hesabın var mı? giriş yap

  • böyle duygusal yazılar bana iğrenç geliyor nedense. duygusal olmak için ne yiyor ne içiyorsunuz bana da söyleyin hazır markete gideceğim.

  • 2003 yilinda abd'ye henuz yeni gelmistim ve ayni simdiki gibi kucuk bir kasabada yasiyordum. o zamanlar daha 18 yasinda liseyi yeni bitirmis ama henuz universiteye baslamamis bir cocuktum. universiteye bir donem ara verdikten sonra baslayacaktim ve yasadigim kasabanin nufusu 4 bin kadardi. okyanus kenarindaki bu ufak sahil kasabasinda bir tane ana cadde vardi ve bu caddenin uzerinde 2 tane super market, postane, birkac ufak dukkan, ahsap bir kutuphane ve film kiralama magazasi disinda hicbir sey yoktu (bir de mcdonalds, kfc ve taco bell vardi ama onlar zaten standart).

    bu film kiralama magazasinin boyutu ortalama bir bim magazasi kadardi ve bina boydan boya filmlerle doluydu. binanin hemen yaninda bir pizzaci, onun da yaninda patlamis misir, cips, kola gibi abur cubur satan baska bir dukkan vardi. yasadigim kasabada cuma aksamlari kasaba halki bu magazada toplanir, herkes yarim saat filan dolasarak gozlerine kestirdikleri filmleri kiralar ve sonra da yandaki pizzacidan pizza veya obur dukkandan abur cubur alinip evlere dagilinirdi. herkes evde ailesiyle ve sevdikleriyle film izlerdi.

    o zamanlar beni en cok sasirtan sey suydu: film kiralama magazasindaki binlerce filmin 3'te 2'si vhs kaset formatindaydi ve 3'te 1'i dvd veya cd formatindaydi. vhs formatindaki filmleri kiralamak 2 dolar, dvd formatindaki filmleri kiralamak 3 dolardi. amerikalilarin cogu sirf 1 dolar daha ucuz diye vhs formatinda filmler kiraliyordu. bu beni cok sasirtmisti cunku turkiye'de bile vhs kaset formatinda film kiralama olayi 1992 gibi bitmisti. kucuk emrah buyuyup deri ceketiyle "hey hey hey taksi" sarkisini soylemeye baslayinca tum vhs kaset kiralama dukkanlari tasi taragi toplayip dukkanlari kapatmisti. abd'de 2005'e kadar vhs kaset kiralamalari devam etti. ustelik sadece eski filmler degil, piyasaya yeni cikmis filmlerin bile dvd'yle beraber vhs versiyonlari cikiyordu.

    yalniz vhs daha ucuzdu ama filmi bitirdikten sonra kasedi geri sarmaniz gerekiyordu. zaten kasetlerin uzerinde cikartmayla "be kind please rewind" diyordu. eger kasedi geri sarmadan iade ederseniz 1 dolar ceza oduyordunuz ve bu durumda vhs kasetle dvd kiralama ayni paraya geliyordu. normalde 2 saatlik bir filmi videodan geri sarmak 15-20 dakika suruyordu ve hususi geri sarma isini yapan ufak makineler vardi ve bunlar 3-4 dakikada super hizli bir sekilde geri sarabiliyordu.

    bir aralar da (2000'lerin basinda) abd'de film kiralama cilginligi baslamisti. supermarketler bile film kiralama isine girmisti. ozellikle yerel supermarketlerde "2 tane film kiralayana bedava dondurulmus pizza" veya "3 buyuk boy cips alana 2 film kiralama bedava" gibi kampanyalar donuyordu. en son kuzey dakota'da bir benzincide "depoyu fulleyene bedava 2 film kiralama" kampanyasi gormustum (ama o eyalette yasama ve o eyaletin ehliyetine sahip olma sarti vardi). ozellikle kucuk kasaba ve yerlesim birimlerinde her isletme film kiralama cilginligina katilmisti. onu birak kasabanin ufak kutuphanesinde bile (ucretsiz olarak) film kiralanabiliyordu. gerci kutuphanedeki filmler genelde belgesel veya eski filmlerdi ama hic yoktan iyidir ve bedavaydi.

    neyse 2003 yilinin sonuna geldik, christmas yani noel tatili geldi ve bu da benim dogum gunumle ayni zamana denk geldigi icin benim noel hediyelerim herkesin 2 katiydi. o zaman beraber oldugum hatun bana hediye olarak 1 yillik netflix uyeligi almisti. o zamanlar uyelik ne kadardi hatirlamiyorum ama yillik uyeligi indirimli olarak 75 dolara almisti. o zamanlar netflix simdiki sistemden cok daha farkliydi. zaten evlerde internetten video stream edecek internet hizi yoktu. netflix'in sitesine giriyordunuz, 30 binden fazla dvd icinden 500 tanesini secip liste yapiyordunuz, sonra onlar size listenizdeki ilk 3 dvd'yi yolluyordu. sonra bunlari izleyip geri gonderiyordunuz ve listedeki 4-6. siradaki 3 dvd'yi yolluyorlardi. aslinda 1 dvd ve 5 dvd gibi secenekler de vardi ama ana konu boyleydi. kiraladiginiz dvd'leri elinizde istediginiz kadar tutabiliyordunuz ama daha cok dvd izleyebilmek icin onlari bir an once geri gondermek yararinizaydi.

    peki hatun bana durup dururken niye netflix uyeligi almisti? gulmek yok. o zamanlar amerikan guresi hastasiydim ve deli gibi izliyordum. netflix'te de eski wwe ve wcw amerikan guresi videolarini barindiran dvd'ler mevcuttu ve sirf bunlari izleyebilmem icin netflix uyeligi almisti. o zamanlar netflix pek bilinmiyordu ve bu kadar buyuyecegini kimse tahmin edemiyordu ama adamlarin elinde muthis bir amerikan guresi arsivi vardi. sanirim o sene wwe ile ozel bir anlasma yapmislardi ve yuzlerce amerikan guresi dvd'si edinmislerdi. 2003 sonunda sirf bu yuzden netflix'le tanistigima hala inanamiyorum....

    neyse konumuza donelim. netflix dvd'lerde express posta kullaniyordu ve cift yonlu posta odemesini yapiyordu. sirketin kendine ait otomatik pullanmis kirmizi zarflari vardi. posta kutunuzda kirmizi zarfi gorunce heyecanlaniyordunuz, size gelen dvd'yi izliyordunuz. sonra o zarfin icinden cikan biraz daha ufak boyutlu kirmizi bir zarfa koyup yeniden posta kutunuza koyuyordunuz postaci onu posta kutunuzdan alip netflix'e geri goturuyordu. bu uyeler icin oldukca zahmetsiz bir olaydi cunku dvd'leri geri gondermek icin postaneye gitmeyle veya pulla ugrasmaniz gerekmiyordu. bunun ozellikle yillar sonra michigan'a doktora yaparken ve kisin 1 metre karin altina gomulup 2 hafta evden cikamadigim zamanlarda faydasini cok gordum. karda kiyamette bile dvd'lerin gidip gelmesi hic aksamadi. o zamanlarda da kucuklugumden kalma miami vice, a takimi, evli ve cocuklu gibi eski dizilere merak salmistim ve hepsini yeniden izlemistim.

    bir dvd'yi diyelim ki pazartesi izledikten sonra posta kutunuza koyuyordunuz, netflix bunu carsamba gunu aliyordu ve o gun size yeni dvd'nizi yolluyordu. yeni dvd'niz persembe gunu elinize geliyordu. aslinda gunde 1 dvd izleyip geri gonderince eliniz hic bos kalmiyordu cunku elinizde 3 dvd vardi ve bir dvd'nin gidis gelis suresi de 3 gundu. boylece pazartesi izlediginiz dvd'nin devami persembe, sali izlediginiz dvd'nin devami cuma, carsamba izlediginiz dvd'nin devami cumartesi elinize ulasiyor ve dagitim yapilmayan pazar gunlerini saymazsak haftada 6 dvd izleme sansiniz oluyordu.

    bir kere tasinirken bana yolladiklari 3 dvd'yi kaybetmistim ve dvd basi 20 dolardan 60 dolar ceza odemem gerekmisti. telefon actigimda "ne olacak canim kac yillik uyemizsiniz" deyip hic para almamislardi. bir de size yolladiklari bir dvd cok cizikliyse ve duzgun izlenmiyorsa siteye girip bunu isaretliyordunuz ve size gicir gicir yeni dvd yolluyorlardi. yolladiklari dvd'lerde ozel bir koruma vardi ve kopyalanamiyordu.

    netflix bu surecte cok para kaybetti ve kaybettigi paranin cogu dvd posta ucretlerinden olusuyordu. dvd servisinden streaming servisine gecilmesinde bu buyuk bir rol oynadi. aslinda streaming servisine ilk gecildiginde site bugune gore daha kullanisliydi. mesela o gunlerde videolar arasinda filtreleme yapabiliyorduk. ornegin "already seen" diye bir filtre vardi ve bu filtre'ye tiklayinca ana sayfada daha once izlemis oldugunuz icerikler gozukmuyordu ve sadece yeni icerikler gozukuyordu. bu da yeni icerik bulmayi daha kolaylastiriyordu. bugun bazen yeni icerige ulasmak icin sayfalarca zaten onceden izlemis oldugum icerikten gecmek zorunda kaliyorum. eskiden netflix'te olup artip olmayan bir baska ozellik de filmleri cikis tarihlerine veya baska ozelliklerine gore "sort" edebilmek.

    yukaridaki konuda donersek netflix'in gelmesiyle film kiralama sirketleri birer birer iflas etmeye basladi. abd'de binlerce magazasi olan blockbuster 2000'lerin sonunu zor gordu. isin komik tarafi blockbuster'a yillar once netflix'i cok ucuza satin almasi teklif edilmisti ama adamlar kabul etmemisti. yerel film kiralama sirketleri zaten 2006-2007 gibi nallari dikmeye baslamisti. bugun kroger, safeway gibi supermarketlerde hala 5-10 dolara dandik filmlerin dvd'leri satiliyor ama onlar da film kiralama isinden tamamen ellerini ayaklarini cektiler. amazon nasil bir cok firmayi dozer gibi ezerek dominasyonunu ilan ettiyse netflix de kendi sektorunde aynisi yapti.

    gerci film sirketleri buna sonradan uyandi. mesela fox ve kankalari kendi streaming servislerini (hulu) kurdu, disney su anda kendi servisi uzerinde calisiyor ve baska servisler de mevcut. amazon zaten premier uyelerine bedava film izletiyor ve fiyata dahil olmayan filmleri de 3-4 dolar ek ucretle kiralayip izleyebiliyorsunuz. bunun disinda kanopy diye bir app var ve abd'de bu app'la anlasmali olan bir kutuphaneye (mesela portland) uyeliginiz varsa telefon veya tablet uzerinden binlerce klasik film ve belgeseli ucretsiz izleyebiliyorsunuz. bir de kutuphane uyeliginiz uzerinden devasa bir e-kitap arsivine bedavaya ulasabildiginiz libby app'i var ama o ayri bir konu.

    gecen gun sirf nostalji olsun diye hatunla beraber 2018 yilinda hala film kiralamaya devam eden bir magaza bulduk ve ziyaret ettik. tahmin edebileceginiz gibi icerisi hipster'larla doluydu. gerci bu magaza portland'daydi ve portland'da hipster'larla dolu olmayan mekan zaten olmadigi icin bu tespit garip kacabilir. magazada dolasirken sanki eski sahaf kitapcilarda dolasir gibi bir hisle doldum. iceride dolasip dvd'leri ve vhs kasetleri elime aldikca o gunlerin de ayri bir tadi oldugunu hatirladim. o gunlerde bir film secmek icin magazada yarim saat dolasiyorduk, yeni 2-3 film gelince herkes heyecanlaniyordu, kutularin arkasindaki resim ve yazilardan filmin iyi olup olmadigini anlamaya calisiyorduk, en renkli ve alengirli kutular en fazla ilgi cekiyordu ve yan dukkandan gelen pizza kokusu ise ayri bir heyecan katiyordu. o degil de ilk kiraladigim filmi hatirladim (problem child - problem cocuk).

    bir sey daha hatirladim bak. universitedeyken evine gittigim bir hatunun evinde duvarlardan biri boydan boya vhs kasetle kapliydi. o kadar cok vhs kasedi daha once kimsenin evinde gormemistim. hatunun arsivinde ne ararsan vardi. en alttaki 3 raf da onun cocukluguna izledigi cizgi filmler ve disney yapimlariyla doluydu. bugun aklima geldi ve o arsive ne oldugunu cok merak ediyorum. buyuk ihtimalle cope gitmistir veya garajin tekinde curuyordur.

    netflix'in yayginlasmasiyla bu adet de son bulmus oldu. ondan once de ustu acik arabayla acikhava sinemasina gitmek ve arabada yiyismek modaymis ama o gunlere yetisemedim. kim bilir cocuklarimiz ve torunlarimiz neler gorecek.

  • adam o kadar cahil ki, neyin tarihi eser olabileceğini bile bilmiyor. dışını süsleyerek yapılan inşaatların tarihi olabileceğini düşünüyor.

    geçmiş uygarlıklardan günümüze ulaşmış kalıntı ve eserlere verilen bir ad tarihi eser. yaptığın binanın dışına işlediğin motifler değil yani. ayrıca bir eserin tarihi olabilmesi için, döneminin kültürünü, yaşantısını, inanışını ve dokusunu yansıtması gerekiyor.

    neyi yansıtacak, çocuk tecavüzlerini mi işçi ölümlerini mi? kültür ve sanat demiyorum bile. inanış desen akp müslümanlığı.

    (bkz: bir kap su)

  • piyasada neredeyse tekel olduğu için istediği gibi at koşturan ismi türk aslı arap olan bu firmaya karşı (bkz: türk telekom yeni kotasız internet tarifeleri) yüzünden başlaması gereken protestolardır.

    tüketici olarak onların istediği fiyati ödemediğimizde davalık oluyorsak onlar da parasını ödediğimiz hizmeti bize sunmadıklarında buna karşı bir yaptırımla karşılaşmalı normalde ama şimdiye kadar hiçbirimiz sesimizi çıkarmadık.

    türkiye şartları demekten hizmet alamamaya göz yumduk ama şimdiye kadar hiç kimse düzgün hizmet alamamışken hükümetin çıkardığı yasa sonrası böyle fahiş fiyatlar çekebilme lüksüne sahip olan bu firmaya tüketici olarak tepkimizi en güzel şekilde dile getirmeliyiz.

    öncelikle türk telekom telefon hattı kullanan bütün arkadaşların bunu iptal edip turkcell veya vodafone alternatiflerine yönelmesi (ki hizmet kalitesi olarak en kötü operatör türk telekom)

    ardından çağrı merkezleri ve sosyal medya hesaplarını yağmura tutmak ve tepkimizi en ağır şekilde dile getirmeliyiz.

    başka fikri olan yazarlar da belirtmeli ki bu haklı protestomuzda artık hakkımızın yenmesinden ne kadar bıktığımızı bilsinler!

    bu bardağı taşıran son damlaydı!

    edit:

    (@pasolog) da özel mesajdan her eyleme destek olacağını belirtti ve bu yüzden ona da teşekkür editi yapmak istedim

    (#84274661) toplu olarak rekabet kuruluna şikayet etme fikri geldi ancak bu tepkimiz sadece fiyatlara değil, fiyatlardan önce altyapıya herhangi bir yatırım yapılmamış olması ve istanbul'da dahi hala 8 mbps internet satıp 4 mbps hizmet verilen yerlerin çoğunlukta olmasınadır. ancak yine de bu fikrin de değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum

    edit2: banka araplar sualtı kabloları tartışmalarına kaymayalım diye o arkadaşların yazdıklarını kaldırdım.

  • volvo’dur. bir tane denyo gormedim bu araci kullanan. zaten genelde guvenlik icin alinan bir araci kendisini ve cevresini dusunenler kullanir diye tahmin ediyorum.

    edit: yogun mesajlardan anladigim kadariyla xc90 haricmis.

  • yaşlıca bir kadın birkaç yıl önce bana bir öğüt vermişti: “annen ve baban hariç hayatındaki tüm insanları bir çanta gibi görebilmelisin. ömrünü doldurduğunda bir kişiyle ilişkin, onu omzundan sıyırıp olduğun yerde bırakabilmeli ve onsuz yoluna devam edebilmelisin. sadece anne ve baba farklıdır. artık yaşamasalar bile, ömrünün sonuna kadar bitmez onlarla zihinsel ilişkin.”

    bir insanı silmek de bir ilişkiyi zihinsel olarak bitirmenin, bir çantayı omuzdan indirmenin alt başlıklarından biri. (o insanla yaşadıklarını da unutmak olarak algılamıyorum ben bunu)

    ancak diğer ayrılıklardan ya da bitirişlerden bir farkı var “silme"nin. çürümüş meyve kokusu gibi yoğun bir kırgınlık kokusu doluyor benim burnuma, çünkü silmek fiilinin beraberinde getirdiği kesinlik ve hıza ancak büyük bir kırgınlık lokomotiflik edebilir diye düşünüyorum. fade out olmamaktadır kişi bu eylem söz konusuysa. hızlı ve kesin bir manevrayla tek harekette uçurulmaktadır zihinsel dünyadan. alıştığın ve hele değer verdiğin birinin yokluğunu kabullenmek zaten zorken, bunu kendi iradenle ve bir çırpıda gerçekleştirmek ancak öteki türlüsünün daha fazla üzdüğü bir durumda gerçekleşebilir.

    bir teoriye göre her ilişki bir çember oluşturmaya çalışırmış ömrü boyunca. eğer iç huzuruyla bitmişse, tam bir çember olurmuş geride kalan. ama bir şeyler yarım, eksik kalmışsa, uçlar tam kapanamaz, çemberi tamamlayamazmış, ve ne kadar zaman geçerse geçsin üzerinden, inceden batar, kalbimizi acıtırmış o açık uçlar. birisini uçururken de iki ucun arasına bir “acaba”nın sıkışmadığına emin olmak lazım. hele duygusal olarak çalkantılı dönemlerindeyse kişi, yanlış fitilleri ateşleyebilir kırgınlık kıvılcımı.

    sildiğim insanları düşündüm bunları yazarken. çoğu önemsiz -dolayısıyla bu entrynin konusuna girmez-, ama kimi arkadaş, dost bildiğim. kimisi için, aferin diyorum hala kendime, zor ama doğru bir karar almışım, ama kimisinin hiç kapanmayacak uçları.

    beni silen insanlar da oldu. kiminde haklıydı silen, ve hatamın bedelini bir dostu kaybederek ödedim. kimiyse üç beş senede bir arada arar hala, açık kalmış uçları demek. ama haksız yere silinmek de silmenin fitilini ateşleyecek kadar büyük kırgınlık yaratırmış.

  • bugün bana ptt müşteri hizmetleri'nden emine hanım tarafından yöneltilen ilginç soru.

    yaklaşık 1 ay önce litvanya'ya küçük bir gönderim yaptım fakat hala ulaşmadı. bu konuda bilgi almak için ptt müşteri hizmetleri'ni aradım. kargonun akibetini sordum. barkod numarasını ilettim v.s derken, bana hayatı sorgulatan soru geldi emine'den; ''litvanya tam olarak nereye bağlı efendim?''

    litvanya çemişgezek beldesi, susuzlar köyüne bağlı emine.

    ''ah emine ah. ne yardırdın kimbilir devlette memur olayım, geleceğim sağlam olsun diye. kpss için yardırdın. torpil, morpil yardırdın. devlette bir 25 yıl yardırırım, emekli olurum savaş bile olsa param garanti diye düşündün. eşin evin ihtiyaçlarını karşılayacaktı. senin maaş da ev kredisine gidecekti. toz pembe hayat. hayat garantili daha bir güzel değil mi emine? ah emine ah. sorun sende değil. sorun sistemde. emine ama bir işi yapıyorsun, yurtdışı kargolar hakkında sorulara cevap veriyorsun. litvanya'nın nerede olduğunu bil be emine. ah emine ah. litvanya'yı nazilli mi sandın emine, nereye bağlı olduğunu soruyorsun. ah emine ah. 25 yıl maaş alacaksın daha emine. 5'te işten çıkıyorsun. 9'da işe başlıyorsun emine.
    diğer sorumda da beni başından savdın. çünkü yetersiz olduğunun farkındasın ve toz pembe, garantili hayatın hiç sekteye uğramasın, azıcık bile gün içinde modun düşmesin istiyorsun emine.''

    ah emine ah. senin gibi ne yetersiz emineleri, hasanları, hüseyinleri, nilgünleri besledik biz. seni de 25 yıl vergilerimizle besler, emekli ederiz. gözün arkada kalmasın emine. sabah 9'da git. akşam 5'te dön. akşam portakalını soyup muhtelem yüzyıl'ı izle emine. hiç kızmıyorum sana emine. biz sana, egemen bağışlara, zafer çağlayanlara, bekir bozdağlara layığız emine. bir tık ötesine layık değiliz.

  • o nasıl bi boğaz manzarası ben ankara'daki evimden daha iyi boğaz manzarası görebiliyorum..