hesabın var mı? giriş yap

  • tarafları dinlemeye gerek yok arkadaş, neyini dinleyeceğim. birisi müşteri, diğeri hizmeti veren. müşterisinin kafasında sandalye kıran mekana gidilir mi? hesap 850 gelmiş, kişi başı normalmiş. peki bu içmedikleri şalgam suyunun parasını almayı haklı gösterir mi? hayır.

    55 yıllık aile işletmesiymiş, yok adını arkasındaki koy'dan almış. bunlardan kime ne, bize ne. hesapta olmayan bir şeyi, hesaba eklemiş bu mekan. sonra da, müşteri ne kadar bağırır çağırırsa (ki haklı), alttan almak yerine , sen de efelen, sonra kavga çıksın ve 7 kişinin üstüne (bayanlar da var sanırım), 20 kişi çullan.

    ayıp kardeşim ayıp. 55 yıllık aile işletmesinin düştüğü durum bu işte. bu işletmeyi savunan arkadaş da, biz seviyoruz gelseniz de gelmeseniz de demiş. bence merak etmeyin, sizde bu yaklaşım devam ettiği sürece zaten yavaş yavaş kimse gitmez o sizin adanıza. evet sizin adanız ya orası, memleketin bir adası değil, sizlerin adası. sonradan şöhreti bulmuş, ne oldum delisi restoranların milleti kazıkladığı sizin adanız, sizde kalsın.

    tanım ; adalıların çok sevdiği 55 yıllık aile işletmesi ama müşteri dövüyorlar.

  • sözlükçülerin ne kadar pis boğaz olduklarını gördük sayelerinde. kimseler mükemmel güldal yağ çözücüden bahsetmemiş. mr. muscle halt etmiş onun yanında.

  • yaşım daha küçükken behlul ve bihter arasındaki tutkuyu,heyecanı,toksikliği,abartılı cümleleri, kavgaları aşk zannederdim.büyüdüm ve bir kez daha izledim.gerçek aşkın peyker ve nihat arasındaki uyum, yormayan tutku,arkadaşlık, ne olursa olsun birbirinin arkasında durma,saygı olduğunu anladım.
    edit:ilk defa bir entrym debeye girdi...

  • feminizmi yasam bicimi haline getirirsiniz... kısacık saclarınız yoksa da maskülen hareketleriniz, kadınsı tavırlara karşı gıcığınız vardır...

    bir erkekle yemege cıktıgınızda hesabınızın onun tarafından ödenmesi sizi deli eder. "saat gec oldu evine bırakayım seni" cümlesini duydugunuzda siniriniz tepenize cıkar. kücük kız cocugu muamelesi görmekten nefret edersiniz. size göre, siz diger kadınlardan farklısınızdır... cünkü digerleri, diger kadınlar, onlar, gece gec saatlerde eve bırakılmaktan hoslanırlar. hatta "odana gir pencereden bana el salla" diyen bi erkek beyaz atlı prensleridir.

    birgün karsınıza o cıktığınga hayatınızdaki tüm kavramlar tepetaklak oluverir. cok da tenha olmayan bir sokaktan geçerken "tekin degil buralar, istersen koluma gir" dediginde hayatınızda ilk defa bir erkegin sizi koruyan tavrı hoşunuza gider. sizi taksiye bindirdiginde taksinin plakasını alması sizi rahatsız etmedigi gibi icinizi garip bir güven duygusu kaplar. eskiden eve sağsalim gittiğini haber vermek, erkek arkadasa, hatta erkek egemen topluma hesap veriyor olmak kategorisine girerken artık sırf onun sesini duymak icin bile yapılabilecek birseydir.

    kısacası, siz de artık o hep elestirdiginiz sıradan kadınlardan, sıradan insanlardan oldugunuzu fark edersiniz. sadece acıga cıkması biraz uzun zaman almıstır. sadece bu kadar sevebileceginiz biri gec cıkmıstır karsınıza...

    gün olup, kırık kalbinizi elinize alıp cekip gitseniz bile ona tesekkürü borc bilirsiniz.
    "saol sevgilim, bana sıradan biri oldugumu fark ettirdigin icin..."

  • ertuğrul kürkçü anlatıyor:

    ben, deniz'in 70'in sonbaharında odtü'ye geldiğinde bana söylediği sözleri hatırlıyorum, onlar oldukça kritik sözlerdi. bazı kararlarımı hep o sözleri aklımda tutarak verdiğimi hatırlıyorum. rastgele bir tartışma içerisinde ama çok ciddi bir tartışma içerisinde deniz, şöyle bir öngörüde bulundu:"bütün türkiye'ye sıkıyönetim gelecek, herkesi cezaevine dolduracaklar. orada herkesin bir koğuşu olacak, her eğilimin bir koğuşu olacak." o zamanki adlara bağlı olarak, "kırmızı aydınlık koğuşu, beyaz aydınlık koğuşu, sendikacılar koğuşu...ziyaretçiler tavuk getirecek, onlar, bu tavukları nasıl paylaşacaklarını tartışacaklar." şimdi hatırlamıyorum kimdi, birisi: "peki ya biz ne yapacağız" diye sordu. deniz, "biz öleceğiz oğlum" dedi, "çünkü biz dövüşeceğiz. ve esas oportünizm nasıl bir şeydir, mücadele nasıl bir şeydir, devrimcilik nasıl bir şeydir onu o zaman herkes görecek."

  • şarkı sözleriyle klip arasındaki ilişkinin nasıl olması gerektiği konusunda neredeyse ders diye okutulabilecek bir videoya sahip muse şarkısı.
    şarkının sözleri ne anlatıyor? beraber olmaları, aşk yaşamaları karakter farklılıkları itibariyle 'doğru' olmayan, ancak 'belki yanlış bir şey yapıyoruz ama doğruyu kim takar, senden vazgeçemem' diyen bir sevgiliyi ya da bu temaya sahip bir ilişkiyi anlatıyor. buna göre;

    - öncelikle oyuncuların giyimleri, makyajları ve saç stilleri adeta mango ya da zara'nın ilkbahar-yaz kreasyonu çekimlerinden çıkıp gelmişler havasına sahip,
    - klip metroda geçiyor, yani yeraltında. "yeraltı" atfı, gün yüzüne çıkmaması gereken, "yanlış"a rağmen devam edecek olan bir ilişkiyi simgeliyor olabilir,
    - diğer yandan klipteki harikulade güzellikteki kadın oyuncu klibe ve metroya giriş yaptığı an arkasında bir "serseri" grubu da onunla beraber giriyor. dikkat çekici olan, oyuncumuz gişelerden normal biçimde geçerken, arkasında grup gişelerden atlıyor, yani kuralları takmıyor. bu muhtemelen kadının egosu ya da savunma mekanizmasını simgeliyor.
    - erkek oyuncuyla kadının ilk karşılaşma anında ise arkada bu sefer muhtemelen erkeğin egosunu ya da savunma mekanizmasını temsil eden, cetvel gibi son derece düzenli dizilmiş polisler görülüyor.
    -karşılaşma anından itibaren iki ego ya da karakter biçimi arasındaki "çatışma" da başlıyor, yani polisle (erkek)- serseriler (bu da kadın) birbirine giriyor. somut ve soyut çatışma bir arada. kadın, başına buyruk, rahat takılan, "serseri" grubuyla somutlanan bir "serseri" tarza sahip. düzensiz, çerçevelendirilmemiş, kalıba sığmayan bir tarzı ve ilişki görüşü var. erkek ise polise yani düzenli birliklere sahip, kanunları daha doğru ifadeyle toplumsal kuralları takan, önemseyen, adı konmuş, sınırları net çizilmiş, toplumsal meşruiyeti olan bir ilişki istiyor. işte klip bu iki "tarz" arasındaki uyumsuzluğu, ancak bu uyumsuzluğa ve çatışmaya rağmen birbirinin aşkına ihtiyaç duyan bir çifti anlatıyor.
    -kadının "serseri" tarzı, metroda sigara içmesiyle de gösteriliyor. erkek karakterimizin tersine kadın başına buyruk olduğu ve "kanunsuzluğu" sevdiği için yapmaması gereken bir eylemi yapıyor metroda. bu aynı zamanda ona belirli bir ölçüde umursamazlık da katıyor. birbirlerine sırtlarına dönmüş haldeyken dahi kadın sigarasını içmeye devam ediyor..
    velhasıl kelam, bir filme rahatlıkla konu olabilecek bir ilişki tarifi, sadece 4-5 dk. içinde, son derece karmaşık ama büyük ölçüde de sade biçimde anlatılıyor. başarılı..