hesabın var mı? giriş yap

  • bir ülke düşün; koca bir ülke. inşaat sektöründen ekmek yiyor. ülkenin hemen hemen tüm zenginleri müteahhit. yolda 19 yaşında hayvani jipe binen bir kız görüyorsun, babasının müteahhit olduğunu tahmin etmek seni ayrıcalıklı yapmıyor. koca koca sanayiciler sektörlerindeki mücadeleleri bırakıp inşaat işine giriyorlar. neden? kolay para. sonuç? az istihdam, çok ithalat, az ihracat. bankadan ev kredisi çeken insanlarla dolu her yer. bir de "bir sürü evim olsun, kiraya verir gül gibi yaşarım" demeye mahkum edilmiş bir ekonomi. kimse ev dışında yatırım yapmaya cesaret edemiyor. küçük esnafın rekabet gücünü bitiren avmler, zincir marketler bla bla. koca bir ülke banka patronlarına, müteahhitlere ve birkaç kodamana çalışıyor. diğerlerinin tek derdi ayın sonunu getirebilmek.

    işte size "dönya devi" bir ülkenin hikayesi.

  • ah be ayşe.
    bir kadın cinayetine kurban gitseydin, ağlardık senin arkandan. lanet okurduk özgür'e. üzülür, göz yaşı dökerdik. özgecan gibi bir simge bile olurdun belki.

    birisi çıkıp o da haketmiş ama deseydi onu linc ederdik el birliği ile. sözlükten bile uçurulurduk.

    şimdi doya doya söyleyebiliyorum.
    o dayağı sen haketmişsin be ayşe.

  • en büyük bug'larımdan biri sanırım. ayağıma giydim miydi bir çift bot, birden şu sanıyorum kendimi. sanki köpek sürüsü saldırsa lapslaps çiğneyeceğim hepsini. göktaşı düşse, gelişine patlatacağım bir tane. tanrı yüksek tabanlıları korusun.

  • çok gaza gelip yapacağım uygulamadır. işte zaman içinde oluşması muhtemel sorularım:

    bu konuda rehber dokümanları yayınladınız mı?

    pazar sabahı itibariyle ekonomi bakanlığı'na telefon etsem, ben rusya'ya mal göndereceğim, dolar kullanmak istemiyorum nasıl yapayım? desem bana verilecek cevabın bir prosedürü var mı?

    dilini bilmediğim rus ve çinli ticaret ortağıma konuyu anlatacak rusça ve çince broşürleri nereden indirebilirim?

    ben kurumsal bir ihracatçıyım ve distribütör müşterilerim ile en az 5 yıllık sözleşmelerim var. bu sözleşmeleri nasıl değiştirebilirim?

    yerli para ile ticaret mantığına göre düzenlenmiş sözleşme örnekleri türkiye ihracatçılar merkezi (tim) web sitesinde var mı?

    ihracatçı birliğimin, benim olası rekabet gücü değişimime ilişkin raporları nerede? web sitelerinde bulamadım da?

    tim akademi seminerine katılmıştım bir kaç ay önce neden orada bundan hiç bahsedilmedi?

    eximbank ruble-tl ticaretine sigorta yapmıyor. hadi resmi emir ulaşmadı, ahaber de mi seyretmiyorlar?

    ben yine de emir telakki ettim ve rus bankasına türk lirası iletmeye çalıştım. ancak sistemlerinde türk lirası tanımlı değil. ne yapacağım? (taşıma işi için.)

    benim türk bankamda da ruble tanımlı değil nasıl olacak?

    yok ya çok gaza geldim, ruble alıp çantayla yollayacağım. ama o kadar rubleyi nereden bulacağım? hem o da türk lirası için zararlı değil mi?

    rus taşıma firması paraları geri göndermiş, bir de ödeme yapmadığım için tahkim davası açmış. tazminata devlet yardımcı olur mu?

    neyse malı gönderdik bir şekilde, karşı tarafa parayı tl ile gönderin diye emir geçtim. olmaz! dediler. nasıl ikna edeceğim?

    sorun yok o zaman ruble gönderin dedim. hemen evet dediler. rubleler çanta içinde geldi. nerede bozdurabilirim?

    bana muhtaç olan bir küçük dağıtımcımı tl ile ödeme için ikna ettim. ancak parayı çok geç gönderdi ve o arada türk lirasının değeri düştüğü için zarar ettim. karşılamazsanız helal olsun ama zararımı karşılayacak bir sigorta sistemimiz var mı?

  • buraya kadar ki bütün entryleri okudum. oyunları ve kitapları bilmeyenlerden en fazla gelen şikayetlerden biri kurgunun karışıklığı.

    konuyu açıklığa kavuşturalım:

    geralt ve yennefer (ve diğer büyücüler) normal insanlardan çok daha uzun ömürlüler. geralt'ı hep aynı gördüğümüz için zaman çizelgesi karışıyor.

    aslında bölümler dikkatli izlendiğinde olaylar ve storylinelar arası ne kadar zaman olduğu anlaşılıyor ama külliyata hakim olmsysn izleyicinin kaçırması ya da dikkat etmemesi normal.

    şimdik 3 ana time line (zaman çizgisi) var dizide.

    geralt'ın, ciri'nin ve yennefer'in hikayeleri üç ayrı zamanda geçiyor ve dizi ilerledikçe birbirine yaklaşıyor.

    zaman olarak en eski nokta yennefer'in hikayesinin başladığı nokta,

    ondan sonra geralt'ınki başlıyor,

    dizinin "bugünü" olarak tanımlayabileceğimiz hikaye çizgisi de ciri'ninki.

    aslında ilk bölümden ciri ve geralt'ın ilk hikayesi arasında yaklaşık 40 sene olduğunu dizi bize söylüyor ama daha ilk bölümde isimler ve karakterler izleyicinin kafasında oturmadığından kaçırmak kolay. peki bunu nereden biliyoruz?

    ciri hikayesindeki şölende ciri anneannesiyle* konuşurken sen ilk zaferini kazandığımda benim yaşımdaymışsın diyor (11-12 yaş). daha sonra ormanda geralt ve renfri konuşurken; renfri kaderinin elinden alındığından dem vuruyor ve vurgulamak için "daha geçenlerde cintra kraliçesi calanthe ordusunun başında ilk zaferini kazandı" gibi bir laf ediyor. buradaki calanthe ve ciri'nin annenannesi calanthe aynı kişi ve aynı savaştan bahsediyorlar. buradan anlıyoruz ki ciri'nin hikayesindeki calanthe 50 yaşının üzerindeyken geralt'ın hikayesindeki calanthe 11-12 yaşında yani arada yaklaşık 40 yıl var.

    yennefer ve geralt zaman çizgisi arasındaki farkı da kral foltest sayesinde öğreniyoruz. geralt, foltest ile karşılaştığında kral 50-60 yaşlarında iken, büyücüler locasının hükümdarlara verdiği davette kendisi henüz 12-13 yaşlarında bir çocuk ve bu sahne yennefer'i köyde ilk gördüğümüz sahneden yaklaşık 10 sene sonra. bu durumda yennefer'in hikayesi başlama noktası olarak en eski sonra geralt ve dizinin bugünü olarak da ciri'nin hikaye çizgisini izliyoruz.

  • londra'daki british museum'da, iki farklı renkte görülebilen, yaklaşık 1600 yıllık cam bir roma kadehi. lycurgus kupası adı verilen kadeh, ilk bakışta yeşim yeşili gibi görünüyor ve yunan mitolojisindeki tanrı ambrosia'nın kral likirgus'un yeraltı dünyasına sürüklenmesini betimliyor. ancak camın arkasından ışık gelince yeşil renk aniden kan kırmızısına dönüşüyor. bu renk değişimi yıllarca bilim insanlarını şaşırttı ama sonunda 1990'lı yıllarda araştırmacılar, romalı cam üreticilerinin bu benzersiz etkiyi yaratmak için nanomalzemeler kullandıklarını ortaya çıkardı.

    iki farklı metalin nanoparçacıkları camda asılı duruyor: bunların %66,5'i gümüş ve %31,2'altın. parçacıkların boyutları 50 nanometre, yani insan saçının kalınlığından yaklaşık 100 kat daha küçük. bu parçacıkların boyutları ve 12 yüzlü şekilleri, "dikroizm" denilen renk kaymasına neden oluyor. gümüş ve altın nanoparçacıklarının elektronları beyaz ışığın farklı dalga boylarına maruz kalınca titreşiyor. rezonans üreten elektronlar daha sonra bu ışığı aynı renk dalga boyunda yeniden yayıyor. gümüş ve altın kombinasyonunda bu renk dalga boyları yeşil ve kırmızı aralığında oluyor.

    bazı araştırmacılar bu metallerin cama tesadüfen karıştığını düşünüyor ama genel olarak kasıtlı bir şekilde kullanıldıkları kabul ediliyor. yani nanoteknolojiyi ilk geliştirenler 4. yüzyıldaki cam üreticileri olabilir.

    lycurgus kupası neden yeşilden kırmızıya dönüşüyor?
    1. yansıma: ışık gümüş nanoparçacıklarından yansıyınca yeşil görünürken altın nanoparçacıkları kahverengi görünüyor.
    2. aktarım: ışık bu nanoparçacıkları içeren bir ortamdan geçince gümüş nanoparçacıkları sarı, altın nanoparçacıkları ise mor görünüyor.
    3. dikroizm: kadehin camındaki gümüş ve altın, kadehin üzerine ışık yansıdığında yeşim yeşili ve içinden ışık geçtiğinde kan kırmızısı görünmesini sağlıyor.

  • yakın zamanda bir yerli akıllı telefon şiarıyla tanıtımlara başlayan ve hükümet tarafından da göklere çıkarılan vestel'in durumudur.

    yazılımı, merkezi işlem parçası vs. amerikan yapımı bir telefon olan venus, raks'ın dışarıdan getirip üzerine kendi etiketini yapıştırdığı cep telefonu ne kadar yerliyse, o kadar yerlidir.

    yıllarca batının eski teknoloji ürünlerini amerikalı iş ortaklarıyla yaptığı anlaşmalarla ülkemizde üretip "yerli üretim" diye halkımıza kakalayanların geleneği aynen devam etmektedir.

    nasıl ki koç, vakti zamanında anadol'un motorunu ingiltere'den kent motor'dan alıp, getirtip, türkiye'de ürettiği saca takıp, yerli otomobil diye reklam yapmışsa, vestel de aynını kendi ürünlerinde yapmaktadır.

    vestel'in değil cep telefonu, ürettiği televizyonun içerisinde bile yurt dışı üretimi pek çok parça vardır. vestel'in ürettiği buzdolabının motoru bile italya'dan gelmektedir.

    koç, sabancı, zorlu vs. bunlardan yüzde yüz yerli nitelikte herhangi bir kalkınma hamlesi beklenemez. çünkü bunlar bütün yatırım ve üretim kararlarını uluslararası iş ortaklarından icazet alarak yapıyorlar ve asıl düşündükleri şey de bu ülkenin kalkınmasından önce kendi lüks yaşantılarının devamıdır.

    bu kadar basit

    emperyalizme bağımlı kapitalist türkiye'de daha fazlasını beklemek sistem değişikliği gerektirir.

  • bu konuda bilir kişi olabilirim

    istanbul'da zincir bir fast food şirketinde 10 yıl ofiste satın alma müdürlüğü yaptım

    yiyecek içecek sektöründe değişmeyen tek şey kar marjidir.
    üründen ürüne değişir %300 %500 arası olur genelde. tavuklu ve kaşarlı menüler en çok geçirilen üründür.

    yani şöyle düşünün 10 tl ye mal edilen bir ürün
    50 100 tl arası satılır.

    yıllarca neden her sokakta bir büfe açıldığını anlayın artık.
    şimdi ülkenin durumundan dolayı maliyet arttı.
    ama işletmeler %300 %500 kardan vazgeçmiyor.

    olay bundan ibaret.
    almayın aldırmayın gitmeyin demekle olmaz.
    kesin birileri gene gidecek
    kapitalist sistem budur.
    biz de bu sistemin kölesiyiz

    edit: benim yazıma cevap veren kişiler olduğu için editlemek zorunda kaldım.
    bana satın almacı diyerek zaten söze başlayanlar oldu. kamyonla gidip malı alan ben değilim.
    ben bir ürünün belirlenmesini, kalitesini, maliyetini, satış raporlarını, ve son olarak tüketiminden sorumluydum.
    şirketin büyüklüğüne göre alacağınız malzemede kiminle muhattab olacağınız belirlenir.
    ben coca-cola'nin bayi müdürüyle değil
    türkiye ve asya kıtasından sorumlu olan kişiyle görüşürdüm veya pınarın, sütaş' in plasiyeriyle değil genel müdürüyle anlaşma yapardim.
    et ve tavuk ürünlerinin tüketimi inanılmaz fazla olduğu için ve de çok hassas ürünler olduğu için direk sahibiyle görüşürdüm. öncelikle bunu belirtmek istedim çünkü bilgi sahibi olmadan konu hakkında bilgi sahibi olanlara bok atmayın. açık konuşayım bunları yazarken bile ben utandım.

    çok daha detaylı bilgi verebilirim fakat başınızı şişirmek istemiyorum.

    bir yiyecek içecek işletmesinde 2 kalem maliyet hesaplanir
    1.si ürünün ham maliyeti
    2. si ürünün hazilanma ve sunum maliyeti

    1.sini çıkartırken ürünün içine neler konulduğunu grami gramina hesaplanır.
    buna ürün reçetelemek denir
    yani her ürünün 1 reçetesi vardır.
    100 gr tavuk
    20 gr mantar
    10 gr patates
    20 gr makarna gibi
    bu ürünleri alırken verdiğiniz fiyatı koydugunuz grama bölerek cikartirsiniz

    2. maliyet "işletme maliyeti"
    ama siz patatesi tavuğu alıp direkt müşteriye vermiyorsunuz
    onu önce gidip alıyorsunuz "lojistik maliyet"
    sonra bir dükkana koyuyorsunuz "kira maliyeti"
    daha sonra onu pişiriyorsunuz " enerji maliyeti"
    sonra bu ürünü biri yapıyor birileri servis ediyor
    "personel maliyeti"
    şimdi alt alta yazdım sakın çok maliyet diye düşünmeyin.
    çünkü o dükkana 1 müşteri gelip 1 ürün satılmıyor
    personel günde onlarca kişiye bakıyor.
    kira hiç iş yapmasan veya 100 katı ciro yapsan aynı kalıyor ay içinde

    kısaca kesiyorum
    arkadaşlar iyi bir işletme öncelikle ürünün en kalitelisini alır
    personeline iyi maaş verir bu yüzden müşteriye iyi davranılır. bunlar olduğu sürece biraz da matematik bilgisiyle hayatta kalırsınız.
    çok ama çok daha detay var yazmayacağım
    ama son olarak şunu söyleyeyim
    şu anda yiyecek içecek sektöründe maliyetler arttı
    fakat işletmeler pandemiden önceki dönemden daha çok para kazanıyor.
    maliyet 2 arttiysa fiyatlar 10 zamlandi

    edit2: o kadar çok mesaj geldi ki hepsine cevap vermeye çalıştım.
    anlamadığınız çok nokta olmuş
    size şunu söyleyeyim.
    tavuk dünyası veya belirli bir ürünü alan zincir işletme sizin gibi fiyattan almaz
    mesela pazarda 80 tl olan ürünü boyle işletmeler
    30 40 tl ye alır yıllık anlaşma yapar
    mesela bir keresinde kaşar firmasıyla anlaşma yaptım yıllık olarak 22 tl
    siz o zaman kaşarı 55 tl den aliyordunuz.
    daha fazla yazmayacağım
    bir gün çok detaylı işletme maliyeti enrtysi gideceğim.

    debe editi: bu bilgileri yazarken hiç bu kadar gündem olacağını tahmin etmemiştim.
    burası (bkz: kutsal bilgi kaynağı) kim ne derse desin.
    küçük bir bilgi kırıntısı sağlayabilmek bile insanı mutlu ediyor.

  • ben de bu konuda mükkemmmel bir örnekle karşınıza çıkmak isterim. yıllar yılı ne tokalar, çoraplar, çamaşırlar, çakmaklar kaybettim, hiç de şaşırmadım. yalnız itiraf etmeliyim ki buzdolabının sebzeliğinin kaybolması, aziz dostlarım, zihnimi bir soru işareti yağmuruna maruz bırakmıştı. buzdolabının sebzeliği yahu, cidden ilginç.