hesabın var mı? giriş yap

  • telefondan kasıt "telefon numarası" sanırım. hemen kontrol ettim, benim numaramda cinaslı kafiye var. demek ki apaçinin önde gideni, fenerle yol göstereniyim :/

    bir buçuk sene sonra gelen edit: ben bu entry'i yazdığımda başlıktaki 20. entry falandı. geçen zamanda yazarların hepsi uçurulmuş.. sıra bende mi acaba :s

  • merkeze yakın eski ev candır, hayattır.

    20 yılını merkezden uzak lüks evde geçirmiş, son iki yıldır merkezeyakın eski evde yaşıyorum. diyebilirim ki, ne anksiyete, ne kolesterol, ne asosyallik, ne şu ne bu. hepsi uçtu gitti. arabayı nereye park ettiğimi unutuyorum, o denli. eskiden akşama kadar çalışıp gidip yatar, hafta sonları aktivite aktivite diye dolanırmışım. şimdi, işten çıkıyorum gece 2'ye kadar hayat benim. tam 8 saat. iş, uyku, sosyal hayat süreleri eşitlendi diyebilirim. hafta sonu aktivite aktivite diye dolanmıyorum, çünkü doymuş oluyorum. cumartesi güzel bir gece, pazar günü adam gibi evde kendine gelme.

    avm nedir unuttum, o bile yeter.

  • şu kötü günlerde biraz olsun bizi mutlu eden bir haber.

    "bir oy neyi değiştirir ki?" diyenlere gelsin. evet türkiye ve dünya bir anda çiçek böcek olmaz, bataklık tamamen kurumaz ama 25 tane dinci yurtta binlerce çocuğun ve gencin beyinlerinin iğdiş edilmesinin önüne geçebilir.

    ve her gün neden kuduz köpekler gibi trollerin imamoğlu'na, yavaş'a saldırdığını, saldırtıldığını da bize gösterir.

    düşünün bir de genel iktidar değişirse ve değiştiğinde neler neler olacak. bu sebeple başta kendimiz sonra da o bilmediğimiz, tanımadığımız çocuklar ve gençler için herkesin elinden gelen mücadeleyi devam ettirmesi gerek.

  • göz sağlığı açısından gerekli ve kırışmamak için faydalı aksesuar.

    miyop derecesi ortalama veya üstü, lens gördü mü allerjiye bağlayan narin gözleriniz varsa, derecelisi makbul. lakin, özellikle hatun modellerinde dereceli gözlük yaptıracakların, seçtikleri modelin cam büyüklüğüne ve bombesine dikkat etmesi gerekiyor. gözlükçümden edindiğim bilgiye göre, büyük ve bombeli camlar derecelendirmeye pek müsait değilmiş. yok ben ille de modaya uyayım, ne eksiğim var güneş gözlüğü mankenlerinden, diyorsanız da anılan özelliklerdeki gözlüğü atıl vaziyette çekmecenizde saklar, benim gibi yeni bir tane yaptırmak durumunda kalabilirsiniz.

    ayrıca, bunu takan dolmuşçu amcamızın tom cruise havasına bürünmesi, hanım kızlarımızın ise dudakları aralı pirelli takvimi mankeniymişçesine salınması gibi kanayan yaralarımız için: (bkz: güneş gözlüğü takanların film yıldızına dönüşmesi)

  • ülkenin fakir ama güzel olduğu dönemler. akşamları yunan uçakları ile it dalaşı haberleri gündemi oluşturan en büyük olaylardı.

  • içimi her seferinde cız ettiren bir anı, hayatta kırıp da kırdığımı fark ettiğim zannederim ilk pottur. 1988 yılında, öyle çok küçük de değil, dokuz yaşında olduğum ve oturduğumuz ikinci eve taşındığımız sonbahardı. oturma odasına halı döşemek üzere eve iki usta gelmişti ve ben annemle beraber hayatımda ilk defa bir halının nasıl döşendiğini gözlüyor, adamların hareketlerini ilgi içinde izliyordum.
    aptallık, cehalet, belki korunaklı hayat denebilir, ama o yaşımda değil nasıl olduğunu, neye benzediğini bilmek, ayak kokusu diye bir kavramın varlığından, ayakların kokabileceği gerçeğinden dahi haberdar değildim. işte bu yüzden ki, ustaları seyretmeye başlamamdan bilmiyorum kaç dakika sonra etrafı pek yabancı ve tahammülü pek güç bir koku sardığında içten bir merak içinde anneme dönüp “ya anne, burası ne koktu?” diye sormaktan hiç çekinmedim. annemin o anda bir cevap verip vermediğini, kaş göz edip etmediğini, benim orayı terk edip kokunun olmadığı bir yerlere kaçıp kaçmadığımı hatırlamıyorum. ortamdaki yeni kokuyu ortamdaki yeni insanlara bağlamak gibi basit bir zihinsel işlemi gerçekleştirememiş olduğumu görmek apayrı bir utanç kaynağı bugün bana, ama annemin adamlar gittikten sonra beni çekip, içten içe saflığıma gülse de üzgün bir şekilde “kızım ne yaptın öyle, adamların ayağı kokuyordu tabii ki, başımdan aşağı kaynar sular döküldü” demesini takip eden utanç kadar değil.
    beni çok etkilemiş, çocukluğuma damgasını vurmuş bir anı olduğunu iddia edemem bunun, abartı olur. ama uzun ve düzensiz aralıklarla da olsa, kimi zaman sebepli, kimi zaman sebepsizce aklıma düşmüş ve her defasında içime hicapla hüzün karışımı hisler salmıştır. şimdi hiçbir şeylerini hatırlamadığım, halı döşedikleri o evden on seneden çok oluyor ki ayrıldığımız bu adamlar sözlerimi duymuşlar mıydı o gün işleri güçleri içinde, duydularsa bir şey hissetmişler, canları acımış mıydı, evden çıktıktan sonra bunu aralarında konuşmuşlar mıydı, yoksa hakkında bir söz edilemeyecek kadar ağır mı gelmişti onlara, ve eğer ki hala yaşıyorlarsa, benim gibi onlar da arada bir geri dönüyorlar mıdır zihinlerinde bu buruk hatıraya? bilemiyorum.
    asla duyamayacak olsalar ve o özür hiçbir şeyi değiştirmeyecek de olsa o salak, densiz kız çocuğu adına defalarca özür dilemek istiyorum. bana insanları hiç bilmeden, hiç istemeden, üstelik de geri dönüşü olmayan bir şekilde kırmanın ne kadar mümkün, mümkünden de öte, kolay olduğunu belletmiş bir çocukluk lekesidir.

  • hababam sınıfında da böyleydi. okuldan kaçmasınlar diye kız öğrenci getirtmişti pinti müdür.

  • restoran: muhitte bir kebapçı

    siparişlerde sürekli bir şeyi unutmalarına kafamın attığı bi gün bütün notların altına "emekli albay takeiteasy" yazmaya başladım.

    not: sumaklı soğanı unutmayın haaa. emekli albay takeiteasy. (getirdiler hem de en alasından salata tabağı getirdiler eşantiyon)

    sonraki notlarda işin iyice boku çıkarılır:

    not: kebabın yanında 5-6 içli köfte hediye yollayın. emekli albay takeiteasy. (oha)

    artık makaranın dozu artırılır:

    not: albayım uyuyor. zile basmayın! (ahahahah)

    hatta o gün siparişi getiren adam sormuştu, "albayım memnun mu hizmetimizden filan gibilerinden de albayın porsiyonların küçüklüğünden yakındığını belirtmeden edememiştim. sonradan çaktılar tabi mevzunun dümen olduğunu..

  • -saçını yeni bir renge boyamış bir kadına, "ay canım yeni saç rengin seni olgun göstermiş derhal değiştir.",

    -saçı kahverengi kadına, "ya sana böyle alev kırmızısı/havuç turuncusu/kömür karası/hardal sarısı/soğan kabuğu/vsvs renk süper gider mutlaka dene!!"

    -kilosuyla barışık bir kadına, "ay bir 5 kilo versen muhteşem olursun.",

    -kilolu kadına "ay valla ben kiloluyum yani 32 bedene giremiyorum artık:( belim de 50 cm olucak biraz daha yersem:'(",

    -uzun birlikteliği olup henüz evlilikle ilgili bir şey yapmayan kadına, "ee düğün ne zaman;)",

    -yeni evlenmiş kadına, "valla iyi cesaret, ne acelen vardı :/, evlilik akıl karı değil valla",

    -ev işi yapan kadına, "ay , hizmetçi değiliz, hayatta yapmam, yapanı da anlamam",

    -ev işi yapmayan kadına, "ya benim elim yatkın, çok iyi yemek yaparım, manyak titizim",

    demeleri, böyle abidik gubidik cümle kurmaları...