hesabın var mı? giriş yap

  • bırak hakkari’yi iskenderun’da bile komutanlarımız bizi dağdan gelebilecek terör saldırısına karşı uyarırlardı. çok kez yaşandığını belirtirlerdi.

    orta doğu kültürü yine iş başında, tuttuğunu linç ediyor.

    tamam en güzel senin vatanın, en güzel senin ilin, en süper ülke burası. dağı taşı cennet. gerizekalılar.

  • hugo ödülü, her yıl bir önceki yıl ortaya konan en iyi bilim kurgu ve fantezi çalışmalarına çeşitli kategorilerde verilen ödül. ödülün ismi, öncü bilim kurgu dergisi amazing stories'in kurucusu hugo gernsback'ten gelir. ilk olarak 1953 yılında verilen ödül, 1955'ten beri aralıksız her yıl sahiplerini bulmaktadır.

  • bir takım müslümanın kendini kandırmasından başka bir şey değil.

    birisi konut kredisi adı altında bankadan para alıp bunu faiziyle ödeyince bu günah oluyor.

    aynı evi islami bankacılık yapan kuruluş sizin adınıza alırsa ve garip bir rastlantı eseri konut kredisinde ödenen aynı miktarda taksitlerle, konut kredisindeki vade süresi içinde söz konusu kuruluşa ödediğinizde bunun adı faiz olmuyor. ayıptır be kardeşim çocuk mu kandırıyorsunuz.

    kendini kandırıp buna ciddi ciddi inanan adam var lan. valla bak...

  • (bkz: yürek hoplatan başlıklar)

    11 yaşındaydım, televizyonu kapatıp ansiklopedileri açtım. bir daha televizyonla ilişkim olmadı. ansiklopedileri de her zaman delice sevdim. bir süre sonra hayatımıza bilgisayarlar girdi ve matbu ansiklopediler "yetersiz" kaldı elbette. ama ben hala google'a sorarken bir tuhaf olurum, uzun süre arayamam bulmaya çalıştığım şeyi, pes ederim kısa sürede. bilgi kirliliğinden bunalırım. bilmek istemediğim şeylere maruz bırakılmaktan rahatsız olurum. mesela bu yeni nesiller bilgi kirliliği deyince boş boş bakarlar. neden? çünkü ansiklopedi karıştırmamışlar! uzun uğraşlarla derlenip, süzüle süzüle kağıda dökülen bilgiyle tanışmamışlar.*

    velhasılıkelam, çok güzeldir. çocuk olmak ve torson kadar büyük ansiklopedileri karıştırmak. içlerinde kaybolmak... yürek hoplamasının sebebi de yalnız değilmişim hissidir.

  • evimde temizlik yaparken kosede bi orumcek ağı farkettim. ufakta bi orumcek var uzerinde. normal sartlarda alip disari birakirdim ama dursun dedim bi zarari yok.
    bi sure sonra unutmustum varligini. gecenlerde eve bi sinek dadandi. gece ortaya cikip kafamı sisiriyor. isigi yakiyorum kayboluyor serefsiz. bi ara sesi kesildi, dedim heralde cikti gitti. ertesi gun tekrar temizlik yaparken kosedeki ağa gozum ilisti ve bingo! orumcegim sinegi bi guzel paketlemisti. basında bekleyip “ ben hallettim patron” dercesine duruyordu.
    artik bu evin bi ferdisin aslanım, sen gidene kadar dokunmayacağım sana.

  • bugun fince bir kitap okurken bu dilde de ayni bizde oldugu gibi pekistirme oldugunu fark ettim. mesela, "yksin" yalniz demek; "ypöyksin" ise yapayalniz... "ypö" tek basina anlamsiz bir kelime.

    örnekleri cogaltmak gerekirse:
    typötyhjä: bombos, "thyjä" bos demek.
    upouusi: yepyeni. "uusi" yeni demek.
    täpötäysi: dopdolu "täysi" dolu

  • beyazid meydanındaki ıvır zıvırcıların orada bir saat tamircisinde şahit olmuştum :

    müşteri: -abi bu olmamış ki?
    tamirci : -nasıl olmamış o' lum şahane çalışıyor saat.
    müşteri: -e akrep yok?
    tamirci : -akrep ne lan?
    m: - abi yelkovan var akrep yok, dakika belli de saati nasıl anlıycaz?
    t: - e sen güneş tepedeyken saat acaba altı mı yoksa dokuz mu diye merak edecek kadar salaksan ben ne yapayım?" kaç geçiyo"lar önemli o' lum, saat 2 mi 4 mü bi şekilde anlıyor zaten insan.