hesabın var mı? giriş yap

  • devletin saçma sapan işidir. allah aşkına kendinizi bu kızın ailesinin yerine koyun. 23 sene boyunca emek veriyorsun, canından can katıyorsun, ona iş güç kazandırıyorsun ama ceberrut devlet kızcağızın diplomasına el koyuyor ve diyor ki; "benim için 1-2 yıl çalışmazsan o diplomayı alamazsın."

    ulan cizre dediğin yerde kimsenin güvenliği yok, şehrin ortası bir anda çatışma yeri oluveriyor ama devlet buna rağmen oraya seni atıyor. orada bir savaş var ve devlet seni sivil halinle, diploma almamakla tehdit edip oraya git çalış diyor.

    siz kendi kızınızı cizre'ye gönderir misiniz? bu nasıl iştir? bu nasıl adalettir? bu nasıl devlettir?

    8 yıl sonra gelen edit: çok yanlış ve çok duygusal düşünmüşüm, kabul ediyorum hatalıyım.

  • can-kat \ çek git

    klibiyle olsun, müziğiyle olsun yarattığı duygu silsilesiyle keza, mamaafih sözlerindeki ahenk olsun, yani olmaz böyle bir şey. can-kat bizim corc maykıl'ımız olduğu kadar, 90'arın sıkıcı ve rutinleşmiş pop müziğine yeni bir soluk getiren en duygusal kahramanlarımızdan biridir.

    bu güzide eserin tadına varmak için buyrun

    https://www.youtube.com/watch?v=ujuahassauy

  • şaheserin 40. yılı şerefine hakkında bir şeyler karalamak boynumuzun borcudur. 1979 yılında çekilen bu bilim kurgu başyapıtı öyle bir filmdir ki filmin yaratcısı ridley scott bile alien filmleri açısından bu filmin üstüne çıkabilmeyi becerememiştir. 2010 yılından sonra çektiği prometheus ve alien covenant filmleri milyonlarca dolarlık bütçeleri ve barındırdığı birbirinden yetenekli oyunculara rağmen kalite anlamında ilk filmin yanına dahi yaklaşamamıştır. şimdi, ardından pek çok devam filminin gelmesine sebep olan ve bilim kurgu sinemasına damga vuran bu eşsiz sinema eseri hakkında ilginizi çekebilecek bilgilere yer verelim.

    -spoiler-

    filmin orijinal ismi "star beast (yıldız canavarı)" olarak belirlenmiş; ancak bu isim senaryo yazarları tarafından hiç beğenilmemiş. senaryoda sürekli "alien" kelimesinin kullanılması sebebiyle kimin aklına gelmişse gelmiş ve filmin adı "alien" olarak değiştirilmiş. bu gizemli ve yalnız ruhlu isim elbette ki filme daha çok uymuş.

    filmin yapımcılara tanıtımı aşamasında senaryoya şöyle bir not düşülmüş. "ıt's like jaws, only in space (jaws gibi ama uzayda geçeni)". biliyorsunuz spielberg'ün jaws filmi birkaç sene öncesinde büyük gişe yapmıştı. bu not belli ki yapımcıları ikna etmeye yetmiş.

    filmin bugünkü parayla bütçesi yaklaşık 15 milyon dolar kadardı. ridley scott'ın prometheus filminin bütçesi 130 milyon, alien covenant filminin bütçesi ise 97 milyon dolardı. demek ki neymiş, çok para harcamak filmi güzel kılmıyormuş.

    izlediğimiz o korkutucu alien bedenlerini, ressam h.r. giger kendisine ait necronom iv adlı tablodan esinlenerek oluşturmuştur. korkutucu tablo ancak filmdeki alien bedenlerinde göz bulunmamaktadır. ressam bunu, canavarı ruhsuz ve daha vahşi gösterebilmek için bilerek tercih etmiştir.

    dikkat ederseniz filmde yer alan uzay gemisi kadrosu bilim adamları ve entel dantel tiplerden ziyade kaba saba tiplemeli mavi yakalılardan oluşmaktadır. zaten yönetmen filminden bahsederken bu ekip için, uzayda görev alan kamyon şoförleri diye bahsetmiştir. aslında bu tercihin altında da, daha çok izleyiciye hitap etmek gibi parasal kaygılar yatmaktadır.

    alien kostümünün altında arz-ı endam eden oyuncu bolaji badejo isimli nijeryalı sıradan bir öğrencidir. kendisine, filmin çekim ekibinde yer alan biri, şans eseri bir barda denk gelmiştir. gerçek alien

    senaryoda hiçbir karakter cinsiyeti belirtilerek yazılmamış. anlayacağınız efsanevi ripley karakterinin cinsiyeti başta belli değilmiş. karakterin kadın olmasına son anda karar verilmiş. verilen bu kararla da sinema tarihine eşsiz bir kadın kahraman kazandırmış oldular.

    film perdeye yansımadan önce alien'ın kendisine hiçbir şekilde fragmanlarda yer verilmemiş. alien'ı, ilk defa beyaz perdede görmesi sağlanarak seyircinin daha çok etkilenmesi hedeflenmiş.

    alien'ın vücudunda dolaşan asidimsi kan mantıklı bir sebeple tercih edilmiş. mürettebatın, yaratığı kolaycana vurup öldürmemesi için böyle pratik bir çözüm bulmuşlar.

    filmde yer alan masumane kedimizden korku dolu oyunculuk anları yakalayabilmek adına sete köpek getirmeyi uygun görmüşler. kedinin, yaratığı görüp korktuğu sahnelerde kediyi korkutmak için bu köpek kullanılmış.

    ripley rolü için meryl streep düşünülmemiş değil; ama ridley scott bunu kabul etmemiş. o sıralarda streep, kanserden erkek arkadaşını kaybetmiş. filmde sürekli birilerinin ölüyor olması ve hayatta kalan tek kişinin ripley olması sebebiyle streep'in filmden rahatsızlık duyabileceği düşünülmüş.

    filmin meşhur yemek sahnesini izleyen herkes çok iyi bilir. yaklaşık bir saat boyunca beklediğimiz sahne artık gelmek üzeredir. yaratığı tam anlamıyla göreceğimiz sahne budur ve bizler bunu filmi ilk seyrettiğimizde bilmiyorduk. bizler gibi, göğsü parçalanan kane karakteri dışındaki diğer oyuncular da o sahnede tam olarak ne yaşanacağını bilmiyormuş. yaratığın bir yerlerden çıkacağı bilinse de bunun göğüsten fırlamak şeklinde olacağı kimseye söylenmemiş. yani o sahnede izlediğiniz tüm tepkiler tamamen doğal. hatta oyuncu yaphet kotto, o sahnenin ardından odasına kapanmış ve bir süreliğine kimseyle konuşmamış.

    son ilginç bilgi de benden gelsin. filmde dikkat ederseniz mürettebatın uyandığı ilk sahnede uyanan ilk mürettebat olan kane karakteri, filmde aynı zamanda ilk ölen karakter. bunu bilerek mi tercih ettiler bilmiyorum ama yakalaması hoş bir ayrıntıydı benim için.

  • the last dance gibi türünün belki de en değerli örneklerinden olan ve nakış gibi işlenmiş bir belgeseli, cahil oğlu cahil bir çevirmenin eline teslim edip, çıkan ürünün nasıl bir facia olduğunu algılayamayan cahil oğlu cahil bir denetim mekanizmasına sahip kişi, kurum ya da kuruluş. ya hep kendimi tekrar ediyormuş gibi hissediyorum ama gerçekten vasatlık bizde ata sporu. tüm genetiğimize sirayet etmiş.

    televizyon sektöründe çalışmaya başladığım ilk yıl boyunca yaptığım diğer işlerin yanında altyazı da yazıyordum. hata yapmamak için o kadar çok kontrol ediyordum ki yazdıklarımı, hakim olmadığım bir alanda yazıyorsam en az 2 gün ön çalışma yapıp, her tereddütümde de arama motoru üzerinden çevirilerimi teyit etme ihtiyacı duyuyordum. az izlenen ve görece değersiz projeler olmasına rağmen verilen emeğe olan saygımdan dolayı bunu yapmak zorunda hissediyordum.

    arkadaşım eline the last dance altyazı çevirmeni olma fırsatı geçmiş, be cahil oğlu cahil, bilgiye ulaşmak bu kadar kolayken bir adet basketbol terimini bile nasıl doğru çeviremezsin. hadi diyelim bu adam/kadın içerikle alakalı cahil, tamam denetim mekanizması da basketbol topunu görse bomba zannedecek tipler, abicim ilk iki bölümün ardından bir sürü eleştiri ve uyarı gelmiş size. 10 saatlik bir içeriğin altyazısını küçük bir ekiple yazmak 2, bilemedin 3 günlük iş. ver parasını, al danışmanlığını, tekrar yazdır. eminim ki sözlükten bile bu işi bedavaya yapmaya gönüllü pek çok insan çıkar.

    ben belki 2-3 kişinin okuyacağı şu yazıyı yazarken bile en az 5 defa kelimelerin doğru yazılışını aratıyorken, her ay belli bir miktar para karşılığında bana sunulan bu vasatlığa tahammül edemiyorum.