hesabın var mı? giriş yap

  • adını vermek istemeyen bir eski sevgili ile sushiciye gitme planları yapılmaktadır.

    avibes: bu bluz nasıl sence? yakası fazla mı açık?
    saruman: bi bakalım. kısa saç, mavi göz, dekolte bir giyim tarzı ve çiğ balık. valla film yıldızı sanıcaklar.
    avibes: kim sanıcaklar be?
    saruman: gollum!

  • böyle saçma sapan başlıklar açıyorsunuz, bu kadar acımasızlık olmaz yaa, pes...

    etin ne olduğunu araştırdım internetten sizin yüzünüzden. lan böyle bir besin var da bizim niye haberimiz yok, ibneler.

    amk aristokratları!...

  • asla alışveriş yapmayacağım firma.

    her şeyden önce işveren insan olmayı öğrensin. sineğin yağını çıkarayım bedavaya adam çalıştırayım zihniyeti bakın size nasıl geri dönüş yaptı? bu kafayla daha çok müşteri kaybedersiniz.

  • maraton savaşı batı tarihinin ilk taşşaklı savaşıdır denilebilir. maraton savaşından önce yunanlar kendi aralarında belirli bir göreneğe göre savaşıp durmuşlar. (hatırlayın; truvada bütün askerler savaşacağına her iki taraftan birer asker * seçilmişti savaşın sonucu bunların dövüşünün sonucuyla belirlenecekti.) savaşlar genellikle grupların birbirine gözdağı vermeleri adına küçük kayıplarla yapılırdı.

    maraton savaşı'nda ise helen kültüründen gelmeyen perslerle karşı karşıya gelindi. yunanlar bu nedenle alışkın olmadıkları bir tarzla savaşmak zorunda kaldılar. ancak zafer kazanabilmeyi de başardılar.

    pers donanması maraton ovasına askerleri çıkarmaya başlar. yunan ağır zırhlı birlikleri de maraton ovasında yerlerini alırlar. birkaç gün savaşmadan beklerler. sonra yunanlar 1500 metre gibi bir mesafeyi hızlı adımlarla katederek saldırıya geçerler. yunan zırhları daha iyidir. mızrakları da daha uzundur. pers ordusu nispeten çok daha zayıf donanımlıdır. hızlı hareket eden yunan ordusu merkezde zayıf yanlarda kalabalık bir profil çizer. zayıf olan merkez hattı biraz geri çekilir. güçlü kenarlar ise bir manevrayla pers ordusunu darmadağın ederler. persler donanmalarına geri kaçmak zorunda kalırlar. savaş sonunda 200 kadar yunan, 6000 kadar da pers askeri hayatını kaybeder.

    şimdi gelelim asıl soruya: bu persler neden direkt atina'ya çıkarma yapmadı da maraton ovasını tercih ettiler?

    bunun sebebi atina yönetimindeki görüş aykırılıklarıdır. atina'da bir grup yönetici perslerle işbirliği içindeydi. perslerin maratondan atina'ya yürümesi atina'nın kendi içinde bir çöküş yaşamasına da neden olacaktı. persler atina'ya vardıklarında kuvvetli bir direniş yerine birbirlerini boğazlayan yunanlarla karşılaşmayı umuyorlardı. sayıca üstün olmaları nedeniyle işler perslerin panladığı şekilde ilerleyecek gibi görünüyordu.

    maratonda kazanan yunan birlikleri yıldırım hızıyla atina'ya şehir savunmasına geri dönerler. maratonda ağır darbe alan persler atina üzerine yürümeye cesaret edemezler.

    bu savaş, savaşlarda taktik ve hızın ne kadar önemli olduğunu ispatlayan tarihin ilk büyük savaşı olarak kabul edilir.

  • olayı 2010'un kasımı gibi yaşadık
    gece taksim'den topkapı dolmuşuna binen hepsi çapa'da oturan 4 kişiyiz, arkadaşlardan biri ön koltuğa oturdu şoförün yanına.
    hepimiz içkiliyiz fakat sanırım şoför daha içkili. müslüm gürses'in adını sen koy çalmaya başladı teypte.
    biz arka dörtlüde oturan üç arkadaş "özlerim ben seni seninle bile vuslat mı hasret mi adını sen koy" diye mırıldanmaya başladık, yanımızda oturan tanımadığımız iki gençten kişi de bizle mırıldanmaya başladı.
    şişhane yokuşundan inerken şoför de katılmaya başladı, derken bizim önde oturan arkadaş şarkının "ilk ve son aşkımdın gençlik çağımda sevgi çiçeğimdin gönül bağımda" kısmında yanık sesiyle dolmuşa hakim oldu.
    manzaranın şükrü saraçoğlu açıkta hep bir ağızdan tezahürat eden taraftarın görüntüsünden farkı yoktu, derken bizim dolmuş şoförü unkapanı ışıklarda sağa çekti ve şarkının sonundaki şiirimsi bölümü okumaya başladı derken olaylar gelişti dolmuş çığlık kıyamet şoförü alkışlamaya başladı.
    şarkı bitti ardından şimdi hatırlayamadığım başka bi damar şarkı başladı ve biz böyle böyle çapaya kadar geldik.

  • tahta cetvelle parmak uçlarına vurulurdu. ,

    şimdi öyle mi el bebek gül bebek ,ondan mal gibi bir nesil yetişiyor zaten. servise bin okula git ,servise bin eve git. ben karlı okul yollarında ne sokak çocuklarından ne de öğretmen denilen psikopatlardan yediğim dayakları yazsam köprü olur.

    biraz salak olabilirim ama dayanıklıyım.

  • öncelikle (bkz: #31432431)

    profilini kimler gezmiş gör uygulaması değil, şaka hiç değil. evet, hangi tarihte kimi aramışsınız çatır çatır saklamışlar. neyse ki bunu yaparken o listeyi silme imkanı sağlamış düşünceli arkadaşlar. benim arama listemin baskaları tarafından görüldüğünü düşünmek bile istemiyorum. kırılmadık kemiğim kalmazdı herhalde.

    edit: gizlilik ayarları -> hareketler dökümünü kullan-> soldaki menüde fotoğraflar, yorumlar, beğenmeler kısmında "daha fazla"ya basarak daha çok secenek getiriyoruz ve onların arasında en altta "ara" sekmesini tıkladığınızda bu verilere ulaşabiliyorsunuz.

  • o askerin orda durma amacı bu zaten. yoksa o sıcakta tüm gün niye dikilsin? onun girip girmeyeceğine o asker karar vermez. karar zaten verilmiştir, o asker de uygular.

    edit : ya sevgili hümanist ve anti-militarist arkadaşlar. o silah kuş vursun diye verilmiyor o askere. ayrıca o bir asker, hoşgeldiniz demek için orada değil. orası da avm girişi değil. dünyaya dün gelmiş gibi davranmayın.

  • bir şeyin orijinaline sadık kalınmasını beklemek nasıl ırkçılık olabilir? asıl ırkçılık, bakın sen zencisin ama ben sana da değer verip buraya sıkıştırıyorum demektir. keşke bunu fark edebilsek.

  • çoğu gün en az 12 saat şantiyede çalışıp yorgunluktan ölerek otobüse binen bir genç olarak bir parçası olmadığım, olmak zorunda olduğumu düşünmediğim gençliktir. kusura bakmayın ama sevgi saygı iyilik böyle ezberlerle olmaz. ayakta duramayacak yaşlı, hamile, yorgun birini görürsem elbette yer veririm, ama her 40+ kişiye yer verme mecburiyetim olduğuna inanmıyorum. bunun kuralı olmaz. oturmasam da olur diyebildiğim noktada veririm, yoksa otururum, kimseye açıklama ya da özür borcum da olamaz.

    edit: imla

  • bir şeylerden vazgeçmek, feda etmek, taraflar arasındaki eşitliği bozar. bozulan eşitlik, gitgide tarafların birini büyütür, diğerini silikleştirir.

    büyük fedakarlıklar sevgiden çok şövalyelikle ilgili sanırım.