hesabın var mı? giriş yap

  • pazarcının biri sağ elindeki baltayla sol kolunu kesip satsa, satın alıp yiyecek mideye sahip insanların bulunduğu videodur. izlemeden önce bunu düşünüp ona göre açın linki.

    bu nasıl bir kültürdür diye düşündürür.

  • karadenizliler öfkeli. çünkü kendi fikirlerindan farklı fikirleri kabul etmiyorlar. kendi fikirlerini değiştirme, ortama uyum sağlama, farklılığı kabul etme, empati gibi yetileri gelişmemiş. başkalarının nasıl olur da kendileri gibi düşünemediğini kavrayamıyorlar. iletişim yetenekleri yok. sürekli baskın olmak istiyirlar. bu da öfke patlamasına dönüşüyor.

  • benim gittiğim spor salonlarında hiç de olmayan gerginliktir. macfit gibi daha çok ılıkların gittiği spor salonun giderseniz boş gerginlik olur tabi.

    yaklasik 4 sene once gittiğim mahalle arası spor salonunda her gün gelenlerden biri hapse düşüyordu. genellikle de silahla adam alikoyma, harac kesme gibi suçlardan. salona gelen semt abisi vardı o geldiği zaman, tum salon ayağa kalkıyorduk.*. salona gelenler silahlarını hocaya teslim ediyordu. dediğim yer istanbul'un göbeği ama sanki bana federal hapishane spor salonu.

    ama salonda herkes birbirine nazikdi. mahalle abisi bile istanbul beyfendisi gibi davranıyordu yeminle. herkes birbirine yardimci oluyordu. yani herkes birbirini tanıyordu ona göre davranıyordu. boş kasılma yapmıyordu kimse.

    he bir de spor salonunda kız olmaması gerekiyor tabi gerginlik olmaması için. karışık spor salonu kadar saçma birşey yok, spor yaparken konsantrenin bozulmaması gerekiyor. spor dedigini konsantre olup kısa sürede yapacaksın oyalanmayacaksın.

  • tomris tamer (henüz tomris uyar değilken yani) ülkü tamer'le evliyken aşık oluyor cemal süreya'ya. ikisi de evli aslında. sonra ikisi de ayrılıyor eşlerinden ve birlikte oluyorlar. yaklaşık üç yıl sürüyor bu aşk. o dönemin edebiyat çevrelerine göre de, aşk ki ne aşk hani.
    tomris uyar çok sağlam bir kadın. sizin aklınıza kadın gibi kadın dendiğinde kim gelir bilmem ama benim aklıma gelen üç isimden biridir kendisi. özgür, zeki, cesur, sosyal, komik, dilinin kemiği olmayan, okuyan, yazan, eleştiren bir kadın. hakkında en sevmediğim tanım ikinci yeni'nin gelinidir. (zaten türkçe'deki en çirkin kelimelerden biri de "gelin" bence. ne saçma sapan bir kelime)
    aşık olunacak kadınmış ki, ülkemizin sayılı edebiyatçı ve yazarları (ülkü tamer, cemal süreya, turgut uyar, edip cansever) kendisine aşık olmuş. ve muhakkak hepinizin hayatına dokunmuş en az bir tane şiirin/şarkının öznesi olmuş.

    cemal bey pek seviyor tomris hanımı. her akşam koşa koşa eve geliyor. tomris uyar o günleri şöyle anlatıyor;
    "evine bağlı, evinde olmayı seven bir adam -akşamları eve biraz geç gel yahu, bir erkek hiç dolaşmaz mı- dedim. ertesi gün altıyı çeyrek geçe geldi, sonraki gün altı buçuk. normalde altıda gelirdi. bir gün toz aldım, bezi silkelemek için pencereden eğildim ki kapının önünde oturmuş saatin dolmasını bekliyor" (şu tatlışlığa bakar mısınız?)
    tabi bu hikayeden tomris hanımın biraz otoriter olduğu anlamını da çıkarabiliriz. haliyle biraz fırtınalı bir ilişki yaşanıyor. bir ayrılıklarından sonra cemal süreya şu satırları yazıyor "daha nen olayım isterdin, onursuzunum senin!" (bana biri bunu yazsa, allahhhh allahhh nidalarıyla zafer turuna çıkardım.)

    ama gelin görün ki bu ilişkiyi bitiren de cemal süreya oluyor. bu konuyla ilgili tomris uyar şöyle diyor:
    "beni bıraktı ama rahat edemedi. ona göre bana sahip olunamazdı. senden ayrıldığım anda, senin hakkında, hikayen hakkında sevdiğimi belirtecek hiçbir şey söylemeyeceğim, benim ağzımdan kimse duymayacak, dedi ve doğrusu hiç yazmadı."

    şimdi gelelim asıl konuya. cemal süreya'nın söylediği gibi, tomris uyar için bir daha hiç yazmaması aşk acısını atlattığından mı, yoksa ölene kadar atlatamadığından mı?*

  • kimsenin hayatında bir seçenek olmayın sevgili yazar arkadaşlarım. bu yüzden onu mu seçti bunu mu seçti, bana şans verecek misin? yok aramızdaki şeye şans vercek misin falan bunlar anlamsız şeyler. birinin hayatında bir seçenek olmaktansa gitmek daha mantıklıdır.

  • 1863’de futbol kurallarının ihlali için tanımlanmış cezalar yoktu. 1872'de, endirekt serbest vuruş topa elle müdahalenin cezası olarak getirildi. daha sonra diğer kural ihlallerini de kapsayacak şekilde genişletildi.

    bu dolaylı serbest vuruşun kesin bir golü engelleyen elle müdahale için yetersiz bir yaptırım olduğu düşünülüyordu. bunun bir sonucu olarak 1882 yılında rakibin elle müdahalesi sonrası gol atması engellenen takıma gol verilmesi için bir kural çıkarıldı. bu kural 1883'te kaldırılmadan önce sadece bir sezon uygulandı.

    penaltı vuruşunun 1890 yılında kuzey irlandalı kaleci ve iş adamı william mccrum tarafından icat edildiği kabul edilir. irlanda futbol federasyonu penaltı vuruşu fikrini uluslararası futbol birliği kurulu'nun 1890 toplantısında sunmuştur ve karar 1891'deki bir sonraki toplantıya ertelenmiştir.

    1890/1891 sezonunda gerçekleşen iki olay penaltı vuruşu argümanının güçlenmesini sağlamıştır.

    1) 20 aralık 1890'da, east stirlingshire ile heart of midlothian arasındaki iskoç kupası çeyrek finalinde jimmy adams topu kale direğinin altından dışarı attı.
    2) 14 şubat 1891'de fa cup çeyrek finalinde bir notts county oyuncusu stoke city'ye karşı el ile bir gol attı.

    uzun tartışmalardan sonra uluslararası futbol birliği kurulu bu penaltı kuralını 2 haziran 1891'de onaylamıştır.

    kabul edilen penaltı vuruşu kuralı şu şekildeydi:
    eğer herhangi bir oyuncu kendi kale çizgisinden 11 metre (on iki yarda) içinde bir rakip oyuncuya kasten çelme takar, onu tutar veya kasıtlı olarak topa elle dokunursa hakem, itiraz üzerine karşı tarafa bir penaltı vuruşu atma hakkı verecektir.

    penaltı vuruşu top gol çizgisinden 11 metre (on iki yard) uzakta olma koşuluyla herhangi bir noktadan kullanılabilecek, penaltıyı atan oyuncu ve rakip kaleci haricinde hiç kimse kale çizgisinin 5.5 metre (altı yarda) yakınına gelemeyecek ve topun en az 5.5 metre gerisinde duracaklar. vuruş yapıldığında top oyunda kabul edilecek kaçırılması durumunda oyun devam edecektir.

    dünyanın ilk penaltı vuruşu 1891'de broomfield park'ta airdrieonians'a verilmiştir. ingiliz futbol ligi'ndeki ilk penaltı vuruşu ise wolverhampton wanderers'a 14 eylül 1891'de molineux stadyumu'nda accrington'a karşı oynadıkları maçta verilmiştir. joseph frederick (billy) heath in kullandığı penaltı gol ile sonuçlanmış ve wolverhampton wanderers maçı 5-0 kazanmıştır.

    kaynak