybediyor ve ne zamanı ne de mekanı algılayabilir halde oluyor. yani yukarıda bahsedilen evrende sonsuza dek var olma hali, yalnızca evrenin kısıtlamalarından bağımsız kuramsal bir üst gözlemcinin algılayabileceği bir şey. bilincin tekrar geri gelmesi ya da aynı zaman çizelgesini tekrar yaşaması gibi bir durum söz konusu değil. "bilince ne oluyor?" sorusuna ise hipotez olarak "doğmadan önce ne oluyor ise öldükten sonra da o oluyor" diyebiliriz, ama bunu asla ispatlayamayız.

    iii.
    öyleyse bilinç vücut tarafından üretilen bir şey midir? muhtemelen öyle gibi görünüyor. kaynağının ne olduğu, varoluşunun yaratılışa mı yoksa rastlantıya mı dayalı olduğu gibi pozitif bilimin ilgi alanı olmayan sorulardan bağımsız olarak (yani her iki durumda da) bilinç, bedenin fiziksel ve kimyasal kompleks süreçlerinin, kendi varlığının farkına varmış bir tezahürüdür. işleyişi tamamen kibernetik ve içsel görünmektedir.

    bedene müdahale ederek bilinci manipüle edebilirsiniz. örneğin ağrı kesici vererek acısını azaltabilir, uyuşturucu ve antidepresan gibi maddelerle nörolojik ve endokrin sistemlerine müdahale ederek kendini nasıl hissettiğini hatta ne yapmak isteyip nelerden hoşlandığını değiştirebilir, beynin bir kısmını alarak karakterini tamamen değiştirmesine yol açabilirsiniz. dahası, geçmiş deneyimleri hatırlatan uyaranlar ile (koku, ses, görüntü, dokunuş gibi) bilincin nasıl hissettiğini değiştirebilirsiniz. alzheimer gibi beynin fiziksel yapısını ve kimyasını değiştiren hastalıklar ile bilinç silinebilir bile. nefes alıp verme düzenine, beslenme alışkanlıklarına ve düşünce akışlarına müdahale eden meditasyon gibi tekniklerle arzulara ve hatta somatik işleyişlere (acı duymayı kontrol altına alma, kalp atışlarını düzenleme gibi) bilinç kendi kendini dahi manipüle edebilmektedir.

    peki bu durumda bilinç bedenden kaynaklanır diyebilir miyiz? neredeyse diyebilirdik, ama önce bedenin yayınlanan bir bilincin alıcısı olmadığını ispatlamamız gerekir. belki de bilinç dediğimiz şey "cloud"a benzetebileceğimiz (hikmetine fazla kafayı takmayacaksın) bir ağın parçasıdır, bizim ona bedenen yaptığımız müdahaleler sadece tekil aygıtımızdaki tezahürleri değiştirmektedir, bilincin kaynağı/kopyası bu üst ağda güncellenerek saklanmaktadır? belki de gerçekten bilincin daha "göksel" bir kaynağı vardır.** * ama bunun da ispatı pek mümkün görünmüyor. o nedenle buradan sonrası şimdilik bilimin değil inanç, mistisizm ve belki bilimkurgunun konusudur.

  • curiosity projesinin (tasarım-üretim-fırlatma) bütçesi yaklaşık $2,5 milyar. yani tülay lale para birimi üzerinden hesaplarsak 4,5 milyar tl ediyor yaklaşık olarak. bu bir yıllık falan değil, bütün projenin maliyeti.

    semih cumhuriyeti diyanet işleri başkanlığı'nın 1 (yazıyla bir) yıllık bütçesi ise 3,9 milyar tülay lale pardon tl yapıyor.*

    evet yanlış okumadınız. diyanet işleri başkanlığı'nın bir yıllık bütçesi, neredeyse elin amerikalısının mars'a yolladığı über gelişmiş uzay sondasının toplam proje maliyetine denk.

    adamın mars'a gittiği paraylan biz imamın müezzinin 1 yıllık maaşını ödüyoruz ya, artık ölsem de gam yemem hacı. yemin ediyorum bu salaklar 3 sene tasarruf yapsalar, en geç 2023'te argyre planitia krateri merkez camii'ni dikmezlerse bana da don toblerone demesinler.

    yukarıda bir yerlerde tanrı varsa, bizimle çok feci taşak geçiyor arkadaş.

  • dna'larımızın yüzde doksan dokuz aynı ama yüzde bir farklı olması.

    o yüzde 1'lik farkın büyük bölümü, beynimizin daha ince işler için evrilmiş olmasını sağlıyor ve kaba işlere o kadar uyumlu olmuyor.

    örneğin beyinde el haritası diye bir şey vardır, eli hangi kıvrımın kullanacağını belirleyen bir sinir eşleşmesidir. insanlarda bu harita çok düzgünken maymunlarda çok karışıktır. yani maymun, sanat eseri yapacak ilhamı edinse onu yapacak el becerisi genetik olarak yok. insanda ise bu var. bazen genetik olarak el haritası karışık olanlar oluyor, buna biz hastalık olarak bakıyoruz (adını unuttum), ancak bu aslında muymunların sıradan durumu. biz, el becerilerini evrimsel olarak kazanmışız (hayatta kalmak için av aletleri yapmışız).

    yani kısaca; şempanze ile aynı kas gücüne sahip olsak da biz onun kadar güç kapasitemizi kullanamıyoruz, ancak onlar da bunun karşılığında el becerisi gerektiren iş yapamıyor.

  • bizim kültürümüz o şeyi kaldıramaz zira ceryan diye bişey var yaşlıların ağzından düşmüyor.balkon kapısının altını bile tıkayan insanlar koskoca havalandırmayla akıl sağlığını bile yitirebilir.

  • muhtesem bir site.

    edit: bu entryi kotuleyenler. evet bugun cumle alem youtube'un muhtesem bir site oldugunu biliyor, google'a muhtesem bir site demek gibi birsey. fakat bu entry girildiginde youtube nedir kimse bilmezdi ulan. biz de dehsete dusmustuk milyon tane klibi gorunce, hayret bisi ya...

  • iranlıların bir kısmının daha uçaktayken başörtülerini çıkarıp attığını, hatta bazılarının uçağın tuvaletinde üstünü değiştirerek askılı t-shirt, şort vs giydiğini, üstelik iranlı kızların genellikle güzel ve bakımlı olduğunu bilmeyen arkadaşları rahatsız eden durum.

    sıkıntı yok gelsinler.

    sen hiç ingilterenin fransanın iranlı turist gelmesin, hintli turist gelmesin, afrikalı turist gelmesin vs. dediğini duydun mu?

    edit: türkiye'de millet üstsüz denize giriyor ama yukarıdaki edite göre şort giyen iranlı müslüman ülke olduğu için türkiye'ye gelmezmiş. allah akıl fikir versin, ne diyeyim?

    edit 2: eleman sayfalarca ayar yiyince entry'sini baştan aşağı değiştirmiş ama orijinal entry tabi ki burada