hesabın var mı? giriş yap

  • dünyanın en tuhaf baba talebidir, emridir. herhangi bir iş mi yapılıyor, bağla bahçeyle mi uğraşılıyor, apartman bahçesinde bir atraksiyon mu yapılıyor, piknikte mangal mı yakılıyor, baba mutlaka bu talebini dile getirir. muhattabı genelde erkek çocuklardır.

    öğelerine ayirarak bakalim, emrin saçmaligi anlasilsin;

    git: ışık hızıyla yap anlamında

    şurdan: "şurdan" kelimesi masum gibi ama kastedilen butun mahalle.

    şöyle: genelde 1-1,5 metreye tekabül eden bi tahtadır. bi örneği pederin elinde vardır.

    bir: evet bir.

    tahta: her babaya lazım, fennin son harikası.

    bul: artik icat mi edersin, yarayir misin bilemem mealinde.

    gel: gidis hiziyla gel.

    verdi emri, bolt gibi gote toynak ata ata gittin, aradin ve buyuk ihtimalle mahallenizde ikea fabrikasi yoksa bulamadan geldin. sonuc?

    "taam hallettim ben.."

  • bugün iş sebebi ile seyahat ederken şahit olduğum rezalettir.

    uçak izmir'den planlanan saatte sorunsuz bir şekilde havalandı. havalandıktan bir süre sonra ekonomi bölümünde bir hostes ön taraftan, diğer hostes arka taraftan olacak şekilde yemek servisi yapmaya başladılar ancak benim oturduğum sıraya geldiklerinde kabin amiri uçağın ön tarafından gelerek hostesin kulağına bir şeyler fısıldadı. hostes "tamam amirim" diyerek tezgahı toplayıp gitti. *

    daha sonra kabin amiri anons yaparak uçağın iniş hazırlığı için yemek servisini sonlandırdıklarını söyledi. benim oturduğum sıranın 2 sıra arkasındaki kadın duruma tepki gösterdi ama hostesler sadece "bizim yapabileceğimiz bir şey yok, size yardımı olmaya çalışacağız" tarzında şeyler söyleyerek geçiştirdiler.

    işin rezalet kısmı, türk hava yolları yaklaşık 30 yolcudan bilet içinde ücretini aldığı yemeği vermemiş oldu. koskoca thy dersin ama iç hat uçuşunda bile uçağın ne kadar havada kalacağını, havada servis için yeterli zamanın olup olmadığını dahi düşünemeyen amatörler tarafından işletiliyor.

    servisleri yapılan yolcular yemeklerini yerken biz de sessiz sessiz izledik, ne yapalım.. *

    edit: dert sikiciler gelmiş hemen. arkadaşlar ben de farkındayım 30 dakikada kimsenin açlıktan ölmeyeceğinin. buradaki sorun, türk hava yollarının bilet ücreti içinde yemeğin ücretini almasına rağmen havadayken bu hizmeti veremeyecek kadar plansız olması. açlıktan ölmezsin, iban at diyenler günlük hayatta restorana gidip yemek yemeden para ödeyen tipler heralde.

  • özellikle abd pazarına sunulan düz vitesli araçlarda, sürücünün motoru yanlışlıkla viteste çalıştırıp kaza yapmasını önlemek amacı ile ilave edilen bir sistemdir.

    clutch switch, debriyaj pedalına entegre edilmiş bir düzenek olup, ancak debriyaja basıldığında marş motoruna giden tetik devresini tamamlamak üzere tasarlanmıştır.
    nedeni de, olası bir kaza durumunda üreticinin dava edilmesini önlemektir.

    araca faydası olup olmadığına gelince, tipik bir otomobil motorunu çalıştırmak için, marş motorunun (hava sıcaklığına vs bağlı olarak) yaklaşık 80 ila 130 amper güce ihtiyacı vardır. en ucuz araç aküsü dahi bu ihtiyacı fazlası ile karşılar (araç akülerinin marş kapasitesi 380 - 1100 amper arasındadır, bu değer ne kadar yüksekse, o kadar iyidir aslında)

    debriyaja basılmadığı takdirde (o vites boşta olacak tabi) gereken ilave yük ihmal edilebilir seviyededir. aracın, akünün, marş motorunun ömrüne ölçülebilir bir olumsuz etkisi olmaz.

    ancak...

    aracı debriyaja basarak çalıştırmanın pek bilinmeyen olumsuz bir etkisi vardır:

    içten yanmalı motorlarda krank milinin ileri geri hareketini kontrol altına almak için özel bir yatak kullanılır. bu yatağın türkçe adı gezi ayı olup, thrust bearing olarak bilinir.

    motor çalışmıyorken bu yatakların yağ beslemesi de yoktur, dolayısı ile en savunmasız haldedirler.
    debriyaja basıldığında baskı plakası volan üzerine yüzlerce kilogramlık (hatta, modeline göre ton seviyesinde) baskı uygular. bu baskı aslında volana bağlı olan krank milini de ileri itmeye zorlar, tüm bu baskıyı da gezi ayı (thrust bearing) karşılar.
    motor çalışıp, yağ pompası yeterli devirde dönmeye başlayıp tüm yatakları birbirlerinden ayıracak basınçta yağ göndermeye başlayana kadar, bu gezi ayı kuru çalışmak zorunda kalır. metal metale temas eder.

    burada bir noktayı açalım:

    motorun içinde krank, kol ve gezi yatakları vardır. bu yataklar oldukça yumuşak metallerden üretilirler. çalıştıkları yüzeyler ile aralarında ince bir yağ tabakası tutarlar, bu sayede hem sürtünmeyi, hem de aşınmayı en aza indirgerler. aralarındaki yağ tabakasını da yağ pompasının beslediği basınçlı yağ oluşturur. bir sebepten dolayı bu yağ tabakası oluşmazsa, küçüklü büyüklü felaketler yaşanır.

    işte sürekli debriyaja basılarak çalıştırılan araçlarda bu gezi ayı (thrust bearing) daha çabuk aşınır, bu da krank milinin toleransların dışında eksenel (ileri/geri) hareket ederek daha başka parçaların da aşınmasına yol açabilir.

    bu aşınma özellikle yağı zamanında değiştirilmeyen motorlarda daha belirgin hale gelir, araç sonunda bir gün sanayiye park edilir...

    ha, motoru debriyaja basarak çalıştıracaksanız sentetik yağ kullanabilirsiniz. sentetik yağın yüzeylere tutunma özelliği çok daha yüksektir, aşınma riskini azaltır.
    bir de, reklamların gazına gelmeyin, yağınızı sık değiştirin. motorunuzun ömrü için yapabileceğiniz en ucuz sigorta içinde iyi ve niteliği bozulmamış yağ olmasıdır.

    bu arada, istanbul trafiğinde düz vites kullanan kekolar diye cümle kuranlar da bir çay getirsinler, onlara da otomatik vitesin ne boktan bir halt olduğunu ayrıca anlatırım.

  • türkiye'nin ilk korku dizisi. çocukken zekiye'nin gözlerinin kırmızıya dönmesiyle korkudan şuurumu kaybederdim. allahsızlar bilim kurgu dizisi diye gündüz vakti yayınlarlardı bunu.

    o dönem bunu izleyip de korkmayan çocuğa saygı duyarım.

  • yılmaz özdil'in mustafa kemal kitabı, özel baskıyı saymazsak bir milyondan fazla sattı. diğer kitaplarının da az buz satmadığını biliyoruz.

    toplu satış vs. saymazsak türkiye'nin en çok satan gazetesinin, en çok okunan yazarı.

    severiz, sevmeyiz ayrı. kitaplarını beğeniriz beğenmeyiz ayrı. bunlar subjektif şeyler. evinde kaçak yapı varmış yokmuş; o da kendi sorunu ve eğer yaptıysa yanlıştır, cezası normaldir.

    lakin bu adamın 4-5 milyona ev almasına şaşırmak, temel iktisattan, arz-talepten, popülerliğinin nasıl bir maddi karşılığı olduğundan anlamamaktır.

    tokiden ev kurasına girse mutlu mu olacaktınız?