hesabın var mı? giriş yap

  • 4 saatten uzun süren yolculuklarda başıma gelen olay. uyuyamadığım için önce bi belden aşağısı öne kayıyor, sonra eller kucakta birleşiyor, kafa yana kayıyor derken bi de gece yolculuğuysa yıldızlara dalıyorum; ulan kainata bak amma çok yıldız var düşünüyorum bildiğin. şöyle bi 200-250 saat devam etsek yemin ediyorum tanrı parçacığı yaparım otobüsteki alet edevatla. valla yaparım.

  • "yeni tanıştığım kızdan telefon numarasını istedim. 0 900 esprisi yaptı, iş değil cep istiyorum dedim.. bir daha espri yapamaz sanırım."

  • çok güzel insanlar. daha güzel müzik.
    türkiye'yi daha aşağı bir yere koymak için değil ama bazen bu insanlar gerçekten türkiye'de mi müzik yapıyorlar dediklerim. nekropsi'ye de aynı heyecanla şaşırıyorum mesela. sonra düşünüyorum da tam da türkiye'de oldukları için bu kadar güzel müzik yapıyorlar aslında bu adamlar. köprüyü geçmek'te diyor ya batının ve doğunun ayrı ve birbirine tahakküm eden ikilikler olduğunu düşünmek ne kadar da saçma, ne kadar iktidarca.

    edit: imla

  • kadınları bilinçli yahut bilinçsiz olarak aşağılamasından ötürü küfrü hiç sevmeyen bir birey olarak "ak porrrtininn daysınnı zikemmm" küfrüyle en azından pozitif ayrımcılık yapmasından ötürü takdir ettiğim velet.

    dayısını zikmek nedir amk ya hahahahahah

  • milattan önce 280 civarında, kuzey yunanistanda kral olan pyrrhus, büyük iskender’in de kuzeni idi ve plutarch’a göre, bütün italya’yı istila etme planları kuruyordu.

    yaklaşık iki sene boyunca sicilya’da kamp kurdu ve 275 senesinde, 40.000 kişilik ordusu ile, maleventum şehrinde (günümüzde benevento’dur) eşit büyüklükte bir ordu ile karşı karşıya geldi.

    pyrrhus, gece karanlıkta, ormanın içinden geçip, roma güçlerine arkadan saldırmayı planlıyordu. ancak, askerlerini göndermeden önce, rüyasında, dişlerinin döküldüğünü ve ağzının kanla dolduğunu görmüştü. telaşla, generallerinden, planları iptal etmesini istedi, ancak geç kalınmıştı.

    askerler, filleri ve meşaleleri ile çoktan ormana girmişlerdi. ancak, meşalelerin ömrü yeterli olmadı ve askerler ulaşmak istedikleri noktaya varmadan çok önce karanlıkta kaldılar, el yordamı ile roma askerlerine arkadan yaklaştıklarında ise, gün çoktan doğmuştu; hepsi kılıçtan geçirildi.

    pyrrhus, elinde kalan diğer askerler ile, kötü sonuç veren yanlış meşale hesaplarını telafi edeceğini umuyordu, çünkü fillerine güveniyordu. ancak bu sefer de, romalılar, fillere, hayvanlar paniğe kapılıncaya dek, kızgın oklar ile saldırdılar. bu saldırı başarılı olmuştu, çünkü filler, panikle, önlerine çıkan herşeyi ezdiler. yunan ordusunun düzeni bozuldu ve pyrrhus, yaklaşık 30.000 birlik kaybederek, yunanistan’a kaçmak zorunda kaldı.

    general, hayatını, argos kasabasında bir sokak kavgasında, kızgın bir kadının, başına bir kiremit vurması sonucu kaybetti!

  • sana ekstra ilgi gostermek istemiyorum. ilgimin fazlasindan ben bile korkuyorum cunki. pesindeki onca milletin icerisinden birisi olmak yerine, zamana birakiyorum kendimi. belki duzelirim simdi bosu bosuna yavsak muamelesi gormeyeyim diye. hem belki ilgilenmiyorsun, ya da ilgileniyorsun da bunu gormek istiyorsun. ama o zaman da o hep bunaldigin topluluk icerisinde yer alacagim bunu unutuyorsun. bekleyelim gorelim, cok da matah degilsin, cok da matah degilim, izninle simdilik seni gormezden geliyorum cunki bu yukarida soylediklerimi kendime yedirmeye calisiyorum.

  • -neden ağlıyorsun şimdi?
    -annem bıraksın beni
    -saçmalıyorsun!
    -böaaaa (ağlama şiddetinde artış)
    -bak şimdi, inan seni tanıyamıyorum emrecan!

    bu diyalog daha bu sabah bir çocuk ile onu yuvaya bırakmaya çalışan babası arasında geçmiştir. sanırsın baba 4 yaşındaki emrecan ile değil de şirketin satın alma müdürü ile konuşmaktadır. babaların sorunu bu işte, mantıklı konuştuklarında çocukların anlayacağını sanıyorlar. hemen "oysa ne güzel izah ettim, neden anlamamakta ısrar ediyorsun" türünden bir yaklaşım içine giriyorlar.

    annelerin öğretmen, hemşire, vb. devlet memuru olduğu ve babadan daha erken bir saatte iş başı yapması gereken ailelerde çocuklar yuvaya baba tarafından bırakılıyor ve yuvaların önünde sabah saatlerinde resmen bir mantık silsilesi yaşanıyor. “bu hareketine anlam veremiyorum” diyen mi ararsın, “kendine bir bak yakışıyor mu bu hareketler hiç sana” diyen mi ararsın “bunu akşam detaylıca konuşacağız” diye gözdağı vermeye çalışan mı arasın “ağlamak sana hiçbir şey kazandırmayacak” diye tavır koyan mı ararsın.

    oysa anne geliyor çocuğu bırakıyor çocuk ağlarsa, ayrılmak istemezse “ben hemen şuradayım, korkma rahat rahat oyununu oyna sen” deyip çocuğu rahatlatıyor kocaman bir öpücükle işine gidiyor. baba geliyor çocuğu bırakıyor çocuk ağlarsa, ayrılmak istemezse “çok değiştin sen beren!” diye bir tartışmanın içine giriyor. sanıyor ki bunu dersem çocuk kendisiyle yüzleşip hatalarını anlayacak ve benden özür dileyecek. babalar çok saf, çocuk dilinden zerrece anlamıyorlar.

    ben de onlardan biriyim, daha bu sabah iki saat konuşarak ikna ettiğim çocuk yine yuvanın önünde benden ayrılmak istemedi, benim verdiğim cevap ise “bunu seninle daha önce konuşmuştuk” oldu. çocuk gözyaşlarını silip “haklısın baba, bir an kendimi kaybettim kusura bakma” dedi… yani dese tam olacaktı ama ben annemi isterim diye tutturdu. tam annesinin iş hayatında yaşadığı zorluklardan bahsedecektim ki öğretmeni imdadımıza yetişti ve gel bak bugün tiyatro yapıcaz diyerek sabiyi kurtardı.

    oysa çalışma hayatında yaşadığımız zorluklar 4 yaşındaki evladımın çok ilgisini çekebilirdi!

  • uzmanlar soğuk su ile yıkanmak daha sağlıklıdır, cildi güzelleştirir, kalp krizi riskini azaltır diyerek tavsiyede bulunuyor. hadi soğuk suyla yaz günü, dışarısı 40 dereceyken bir nebze olsun yıkanmak mümkün oluyor ama bu işi şu mevsimde yapmak cidden zor. buz gibi su değince vücuda affedersiniz insanın siki, taşağı kayboluyor büzüşmekten. dün banyo yaparken kombi arızaya geçip, kapatmış ateşlemeyi. köpüklü köpüklü kalmayayım diye devam ettim buz gibi suyla yıkanmaya, iki gün oldu hala ısınamadım.