hesabın var mı? giriş yap

  • halkımızın "sınırsız" kelimesinin sınırlarını zorladığı dönemlere ait furyadır.

    genellikle, sınırsız pizza masası ortada olurdu. yanında sınırsız salata ve makana da yer alırdı ama kimse bunlara yüz vermezdi.

    pizza tavaları gelir gelmez, nereden, nasıl ve ne şekilde başarıyorlardı, halen benim için muammadır, 20-30 kişi masanın başına toplaşır, saniyeler içinde yeni gelen pizzaları bitirirlerdi. sanki ertesi gün kıtlık başlayacakmış gibi tabaklarını tepeleme dolduranlar, beş dakika sonra gelen pizzalara saldırırlardı... tam bir tüketim çılgınlığı...

    en çok beyaz peynirli pizza kalırdı geriye, bir onu beğenmezlerdi...

    sınırsız pizzanın sınırlarının zorlanması edinimine katılmak, yorucu ve stresli bir aktiviteydi. bu ork gözlerim son kalan karışık pizza dilimini almak için birbirine çatal sallayan teyzeleri gördü -- oysa ki, beş dakika sonra yeniden gelecek.

    bir iki denedikten sonra, anladım ki bu iş bana göre değil. ben bir sınırsız pizza savaşçısı olacak yeteneğe sahip değilim. ruhumda yok.

    o yüzden, pizzacıya gittiğimde, hiç bu işe bulaşmaz, kendim için sipariş verirdim. stres yok, yeni gelecek pizzaları şahin gibi beklerken tabaktakileri mideye tıkıştırmak yok... rahat rahat, mis!

    bir keresinde, yine pizzacıya gittim. oturdum. bu 20-30 kişilik ekip, sınırsız avında. hiç bulaşmadan kendi siparişimi verdim. tam uzanıyordum ki, benim masaya daldılar. evet; cidden benim masama gelen pizzayı kapıştılar. neyse ki, garsonlar anlayışlıydılar, çok özür dileyerek beni bunlardan uzakta ayrı bir masaya oturup, aynı pizzadan getirdiler, içecekleri de ikram ettiler.

    böyle de bir "sınırsız" anım vardır.

  • tayyip erdoğan için 'muhtar bile olamaz' deniliyordu. adam belediye başkanı oldu, millet vekili oldu, başbakan oldu, cumhurbaşkanı oldu, ama halen muhtar olamadı.

  • halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden ve açıkça iç savaş söylemi barındıran çağrıdır. ülkeyi yönetemedikçe hırçınlıkları, düşmanlıkları daha da ortaya çıkıyor.

    hesabını gizlediği için şu şekilde paylaşıyorum:

    "birkaç gündür atmosfer gezi ayaklanması öncesiyle aynı. erdoğan kendi tabanıyla kalıcı bir iletişim ağı kurup tabanını her daim hazırda bekletmeli. ihtiyaç duyması halinde tabanını hızlıca sokağa sevk edebilmeli. her şey bir emrine bakar, biz hazırız."

    "bir emrinle ölmeye bile hazırız!
    @rterdogan"

    ortada herhangi bir şey yokken ülkeyi sokağa dökme tehdidinde bulunan bu adamın yargılanması gerekmektedir. eleştirel bir tweet atınca anında soruşturma başlatan savcılar bunun için neyi bekliyor?

    edit:

    görsel

    görsel

    görsel

    edit 2: bunun diğer twitter sayfası da şuymuş: furkancerkes. belirten @vayager altin plak nickli yazar arkadaşa teşekkür ederim.

    debe editi: bu hesabın kendisine ait olmadığını iddia etmiş. peki şunlar ne olum? hesabı kapatıp bunları silmişsin de nereye kadar bunu yapacaksın?

    görsel

    görsel

  • sayesinde, kaşıbeyaz'a bu akşama kadar 21 kilo karides göndermem gerektiğini, yoksa bir daha benle iş yapmayacaklarını öğrendim.

    elim ayağım birbirine dolaştı lan. ne yapcam ben şimdi? nerden bulunur bu meret?

  • geçen aksam kofte yaparken kofteleri saydigimi fark ettim ve daha once hic saymadigimi. annenin kaderi kiza demisler, huylari da biraz boyle sanirim. zaman gectikce, kuzularla birlikte kofteleri de sayiyorsun muazzez. bos odalarin isiklarini sondurur oluyorsun.

    kelle basi alti kofteden hesabini yapiyor anne, kendisi sozde sevmediginden yemiyor. ben yemezsem her evladima bir kofte fazla duser diye dusunuyor ve agiz tadiyla bir kofte dahi yiyemeden gidiyor. essek degilsin ya, sen de dusunuyorsun, bu dunyada gun gordu mu annem, yasamadi ki daha hic, ben ona ne verebildim ki, o nereye gidiyor. kapilara baka baka yiyorsun kofteni, anne her an kapidan girip tabagina bir tane daha koyacakmis gibi geliyor; ama gelmiyor.

    arkadaslarin anneleri hakkinda dert yaninca yahut yaninda annelerine ses tonunu yükselttiklerinde onlari sarsip uyandirmak istesen de, eskiden aynisini sen yaptigindan belki biraz mahcubiyetle sesini çikaramiyorsun, idare et diyorsun, içinden keske benimki yasasa da karissa derken. o ne büyük bir lütuf sonradan anliyorsun. özlemek anneyi, sevgisini baska sevgilerde tamamlamaya çalismak, çok tuhaf. özel günlerin hakkinda eskiden beri canlandirdigin resimlerin içine o gün gelince onu asla sigdiramiyorsun, çocukken aklinin ucuna gelmeyecek senaryo senin hayatin olmus, yasiyorsun. haydi otur plan yap simdi yapabiliyorsan yoksa aç zeki müren dinle mihrabim diyerek yüz vurdugun kisileri hatirla, hepsi bir annen ediyor mu..

  • bugüne kadar gördüğüm en tatmin edici rezalet. yazar arkadaşa teşekkürü borç bilirim. epeydir böyle kaliteli rezaletler göremiyorduk.

    puanım: yıldızlı 10

  • thodex olayının bir de hiç düşünülmeyen iç yüzü var, evet çalışanları. asgari ücretle çalışan, hiçbir şeyden haberi olmadığı halde evlerine şafak operasyonu yapılıp 4 gün nezarethanede tutulan, ellerinden telefonları alınan, beraat ettikleri halde banka hesapları nisan ayından beri blokeli ve işe giremeyen çalışanları.

    geçen gün bankadan mektup geldi, artık sizinle çalışmak istemiyoruz diye. hesap zaten blokeli onu geçtim de, bu insanlar size ne etti?

    eşim bu insanlardan biri. zaten yeni girmişti işe 1 ay çalışabildi. maaşını da alamadı.

    allahtan ben çalışıyorum ve evi bir şekilde geçindirebiliyorum ama bu devirde tek maaşla hangi ev dönüyor onu bir düşünmek lazım.

    patron kaçıp gitti olan gene çalışana oldu. bu insanlar ev mi geçindiriyor, çocukları mı var, kira mı ödüyorlar kimsenin umrunda değil. daha dava bile görülmedi.

    faruk bey bu haltları yerken 58 tane çalışanınızı oturup bir saniye düşündünüz mü acaba?

    evimize polisler tekme ile kapıyı vurarak girdiğinde bebeğim korkudan saatlerce titreyip ağladı mesela, bunlar hiç umrunuzda oldu mu?

    belanızı bulmanızı diliyorum. anne bedduasıdır bakın kıymetini bilin, kolay kolay çıkmaz ağızdan. en içten sövgülerimle.