hesabın var mı? giriş yap

  • patagonya'da yaşıyorsun ve kaynağı belirsiz bir şekilde aşırı zenginlik sahibi olmuşsun. patagonya yetkilileri seni araştıracak. dava dosyası açacak, delil toplayacak, mahkeme sürecek, erteleme, ihtiyati tedbir, yurtdışı yasağı, mahkeme sonucu, temyiz, karşı dava falan derken birkaç sene geçecek, mahkeme süresi kadar bile içeride yatmayacaksın, o paralar da kimseye yar olmayacak.

    patagonya gibi bir ülkede bunlar olmasın diye ne yaparsın? paranın bir kısmını birilerine verirsin. kalanını dışarı çıkarırsın. çıkan kısmı seni bir ömür yaşatır. dağıttığın kısmı da senin kaçmanı sağlayacak kadar gözleri kapatır. ardından davalar sürer. sen de portekiz'de aldığın oturma izninin keyfini sürersin.

    neyse ki patagonya'da böyle şeyler olur. bizde olmaz. bizde anında adalet yerini bulur.

    edit: patagonya.

  • rüyamda galatasaray formalı sırtı bana doğru dönük bir futbolcu gördüm

    -zlatan diye bağırdım

    - ben necati dedi.

  • beyaz show devam ediyor olsaydı hepsini aynı tişörtlerle bu hafta konuk olarak görürdük.

  • ucak yolculugu sirasinda degil de sonrasinda sinir eden olaylarin basinda, ucak yolculuklari ustunden fakir edebiyati yapilmasi geliyor.

    40 liraya yurtici, 20 euroya yurtdisi seyahat yapiyorsun, artik bu bir statu sembolu degil ki bunun muhabbetini yapanlar seni ezmeye calisiyor olsunlar.

    tis arkadaslarim ayda ortalama 15-20 kere ucuyorlar. yoneticilerim icin bu rakam muhtemelen 30'dur. george clooney'nin up in the air filmindeki gibi bir hayati yasayan milyonlarca insan var: her gittigim havaalaninda, otelde goruyorum; yanyana ama yalniz basimiza kahvalti eder, konusmak yerine laptoplarimiza bakariz. klon ordusu degil de drone ordusu.

    tabii bu kesim de yine gorece azinlik. ama kriteri, ne bileyim, senede en az bir kez ucmaya cektigin zaman bir anda yuz milyonlara ulasiyorsun.

    her gun avrupa havasahasindan 30 bin ucak geciyor. bunun mukemmel gorselini kacirmayin bu arada.

    bir yandan istanbul dunyanin en cok direkt baglantili hubi, bir yandan da hala bunu bir statu sembolu olarak gorecek kadar dunyadan kopuk vaziyetteyiz. gelir dagiliminin boktanligi ve agir calisma sartlari elbette bunda buyuk rol oynuyor. ama acliktan agzi kokacak kadar fakir olmayan herkes senede bir kere ucabilir.

    ***

    ucak yolculugu sirasinda sinir edenler:

    -ter kokusu. artik iyice bosverdim, ter kokanlara koktuklarini soyluyorum. milletin ortasinda rezil edercesine degil, sadece onlarin duyabilecekleri sekilde. boyle birseyi samimice birinden duymak insanlarin daha once tecrube ettikleri birsey olmuyor, sasiriyorlar. sadece o sasirmaya deger.

    -bebek aglamasi. yapacak birsey yok. kulaklari tikaniyor basinctan, acamiyorlar ve bu onlara aci veriyor. sakin aglamayi duymamak icin kulak tikaci filan kullanmayin buna karsi, sonra basinc degisikliginde kulaginiz tikali kalir, zar yirtilmasina kadar yolu var.

    -namaz sov yapanlar. bunlari iki uc kez uyarip, sona kargo bolumune kapamak lazim. ucak turbulansa girecek, pilot ikaz vermis, salak hala koridorda dua ediyor. hava bosluguna dussek, 80 kiloluk vucudu bir kalas gibi birinin boynunu kirabilir.

    -ucak iner inmez ayaga kalkanlarin nesli giderek tukeniyor. en son ne zaman gordugumu hatirlamiyorum bile. ama ucak taksi yapar yapmaz piston assagi indi moduna girenler hala onemli bir demografi. bunlara hitap eden bir parti kursak akpyi deviririz. kapinin acilmasina en az 5, yurumeye baslamana 10 dakika var. ecis bucus duracaksin oyle, agzinda onundekinin cantasi, kicinda arkandakinin gitari. ilk defa ucanlari tenzih ederim ama onlarin orani yuzde 5-10'tir tas catlasa, geri kalanlarin da birkaci baglantiya yetisecekler ve o kazanacaklari 10 saniyeye ihtiyaclari var desek, her ucusta duzinelerce insan dusunmeden davranan suru hayvanlari olduklarini kanitliyorlar.

    -elektronik aletlerin tum ucus boyunca, ucus modu dahil, kullanimini yasaklayan havayollari. ucakta calismak imkansiz oluyor.

    -arkasina bakmadan zart diye koltugu yatiranlar. bacagima vuruyor, elimde icecek olabilir, vs. bunlara bir iki saniye sure veriyorum, hani bazen koltuk kontrolsuzce yatiyor, belki donup geri alirlar diye. tinmiyorlarsa, direkt tekmeliyorum koltugu. sonra donup bana cemkiriyorlar. diyorum "ya ben otobuste senin kucagina otursam, sen de beni itince "ama efendi gibi derdinizi anlatsaniz, niye itiyorsunuz" desem?". o vakitten sonra insan gibi konusmaya basliyoruz. insan gibi diyalog olmazsa, bilin bakalim kim kazaniyor? toplu tasimanin altin kurali sudur: arkandakiyle arani bozarsan gotu kaybetmeye mahkumsun.

    -gecikmelerin nedenini aciklamayan pilotlar. psikoloji ogrenmiyorlar mi? tabii ki gecikmemizin suresini degistirmeyecek aciklamalari, ama havayolu acisindan asil sorun gercekte beklenilen sure degil, yolcunun algiladigi gecikme suresidir. ve sen birine gecikmesinin nedenini aciklamazsan, o algilanan gecikme suresi gercek sureden fazla olur. bunun hakkinda dunya kadar deney var. havayollari da dunya kadar parayi pazarlamaya harciyorlar. bir yerde bir kopukluk var.

  • taksim polis merkezi'nde calisan bir trafik polisinin sarfettigi bir cumle. hurriyet gazetesindeki yazida soyle bahsediliyor:

    karakola uğrayan, 24 yıllık trafik polisi, sürücülerden yakınıyor. karşısına her gün "sen benim kim olduğumu biliyor musun" diyen birçok kişinin çıktığını anlatıyor: "lüks otomobiller kullanıyorlar. çoğunun mesleği, işi yok. ikinci cümleleri genellikle haritadan kendine yer beğen, olur. olmazsa rüşvet teklif ederler." ardından geçenlerde yaşadığı ilginç bir olayı naklediyor: "gece vakti yolda zikzaklar çizerek gelen bmw'yi durdurdum. adam sarhoş. konuya doğrudan girdi. kim olduğumu biliyor musun, deyiverdi. bu sırada telefonum çaldı. kızım arıyordu. üniversiteye hazırlanıyor. bilgisayarın karşısında ders çalışıyormuş. google'a gir ve ahmet b. kimmiş bir bakıver, dedim. iki dakika sonra aradı. hiçbir bilgi çıkmamış. adama döndüm. google'a baktık beyefendi, siz bir hiçmişsiniz, dedim..."

    yazının aslı:

    http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/…8&tarih=2006-06-11

    canım türkiyemden muhteşem bir hadise...

    edit: hadiseyi sozluge benden once tasiyan varmis: (bkz: #9668819)

  • kilo vermek için kalori saymayalım mı?

    kilo vermek için kalori saymayın, bu doğru bir yöntem değil. sağlıklı bir yöntem de değil. bu fazla matematik odaklı ve tek yönlü bir düşünüşün doğru kabulü ve ziyadesi ile yanlış.

    ha kalori sayarak kilo veren var mı? vardır tabi. sağlıksız beslenip kalori sayıp kilo verip ve o kiloyu yine sağlıksız beslenmeye devam ederek koruyan insanlar varsa, onları da ayrı incelemek gerekir.

    ancak sağlıklı beslenip, kalori saydığını "zannederek" kilo veren ve bunu düzenlediği kan şekeri sayesinde, beynin yalandan yere "açsın" sinyali vermemesinden sebep koruyan insanlar esas olan ve onlar kendi yaptıklarının "aslında" ne olduğunun farkında olmayan kişiler oluyorlar....
    ama "kalori saymak" muhtemelen onların yaptığını "zannettiği" şeydir, o kadar...

  • olayın başlangıç tarihi 9 temmuz 2023'dür. cumhuriyet'in yaptığı habere göre otoyol üzerinde yarışan otomobillerden biri yol üzerinde ilerleyen araca çarpıyor ve twitter'da @servusbastii kullanıcı adlı arkadaşımızın babasının ölümüne sebep olup annesini de yaralıyorlar. bugün ise olay günü hem otoyolda yarışıp, hem alkollü şekilde araç kullanan, hem de hiçbir suçu yokken bir insanın ölümüne sebep olan katillerin serbest bırakıldığını öğreniyoruz. biliyorsunuz ki türk adalet sistemi geçtiğimiz senelerde verilen tepkilere göre hareket etmeye başladı bu sebeple sizi tepki vermeye davet ediyorum. aşağıya olayla ilgili tüm kaynakları bırakacağım ve sizden babasını kaybetmiş arkadaşımıza ses olmanızı rica edeceğim. bu başlığı ne kadar yukarı taşırsak sesimizin duyulma ihtimali o kadar artacaktır, unutmayın ki orada o gün ölen siz de olabilirdiniz sizin babanız da olabilirdi ve katilleriniz şu an elini kolunu sallaya sallaya geziyor olabilirdi. lütfen destek olalım.

    twitter 1
    cumhuriyet gazetesi haberi
    video
    bilirkişi raporu
    adli tıp ve polis raporları
    alkol testi
    kamera kaydı
    instagram hesabı

    edit: sorulan sorular üzerine arkadaşımız adli kontrol şartı ile serbest kaldıklarını ayda iki kere imza atacaklarını söyledi şu anlık hukuki açıklaması böyle olduğunu belirtti

  • rıdvan dilmen'e anlattığı bir anısında,

    sergen istanbulspor günlerinde, bir sabah çok uykusuz olarak* antremana gelir,

    ve antreman başlamadan önce masaj yaptırmak ister,

    masörün önüne yatar ve masaj başlar...

    sergen gözlerini açtığında saat 19.00'dur ve etraf kapkaranlıktır.. kimsecikler yoktur..

    sergen, masör'ü arayıp kendisini neden öylece bıraktıklarını sorduğunda "abi çok güzel uyuyodun, uyandırmaya kıyamadık" cevabını alır..

    böyle de geniş bir adamdır, helal olsundur..