hesabın var mı? giriş yap

  • normalde aktrollere asla yazmam ama şehit polisimizin kanı hala kurumamışken, çatışma görüntüleri gösteriyorum ayağına siyaset yapmak tek kelimeyle adiliktir, şerefsizliktir, şehit kanından beslenmektir.

    bari şehidimizi alet etmeyin köpekler...

  • ayakta değil havada yolcu alınıyor havada. saat 17.30'da metrobüse binerseniz ayakları yere basmayan kısa boylu dayıları fark edersiniz. bence havada yolcu alınması yasaklanmalı.

  • işten gelen ev arkadaşına "günün nasıl geçti" diye sorulmaz.

    bi kere sormuştum "sevgilin miyim lan ben" demişti. sonra bi aydınlanma falan,bu da bir antlaşma maddesi heralde diyerek olaysız dağılmıştım.

  • the coast guard ile paralel sayılabilecek konuya sahip, gözyaşı torbasına bol ok saplayan, göğsü bıçaklayan, şiddeti ve metaforu bol kim ki duk filmi. bu film ile; son 50 yıldır kore'de çok da fazla şeyin değişmediğini, orada hala amerikan askerlerinin bulunduğunu ve amerikalı askerlerin uzun süre vatanlarından uzak kalmalarının üzerlerindeki pskilojik etkilerini anlatmak istemiş.

    gene kendisinin ifade ettiğine göre, çok da uzak bi zamanda değil, kore'de halk uzun süre köpek eti yeniyormuş. filmde köpekler üzerine uygulanan şiddet, amerika ve kore arasındaki bitmeyen savaşın metaforu olarak kullanılmış.

  • muhtemelen biz türklerin biyolojik düzenini tanımaya çalışırken sıçacak telefon..

    gece 02.30'da üç çeyrek ekmek kokoreç gömen adamın biyolojik özelliklerini hesaplamaya çalışsan ne olur amk.

  • 1) genel eğitimin amacı çocukları en üst düzeyde eğitip onlardan sorgulayıcı, bilgili ve özgür zihinli bireyler ortaya çıkarmak değildir. çünkü bu tür insanlardan oluşan bir toplum yönetilemez. bu kadar eğitimli insanları savaşlara süremezsiniz çünkü savaşmak için iyi bir sebepleri olup olmadığını sorgularlar. onları çeşitli sloganlarla kolayca kandıramazsınız çünkü kendilerine söylenen her sözde mantık ararlar. yolsuzluk ve ahlaksızlığı onlara farklı kisveler altında kabul ettiremezsiniz çünkü bilirler ki kötü işler yapmanın hiçbir hafifletici sebebi olamaz. bu sebeple eğitimli bir insan kitlesi hiçbir yönetimin işine gelmez.

    2) genel eğitimin amacı insanları emirleri sorgulamadan yerine getiren, propagandaya hemen kanan ve hayatlarını hiçbir zaman sorgulamayan kocaman kitleler haline dönüştürmektir. kendilerine sadece iyi bir “çalışan” yani “köle” olmalarına yetecek kadar bilgi verilir. bunun dışında büyük meselelere kafa yormaları istenilmez. milli ve dini sloganlar daha çocuk yaşlarda zihinlerine yerleştirilir. bu sloganlar her söylendiğinde aynen komut almış minik robotlar gibi kendilerinden istenilen hareketleri yapmaları sağlanır. her ideoloji, dünya görüşü ve dinsel kurumlar çocukları eğitim yoluyla kendilerine benzetmek isterler. eğitimin bu yönünü eleştirenlerde genelde kendileri iktidarda olmadıkları ve çocukları kendi düşüncelerine göre eğip bükemedikleri için eleştirirler. çünkü kendileri de eleştirdikleri iktidarların yerinde olsalar onlarda kendi düşüncelerini çocuklara beyinlerinin hamur gibi şekillendirilmeye en müsait olduğu dönemlerde şırıngayla aktarmak isterler. çünkü bugünün minikleri yarının oy veren seçmenleridir.

    3) eğitim normal şartlarda bilgi aktarımı değildir. çünkü okuma yazması olan ve dinleyip izlediklerini anlayabilecek her insan zaten kendi kendini her alanda eğitebilir. bugünün ınternet çağında bilgi edinmek için dört duvar arasına girmeniz gerekmez. ancak okulun esas vermesi gereken bir insanın medeni şekilde davranması, mantığını kullanması ve bilgiye meraklı olmasıdır. yani sokağa balgamlı tükürülmeyeceği, sıranın önüne kaynak yapılmayacağı ve otobüste gördüğü şortlu kadınlara uçan tekme atılmayacağının okulda öğretilmesi gerekir. çünkü ailelerin kendileri de doğru dürüst eğitim almadıkları için çocuklarına bu özellikleri genelde veremezler. mantığını kullanmayı öğrenen bir insan kolay kandırılmaz. mesela onu dünyanın düz olduğuna veya rüyada peygamberi gördüm sana selam söyledi gibi yalanlarla kandıramazsınız. bilgiye meraklı insan da zaten her durumda kendini en güzel şekilde eğitir. ancak dediğim gibi yönetim sistemlerinin işine bu tip insanlar hiç gelmez. çünkü bu eğitimli insanları sloganlara yönetemezsiniz ve onları mantıklı şekilde “ikna” etmeniz gerekir. o da çok kolay iş değildir ve hiçbir yönetim sistemi de bununla uğraşmak istemez.

    4) eğitimin insana esas vermesi gereken becerilerdir. mesela ingilizce konuşabilmek bir beceridir. doğru beslenmeyi, doğru spor yapmayı bilmek bir beceridir. en azından kendi bahçesinde birkaç sebze meyveyi yetiştirebilmek, basit tamirat işlerini yapabilmek bir beceridir. eğitimin normalde en önemli amacı çocuklara hayatlarında kullanabilecekleri beceriler öğretmektir. ancak bu da yönetici sistemlerin işine gelmez. çünkü eğitim süresini propaganda ve kendi fikirlerinin öğrencilere “yaşamın tek doğrusu” şeklinde aktarılması lazımdır, hele yabancı dil bilgisi bir insanın ülkesindeki propaganda kaynakları dışındaki bilgileri de öğrenebilmesini sağlar ki bu yönetimler için çok tehlikelidir.

    5) sistem sadece yönetici sınıftan olmaları planlanan çok seçilmiş çocuklara gerçekten iyi bir eğitim verir. bu eğitim de son derece pahalı ve kaliteli okullarda verilir. ya da seçim ve sınav sistemleriyle oynanarak en iyi devlet okullarına sadece yönetici sınıfının çocuklarının girmesi sağlanır. nüfusun geri kalanı da ya çok berbat ya da vasat eğitimle yetinmek zorundadır.

    6) vasat eğitimin kitlelere kabul ettirilmesi için her türlü sınav ve eleme sisteminin kaldırılması gerekir. böylece bir öğrenci hiç çalışmasa ve hiçbir şey öğrenmese bile lise veya üniversite diplomasına sahip olabilir. bu şekilde hem kendisi hem de ailesi kandırılır ve eline tutuşturulan diplomanın bir işe yaradığını zanneder. böyle bir tutum yönetimler tarafından “bakınız size tüm sınavları kaldırdık artık herkes eğitim alabilecek” şeklinde sunulur ve insanlar buna sevinerek oylarını yönetime yağdırırlar. ancak yıllarca eğitim aldıktan sonra bu diplomaların hiçbir işe yaramayan kâğıt parçaları olduğunu insanlar anladığı zaman artık çok geçtir ve sıradan bir hayata mahkûm edilmişlerdir. burada tepki göstermesin diye de türlü propaganda ve siyasi gündemlerle oyalanır.

    7) sonuç olarak yönetici sistemlerin ideal insan tipi düşünmeyen, okuduğunu ve dinlediğini anlamayan, propagandayla ve sloganlarla yönlendirilen, kendisine söylenen her tür yalana hemen inanan ve hayatının tamamına yakınını türlü kölelikler altında çalışarak geçirecek olan insan kitleleridir. bu yüzden “eğitim sistemleri” üzerine yapılan tüm tartışmalar boş iştir çünkü zaten hedef hiçbir zaman insanları “eğitmek” değildir.

  • ilaçlı böbrek filmi çekilmeden önce ilaç alerjisine karşı asistan, hastaya soruyor:
    - daha önce bu film çekildi mi amca?
    * hee çekildi...
    - böyle ilaç verildi kolundan değil mi?
    * verildi...
    asistan daha ilacı kolundan verir vermez amca şoka girip mosmor kesilmiş.
    koşuşturma, müdahale, boğazına hortum sokmanın ardından hasta yoğun bakıma alınmış.
    asistan tonla fırça yemiş. hastaya sordum dese de kimseyi inandıramamış.
    amca yoğun bakımda kendine gelir gelmez asistan damlamış yanına...
    - hani bu ilaç daha önce sana verilmişti?
    * hee verildi. gene böyle olmuştum...

    edit: debe için teşekkürler...

  • mülteci ve arap aşıklarının gözüne sokulması gereken sokaktır. neredesiniz sevgili polyannalar? hani renk ve kültür çeşitliliği? ortadoğu bataklığına doğru adım adım çekiliyoruz. oyna devam mı?

    edit: mesaj kutumu dolduran sevgi pıtırcıkları var. daha 2 gün önce alanya'daydım. arapça'dan başka dil konuşulmuyor. boş yapmayın.

    edit 2: burası müslüman ülkesi beğenmeyen yunanistan'a, almanya'ya gidebilir diyen şeriat aşıkları var. 128 milyar yıl dahi geçse ben buradan gitmeyeceğim. atalarımın binbir zorlukla geri kazandığı bu güzel ülkeyi sizin gibi bedevi aşıklarına peşkeş çekmeyeceğim. bu ülkeyi karıştırıp, iç savaşa sürükleyip isviçre'deki banka hesaplarına güvenip kaçanlar olacaksa baştan uyarayım gittiğiniz yerde huzur bulamayacaksınız.

  • plazada çalışanların köpük partilerinde coştuğunu öğlende işe gelip akşamüstü partilere aktığını zannedenlerin sanrısı.
    memurlar haftasonları tatili ve akşamları insancıl vakitte biten mesaileri sayesinde kendilerine vakit ayırabildiklerinden hepinizden daha kaliteli bir yaşam sürüyor. adamın senede 30 gün izin hakkı var. sen ekrana hipnotize olmuşken dünyayı geziyor lan adam. ayrıca patron ne der kaygısı kovulma korkusu olmadığından stres altında değiller ve daha verimli çalışıyorlar.
    şimdi sevgili dünyayı kurtaran kardeşim, kimin daha sıradan yaşadığına sen karar ver. ben söyliyim, ikiniz de bir rutinin içindesiniz; fakat memurun rutini onu mutlu ederken seninki seni öldürüyor. artık memurlara bok atmayı bırak ve sakince kpssden aldığın puanı utanmadan paylaş.