ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
bekçinin çamaşırları toplayın ıslanmasın demesi
-
antik yunan inanışındaki çamaşır tanrısının yolladığı don melekleridir, sana bekçi şeklinde görünmüşler.
yeşim salkım'ın paylaştığı covid aşısı içeriği
-
olm yaslaninca biz de mi boyle olacaz acaba lan?
ekşi sözlük'ün şaka maka 30'luk teyze kaynaması
-
34 yaşındayım. senin tabirinle teyzeyim. görsen delirirsin o kadar yani.
14 ocak 2015 cumhuriyet'in charlie hebdo vermesi
-
adam şu durumu bile paralele bağladı ya yemin ederim rte'nin veliahtı olmayı başardı. yoksa bu bağlamayı akp'li bakanlar bile yapamazdı.
edit:yarın kar maskemle, çelik yeleğimle, kaskımla, koruma kalkanlarımla gazete bayisine koşup kapmaya çalışacağım bir tane.
not: konya :(
smurfs'ü şirinler diye çeviren kişi
-
kimsenin bilmediği, ama bir teşekkürü hakeden insan. şirinlemek, şirine vs. bravo gerçekten, harika.
yeri popeye'ı temel reis diye çeviren kişinin yanıdır.
6 mayıs 2020 dolar kuru
-
dolar ve euro'daki son gelişmelerin ardından iç anadolu'daki kahvehane sakinleri türkiye'nin kredi notunu ''ehonomi çogeyi''den “eyi” düzeyine çekti. "zaytung"
19 litrelik damacanayı sebile yerleştiren kız
-
abartılan kızdır. hayır 19 litrelik damacanayı sonuçta 1 saat kucağımızda taşımıyoruz. önce yuvarlaya yuvarlaya sebilin yanına kadar getirip sonra hadi bakalım deyip yerleştiriyoruz. yok kıllıdır yok süleyman abidir yok ayı gibidir. hiçbiri değilim ama yapıyorum.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"bizim zamanımızda elimize erkek eli değmezdi" diyen babaanneler; siz 13 yaşında evleniyormuşsunuz zaten, 5 yaşında da elletmeyiverin bi zahmet.
dış görünüşün her şey olduğu gerçeği
-
netflix'de 100 humans adında deneysel bir belgesel var, orada izledim. yüz kişiyi ellişerli olarak iki gruba ayırıyorlar. iki gruba da aynı olay anlatılıyor ve biz de işte tepkileri izliyoruz. anlatılan olay şu: bir anne küçük yaştaki çocuğunu arabanın içinde birkaç saat yalnız bırakarak gidiyor, çocuk da bu sürede havasız kalarak can veriyor.
ilk gruba bu hikaye anlatılırken ekranda tipsiz, aşırı bakımsız, suratından iğrençlik akan, uyuşturucu bağımlısı stayla bir kadın fotoğrafı görüyoruz. kamera elli kişiye döndüğünde, hepsinin suratında da aynı nefret dolu ifadeler görülüyor ve "sizce ne ceza verilmeli" diye sorulduğunda, 30-40 yıl mahkum olmalı nidaları havada uçuşuyor, hatta bu canavar kadının ömür boyu hapse tıkılması hatta ve hatta idam edilmesi gerek diyenler bile oluyor.
sıra geliyor diğer elli kişilik gruba. hikaye aynı, ortada ihmalkarlıktan hayatını kaybeden küçük bir çocuk var fakat bu sefer ekranda aşırı güzel, adeta melek gibi bir annenin fotoğrafını görüyoruz. insanların ceza olarak bırakın idam ya da hapis istemini, "bu masum kadın zaten çocuğunu kaybettiği için yeterince acı çekmiş olmalı, o yüzden ceza verilmesin hatta travmasını atlatması için psikolojik destek verilmeli" diyenler bile oluyor.
şuç aynı oysa ki ama işte dış görünüşün insanlar üzerinde yarattığı etki, adeta dipsiz bir uçurum gibi.
malesef ben de dış görünüşün her şey olduğunu düşünenlerdenim. dışınız güzelse eğer, insanlar için içinizin çok da bir önemi kalmıyor. dış görünüş yönünden şanslı olan insanların hatalarına kolayca tolerans gösteriliyor ya da onlara pozitif anlamda önyargı yapılıyor. hatta karşıdan karşıya geçerken arabalar bile durup yol veriyor eğer yeterince güzelseniz. değilseniz de yukarıdaki örnekteki gibi yaşamanızın bile bir kıymeti yok diğer insanların gözünde...
debe editi: çok da uzun yazdım bi' kişi bile okumaz derken bak şimdi.. sabah sabah mutlu oldum valla. teşekkür ediyorum herkese :)
duvara yumruk atıp acil serviste ağlamak
-
haşin erkeklerimizin düştüğü komik durum.
1,5 ayda 8-10 kez şahit oldum bu olaya. hepsi de kız arkadaşına sinirlenmişti.
niye duvara, dolaba vs yumruk atıyorsun? git yüzüne su çarp, 10'a kadar say ne biliyim bir sakinleş. orada artistlik yapacaksın diye değer mi?
hayır yaptın bir artistlik koşarak acile gelmek ne demek? asıyordun, kesiyordun demin.
hadi kendin geliyorsun bari kız arkadaşını getirme. ona niye gösteriyorsun bu durumunu? yaptın bir eşeklik getirdin ağlama bari.
aman da benim minnoşumun eli uf mu olmuş?
not: çaktırmayın birazdan sağı solu yumruklayıp acile düşmeye başlarlar.
edit: etik mi? hasta adı verdiğimi hatırlamıyorum.
doktorum veya hemşireyim; erkeğim veya kadınım bunlar neyi değiştirir ki? sen yine aynı sen boş ver çok takılma böyle şeylere.
gelen mesajlar üzerine edit: yaklaşık bir 10 kişi özelden kendi hikayesini anlatıp bana kezban dedi. anlaştılar mı? arkadaşlar mı anlamadım.
sanırım insanların beni kezban olarak nitelendirmesindeki anahtar cümlem bu: "aman da benim minnoşumun eli uf mu olmuş?"
ama bu cümlede cinsiyet belirten bir şey yok bence. "minnoş" kelimesini sadece kadınlar kullanacak diye bir şey yok. ben yolda hafif sekerek yürüyen bir kedi yavrusu görünce de kan alınan bir bebek ağladığında da aynı tepkiyi veriyorum. bunda bir tuhaflık göremiyorum.
edit 2: arkadaşlar bu şekilde acile gelen insanları "röntgen çalışmıyor" diye geri yollamıyoruz. hepsi diğer hastalar nasıl tedavi oluyorsa sıradan rutin işlemlerle tedavilerini olup gidiyorlar. ne kadar denk örnekler tartışılır ama bu şişeyle de gelse böyle oluyor, kolunda jilet iziyle de gelse böyle oluyor.
mecburi edit: ulan bu başlık altında kız sanıp asılmak ne demek!
herkes rahatlasın erkeğim.
fıçı bira
-
fıçı biranın normal şişe yada kutu biraya göre tek farkı pastörizasyon yöntemidir. yani su oranı yüksek, alkol oranı düşük değildir. pastörizasyon, bira içinde hala devam eden maya aktivitiseni durdurarak biranin erkenden bulanmasını önlemek ve varsa başka microorganizmaların üremesini önlemek için yapılır. pastörize olmamış bira en fazla 1 hafta - 10 gün dayanır, yazın bu süre 3 güne kadar düşer.
pastörizasyon işlemi, dolumu yapılmış kutu veya şişelerin, sıcaklıkları kademeli olarak yükselen bir kaç tane su banyosundan geçirilmesiyle olur. bunlardan en sıcak olanı 63-65 derece civarındadır. fakat bu pastörizasyon aynı zamanda biranın tadını da etkiler. pastörize olmamış bira "şerbet gibi" iken pastörize olmuş bira biraz acılaşır, yavanlaşır.
fıçı bira ise kutu ve şişeden farklı olarak dolumdan sonra değil dolumdan önce dolum hattında pastörize edilir. pastörizasyon süresi ve sıcaklığı daha düşüktür. bu yüzden raf ömrü 1 yıl değil 1-2 aydır.
pastörizasyon sıcaklığı ve süresi daha düşük olduğundan lezzeti de daha az etkilenir.
işte fıçı biranın daha lezzetli olmasının sırrı budur.