hesabın var mı? giriş yap

  • ciciş kardeşler esra ve ceyda'nın umreye gitmesiyle başlayan ülkemiz üzerindeki karabulut serisinin yeni bir basamağı

  • 3 makro içinde en gereksiz olandır. temel görevi hızlıca parçalanarak enerji sağlamaktır fakat endüstri, tadı sebebiyle insanları bağımlı yapmakta kullanmaktadır. öyle ki zararın negatif etkileri fark edildiğinde şekerin zararlı olmadığı üstünde firmalar batmasın diye zamanında anti-propaganda ile bilim adamlarını kullanarak zararsız olduğu bile sunulmuştur.

    kalori değerlerine bakıldığında:
    yağ: 9 cal
    şeker: 4 cal
    protein: 4 cal

    yıllar boyu bize şu öğretildi: önemli olan aldığımızdan kaloriden fazlasını harcamaktır aksi halde kilo alınır. evet doğru ama eksik bilgi. günde 2000 kaloriyi nasıl aldığınız önemlidir. yani spor yapıp, her gün 1800 kaloriyi sadece baklava yiyerek karşılarsanız, ilk zamanlar kilo verirken, zamanla güçsüzleşir ve psikolojik olarak yıkık hissedersiniz. zamanla ciddi kas kaybı yaşarsınız. özetle her kalori yararlı değildir.

    --- spoiler ---
    neden böyle olur?
    --- spoiler ---
    vücudunuzda hücre yapımı, onarımı işlerinden öncelikle proteinler sonra yağlar sorumludur. hormonlar, enzimler, antikor-antijen hep protein esaslıdır. hücreler parçalanırken veya birleşirken kendilerini tamamlayacak temel yapıtaşı olan bu ürünleri bulamazsa haliyle fiziksel ve psikolojik olarak etkilenirsiniz. işte bu yüzden hep ne derler? "tek yönlü beslenmek kötüdür."

    --- spoiler ---
    madem karbonhidrat temel olarak gereksiz hiç kullanmasak enerjiyi nasıl karşılarız?
    --- spoiler ---
    bununla ilgili en temel diyet ketojenik diyettir. yağ üstte bahsettiğimiz gibi yüksek kalori değerine sahiptir fakat parçalanması zordur. bir süre karbonhidrat kullanmazsanız, vücut hızlıca yağdan enerjiye elde etmeye çalışacak ve buna uyum sağlayacaktır. yani ağırlıklı olarak protein ve yağ ile beslenmeye denir. tabii ilk zamanlar alışkanlık değiştiği için yorgun hissetmeniz, kabızlık yaşamanız mümkündür.

    --- spoiler ---
    karbonhidratın bilinen faydaları nedir?
    --- spoiler ---
    karbonhidrat olabildiği kadar az ve amacına uygun kullanılmalıdır. en büyük faydası beyinin yakıtı olması ve patlayıcı güç sağlamasıdır. örneğin yoğun kardiyo veya ağırlık çalışmaları öncesinde alınan karbonhidrat çalışma kolaylığı sağlar, kaslarda glikojen olarak depo edilir; çünkü karbo çabuk parçalandığı için o an gerekli atp'i size verir.

    kilo vermek isteyenlere genelde 20 dk+ kardiyo önerilir. bunun sebebi de ilk 20 dk çabuk parçalanan karbo kaynaklarından sonra yağın parçalanmasıdır. bu arada kardiyo üstüne geçmiş bir ekşi-şeyler yazım:
    https://seyler.eksisozluk.com/…r-gercekci-bir-hayal

    --- spoiler ---
    insülin direnci ve glisemik indeks
    --- spoiler ---
    yoğun fiziksel çalışmanız yoksa karbo kullanmanıza gerek yoktur. kullanıldığında basit şekerlere değil glisemik indeksi düşük kompleks formatta olanlara yönelmemiz gerekir. ekmek yerine; kızarmış ekmek, yulaf gibi ürünler tercih edilmelidiir. aksi halde bu ürün çok çabuk şekilde sindirileceği için aniden kan şekeriniz yükselir, güçlü-mutlu hissedersiniz fakat vücut bunu dengelemek için aşırı insülin salgılar ve modunuz düşer, yorgun hisedersiniz. bu enerjiyi harcayamadığınız için hızlıca yağ olarak depolanmaya gider. aşırısının kötü psikolojik etkileri de mevcuttur.

    --- spoiler ---
    psikolojik etkiler
    --- spoiler ---
    basit şekerler tükettiğinizde başta dopomin salgılarsınız, üstte bahsettiğimiz gibi mutlu olursunuz. bu süreç tekrarlı yaşandığı zaman sizi esir eder. aynı uyuşturucu gibi etkilenirsiniz.

    buna dayanamayıp şeker yerseniz, sonrasında 30 dk normale döner fakat insülin sebebiyle kısa sürede eski halinize dönersiniz. yani ara ara 30 dk iyi hisseder fakat gün boyunca halsiz ve aç hissedersiniz, gün sonunda ise yorulursunuz, uyusanız bile uykunuzu almamış gibi hissedebilirsiniz. oysaki yağ ve protein yavaş sindirildiği için insülin değerlerinizi değiştirmez ve bunları yaşamazsınız.

    fark ettiyseniz mutluluğun tersi mutsuzluk değil. psikolojide de koşullu güdülenme dediğimiz benzer bir durum var. örneğin bir olay karşısında size bir hediye veriyorlar, bu onlarca defa tekrarlanıyor ve sonunda siz o olayı görünce hediye bekliyorsunuz, alamazsanız mutsuz hissediyorsunuz, buna bağımlı olmak deniyor. şeker bağımlıları da benzer şekilde pasta görünce bile dopomin salgılar ki tipik bir koşullanma durumudur ve bu koşullanma onları daha fazla pasta yemeye iter.
    (bkz: asla mutlu olamayacak insanlar/#106380345)

    herşeyi bırakın hayvanlar alemine bakın. mesela köpekler veya kediler için de şeker zararlıdır. aşırı almaları halinde diş çürümesinden, diyabete kadar bir sürü sorun yaşar dururlar. sonu ölümdür.

    kıscası fazlası çok zarar; az ise az zarar veren makrolardan biridir. herşeyin tadını iyileştirdiği ve ucuz olması sebebiyle basit şekerler; işlenmiş ürünlerin ana hammeddesidir ve bağımlılık yaratır. çok dikkatli tüketilmesi gerekir. 2 ay tüketim boyunca ortaya çıkan etkilerin gösterildiği that sugar isimli filmi özellikle tavsiye ederim.

    debe edit.

  • bugün yıldızdağı kayak merkezinde gerçekleşmesi beklenen ve haftalar öncesinden duyurulan, ilan panolarına asılan sivas konserine, konser alanında olmasına rağmen soğuğu bahane ederek sahneye çıkmayan, profesyonellikten uzak davranan kişinin sebep olduğu rezalettir. sivas'ta ocak ayında nasıl bir hava bekliyordu da vazgeçti acaba? hayatında hiç konsere gitmemiş, hiç kayak merkezi görmemiş yüzlerce çocuk otobüslerle 60 km yol gittiler, saatlerce soğukta beklediler ama beyefendi üşümekten korktuğu için sahneye çıkmadı. görsel böylelerini şımartıp para kazandırmamak lazım.

    çocuktu lan gelenler, belki bir daha hiç böyle bir imkan bulamayacak. ne hevesle, ne heyecanla beklediler bugünü.

    ön edit: bazıları bu havada konser mi olur, karda sahneye mi çıksınlar diye konuşuyor. 3 hafta önce 25-26 aralık tarihlerinde reynmen, tuğçe kandemir vs geldiler hava -25 idi, yılın en soğuk günleriydi. paşalar gibi çıktı işlerini yaptılar, alkışlandı gittiler. diyelim ki teknik sorun var; illa müzik gerekmez, eline mikrofonu alıp kısa bir konuşma yapmak, bir özür dilemek, en sevilen bir şarkısını çalgısız da olsa söylemek bu kadar zor muydu? gelenlere saygısızlık değil mi bu? bu havada sahneye çıkılmaz demiş. playback teklifini dahil kabul etmedi. hala gelmiş sabunluyorsunuz.

    edit: arkadaşlar, konser halka açık, ücretsiz
    bir konserdi. valilik bütçesiyle, çocuklara ocak ayı etkinliği şeklinde düzenlendi ve herkese açıktı.

    rider falan bilmem ama kendisini bekleyen o kadar insan varken, hiç yoksa çıkıp, eline mikrofonu alıp bir iki kelam edebilirdi, etmedi. sahneye hiç çıkmadı.

    kayak merkezi, yani sivas valiliği de konuyla ilgili açıklama yaptı;

    twitter

    --- spoiler ---

    1- kamuoyuna duyurulur
    saygıdeğer misafirlerimiz sizlerin güzel bir zaman geçirmeniz amacıyla soğuğa rağmen ekipler dün geceden beri çalışarak sahne kurulumları gerçekleştirilmiştir.

    şehrimizin güzel sanatlar lisesi öğrencileri aynı şartlarda ve aynı teknik ekipmanlarla,başarıyla konser icra etttiler. maalesef konser saatinden 1 saat geçmesine rağmen sahneye çıkılmamış olup kar yağışı bahane edilerek..

    3- kullanacakları cihazların kıymetinden bahsetmişler bu zor şartlarda konser için tesisimize gelen misafirlerimizi üzmüşler ve tepkisini çekmişlerdir. bizler programın icra edilebilmesi için playback dahil alternatif tekliflerde bulunmamıza rağmen tarafımıza izahı yapılamayan..

    4- teknik eksiklikten dolayı programın yapılamaması açıklaması, şartları zorlamalarına rağmen sahneye çıkamadıkları açıklaması tamamen çarpıtmadan ibarettir. çünkü cihaz ayarları için sahneye dahi çıkılmamıştır..

    5- bu durum gösterdi ki bundan sonraki her türlü organizasyonumuzda topluma ve hayranlarına daha fazla saygı duyan, cihazlarından çok sevenlerine değer veren, zaman ayırarak etkinliklere gelen sevenlerine saygı duyan sanatçılarımızla sizlerin karşısında olacağız.

    tekrar saygı ile sizlerden özür dileriz.

    --- spoiler ---

  • bunu söyleyen adam cumhurbaşkanı başdanışmanı.

    demokrasiyle yönetilen ülkelerde bunu söyleyeni yaka paça gözaltına alırlar. biz saltanatı oylayacağımız için bizlik bir durum yok pek.

    "istediğimiz sonuç çıkmazsa iç savaş çıkar" demekle, kim jong un'un tek aday olarak girdiği seçimde %100 oy alıp sevinmesi arasında hiçbir fark yok. baktığınız zaman ikisi de demokrasi.

  • gamze merhabalar,

    kusura bakma, böyle yırtık dondan fırlar gibi mesaj atıyorum ama inan bana niyetim kötü değil.

    siyasi görüşüm kemalizm demişsin, ben de vardar ovasını çok severim mesela:) ortak yanlarımızın olması, gelecekteki ilişkimiz için bence çok önemli.

    peki ya sence?

    profilime bakarsan, bir çok kız arkadaşım olduğunu göreceksin. ama tek gecelik, geçici, ateşli ve sonunda mutlaka övgüler aldığım ilişkilerden sıkıldım, artık daha kalıcı şeyler arıyorum. (mesela 2 gecelik. hahahaha espri yaptım kız, hemen bozulma:)) esprilerime alışmak zorunda kalacaksın, hepsi birer bombadır, uyarmadı deme:))))))

    mesajını bekliyorum

    mustafa
    (jeoloji müh.)

  • "allah için yola çıkanı allah yolda bırakır mı?"

    bildiğim kadarıyla peygamberin torunu çölden çıkamamış orada aç susuz ölmüştür.

    demek ki allah için yola çıkmamış, allah yolunda olan yezid'miş çünkü yezid yolda kalmadı, her işi rast gitti.

  • güzel insandır. oturup iki lafın belini kırabilirsiniz genelde kafa insanlar olurlar.

    sevgili arayan tiple geçirdiğiniz vakitten tad almazsınız çünkü o avının peşinde olur. evet av.

  • en sevdiğin mekanlardan soğutuyor, nefret ettiriyor insanı demiştim ki o da şu şekilde: doğup büyüdüğün, gönülden bağlı olduğun bir yer var diyelim. misal, yalova. yalova bir noktadan sonra yalova olmaktan çıkıyor senin için. etrafa bakıyorsun heryer aynı ama senin algın orayı orası gibi görmüyor, alakasız bir yer sanki orası yalova değil de silivri veya çataca ya da dudullu gibi geliyor sana. orası artık orası değil. not the yalova as you know it. denize bakıyorsun sanki karşı kıyı istanbul değil de, güney kore'nin herhangi bir sahiliymiş gibi. evin, evin değil de, alakasız bir apartman dairesiymiş gibi. herşey aynı ama senin algın ikna olmuyor bir türlü. algın değişmiş. böyle de bir ruh hali bu. tam manasıyla kepazelik, başka birşey değil.

  • islamcıların bitmeyen eziklikleriyle hala fethetmeye çalıştıkları bizans kilisesi. şimdi müze.

  • üst edit: bana kiralık ilan gönderenlere çok teşekkür ederim. araştırmaları son 2 haftadır sürdürüyorum. görmediğim pek ilan kalmadı diyebilirim. ancak değerli zamanını ayıran sizler benim canımın ciğerisiniz. hep böyle güzel kalın!

    herkese merhaba,

    iş değişikliği sebebiyle ümraniye'de ev arayışım bulunuyor. 1+1 ve 2+1 olarak ev bakıyorum ancak ne yazık ki uygun bir fiyatta kiralık ev bulamıyorum.

    ev fiyatları;
    dökük olarak 2500 tl'den başlıyor.
    normal olarak 3500 tl'den başlıyor.
    iyi olarak 4500 tl'den başlıyor.

    bu fiyatlara ek olarak, faturalar + yemek + aidat + eşya taksiti, ödemeleri eklenince 5 bin liraya yaklaşıyor hatta fazlasıyla geçiyor. bir insanın tek başına berbat standartlarda bir eve çıkması imkansız gibi duruyor. bu şartlarda eve çıkan birisinin üsküdar'a gideyim de kız kulesine karşı şöyle bakıp döneyim demesi için 40 kere düşünmesi, hesap kitap yapması gerekiyor.

    7000, 10000, 15000 hatta 40000 tl'ye kiralık yerler mevcut buralarda kimler kalıyor.
    250 tl indirim talep ettiğim pazarlıklar oluyor. evlerini boş tutuyorlar yine de 250 tl altına düşmüyorlar. böyle bir şey olabilir mi ya, ev sahipleri veya emlakçılar bu durumu gerçekten düşünmüyor mu?
    işin en garip tarafı bu evler sürekli tutuluyor. eskaza bir ilan yakalasam 2500 tl altında ya kaporası verilmiş ya da ilanı kaldırmayı unutmuşlar.

    arkadaşlar bir insanın normal bir evde yaşaması neden bu kadar zor. son bir ayda 1500 tl olarak açılmış ilanlar yılbaşından sonra 3500 tl olarak güncelleniyor.

    edit: mesaj atan arkadaş, bu şehirde öğrenciler yaşıyor onları da düşünsene. zor bela ailesi okuması için devlet üniversitesine gönderiyor. yurtlarda yer bulamıyorlar. hadi biz çalışıyoruz ucu ucuna yettik. onlar ne yapacaklar!

    edit2: allah aşkına paylaşımlı odalarda nasıl kalacaksın burası türkiye. nasıl güveneceksin, kime güveneceksin?

    edit3: bazı arkadaşlar, elinizi vicdanınıza koyun gerçekten. eğer yoksa bile bir zamanlar nasıldı diye hatırlamaya çalışın. burada bahsettiğimiz konu, sadece dijital bir kırıntı değil. mevzu bahis insanların gerçekten sokakta kalması. üniversite hayaliyle, yeni evli mutlu bir yuva hayaliyle, güzel bir çocuk yetiştirmek hayaliyle, kendi özgürlüğünü tatmak hayaliyle yaşayan insanlar için bu hayallerinin yok olması demek.
    lütfen ama lütfen entry girerken bu noktaya dikkat edin.

    edit4: bir arkadaş mesaj kutuma şu garip şeyi iletmiş. "1+1 bakiyorum yazmissin 1 bak o zaman. tek oda mutfak."
    allah razı olsun parkta yat dememiş :(

    edit5: çeşitli arkadaşlar avrupa yakasına (beylikdüzü, bahçelievler) yerleşmemi öneriyorlar.
    iş ümraniye'de taş mı yiyelim?

    edit6: arkadaşlar bir mal o fiyattan piyasaya sunulmus olsa bile takas gerçekleşmediği sürece onun gerçek değeri olmaz.
    bu işin kontrolü basit, bir şekilde o muhitte son 10 tutulan evlerin özellikleri ve fiyatlarını vereceksin. araya bir makas belirleyip ev sahibinin ilan sınırını çizmek gerekiyor.
    madem serbest piyasa bir dökün bakalım verileri, arz - talep diyip kaçmak kolay.