hesabın var mı? giriş yap

  • her insanın hayatında en azından bir kere yaşadığı huzur.

    güzelce yüzünü yıkıyorsun. pencereyi açıp dışarı doğru geriniyorsun. kuş sesleri... güneşin yavaş yavaş doğuşu. sevdiğin kıyafetleri giyiyorsun...

    şaka lan şaka. perdeyi bile açmıyorum, güneş yüzüme vurmasın diye. pantolonu asansörde giyiyorum. sokayım böyle hayata.

  • iş yerinde iş amaçlı kullandığım msn messenger programında müşterimiz olan firmalardan birinin muhasebe sorumlusu kadına vergilerin ödeme tarihlerini yazarken , 31.03.2009 yazmamla monitörde 31 çeken kocaman bir el ve tarrak eşliğinde ekrana attıran 31 harfinin yerine koyulan ifadenin çıkması ve benim monitöre bakmadan yazıp göndermem . bu olay bende anlık tansiyon düşüşü ve soğuk terleme yaratmıştır. uzun bir süre msn kullanmamama vesile olmuştur.

  • bolu'da her yere izzet baysal dendiğini öğretmiş olay. habaerden bi bok anlamadım. şimdi izzet baysal meslek liseli öğrenciler izzet baysal caddesinde diğer izzet baysal meslek lisesine doğru yürümüşler. sloganlar atıp izzet baysal dondurmacısının önünden geçip izzet baysal kaldırımlarına basmışlar.

  • kaç yıldır hayatımızın içinde olan rte'ın gülüyor oluşuna şaşırdım resmen, bir garibime gitti. sanırım ilk defa kendisini gülüp kıkırdarken görüyorum.

  • bir erkek susuyorsa zaten yapılan yapılmıştır, hem de fazlasıyla, başka bir şey yapmaya gerek yoktur.

  • genelleme yapmak yanlış olur biliyorum ama bu kadın öğretmen şımarıklığı ne olacak bilmiyorum, bir öğretmen olarak söylüyorum bunu.

  • sabahları camdan aşağı tükürüp duran, beni her gördüğünde "sen ezgi misin? senin bende mektubun var. *" diyen çılgın üst komşumuz 90 yaşındaki himmet dede kapıda kalmıştı. kapının üstünde anahtarını unutmuş, cebinde de yedek anahtarı kapıyı açmaya çalışmış ama başaramamış. tam kahvaltıya oturmak üzereyiz, gelmiş bizim kapıya elleriyle dizini dövüyor, "ne yapacağım ben!" diye.

    çıktım yukarı. kapıyı biraz zorlayıp, sarstım. sanırım bir süre sonra arkadaki anahtar geriye kaçtı ve ve diğer anahtarla kapı açıldı. nasıl mutlu oldu, ne dualar etti canım benim. neyse, aşağı indim. oturdum kahvaltıya. o sırada evde şekerin bittiğini fark ettim. "neyse çayı şekersiz içeriz" diye düşünürken kapı çaldı. himmet dedem elinde bir kase küp şeker "evde bir tek bu vardı. teşekkür için getirdim" diyor. o sırada evdeki herkes şok.

    sanırım o zamandan sonra kimimiz allah'a, kimimiz karmaya inandı. kimimizin de sikinde bile olmamış olabilir olay. emin olamadım.

    edit: himmet dedem 2 hafta önce vefat etmiş lan.

  • sokağa inmeye gerek olmamasından dolayıdır.

    birbirlerini kırıyorlar zaten şu anda. bizi gözlemci atadılar.

  • alemin çocukları zehir gibi!

    orda çalışsam, düşünebileceğim tek dalavere; her gün 1 porsiyon iskenderi, bedavadan yemek olurdu!

    edit: bir yazarımız sağolsun, hesaplamış. enselenmeden 7 yıl çalışsam, tatiller hariç her gün yiyebilsem, yaklaşık vurgunum: 124.488lira oluyormuş... başka bir yazarımız, kayıtdışısın sonuçta, deyip vergilerden arındırmış, netimi: 83.440lira bulmuş...

    ağlama çilekeş anam! neresinden bakarsan bak, senin de oğlun; az anasının gözü değilmiş!

  • kendisini tanımıyorum ancak ödül aldığı konuşması hayatımda izlediğim en kötü konuşmaydı. rakiplerim güçsüzdü mü? hönk!!!
    adaylara teşekkür etmek yerine belediye başkanına teşekkür etmek mi? teşekkür yetmeyip, iltifat etmek hönk!.

  • anlayışla karşılanması gereken insanlardır.

    neden anlayışla karşılanmalılar?

    "bir yere bir kez gitsem bir daha unutmam" diyen insanlar ile "bir yere on kez gitsem hala yabancısıyımdır" diyen insanlar arasında "sabır taşı çatlatacak" ölçüde fark bulunması normal çünkü. kimisinin görsel hafızası kimisinin isim hafızası güçlüdür. anne repliğiyle her şey "yapı meselesi".

    peki böyle insanlarla iletişimde gereken püf noktalar nelerdir?

    1) cadde, kavşak ismi söylenmemeli.
    + ya bak, şimdi şu bilmem ne kavşağından sola dönüceksin.
    - ne kavşağı?
    + şu cadde ile bu caddenin kesiştiği kavşak var ya?
    - mavi ekran.

    2) daha önce en az on kez gitmediği bir yerde buluşma teklif edilmemeli.
    + şu binanın, kafenin vs. önünde buluşuruz işte.
    - nerdeki o?
    + bilmem ne caddesindeki var ya.
    - 1. maddeyi takriben mavi ekran.

    3) en iyi yol bildiği yoldur. kısa yol anlatıp kafa karışıklığına mahal verilmemeli.
    + niye ordan uzatıyosun ki yolu, şu caddeden sola saptın mı direkt buraya çıkarsın.
    - 1. maddeyi takriben mavi ekran.

    4) "şurayı biliyor musun?" sorusu yöneltilmemeli.
    + şurayı biliyor musun?
    - gitmiştim ama... (ses kısılır git gide çünkü gitmiş olması bildiği anlamına gelmez onun için)
    + gittiysen bak orda şöyle büyük bir şey binası var, ordan bıdı vıdı bıdı vıdı... (aynen böyle geliyor kulağa o kelimeler, dinlemeyi toptan bırakıyor sonra da.)
    - şurayı mı diyosun?
    + haydaaaaaa, nereye gittin sen ya!
    - mavi ekran.

    5) ellerini kullanarak yön tarif ederken daimi olarak yanlış yönü gösterdikleri görmezden gelinip sürekli uyarılmaktan vazgeçilmeli. ayıp yani.
    - ya işte sonra (eliyle işaret eder) şurdaki şey var ya.
    + yalnız o orda değil.
    - amaan neyse işte... ("söylemesen ölürdün yani" mecazi bakışı hediyemiz)

    6) kendilerine aşağıda belirttiğim soru kalıpları yöneltilmemeli:
    + nasıl bilmezsin ya? (yer yön sıfır modelim ben. üretim böyle)
    + hiç gitmedin mi oraya? (gittim ama bilmiyorum ki)
    + nerden gidiceğini anladın değil mi? (eeee sanırım ama tamamen anlamış değilim)
    + nasıl bulamadın? (nasıl nasıl bulamadım, bulamadım işte)
    + nerdesin sen alla aşkına? (ah bi bilsem)

    7) hepsinin ötesinde en kolay çözüm için:
    - nereye gelicem ya da bir yerde buluşup mu geçicez?
    + ben seni evden alırım + hani yüz kez buluştuğumuz yer var ya, ordan seni alırım + sen orda dur, ben seni alırım. + ben seni alırım, alırım, alırıııım...
    - çok teşekkür ederim gerçekten, çok çok çok teşekkür ederim gülücükler ler ler (mutluluktan ölüyorum bakışı hediyemiz)

    benim de mensubu olduğum bu insanlara sinirlenilmesinin, bağırılmasının anlamı yok gerçekten. her şey daha da karmaşıklaşıyor sonra. o yer yön duygusu yoksa yoktur. öylece kabullenmek ise bir erdemdir.