hesabın var mı? giriş yap

  • yanlış: paypal ofis açmak ve vergi ödemek istemediği için gitti. (paypal'ın zaten türkiye'de ofisi vardı. tüm operasyonları da mevzuata uygundu)

    doğru: bddk, paypal'a sunucularını türkiye'ye taşımak zorundasın şartını dayattığı için gitmek zorunda kaldı. (paypal dünyada sadece üç ülkede sunucu bulunduruyor)

  • normalde olması gerekendir. anayasa hükmü açık, kişinin cumhurbaşkanı seçildikten sonra vekilliği düşer. yani ysk sonuçları resmi gazetede yayınladığı an rte derhal istifa etmelidir çünkü artık cumhurbaşkanı secilmistir. eğer istifa etmez ise mevcut cumhurbaşkanı başbakanlık görevini bir başka akpliye vermelidir. yazdıklarıma ben bile güldüm amk, hukuk devleti mi lan burası.

  • tam destek veriyorum ben de bir erkek olarak. ne erkeklerle yolculuk edicem lan bi otobüs dolusu kadınla yolculuk etmek varken. kih kih kih.

  • ya kardeşim amk grafitisini marmarayın camlarına kadar yapmış annesizler. kalkmış saygıdan bahsediyorsun. devletin malına zarar vermek bu. kimden izin aldın be amk evladı desen bunu yapan kişiye alınır.

    yap kadıköydeki gibi koca binaya izin alinmiş bir şekilde bizde geçerken hayranlıkla bakalım. gece vakti suikast düzenler gibi vagonlara abuk subuk isim yazmak sanat değil.

  • bir insanın hayatında yaşayabileceği en büyük acıdır.

    sevgiliniz kollarınızda can verir ama onun için dünyayı yok edebilecek siz onu geri getirmek için hiç bir şey yapamazsınız. yavaş yavaş gözlerinizin önünde eriyişini izlersiniz. bilincinin nasıl yavaş yavaş yok olduğunu görürsünüz. "anne" diye bağırır. "annen geliyor bitanem yolda" dersiniz. ondan aldığınız cevap dünyanızı yıkar "benim annem sensin, benim babam sensin, benim arkadaşım, dostum.. her şeyim sensin. kimseyi istemiyorum."

    duvarlar üstünüze gelir. hemşireleri dakika başı çağırırsınız. saniye saniye olanları anlatırsınız. bişeyler iyi gitmiyordur ama anlamazlar. üstelik uyumanızı isterler. çok yorulduğunuzu söylerler. siz yorulmamışsınızdır. saatler geçer. sevgili yanına çağırır.
    -aşkım ben çok kötüyüm
    -hayatım her şey çok güzel olacak, sabret biraz.
    -aşkım.

    bir anda düşüverir sevgili, suratı mos mor olur. kalbine bakarsınız atmaz, boynuna bakarsınız nabız yok. doktor çağırmak istersiniz beceremezsiniz. ne olduğunu anladığınızda çığlıklarınız sarar tüm hastane binasını. doktorlar yağmaya başlar odaya. çıkmaya çalışırsınız. bir an önce müdahale edilsin istersiniz. tüm doktorlara tek tek çarparsınız. kapının dışında size bakan onlarca meraklı kadın. "dua et" derler. siz "nefes al" diye tekrarlarsınız. kalp cihazının sesleri gelir. beyniniz o kadar darmadağın olmuştur ki anlayamazsınız o sesin ne sesi olduğunu.

    bir hemşire çıkar odadan "yaşıyor mu?" diye sorarsınız. "yaşıyor" diyen hemşireye inanamazsınız ama. biraz sonra kapıdan çıkarırlar sevdiğinizi. oksijen tüpü bir tarafta. solunum makinesine bağlı sevgiliniz çıkar kapıdan.

    evet nefes alıyor. evet o yaşıyor. yoğun bakıma kaldırıyorlar. yarım saatte bir doktorun yanına gidiyorum. nasıl olduğunu soruyorum. "bıçak sırtında" diyor doktor.

    görmeye gidiyorsunuz onu. uyuyor karşınızda bebek gibi. onu yaşatmak için güzel anılar dolduruyorsunuz yoğun bakıma. kızınızdan bahsediyorsunuz, doğmamış kızınızdan.

    çıkartıyorlar sizi. tekrar giriyorsunuz, tekrar çıkıyorsunuz.

    uyanıyor. sizi nasıl sevdiğini anlatıyor. yaşayacağını anlatıyor. iyiye giden 9 gün yaşanıyor. odaya çıkmak istiyor. beni özlediğini söylüyor.

    doktor geliyor bir sabah. çok zor bir gece geçirdi diyor. defalarca yanına gidiyorum. defalarca "gece"yi anlatıyorum. tık yok. hiç bir değişiklik olmuyor. doktor yanına çağırıyor. tek tek yanına giriyoruz.

    çıkan kimse bişey söylemiyor.

    ben giriyorum. sevgilimin üstünü naylon kaplamışlar. nolduğunu anlamıyorum. anlatıyorum. onu nasıl sevdiğimi anlatıyorum. onsuz olamayacağımı anlatıyorum. doktora dönüyorum
    "yaşayacak dimi?" doktor göz yaşları içinde. ne ara duygusallaştı bu kadın böyle. bakıyorum gözlerinin içine, "son dakikaları diyebilirim" diyor. "biraz daha kalayım o zaman", "yalnızca bi kaç dakika"

    şimdi veda konuşması zamanı işte. "işte terkettin beni. hani hep yanımda olacaktın. hani beni hiç yalnız bırakmayacaktın. sen beni çok erken terk ettin ama ben seni asla terk etmiycem. bitanem bunu bana yapamazsın. kalk, bu çok erken." buna benzer bir sürü cümle daha çıkıyor ağzımdan. doktor çıkarıyor. dizlerim tutmuyor. babam destek olmaya çalışıyor. olamıyor.

    şimdi 11 ay geçti. acı zamanla geçmiyor da azalmıyor da. acı hep artıyor. hasret hep büyüyor. anılar yetmiyor o zaman. bu ölümün tek iyi yanı, eğer onu kurtarabilseydim ben ölecektim. o bu acıları yaşayacaktı. ben senin yerine acı çekmeye razıyım sevgilim.
    edit: şimdi 5 buçuk yıl geçti. ama o benden hiç geçmedi. hayat onsuz çok zormuş..
    edit2: aradan 8 yıl geçti. o yaşadıklarım, benden gidişi, hala saniye saniye aklımda. hala aynı anı yaşıyorum her anlattığımda. hala çok seviyorum, hala çok özlüyorum, hala yanıyorum içten içe. zaman bazı şeyleri değiştirecek kadar güçlü değilmiş. şimdi 28 yaşımdayım, onu kaybettiğimde 19'dum. mfö'nin hep yaşın 19 şarkısı onu 19 yaşında kaybettiğim hafta çıkmıştı. ben hala 19 yaşında, sivilceli, sakalları tam olarak çıkmamış o çocuğa aşığım. 28 yaşında olsaydı nasıl görünürdü hiç bilemeyeceğim. şu an başka bi adama da aşığım, onun vasiyetinin ilk maddesini yerine getirmiş oldum. o zaman öğrendim ki, başka birine de aşık olsam hep o sevgiliye aşık kalıcam. 80 yaşıma geldiğimde torunumun yaşında bi adama hala aşık olacağım ve öyle öleceğim.

  • en basit şekliyle

    1-4 yumurta beyazını mikserde çırpılır ve köpürtülür -
    2-kalan yumurta sarılarımızın içine bir çay bardağı şeker atıp bunu da çırpıyoruz.
    3-şekerimiz yumurtanın içinde eriyince elastiki bir kıvam alacaktır. hemen bir su bardağından biraz fazla unumuzu ilave ediyoruz.
    4-unu ilave edince kurabiye hamuru gibi sert bir şey olacaktır. bu durumda çikolatalı yapacaksak kakao ilave ediyoruz. sade olacaksa vanilya.
    5-kakaolu yaptığımızı varsayarsak, kakao ilavesinden sonra çok az süt ve ayçiçek yağı ilave ediyoruz
    6-daha sonra 90 gr kadar erimiş tereyağı ilave ediyoruz lakin tereyağı sıcak olmasın.
    7-gelelim en sevdiğim yere.. köpürmüş yumurta akını kesinlikle çırpmadan hamurumuzun içine ilave ediyoruz ama dikkat edeceğiniz nokta spatula yardımıyla alttan üste kibarca karıştırarak yumurta beyazıyla hamurumuzu karıştırmak. yumurta beyazı ne kadar az sönerse o kadar çok kabarır.
    8-dilerseniz köpürmüş yumurta akına unu tel süzgeç yardımızla eleyerek ekleyebilirsiniz. kakao kullanacaksanız sarısına eklemek daha iyi sonuç verir.

    180 derecede 15 dk pişirin. alın size pandispanya..

    işin sırlarına gelirsek

    --tereyağını kesinlikle sıcak ilave etmiyoruz. ılık olacak. en fazla yapılan hatadır. sıcak tereyağı yumurtayı keser. soğuk tereyağı da keser.
    --yumurta akı kabardıktan sonra kesinlikle çırpılmaz. bunu çırpan cocukların stajını yakıyoruz burada. lütfen cirpmayın. rica ediyorum.
    --yumurtalarımız da ılık olacak. size tavsiyem güneşte ya da soba-kalorifer peteğinin yanında bekletin kullanmadan önce.. daha iyi kabarır. buzdolabından aldığı gibi kekin içine kıran insanlara dayanamıyorum. öldüresim geliyor.
    -- yumurta akını elinizle çırpıyorsanız içine çok çok az tuz atın çabuk kabarır.
    -- dikkatinizi çekersem kabartma tozu kullanmıyorum. tarifimi öyle her önünüze gelene vermeyin. kendine güvenmeyenler ya da fırınında sorunu olanlar kabartma tozu kullanabilir.
    -- ayçiçek yağını ve sütü fazla eklemeyin, hamurun kakaoyu daha rahat yemesi için ekliyoruz

    edit: söz konusu tarif istek üzerine döşenmiştir.

  • (bkz: izmir manavkuyu'ya imar izni veren zihniyet)

    çöken 20 bina var.
    gidin bakın bakalım manavkuyuya çökmek üzere olan kaç bina var? veya depremden ciddi hasar görmüş kaç bina var.

    manavkuyu, bamya tarlasıdır. portakal tarlasıdır.
    üstelik öyle 50-60 yıl önce değil. ben 89 doğumluyum, ve küçükken manavkuyu'da bir tanıdığımızın bostanına giderdik ziyarete, hayvanları otlardı. ve her yer bostandı, ilerileri portakal bahçeleriydi.

    buranın altı artezyen kuyu. başka bir deyişle, tamamen boşluk manavkuyunun altı. binaları yutuyor şuan o kuyular.

    buraya imar izni veren, imar izni vermek için rüşvet alan; o dönem bu izinlerde imzası olan en küçük memurdan, en büyük belediye başkanına kadar herkesi teker teker yargılayacaksın. başka bir çözüm yok.

  • açılın benim de bir anım var, geçen sene bir adet masayı ilana koymuştum, çekmeceli, büyük, ahşap ve iyi durumdaydı. gerçek fiyatını bilmiyorum ama 400-500 vardır diye tahmin ediyorum. ben ilana 70 tl yazmıştım (amacım para kazanmak da değil evi yenilediğim için masadan kurtulmak istemiştim). bir adet de fotoğrafını çekmiştim. yalnız masanın üzerinde yeni aldığım bir adet 27 inch imac vardı. bir de bir sürü board game. tabi ilanda satılık masa diye yazıyor. açıklamasında da masa ile ilgili detaylar mevcut.

    bir kişiden mesaj geldi:

    -bilgisayardan birlikte mi? (imla hatası bana ait değil.)

    arkadaşlar akıl var mantık var, bilgisayarın fiyatı şu anki 13.000 tl. acaba imac bilgisayarı masanın yanında eşantiyon olarak veriyor olabilir miyim?

    dedim ki evet ayrıca masanın üzerindeki board gameleri de veriyorum. (ki risk oyunu sadece 200 lira civarında. bunun yanında satranç takımı, monopoly, tavla falan var.)

    bu cevabımdan sonra utanır bişey yazamaz diye düşündüm. ama gerçek çok farklıydı, beni şaşırtmaya devam etti.

    - bilgisayarda bozukluk var mı?
    - hayır yeni aldım, çalışıyor. (bak yeni aldım diyorum, uzaklaş artık.)
    - indirim yapamaz mısınız?
    - hayır yapamam.
    - o zaman size hayırlı satışlar.

    bir adet imac ve board gameler ile dolu masayı 70 liraya vereceğimi söyledim ve üstüne trip yedim.

    bence artık dağılabilirsiniz.

  • -456 buyrun.
    -istanbulda oturan japon bir arkadaşımın telefon numarasını öğrenebilir miyim??
    -tabi buyrun-
    -yoshimitsu tabakasan
    -kodlar mısınız acaba
    -tabi. şimdi bi kare var içinde güneş gibi birşey var.......

  • ak parti’nin bugün hala iktidar olmasını sağlayan iki olaydan biridir. diğer için (bkz: nurettin sozen).

    1999 yılı türkiye’de üretimin durmaya yaklaştığı ,likidite problemlerin yaşandığı, krizin ayak seslerinin duyulduğu bir yıldı. 2001 yılında çıkan kriz aslında bu yıl çıksa daha uygun olabilirdi. krizin çıkış tarihinin ertelenmesinin en büyük sebebi , türkiye’nin başına gelen en büyük felaketlerden biri olan 17 ağustos depremi dersek abartmış olmayız. bu büyük depremle birlikte ülkeye her yerden yardım yağmış, çeşitli isimlerde vergiler konmuş ve insanlar can derdinde oldukları için bu konan vergilere, bir iki cılız ses dışında kimsenin itirazı olmamıştır. ayrıntılı bilgi için (bkz: http://www.belgenet.com/eko/dvergi_01.html) . bu gelen yardımlar ve konan ek vergiler ile krizin çıkması bir buçuk yıl ertelense de sonuç değişmemiş ve cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizi yaşanmıştır.

    1999 yılı aynı zamanda türkiye de yapısal değişikliklerinde yapılmaya başlandığı yıl olmuştur. aslında bülent ecevit başkanlığındaki hükümetler (56.ve 57. hükümetler) başlarda çok başarılı bir dönem geçirmişlerdi. üç farklı siyasal görüşü temsil eden yani sosyal demokrat (dsp), liberal merkez(anap), milliyetçi sağ(mhp ) bir potada eritilmiş uyumlu bir hükümet görünümündeydi. abdullah öcalan yakalanmış, pkk sınır dışına çekilmiş, deprem yaraları çok hızlı sarılmış, ab türkiye’nin adaylığı ilan olunmuş, yıllardır mücadele edilen enflasyon düşmeye başlamış, türkiye’nin kredi notu arttırılmıştı. devletin üzerinde yıllardır yük olan kitlerin özelleştirilmesine başlanmış, sosyal güvenlik sisteminde reformlar başlamış, işsizlik sigortası yürürlüğe girmişti. bülent ecevit otuz yıllık hayalim dediği köy-kent projesini ordu ili mesudiye ilçesinde başlatmıştı. bakü-tiflis-ceyhan boru hattı imzalanmıştı. liradan altı sıfır atılması konuşulur hale gelmişti. devletin kontrolünü kaybettiği hapishaneler çok tartışılan bir operasyonla olsa da tekrar devlet kontrolüne geçmişti. içişleri bakanı saadettin tantan yolsuzlukların ve karanlık olayların üzerine gitmeye başlamıştı. (bkz: beyaz enerji operasyonu), (bkz: balina operasyonu),(bkz: mavi akım).hatta bu dönemde uğur mumcu cinayeti ile ilgili olarak 9 kişi tutuklanmıştı. ancak bu güzel gidiş birden bozulmuştu. her zaman olduğu gibi türkiye biraz düzelmeye başladığında karanlık güçler devreye girmiş ve hükümetin en başarılı bakanlarından biri olan saadettin tantan görevden alınmış. diyarbakır emniyet müdürü öldürülmüştü. ülkenin bu hızla değişmesine birileri izin vermiyordu.

    ve krizin ayak sesleri …

    1994 yılında bankalar kanunun , anayasa mahkemesi tarafından iptal edilmesi ile 5 yıl boyunca bankalar kanun olmadan yönetilmiştir. yada yönetilememiştir. ayrıntılı bilgi için (bkz: http://www.anayasa.gov.tr/…id=1180&content=bankalar) ve iptal ile ilgili olarak maliye eski bakanı ve bddk eski başkanı zekeriya temizel’in beyanları (bkz: http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/10313881.asp). bu beş yıllık dönemin sonunda hükümet büyük bir risk alarak. bir çok bankaya el koymuş, ülkenin yıllardı kanını emdiği düşünülen bir çok banka patronuna hapis cezası verilmişti. uzun yıllardır çok kötü yönetilen bir ülkenin bir anda düzelmesi , rayına sokulması hiç de kolay olmuyordu. yapılan bir çok anayasal değişiklik büyük lobiler nedeniyle başarısızlığa uğruyordu. hükümetin bir bakanı bir yolsuzluk dosyasını ortaya çıkarırken , bu dosyanın bir ucu kendi partili millet vekiline hata genel başkanına dokunuyordu. bu dönem de söylenen 90-2000 yılları arasını en güzel anlatan söz “at izi it izine karışmış” denebilir.

    yılların birikimi olan sorunlar 57.hükümetin başına kalmış. hükümet peş peşe bankalara el koyarken piyasada kalan bankalar hükümetin altını oymakla meşguldüler. yıllardır at koşturdukları piyasa artık kontrol altına alınıyor ,servetlerine servet kattıkları o tatlı karları engellenmeye çalışılıyordu. bu durumda piyasanın büyük oyuncuları (isimlerini tekrar zikretmeye gerek yok önceki entrylerde defalarca yazılmış). birleşerek önce demirbank’ı yok ettiler. daha sonra büyük krizde ülkenin parasını çalarak halkının cebindeki parasının yarısını yok ettiler.

    ve kriz ….

    19 şubat günü yapılan mgk toplantısı sonrası türkiye daha önce hiç karşılamadığı bir olaya şahit olmuştu. ülkenin başbakanı ve cumhurbaşkanı toplantıda kavga etmiş. cumhurbaşkanı anayasa kitapçığını masaya fırlatmış ve başbakan toplantıyı terk ederek bütün televizyonlara canlı yayında olayı anlatmıştı. ülkede derin bir siyasi kriz başlamıştı. hem de ertesi gün yani 20 şubat günü yapılacak borçlanma ihalesinin öncesinde. bütün ekonomi politikaları iflas etmiş. özel bankalar piyasadan dövizleri çekmiş ihalede talep beklenin altına kalmıştı. ertesi gün yani 21 şubat 2001 de piyasalar açıldığı gibi borsa dip yapmış, döviz fiyatları ikiye katlanmış, ülke ekonomik olarak iflas etmiş, bir çok şirket batmış, milyonlarca insan işsiz kalmıştı. hükümet krizi yönetememiş , özel bankalar devlete yardım etmemiş, patronların ve batı devletlerinin hükümetten intikam alma günü gelmişti.

    kriz nedeniyle türkiye artık kapitalist batı devletlerinin kontrolüne girmiş yıllardır türkiye den istedikleri ama türkiye’nin kabul etmediği her şeyi kabul ettirmişlerdir. imf’den gelecek 20 milyar dolar karşılığında türkiye uzun yıllar altından kalkamayacağı taahhütleri vermek zorunda bırakılmıştır. türkiye krizden çıksa da verdikleri taahhütleri yerine getirmek zorunda kaldığı bu anlaşmalardan örnek vermek gerekirse… imf’ye verilen niyet mektubundan (dayatılan dersek daha doğru olur )bir paragraf. “2001 yılının kalan kısmında atılacak adımlar, türk telekom, tüpraş (petrol rafinerisi), türk havayolları (thy), erdemir (çelik), tekel (tütün ve alkollü içecekler), şeker (sugar) ve elektrik enerjisi üretimi (teaş) ve elektrik dağıtımı (tedaş) şirketleri de dahil olmak üzere önemli kamu teşebbüslerinin çoğunluk hisselerinin özelleştirilmesi için gerekli hazırlık işlerinin tamamlanmasına odaklanacak” . bu niyet mektubun ayrıntılarını okumak isteyenler için bkz: http://www.belgenet.com/eko/mektup_030501a.html

    bu kriz sonrasında halk , yaşadıklarına tepki olarak hükümeti oluşturan bütün partileri meclis dışına bırakmış. denenmemişi deneyerek kriz döneminde kurulmuş bir partiyi (akp) hem de tek başına iktidara taşımış, yine muhalefete de kriz döneminde meclis de olmayan chp’yi tekrar meclise göndermiştir.

    yaşanılan her şeyin bir sebebi vardı. yaşadığımız ve yaşayacağımız her şeyinde bir sebebi olduğunu hatırlatmak istedim.