hesabın var mı? giriş yap

  • dünyada her şey hızla lümpenleşiyor lan. bulunduğunuz grup, düşünce her ne olursa olsun bir şekilcilik "bak ben yapıyorum ha" durumu var. işin beni rahatsız eden kısmı bu.

  • trish rothgeb'in isim anası olduğu akım. temelinde kahvenin seri üretimden kaynaklı negatif taraflarını atıyoruz, geriye pozitifler kalıyor, tüketiciler de her zaman olduğu gibi aslında olması gerekene bu akım sayesinde ve elbette daha fazla para ödemeyi göze alarak ulaşıyor(du). güya.. niye? çünkü aslında olması gereken, gerçekte bir lükstür.

    sonra ne oldu? iyi niyeti paraya çeviriciler geldi ne olacak? onlara kısaca hipster falan da deniyor lakin konumuz o değil. fakat "hipster ne ola ki bacı?" diyeceklerin 1 entry ile 2 kuş vurma fırsatını ellerinden almayayım. en eski azılı solcuların* en sağcı işadamı olmasını düşünün. şimdi oradaki tespih, sakal, takke üçlüsünü teşbih, sakal, bere ile değiştirin. oldu mu sana hipster!? olmadı tabi ama oluyor maalesef.

    peki asıl mevzumuz, yani üçüncü dalga neydi? üçüncü dalga emekti. peki neyi emekti? kan mı emekti yoksa kahve mi emekti? şu an türkiye'de o olması gereken kahveler görülemediği için buradan bakınca öyle görünüyor ki, tüketicinin iyi niyeti ile beraber parasını emekti. hasadının üstünden 2 hatta 5 sene geçmiş kahveye "rezerve" yazak, 10 liralık kahveyi 120 ila 150 lira aralığında satak, eleştiren olunca hasadından çatlamış o şekerim diyekti. açık kavuruyoruz ayağına bombok kavurak, başkasının bombok kavurmasına bakıp baked diye bok atak, şekil olsun, ambiyans dolsun diye çiş dansı hareketleri ve modernize edilmiş kıç yıkama ibriği ile kahve hazırlayaktı. soğuk demleyek, içine nitrojen basak, bıyık bırakak, fincanına 7 ila 14 lira alırken bıraktığımız bıyıkları burak, enine çizgili t-shirt giyek, pandomim yapak, kolumuza atatürk dövmesi yaptıracak kadar milliyetçi olak ama adımızı ecnebi adına çevirek, kasılak, kasılak, kasılak, cafe, cafeler, cafelerimiz açak, daha çok cafe açak ama kahve adına 1 bok bilmeyekti üçüncü dalga. ya da daha doğrusu, üçüncü dalgayı olması gerekenden uzaklaştırıp, böyle bir kepazeliğe dönüştürüp, isim anasını bile ağlataktı.

    ve üçüncü dalga adına yaraşır şekilde üçkağıtçılıktı ve inşallah bir gün tüm üçkağıtçılar gibi yargılanıp rafa kaldırılacaktı.

    ve işte asistanım merova üçüncü dalganın kaldırılacağı o rafı sizler için hazırlıyor!

    merocum, kesik at başını koyduğun rafın bir altını düşündüm ben. evet orası. yok yok sığar sen merak etme, sok sokuştur, koy koyuştur.

  • seçime kadar; ortamlarda otomobil üreteceğiz dersin kim bilecek.

    bu seçim petrol bulunmadı. altın, bor madenleri keşfedilmedi. onun yerine uçak ürettik, otomobil ürettik. hamdolsun yine yalanlarla dolanlarla bir kampanya yürüttük.

    debe editi: debe editi ile ilgili bir anket var. bunun için oyunuzu kullanın.
    #51859779

  • zamanında sahiplerinin gezi'de eylem yapan muhalif gençlere "it, köpek" diyebildiği kızılkayalar, dünya'nın en iyi ıslak hamburgerini bedava bile dağıtsa almayacağım için beni ilgilendirmeyen fiyattır.

    bunların hepsi kardeş, amca çocuğu servet gider memiş gelir.

  • bazı "patron şirketleri" tarafından asla tercih edilmeyecek uygulamadır. neden mi? çünkü o eski kafalara göre işyerinde değilseniz çalışmıyorsunuzdur. sırf bu sebeple, ego tatminleri için çalışanlarını ofislere getirtmeye devam edeceklerdir.

  • akademinin akademi, matematiğin matematik, matematikçinin matematikçi olduğu o eski güzel günlerin italya'sında uygulanan, matematikçilerin hayatta kalabilmek ve akademisyen olarak yaşamlarını sürdürebilmek için birbirlerine karşı verdiği ölümcül mücadelenin ismidir.

    eğer 16. yüzyıl italya'sının akademi dünyasında matematik öğreterek ve araştırma yaparak para kazanmak isteyen genç bir matematikçiyseniz elinizde tek bir seçenek olurdu. girmek istediğiniz kurumun matematikçisini bir matematik düellosuna davet etmek ve onu bu düelloda alt ederek o kişinin kariyerini sonlandırmak.

    bu işi yapabilmek için önce o kişiyi bulur ve herkesin içinde "erkeksen haftaya bugün öğle vaktinde pisa kulesinin önünde kalemini kuşanıp karşıma çıkarsın" dersiniz.

    daha sonra haftaya o gün öğle vaktinde pisa kulesinin önünde elinizdeki kalemle bir kağıda belirli sayıda matematik problemi yazıp karşı tarafa verir, aynı şekilde aynı sayıdaki matematik problemini karşı taraftan teslim alıp bir süre üzerine anlaşırsınız. mesela iki taraf da karşıya 20 problem vermiş olur ve bir hafta sonra jüri önünde en çok problem çözdüğünü kanıtlayan kişi para ödülünü, şöhreti ve akademideki koltuğu alırken diğer kişi matematik kariyerine veda eder.

    bu iş o kadar ciddidir ki dönemin matematikçileri yeni bir matematiksel keşif yaptıklarında bu keşiflerini kimseye duyurmadan kilitli kasalar ardına saklar, günü gelir de biri kendisini düelloya davet ederse düelloda gizli silah olarak rakibine karşı kullanıp rakibini domine ederdi.

    bu tarihi uygulamanın en meşhur örneği antonio maria del fiore, niccolo tartaglia ve gerolamo cardano arasında geçen entrika, adilik, şerefsizlik ve kübik denklem dolu matematik savaşıdır.

    olaylar başlamadan 25 sene önce bologna üniversitesi matematik profesörü olan italyan matematikçi scipione del ferro neredeyse 2000 yıldır çözümü bulunamayan, ömer hayyam gibi nice parlak zihni heder etmiş ve nedense türkçe'ye çevrilmemiş olan depressed cubic problemini, yani "ax^3 + bx + c = 0" şeklinde yazılan kübik denklemi çözmenin bir yolunu bulmuş ve insanlığa dönüp "bakın ben ne buldum!" demek yerine olur da bir gün düelloda lazım olur diye tüm insanlıktan saklamıştır.

    uzun yıllar boyunca sırrını saklayan ferro, 1526 yılında hastalanıp yataklara düşünce yıllar önce bulduğu çözümü kullanabilmesi için öğrencisi del fiore'ye gösterir. çok da parlak bir matematikçi olmayan del fiore'nin elinde artık binlerce yıldır kimsenin elinde olmayan ve varlığı bile imkansız sanılan bir güç bulunmaktadır. fiore, dünyada depressed cubic denklemlerin çözümünü bilen tek insandır.

    hocasından aldığı bilgi ile gücün karanlık tarafına geçmeyi tercih eden fiore, gel zaman git zaman italyan sokaklarında muhteşem zekası ve üstün matematik yeteneğiyle övünmeye başlar. bir yerden sonra övünmekle durmayacak, tarihin en meşhur matematik düellosuna sebep olacaktır.

    deha matematikçi niccolo tartaglia çocukluğundan beri hep fakir büyümüş ve üstün yeteneği sayesinde her ne kadar eğitim göremese de kendi kendini eğiterek toplumda saygın bir matematikçi haline gelmiş bir adamdır. yaşlı kurt tartaglia bulunduğu konuma gelene dek defalarca feleğin sillesini yemiş biri olduğundan konumuna ve gelirine çok önem verir, etrafta matematikle ilgili bir duyum aldığında ne olur ne olmaz diye oturur konu hakkında hazırlanır ve her şeye karşı hazırlıklı olurdu. fiore'nin kübik denklemler hakkında atıp tutmasının duyumunu önceden alan tartaglia, her ne kadar fiore gibi birinin böyle bir şeyi becerebileceğine pek inanmasa da ne olur ne olmaz diye oturup çılgınlar gibi çalışarak depressed cubic problemini çözmeyi başarır.

    1535 yılında venedik isimli italyan kentinde havada mürekkep kokusu vardır. genç ve cahil matematikçi fiore, kübik denklemlerine güvenerek tartaglia'yı matematik düellosuna davet eder. tartaglia'nın fiore karşısında korkacak hiçbir şeyi yoktur.

    iki iddialı matematikçi venedik'te iacomo zambelli isimli bir notere gider ve halka açık alanda birbirlerine 30 sorudan oluşan problemler listesini verir ve birbirlerine 40 günlük bir süre tanırlar. fiore'nin tartaglia'ya verdiği 30 sorunun tamamı kübik denklem sorusudur.

    meşrebinde acıma duygusuna yer olmayan tartaglia fiore'nin kendisine verdiği 30 sorunun tamamını olduğu yerde herkesin içinde toplam iki saat içinde çözerek 30'da 30 yapar. fiore ise 40 gün sürenin tamamını kullanmasına rağmen tartaglia'nın kendisine verdiği 30 sorudan tek bir tanesini bile çözemez.

    tartaglia artık bir efsane olmuştur.

    tartaglia'nın efsanesini duyan ve kendisi de kumarbazlığı sebebiyle olasılık ile ilgilendiğinden matematikçi sayılan cardano, tartaglia'nın soruları nasıl çözdüğünü kafasına takar. defalarca tartaglia'dan çözüm yolunu ister ama tartaglia nuh der peygamber demez.

    en sonunda cardano yüklü miktar para karşılığı tartaglia'yı milan'a çağırır ve "ben hariç hiçbir insan evladının hiçbir zaman hiçbir şekilde bu formülü öğrenmeyeceğine dinim imanım üzerine yemin ederim" diyerek tartaglia'yı formülünü söylemeye ikna eder.

    tartaglia'nın formülünü öğrenen cardano oturup formül üzerine çalışır ve tartaglia'nın "ax^3 + bx + c " şeklinde yazılan formülünü "ax^3 + bx^2 +cx + d" şeklinde yazmanın bir yolunu bulur. buluşu üzerine fazlasıyla heyecanlanan cardano, zaten geçimini matematikten sağlamadığı için buluşunu yayınlayarak ünlü olmak ister. ancak tartaglia'ya dini imanı üzerine yemin ettiği için bu yemini bozmanın bir yolunu arar.

    cardano, tartaglia'ya ettiği yemini bozmadan formülü yayınlayabilmek için kalkıp da formülü ilk keşfeden ve fiore'ye veren del ferro'nun yaşadığı şehir olan bologna'ya gider ve del ferro'nun damadını bulur. del ferro'nun damadı vasıtasıyla ferro'nun tartaglia'dan yıllar önce yazdığı çözümleri bulur ve "ben tartaglia'nın değil ferro'nun çözümlerini yayınlıyorum" kafasıyla del ferro ve tartaglia'ya ufak bir atıfta bulunarak çözüm yolunu ars magna isimli eserinde yayınlar.

    bugün kübik denklem çözüm formülü cardano yöntemi olarak bilinir.

    ileri okuma için:

    the secret formula

    kitap okumak da neymiş diyenler için konu hakkında video

  • çok üzücü bir durumdur. neden kullanıyorsunuz? diye sorulmuş.

    insanlar maalesef genç yaşlarda bu illete başlıyor. bu tozun tüccarları, bodi salonlarındaki gençlere yaklaşıp çat diye portein hapı iğnesi basıyor ve illet sürekli yayılıyor. geçen hafta maalesef bir arkadaş daha bu sebepten dolayı hayatını kaybetti.

    olay samsun'da gerçekleşiyor. akşam 21.00 sularında bodicilik salonunundan eve gelen r.s, annesinden acilen para istiyor. parayı alamayan genç önce annesinin bacağını ısırıp kandaki tozları çekmeye çalışıyor.

    yaralı annesinin bağırışlarını dinlemeyip toz tüccarlarını eve çağıran genç, televizyon, buzdolabı, çamaşır makinesi gibi eşyaları değerinin çok altında satarak karşılığında portein tozlarından alıyor. komşuların iddiasına göre tüccarlar evden çıkarken ''yarasın koçuma, sütle iç tamam mı?'' gibi ifadeler kullanıyorlar. fakat toz bağımlısı genç kendisinden geçiyor ve porteinleri burundan çekince maalesef hayatını kaybediyor.

    tedavisinin ardından yerel basına konuşan anne e.s ise zehir tüccarlarının bir an önce yakalanmasını istedi. oğlu r.s'nin protein tozuna karşı verilen amansız mücadelede unutulmamasını temenni etti.