hesabın var mı? giriş yap

  • bizim burada bi tantunici var, adam rica etti direkt bizi ara, yemeksepetinden söyleme diye, 2-3 kez öyle yaptım, hep çok sipariş var diyor, geciktiriyor, tekrar yemeksepetine döndük, 10 dakikaya getiriyor ibne. size komisyon bence %50 olmalı, ibne çakallar.

  • tüm yiyecekler organik bileşiktir *... ve tüm organik bileşikler temel olarak karbon, hidrojen ve oksijen içerir. bir * mikrodalga fırında ısıtmak ya da pişirmek için kullanılan tek element hidrojendir. burada şu yazıyı okumakta fayda var:http://www.eksisozluk.com/…laşma enerjisi/#28035924

    yiyeceklerde bulunan temel haldeki hidrojen atomu fırın iç sisteminde üretilen uyarıcı elekto-magnetik dalga ( emd )'yı soğurarak uyarılır. üst enerji seviyesine "sıçrayan" elektron "temel hale" geri dönerken aldığı fazladan enerjiyi "emd" olarak dışarı salar. işte salınan bu mikro-dalga enerjisi ısı taşır ve hidrojen atomunu içinde bulunduran nesneyi ( yiyeceği- suyu vs... ) ısıtır.

    bu fırınlar genel olaral kapak açıkken çalışmayacak şekilde tasarlanır... ancak olası bir "kaçak" durumunda en yakından başlayarak su taşıyan ( hidrojen taşıyan ) hemen her nesneyi / yiyeceği ısıtmaya- pişirmeye başlar... en çok risk altında olan organlar da böbreklerdir... çok çabuk "pişerler" çünkü... hamile kadınların da malum nedenle uzak durmalarında fayda var.

    bir kaçak var ise çok basit bir deneyle bulunabilir... öncelikle şu yazıyı okuyun lütfen:(bkz: #26525745)

    olay tamamen bu deneyle ilgilidir... cep telefonunu çalışmayan fırının içine koyun; fırın kapağını kapatın ve telefonu arayın. eğer faraday kafesi fonksiyonu gören fırın kaçak yapmıyorsa telefona ulaşamayacaksınız. ulaşıyorsanız fırınınız sizi de dışarda iken pişirecek demektir. zira bedenimizin %65'i su ve bu su miktarındaki hidrojen atomu sayısı bizi pişirmeye yeter!!!*

  • adil öksüz'ü tanımıyorum, adil kullanım kotası olur mu? o da orspu çocuğu sonuçta.

  • 2 ay önce tekrardan seferlere başlayan ama halen zorbalıklarla karşılaşan firmaya destek olacağımız kampanyadır.
    bilindiği üzere ankara'nın değerli belediye başkanı, esenboğa havaalanına ulaşım için kullanılan pazarı tek başına domine etmek için havaş firmasına yapmadığını bırakmadı.
    sırf benim karşılaştığım bir kaç köpekçe oyun bile oynandı. (havaş aracına polis çevirmesi yaptırmak, müşterileri uçaklarına 15 dakika geç bıraktırmaya çalışmak vs..)
    bunun yanında kendi sundukları belkoair tamamen dolmuş mantığında çalışmakta, kafalarına göre güzergah uydurmaktadırlar.
    daha dün karşılaştığım olayda; şöföre soruyorum kızılaya uğruyor mu zamanım az ona göre hareket edeceğim diye, bilmiyorum vs.. diyor. amk 5 dakika sonra yola çıkacaksın senin güzergahın nasıl belli oluyor? sonra uğramaz diyor, sonra yolda telefon gelip kızılaya dönüyor ve ben kavga ediyorum bütün çalışanlarla. uçağa saliselerle yetişsem bile yaşadığım sinir harbi beni 2 sene yaşlandırıyor.
    dönüşte bir baktım, kapıda o özlem duyduğum havaş aracı duruyor. abi dedim hayırdır; 2 ay önce başladık ama halen zorbalık yapıyorlar bize, istediğimiz güzergahtan gidemiyoruz, çevre yoldan gidiyoruz dedi. (40 dakikaymış bilginiz olsun.)
    senin ağzını burnunu yerim diyerek havaşa atladım.
    şer..sizlere 5 kuruş daha kaptıracağıma, bundan sonra her zaman havaşa bineceğim.
    siz de 1 kuruşunuz bile bu yolda gitmesin diyorsanız;

    ankara aştiden; yine yarım saatte bir; 154 no lu perondan.. (gelen otobüs peronu.. şer..sizler onda bile en köşe peronu vermiş adamlara)
    esenboğa'da zaten kapı çıkışında. (kaldı ki bu belkoair çalışanları havaalanında müşterileri diğer tarafa çekmek için çığırtkanlık bile yapıyor. gülüyordu havaş çalışanları, şu kepazeliğe bak diye.)

    tamam arakadaş rekabeti anlarım, fiyat avantajı ve kalite sağlar müşteriye. ama bu mafya vari yaklaşım, bu şerefsiz yaklaşıma destek olmayalım lütfen.
    azıcık daha yürüyelim aştide 154 no lu perondan binelim.
    tekrar ediyorum, havaalanı aşti arası 40 dakikadır havaşla. belkoair dolmuşu ile dün 1 saat 10 dakika sürdü
    destkelerinizi beklerim.
    başka bilgi olursa editlerim.

    kullanabileceğim en düzgün dil buydu, kimse kusura bakmasın!

    edit: ücret 8 tl'dir.

    edit 2: aştiden kalkış saatleri çeyrek kala ve çeyrek geçe imiş.

    deep edit: ulan yorumların bazıları cidden komik. hee amk bi siz biniyorsunuz 15 senedir uçağa. lan havaşın tekel olduğu zamanlarıda biliyoruz, herşey tıkır tıkırdı, evet pahalıydı ama hizmetinin karşılığının ederiydi. bunu şimdi çok net görür olduk.

    deep edit 2: ulan belediye geldi belediye geldi fiyatlar acaip ucuzladı diyenler; belediye otobüsünden bahsedersen anlayacağım(55 tane durak olan, 40 dakikalık yolu 1 buçuk saatte ayakta gidebildiğin), ama amk belkoairi bunu 8 lira yaptı zaten, aradaki 2 lira için hayatını verenleri görüyorum. diyecek lafım yok lan size, size her şey reva amk, sürünün amk.

  • "ayşe'yle gülcan'a sormam lazım bi :/" demektir esasen.

    yanındakiler onay verirse, doğru bir şey yaptığını söylerlerse o zaman tatmin oluyor milletimiz, bu kaçınılmaz bir gerçek.

    düdüt: yaşlanmışız tabi amk, "ayşe'le gülcan mı kaldı, aslı'yla ece onlar" diyorlar, haklılar sanırım :s

  • namı değer kurtarıcı. şimdiye kadar yapılmış ateşli silahlar içerisinde sıra dışı sayılabilecek bir silahtır kendisi.

    ikinci dünya savaşında psikolojik harp diye tabir ettiğimiz etki yaratması açısından kökenleri abd ordusu ortak psikoloji komitesi'ne dayanıyordu ve 1942'de dayton, ohio'daki general motors corporation'ın iç kılavuz lamba üretim bölümü tarafından amerika birleşik devletleri ordusu için tasarlandı. fikir ise naziler tarafından işgal altındaki avrupa çok sayıda direniş savaşçısını düşük bir maliyetle silahlandırabilecek basit bir silah geliştirmekti. bu sayede direniş unsurları küçük nazi birliklerini tahrip edecek ve onların silahlarına el koyacaklardı.

    üretilen milyon tabancanın yalnızca bir kısmı fiilen konuşlandırıldı. mayıs 1942'de özelikle reinhard heydrich'in ( anthropoid operasyonu ) öldürülmesinin ardından sivil direniş eylemine karşı naziler şiddetini arttırdı fakat bu durum direnişi kıramadı. fransız direnişine yaklaşık 25.000 kurtarıcı teslim edildiği biliniyor.

    silah basit bir tasarım içeriyordu orijinal mühendislik çizimleri namluyu "boru", tetiği "çatal", ateşleme pimini "kontrol çubuğu" ve tetik koruyucusunu "anahtar" olarak isimlendirdigörsel . yapısı o kadar basitti ki her 7,5 bir bir kurtarıcı üretilebiliyordu maliyeti ise 2,10 dolardı. her silah, 10 mermi ve kullanım kılavuzuyla birlikte kutulanıyordu. atışına gelecek olursak manuel bir şekilde kurulup her seferde bir 45 kalibrelik bir mermi atabiliyordu.

    kimi kaynağa göre o kadar dağıtım yapılmadığı söylense de alman askeri polis gücünün, fp-45 ile suikastlar yapıldığına dair söylemleri mevcut bu durumda bize şu savı veriyor; kurtarıcının direniş kuvvetlerinin elini güçlendirdiği yadsınamaz bir gerçek.