hesabın var mı? giriş yap

  • alemdir bu trafik polisleri.. gecen istanbul bebekte yururken yine bi polisin biri kaza olan bolgede;
    - 34 kzc 40 bekleme yapmaa, bakma kardesim su kazaya ne oluyor bakınca sanki
    - puaa puhaa 34 mr 123 yurusene lan bakma dedim kardessim su kazaya, trafik yapmayın. aloo kime diyorum.. yurusenize bee, kızdırmayın beni..
    - puha puha bekleme yapma yuru yuru..
    ...
    bir süre sonra arkadan bi ekip otosu daha gorunur ve bağırmakta olan trafik polisine şöyle anons eder..
    - lan haydar fazla bagırma !!!

  • bu suriyelilerin hakkından gelse gelse urfa toplumu gelir. adamlar zamanında peygamber yakmaya çalışmış amk.

  • güney kore’den çıkıp dünyaya yayılan az malzemeli az eforlu kahve. diğer adıyla dalgona kahvesi. üzerindeki dondurmaya benzer katı kremamsı görüntüsüyle oldukça içilesi. şimdilerde tiktok gibi platformlarda da meşhur olmuş ama çok şükür tiktok indirmediğim içüğn görmedim ,bilmiyorum.

    gelgelelim bu görsel şölenin tarifine ; ( tek kişilik için )
    bir yemek kaşığı kahve ( ben jacops gold kullanıyorum)
    bir yemek kaşığı şeker
    bir yemek kaşığı sıcak/soğuk su
    ve bardağınızın 2/3 ünü dolduracak kadar buzlu/sıcak süt( ben sıcak süt tercih ediyorum)

    peki nasıl yapıyoruz ?
    kahve şeker ve sıcak suyu tel karıştırıcıyla elde ya da mikserle çırpıyoruz . gördüğüm kadarıyla elde çırpanlar sayıca çok fakat elde denerseniz yaklaşık 15 dk nızı alıyor o katı kıvamı elde etmek ve kas ağrısı da cabası.
    mikserle ise sadece 5 dk :) bu arada bu bir mikser virali değildir hahaja

    evet bir yandan da sütümüzü kaynamadan, hafif fokurtuyu görene kadar cezvemizde ısıttık.
    şimdiyse bardağımızın 2/3 üne ısıttığımız sütü döküyoruz (tercihen buzlu soğuk süt de olabilir tabiki ). üzerine de çırptığımız, katılaşan kahve karışımımızı güzelce döküp ,yayıyoruz. süslemek için üzerine bir çimdik kahve de serpiştirebilirsiniz . vee kore kahveniz hazırrr sevgili kahveseverler

    bon appetit :)

  • 300.000 tanesi kız olsa, 150.000 tanesi güzel olsa, 75.000 tanesi benim yaş aralığıma hitap etse, 37.500 tanesi bana yüz verse, 18.750 tanesini ben beğensem..

    süper haber!

  • çocuğun daha rahat gezmesini iki koluyla daha rahat hareket etmesini sağlayan bir yandan da çocuk (bakın çocuk diyorum) olduğu için kontrolü kendinde tutan kadın hareketi. takılan tasma değildir bir kontrol mekanizmasıdır ama çocuk bebek aksesuarları konusunda kısıtlı bir bilgiye sahip olunca böyle ön yargılar çıkabiliyor.

    bu sayede çocuk at gibi koşturabiliyor ilerleyebiliyor devamlı bir el dayanak ihtiyacı hissetmiyor, iki elini de rahatça kullanabiliyor ama sınırları daha olgun muhtemelen bir ebeveyn tarafından kontrol ediliyor. bebek aksesuarları asansöre itelediğiniz bebek arabası ve markalı biberondan ibaret değildir çok farklı aksesuarlar ve çok farklı çocuk yetiştirme yöntemleri mevcuttur. ama türkiye'de değil tabi.

  • devlet adamı kavramına(devlet adami/@ben) kissinger ile beraber en fazla yakıştırdığım adamdır hoover. kissinger’in devletin bekası adına dünyaya yaptığını, yine devletin bekası asayiş ve huzurun devamı için amerikalılara yapmıştır. bugün new york times gazetesinde yayınlanan bir habere göre, 1950’li yıllarda başkan harry truman’a, devlete tehdit ve vatan hainliği içinde olduğundan şüphelendiği için zaman içinde fişlediği 12 bin amerikalının, “habeas corpus” hakkından yararlandırılmadan, toplanarak, askeri cezaevlerine tıkılmalarını önermiş. yani bugünkü guantanamo hukuk ve insanlık faciasının fikir babası da meğer bizim hoover efendiymiş. red scare cagında, ağzını her sosyal adalet diye açanı, ya da amerikan politikasını her eleştireni “sovyet casusu” diye fişlemiş.
    insanlara çok fazla keyfi takdir yetkisi veren milli güvenlik rejimini savunanları hiç anlamamışımdır. öylesine paranoya ya da korkuya boğulmuşlardır ki, sarıldıkları yılanın en büyük düşmanları olduğunu bile göremiyorlar. işte görüyoruz, yeryüzünün her coğrafyasında hoover müsveddeleri var. hukuku, ne adina olursa olsun ayaklar altina alan devlet, devlet olma niteligini kaybeder. topluma bundan daha buyuk bir tehdit yoktur. gerçek yurtseverlik, hukukun üstünlüğünü savunmaktır.

    20’nci yüzyıl bize şunu gösterdi, sadece istihbarat notlarından beslendikleri için “sağlıklı” düşünme melekeleri körelmiş insanlara, asla ülke kaderi üzerinde tesir gücü ve yetkisi verilmemeli. bu insanlar, ne kişisel hayatlarında ne de toplumsal hayatta sağlıklı kararlar alma gücüne sahip değiller. bu psikolojisi bozuk insanlar, savunduklari sacmaliklara hepimizi inandirarak ya da inamamizi saglayarak, en tepe noktalara kadar cikiyor. cikmistir, yine cikacaktir! devletin her eylem ve kararinin toplumsal elestiriye ve hukuk denetimine acik olmasi, uc bes sosyalist gencin fantezisi degil, yuzyillar icinde olusmus bilgeligin geregidir.

    bakın hoover nasıl çalışmış; devlette, politikada yükselmiş ya da yükselme trendine girmiş herkes hakkında özel hayat raporları tutmuş. bugün yeryüzünde hemen herkesin, ailesinin, yakınlarının ya da toplumun bilmesini istemiyeceği şeyler vardır mutlaka. istihbaratın görevi, bu açığı bularak “gerektiğinde” kullanmak. o gereklilik ise çoğunlukla, hooverian manyaklığı devlet politikası haline getirmek şeklinde ortaya çıkıyor. bu psikolojik ortam sağlandığında da en masum soruyu sormak bile, vatana, devlete sadakat şüphesi uyandırır. bu iş sadece, devlet kanadı için kullanılmıyor. muhaliflerin de, dile getirdikleri muhalif görüşleri yerine, kamuoyunda, yaşamlarına ilişkin bir çelişkiyi ya da kişisel arızayı ön plana çıkararak itibarsızlaştırmada da kullanılıyor. hoover ve kissinger gibi reel politik dininin azizlerinin talebesi devlet adamları, “gerektiğinde” devletin en tepesindeki adam için bile “itlaf” kararı verebiliyor. jfk olayının arkasındaki isim hoover mı ispatlanamıyor ama, o suikasti tıpkı martin luther king ya da malcolm x suikastları gibi fail-i meçhul hale getirenin hoover’ın pis eli olduğu bugün artık nerdeyse herkesin bildiği bir sır.
    devletin ve toplumun kendilerine ihtiyacının sona ermemesi için bu dinin müntesipleri, sürekli kriz modundadırlar. kriz yoksa bile çıkarılmalı. “çözümlerin kabul ettirilmesi için krizlerin inşası” bu aşağılık şovun en büyük çalımıdır. suikastlarden, iç savaşlar çıkarmaktan çekinmezler. müdahaleleri için yılan gibi “koşulların olgunlaşmasını” beklerler. olgunlaşmayı hızlandıracak, kanlı eylemlerden çekinmezler. “sözkonusu vatan ise gerisi teferuattır” gibi bir sözün iyiniyetli gibi görünen çarpık anlamı üzerine bina edilmiş sakat psikolojilerden tetikçi, bombacı bulmaları çok zor değildir. devleti bazı hayati konulara yönlendirmek için, üç beş hatta yüzlerce, hatta binlerce insan ölse ne ehemmiyeti var. vatanın selameti için, bu tür politikalara ihtiyaç var. özünde bu türden bir “sorumluluk ahlakına” kendini refere eden devlet adamlığı dininin, pragmatizmle de birleştiği abd iç ve dış politikası bu gösterinin en şaşaalı uygulamalarına sahne oldu.
    artık biliyoruz, hoover ve kissinger iki arıza kişilik değil. birer markadır, birer karakterdir. etrafınıza baktığınızda bir kaçını görmemeniz olanaksız. cocuklariniz hurmetine, hukuku ayak bagi goren bu cakallara artik prim vermeyin. muhammed isa askina... yattiginiz, yatmakta oldugunuz, ya da birgun siraniz gelince yatmaniz muhtemel ranzalar askina...

  • siz kimsiniz kardeşim, hayırdır? ne ara evin sahibi oldunuz? uyanın şu ıslak rüyalarınızdan artık. bu toprakların sahibi halk ve iradesine seve seve boyun eğeceksiniz. geliyor gelmekte olan ki cıyak cıyak bağırmaya başladılar şimdiden.