hesabın var mı? giriş yap

  • dünyadaki birçok kültürde ilk ve en önemli mimari yapıtlar mezarlardır. çünkü mimarinin ortaya çıkmasındaki temellerden birisi de hatırlatma/hatırlama arzusudur.
    bizim için değerli olan bir şeyi unutmaktan korktuğumuz için hatırlatmak istediğimiz şeyi bize daima hatırlatacak bir yapı inşa etmek isteriz. dini yapılar da bu sebeple özeldir. simgesel değeri çok büyüktür. tarihi sadece kitaplardan değil yapılardan da okuruz. dünya üzerinde bu çapta önemli az bina vardır.
    birden fazla defa gidip görmüş biri olarak az önce ave maria eşliğinde yangını gösterdikleri videoda bir tanıdığımı kaybetmiş gibi hissettim.
    benimsediğim bir din yok ama bugün süleymaniye yansa (en korktuğun şeylerdir bunlar) koşa koşa gider, kurtulsun diye kalbimden geçen duayı okurdum. bunun dinle alakası yok, o binanın size hatırlattıkları, öğrettikleri ve sevdirdikleriyle alakası var.
    insanlığın anıları yanıyor, çok üzgünüm.

  • türkiye'de çoğu firma için gereksiz bir birim- özellikle de patron şirketi olanlarda. daha çok biz ne kadar kurumsalız demek için açıyorlar. personelle direkt muhattap olmayalım, şu başvuranların da hepsiyle uğraşmayalım diye var. ama sanki küçük dağları onlar yaratmış. tarif edilemez bir ego patlaması yaşıyorlar. halbuki gözlemlediğim kadarıyla bütün gün işte bilgisayar başında takılıyorlar. bir tek ay sonu biraz yoğunluk oluyor.

    maaşlar, puantajlar ile genelde muhasebe ve personel müdürleri ilgileniyor. işe alımı da teknik bilgi ve yetkinlikleri yeterli olmadığından son aşamada ilgili proje müdürü ya da "patron" değerlendirmeyi yapıyor. yurtdışında okumuş anadil seviyesinde yabancı dili olan başvuranları ezberden ingilizceleriyle test ederken de hiç utanmıyorlar. utanmak ne kelime, havalarından geçilmiyor.

    edit 2: iş yerinde bilgisayar başında takılan ik'cılar rahatsız. haklı çıkardığınız için tişikkirlir

  • "benim öküz işe gitti az önce, çabuk gel, özledim"

    hayır öküz kim, ne işi, bi de şimdi çıktım daha evden ne çabuk özledin ya, canım benim.

  • adetlerine bayıldığım özel gün...

    sabah tüm aile aynı saatte uyanır. erkekler namaza gider, kadınlar kahvaltı hazırlar. her şey özel olmalıdır o yüzden her sabah yenmeyen şeyler hazırlanır. erkekler geldiğinde bayramlaşma anı gelmiştir. önce anne ve baba bayramlaşır, akabinde çocuklar... anne babamın eli öpülür ve kahvaltıya geçilir. kahvaltıdan sonra herkes en güzel kıyafetlerini giyer ve komşular gezildikten sonra, önce baba tarafı gezilir, sonra anne tarafı`:doğu geleneği... babaanne kesin loğuk yapmıştır, deli gibi yersin. her ziyaretten sonra harçlıklar hesaplanır ve uzun zamandır görüşülmeyen sevilenlere sürprizler yapılır... artık 500üncü kez teklif edilen baklavayı reddetmek için bin takla atılır, tatlıyı yemek istemeyen misafire "ama bu ev baklavası, çok hafif..." denir, sanki baklavanın hafifi olurmuş gibi... bayramın son gününde ise şekerlikte kalan tüm şekerler çocukların önüne verirlir. işte o an bayram bitmiştir...

    her gününde akşam eve yorgun dönülse de, hatta sadece bayramlarda giyilen iskarpinler insanın topuğunu paralasa da zevklidir bayram ve bayramın tadını en çok kalabalık aileler çıkarır.

  • ben böyle iddialı haber başlıklarına bayılıyorum.
    kuantum fiziğinin epigenetiğin konuşulduğu dünyada illüzyonistin sırrı çözülemiyormuş. coca cola'nın formülü de bulunamıyor bunlara göre.

    göllerde ötrofikasyon yapan nano kirleticileri bile tespit edebiliyoruz ama kolanın formülünü öğrenemiyoruz.
    vizyon sığır vizyonu olunca her şey çözümsüzleşiyor elbette.

    gelelim konumuza.
    bu taiwan'lı illüzyonistimizin adı/takma adı “yif magic"

    yaptığı gösteri yeni değil daha önce criss angel tarafından yapılmış sıradan bir illüzyon gösterisi. bu gavurların "yan karakterli illüzyon" dedikleri illüzyonistler arasında saygınlığı olmayan bir şov. herkes neyin ne olduğunun farkında sadece kayıtlı videoyu izileyenler bir illüzyon yaşıyor. aynalar, çift katlı ceketler, figüranlar ayarlanıp doğru açıdan çekim yapıldığında böyle ilginç sayılabilecek görüntüler elde edilebiliyor. bunlarla uğraşmak istemiyorsanız ve hepten illüzyonistlikten çıkacaksanız o zaman yine bu gavurların computer generated effect * dedikleri şaşırtıcı görüntüyü sonradan ekleme yöntemini de deneyebilirsiniz. şuradaki gibi mesela.

    he diyeceksin ki adam illüzyonist elbette bir numarası olacak. sihir yapacak hali yok.
    elbette haklısın kamilciğim lakin ben bunun saygın bir illüzyon gösterisi olmadığından dem vuruyorum zaten. olay ekipman ve figüran kullanarak şaşırtmak ise o zaman en kral illüzyonistler aksiyon filmi yönetmenleridir.

    öte yandan en başında değindiğim üzere adamdan ziyade beni gaza getiren haberin başlığı oldu.
    bu çağda sırrı çözülemeyen tek şey, herhangi bir otorite karşısında sorgulama bilinci kapanan toptan cahilleştirilmiş bir halktır.

    böylesi bir zihin felcinin sırrı kolaylıkla çözülemez.

  • geçenlerde sevdiğim bir aile dostumuzun yanına gittim. beni bulunca da arkadaşının hukuki bir konuda yardıma ihtiyacı olduğunu söyleyip beni arkadaşına kitledi*

    abinin yanına gittim. altmışlı yaşlarda bir abi, söze eşini kaybettiğini söyleyerek başladı. o kadar rahat ve kanıksamış bir şekilde söyledi ki kendi kendime eşi öleli en az 2 sene olmuştur diye düşündüm. eşimden geriye miras kaldı, bu işi nasıl çözeriz? dedi. hemen aklımdan beynimde yerleşik olan insanların ne kadar maddiyatçı olduğuna dair fikir dizisi geçti (klasik hikaye işte ölenler ölür kalanlar mal kavgası yapar). sonra konuştukça hikaye biraz daha açıldı. abinin ve rahmetlinin çocukları olmamış. rahmetli eşin üzerine de sadece bir araba varmış. veraset ilamı almışlar tam 42 kişi rahmetlinin mirasçısıymış. abimiz de bu mirasçıların paylarını ödeyip arabayı almak istiyormuş. aklımdan arabanın değeri epey yüksek galiba başka türlü 42 kişiyle uğraşılmaz düşüncesi geçti. konuştukça arabanın da pek para etmediğini öğrendim. en sonunda "hocam yanlış anlamayın ama ben sizin yerinizde olsam bu kadar uğraşmazdım. 42 kişiden vekalet toplamak imkansız gibi bir şey. bana 50.000 lira verseler bu işle uğraşmam, zahmetine değmez ayrıca sonuç da garanti değil" dedim. kendisi sonuna kadar bu şekilde uğraşacağını belirtti. benim sunduğum alternatifleri de dinlemedi.

    sonra muhabbet biraz ilerledi. eşinin 18 yıl boyunca kanserle mücadele ettiğini, tedavisi için kolaylık olur umuduyla 3 yıl önce bu arabayı aldıklarını ve arabaya 36 bin lira verdiklerini ama eski araba olduğu için çok arıza yaptığını bir araba parası da tamir için verdiklerini, eşinin kanserle mücadelesini, cesaretini anlattı. öldüğü günü en ince ayrıntısına kadar hatırlıyordu ve hikayenin sonu yaklaştıkça gözleri dolmaya ve sesi titremeye başladı.

    eşi ölünce dünyasının başına yıkıldığını, eşinin her şeyi olduğunu, eşi olmadan ne kadar eksik ve aciz kaldığını anlattı. en sonunda da "bu miras işiyle de beni biraz meşgul etsin diye uğraşıyorum, derdimden uzaklaşmak için" dedi ve insanların birbiriyle yalnızca menfaat temelli ilişkiler kuran duygusuz yaratıklar olduğuna dair ön yargım uzun bir aradan sonra yıkıldı. bu kadar ön yargılı olduğum için kendime de epey kızdım.

  • galton'dan bu yana (yaklaşık 1850 ve sonrası) yapılan bütün çalışmaların bir özeti olarak:

    1) yeni durumlara en çabuk ve en uygun şekilde uyum yapabilme
    yeni durum her şey olabilir: ilk kez gidilen kahvehane, internet, çözümü daha önce bilinmeyen bir matematik problemi, daha önce çözülmemiş puzzle, ilk kez alınmış/görülmüş bir müzik aleti, ekonomik kriz sonrası işsizlik vs.. (bu tanıma eleştiri getirenler "olur mu o zaman zeki kişi herşeyi yapabilen kişidir" demişler, çoklu zeka kuramı adı altında aşağıda hafifçe değinilen bir zeka kuramı ortaya atmışlar ama yanıltmışlardır)

    2) uyaranlar arasındaki ufak farkları ayırt edebilme
    örneğin birbirine çok yakın kokuları ve ağırlıkları birbirinden ayırtedebilme

    3) bellek gücü: olayları belirli bir kronolojik sırayla hatırlayabilme, bir olayla ilgili diğer pek çok olayı hatırlayabilme (buna kısaca çabuk klasik koşullanabilme diyebiliriz)

    4) dil becerisi: ana dili etkin, geniş çapta, uygun ve gramer kurallarına uygun olarak kullanabilme

    5) okuduğunu (okuma bilmeyenler için dinlediğini-gördüğünü) anlama
    temel zeka faktörlerindendir.

    6) bir ortamdaki edimsel koşullama ilkelerini çabuk farketme, ödül-ceza ilişkisine dayalı durumlarda ödülü arttıran cezayı azaltan davranışları daha hızlı farkedebilme.

    son yılların popüler kuramcılarına sorarsanız size hangi konuda zeki olmanın şartları diye soracaklardır. bunlar çoklu zeka kuramcılarıdır. çoklu zeka ise giderek "hiç" leşen, tüm somut ve psikolojik kaynakları elinden alınan, rüya bile göremez hale gelmiş, vakumlanmış ve neredeyse standartlaşmış insanının eline verilmiş "bak, hepimiz dünyada bir (şey) iz, sen de bir işe yarayan, bir (şeyleri) olan bir (şey) sin hediyesidir. çoğu insan farkında değildir ama çoklu zeka kuramı fena halde politiktir.

  • şurada görülebilecek olan bir karadeniz somonuna ait açıklama. adam çamur haline gelmiş lağım suyu gibi bir birikintinin önünde durmuş "eski halinden çok daha güzel oldu. eskiden çok atıl durumdaydı. allah devletimizden razı olsun." diye açıklama yapıyor hahah. karadenizi müsilaj kaplasa demek ki "oh oh çohiyi oldu allah devletümüzden razı olsun" deyip içinde yüzecek. bu halkın başına ne gelse az gerçekten ya. ben asla yeterince belamızı bulduğumuzu düşünmüyorum.

  • evet,mete moğoldur, çinlidir.tibetli de olabilir.hatta aborjin bile olabilir ama türk olamaz.çin seddi de zaten sadece aztekler için yapılmıştı.iptidai bozkırlı olan türklerin ne haddine mete'yi sahiplenmek.çin kronikleri göktürkler,hunların devamıdır demesi tamamen mecazi anlamlıdır.bizans'ın selçuklular'a da hun demesi tamamen konuyu manipüle etmek için yaptığı birşeydir.aslında göktürkler irani bir devlettir.hanedan soğd asıllıdır.
    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    ek:

    moğolların ana vatanı günümüz moğolistanı değildir.kadim devirlerde moğollar tung-hu'lar,siyenpiler,wuhan'lar gibi isimler ile anılmışlardır.yaşadıkları coğrafya mançurya bölgesiydi.orman-avcı moğolları ve göçebe-çoban moğolları olarak 2' şekilde yaşarlardı.milattan sonra 80 ile 150 dolaylarında asya hun devleti parçalanmış.kavimler göçüyle batıya göç başlamış ve moğolistan-ötüken'e(selenge,orhun, baykal gölü arasında bir yer) yani asya hun mülküne mançurya bölgesinden kitleler halinde moğollar inmiştir..şimdi moğolistanda moğollar yaşıyor öyleyse bundan 2000 veya 3000 sene önce de moğollar yaşıyordu ve mete moğoldu demek hatalı bir yaklaşımdır.
    türkler'in ana vatanına gelirsek;hazar ve balkaş gölü civarından başka altay,sayan dağları,ordos bozkirlari,baykal gölü civarı.