hesabın var mı? giriş yap

  • babam ben 6 aylık hamileyken vefat etti. benim oğlan da ilk kelimelerini söylemeye başladıktan sonra bomboş duvara bakıp ama hep aynı yere dede dede demeye başladı. tabi dede çok kolay bir kelime ve ağzında geveliyor diye düşündüm. sonraları bizi net olarak anlamaya başladığında dede nerede diye sorduğumda yine aynı yeri gösterdi. sonra babamın fotoğrafını gösterip ismini öğrettim. ismi abbas. bu sefer yine aynı yeri gösterip durup dururken abbas demeye başladı. her gün değil ara sıra. hatta bir kere dede diyip 'çirkin ol' yaptı. yine bu sabah abbas dedi. nerede dedim ve bana bomboş duvarı gösterdi. normalde materyalist bir insanım, yani bu saatten sonra insandım demeliyim sanırım. babamın bizi arasıra ziyarete geldiğini ve sadece bebişimizin onu gördüğünü hissediyorum. belki bunu da okuyorsun baba seni çok seviyorum.

  • bakara suresi'nin 14. ayeti okunduğu zaman fark edilen bahsetme eylemi.

    "(bu münafıklar) müminlerle karşılaştıkları vakit "(biz de) iman ettik" derler. (kendilerini saptıran) şeytanları ile başbaşa kaldıklarında ise: biz sizinle beraberiz, biz onlarla (müminlerle) sadece alay ediyoruz, derler."

    yorum sizin.

    düzeltme:

    takva sahibi bir arkadaşım, yaptığım yazım yanlışı konusunda uyardı. hemen düzelttim.

  • yanlış oldugunu ben de kabul ediyorum.

    padisah kovulmamış, aksine ardına bakmadan kaçmıştır.

  • gülmüyorlar, hayattan keyif almıyorlar, üretemiyorlar, ilerleyemiyorlar, bilimsel anlamda herhangi bir kavrayışları yok, sanatçı yetişteremiyorlar, adaletin ve insani değerlerin ne olduğuyla ilgili en ufak bir fikirleri yok, doğayla birlikte yaşayamıyorlar, yoksullar çünkü itiraz etmiyorlar ...

    tüm bunları yapamadıkları gibi, yapabilen herkesten de nefret ediyorlar: öldürüyorlar, yakıyorlar, kriminalize ediyorlar ve ağızlarında hep şu laflar: kültürümüzde yok, haram, günah, onlara benzemeyelim, kafirler gibi olmayalım vs. vs.

    yücelttikleri şeyler ise belli: cinayet, hırsızlık, katliam, yalan, ikiyüzlülük...

    bu ülkede çocuk sahibi olanlara sabırlar diliyorum.

  • ne fütüristik cyberpunk senaryolarından ibarettir ne de antidotu devlettir.

    1600'lerde şirketokrasi vardı. vereenigde oostindische compagnie kendi kazancı ile satın aldığı silahlarla donattığı bir askeri gücü kullanmakta serbestti. jan pieterszoon coen ismini googlelarsanız adamın iki ünvanı olduğunu görürsünüz: voc genel valisi ve voc subayı.

    bu adamların problemi çalışanlarına az maaş vermekten çok daha fazlasıydı: istediklerini esir alıyorlar, istediklerini öldürüyorlardı. kâr hırsı ile yapılan tüm o katliamlar devletin yokluğunda değil, devlet ile anlaşmalı olarak gerçekleştirildi. çünkü o çağda öyle önemli bir ticareti yeterli güvenlik önlemlerinin alınmadan yapılmasına göz yummak büyük cesaretti, uzun yolculukta dandik gemiler bir korsan saldırısında telef olup gidebilir ve yapılan tüm yatırımlar da okyanusun dibini boylayabilirdi. binaenaleyh hollandalı eyalet temsilcileri lahey'deki meclislerinde bu işi güçlü bir tekelleşmenin ellerine emanet etmeyi bizzat kendileri makul buldular. bu o dönemdeki tek şirketokrasi örneği değildi, muadilleri diğer avrupa ülkelerinde mevcuttu.

    bugün insanlar şirketokrasiyi "fütüristik bir senaryo" olarak görmeye devam ederlerken, john perkins dünyayı nasıl dolandırdıklarını pek güzel açıklıyor:

    "işimiz, petrol gibi göze çarpan kaynaklara sahip ülkeleri tespit edip dünya bankası'ndan ya da kardeş örgütlerinden bu ülkelere büyük krediler düzenlemekti."

    perkins'in sözünü ettiği bu sistemin nasıl işleyebildiğinin bir özeti şu:

    altyapı projeleri diye insanlar bilinçli olarak ödemeyecekleri borçların altına sokuluyor. millette elektrik için para verecek durum yokken elektrik santralleri inşa ediyorlar, otoyol kullanabilecek insanların olmadığı yerlere otoyol yapıp, karşılığını alamayınca istedikleri kaynakları sömürmek için gereken meşru zemini inşa etmiş oluyorlar.

    peki hangi devlet, hangi hukuk sistemi, hangi uluslararası denetleyici bu eylemleri yargılıyor?

    özellikle geri kalmış ülkelerde devlet yöneticileri kendi kısa vadeli çıkarları için halklarının fakirleştirilmesine bizzat göz yumuyor. rantçılığın ve yozlaşmanın bir arada tavan yaptığı ülkelerde olaya "hükumet ayrı, devlet ayrı" şeklinde bakılmasının, devletin şirketokrasinin önünde bir engel olacağının düşünülmesinin mümkün olması, "şirketokrasi = cyberpunk" klişesi, ne yazık ki insanların içinde yaşadıkları dünyanın gerçeklerine ne denli yabancılaştıklarının göstergesidir. mevcut sistem bilhassa orta doğu coğrafyası özelinde militarizasyon ile barış içinde işlerken bu nosyondan ısrarla gelecekte gerçekleşebilecek olan nahoş bir olasılıkmış gibi söz edilmesi belâhettir.

    * * *
    ps: belki de çıtalar çok yüksek. artık milleti umbrella corporation'dan, zombi istilasından aşağısı kurtarmıyor. somalili korsanların kaptanını rehin aldığı bir geminin güvertesinde duran adamların captain phillips esprileri yapması kadar abes olan durumlara belki de bu yüzden her gün tanık oluyoruz. gemili bilal bunu beğendi.

  • bir gecede cahil kalan arap ve rus artıkları varsa, küçükken ezsinler iyice. sonra başa bela oluyorlar.