hesabın var mı? giriş yap

  • kullanıcılarına kendilerini farklı hissettirmeyi başarabilmesi.

    iphone sahibi bir arkadaşım, 'senin 6s benim lg4'ten farklı ne yapıyor' sorusuna 'anlatılmaz, yaşanır' kabilinden yanıtlar veriyor! onunki bir akıllı telefon değil, iphone!

    edit: model.
    beş buçuk yıl sonra: iphone 6s, iphone 12 ve dört android telefon sahibi, 6 kişi mengen ormanlarında piknikteyiz. sadece 6s sahibi bahsi geçen arkadaşım telefonunu kullanabiliyor, iphone 12 ve benim lg 4'ten sonra aldığım ikinci telefon oppo a 52 dahil, operatör bağımsız, başka kimse bağlanamıyor.

  • üyelik için 50 lira giriş ödentisi ile 6 aylık aidat olan 120 lirayı nakit isteyen oluşum. fadıl bizi dolandırdı demeyin çakallar kapmışsınız bişeyler;)

  • bir kadının yürüyüşünde, oturuşunda, gülüşünde, bir mavi kumaşın üzerinde unutulmuş elinde, gamzesinde, ayak bileğinde, en anlamlı vesairesinde somutlanan ihtiraslı, tutkulu düşler; bir şekilde gerçeğin yatağına akamıyorsa, istediğiniz yönü bulamıyorsa, alevlenen isteklerinize odun atıyorsa cehennem zebanisi, alevin, kızıllığın, çoraklığın arasında ortaya çıkan çıkan burukluğun adıdır aşk acısı. acısı barizdir. çeken bilir. yani herkes bilir.. ya tarifi?

    belki hayatınız boyunca karşınıza çıkan en ilginç kadındır o.
    (ya da erkek.)
    diyelim yaşınız olmuş 30.
    ve karşınıza çıkan kadın, hayatınız boyunca gördüğünüz en orijinal kadın.
    tarzı var çünkü.
    güzellik, bedensel çekicilik bunun ötesinde.
    bir kadında en mühim olan tarzdır dostlarım.
    belki hiç ihtiyacınız yok tavsiyeme ama bunu dikkate alınız derim.
    yürüyüşlerinde vardır bir şeyler en basit. ya da onunlayken, ya da o kadar şanslı değilseniz onu düşlüyorken sanki görünmez bir paletten boyalar fışkırır rengarenk.. içinizde uykuya dalmış ne varsa uyandırır.
    ve siz tarzı olan bir kadına aşık olmuşsanız ve bir şekilde yüreğiniz sizden onu talep ediyorsa ve maalesef çeşitli nedenlerden ötürü bu isteğiniz sonuçsuz kalıyorsa nasıl yenilir ki şimdi bu aşk acısı?

    hayatınız boyunca, o dolu 30 yıl boyunca gördüğünüz en orijinal kadın o diyelim. ama maalesef işler istediğiniz gibi gitmiyor, bunu da ekleyelim. belki istemeden. şartlar gereği.

    bir 30 yıl beklemişsiniz böyle bir kadını görmek için.
    bir 30 yıl daha bekleme deliliği n'apar aklınızın sürülmekten yorulmuş, tarumar olmuş aşk tarlalarını?
    öyle ya, ancak 30 yılda bir çıkar böyle bir kadın karşınıza.
    istatistik belki kişisel, tıpkı acı gibi.
    maalesef mantıklı ve maalesef acımasız.

    geceler uzun, beyninizden kalbinize doğru müthiş bir şekilde devam ediyor acı hücum.
    nasıl diner bilmem. bilemem. doğru belki, zaman en makul merhem.
    sürelim kalbimize.

    dünya acımızla bize daha başka görünsün.
    her şey değişsin.
    3 senedir aşksız yaşadığınız ev bile başka gelsin size.
    başkaca ve cehennemvari.

    yapacak bir şey yok.
    oturup acınızı yoklamaktan başka.
    iyisi mi sırtınıza bir yastık koyup tanrının oyununu seyre koyulun.
    dudaklarınızda sigara, elinizde şarap, kulaklarınızda dost bir şarkıcının sesi..
    karantinaya alın kendinizi. caddelere çıkın ya da, kalabalığa karışın...
    detaylarla, deliliklerle ilgilenin.
    akıl hastanesini ziyaret edin misal.
    sahaflardan foto romanları bulup okuyun.
    bende var mesela, 17 haziran 1974 tarihli...
    adı: "güneş, deniz ve aşk"
    cağaloğlu tasvir sokakta basılmış.
    kapağı açtığınızda iç kapakta burç yorumları da yazıyor. oturup 1974 tarihli burç yorumlarını da okumak eğlenceli oluyor.
    "oğlak burcu.. gönül bağlarınız dengeye girecek bu hafta. sevdiğinizle aranızda tam bir anlaşma olacak. uzun zamandan beri almayı düşündüğünüz bir şeyi bu hafta alacaksınız."
    aman tanrım, ne kadar da ironik bir yorum...

    damlayan musluk, kanayan yara, boşa atan kalp, pıhtılaşan kan...
    bir gün unutacaksınız elbet, 4 yıl sonra bir gece misal, salı'yı çarşamba'ya bağlayan..

  • öyle tırt biriydim ki, mezuniyet töreninde kepim kaybolmasın diye havaya atmadım. bi de havaya atıp tutmuş gibi yavşak tavırlar sergiledim.

  • yıllar önce saçlarımın üçte birini kaybetmeme neden olan, ardından bir çok tedavi görmem sonucu ziyadesiyle tüm saçlarımı yeniden kazandığım hastalık.

    tedavi yöntemi olarak ne kullanılırsa kullanılsın, bu hastalıkla alakalı olarak temel olarak edindiğim tecrübe hastalığın psikolojik olarak büyütülmemesi gerektiğidir. saç derisinde 5 kuruş büyüklüğünde açılan bir delik zamanla kavanoz kapağı boyutuna dönüşebiliyor. bunu hızlandıran en önemli neden de kişinin "mnskym noldu lan bu nerden çıktı nasıl kurtulacam" telaşı, stresidir.

    hastalığın temel nedeni, stres veya başka etkenlerle kılcal damarlara yapılan baskı neticesinde o bölgedeki saç hücrelerinin beslenememesidir. saç hücresi yeterli desteği alamayınca ölmemek için saç telini bırakmak zorunda kalmaktadır. zamanla saçın yeniden çıkmasının nedeni de budur. yani, saç hücresi bir nevi ölüm uykusuna yatmaktadır. tedavide uzun zaman kaybedilmesi sonucu yeniden saç çıkmamasının nedeni uyku moduna geçen saç hücresinin kaybedilmesidir.

    kılcal damarların besleyemediği bölgede, dolaşım bozukluğuyla alakalı birikim oluşmakta, pis kan olarak tabir edilen kan toplanmaktadır. kaşıntı ve kızarıklığın bir nedeni de budur.

    sonuçta bir hastalıktır ve tedavisi vardır. bunun için;

    1. saçkıran tespit edildiğinde tedavi için zaman kaybedilmemelidir.
    2. doktor doktor gezip tedavi sürecini uzatmanın da alemi yoktur. özellikle bu hastalık üzerine ihtisaslaşmış bir prof. doktora gidişim bile bana deva olmamıştır. bir yığın nasihat psikolojik destek ve bir takım ilaçlar ise hiç bir işe yaramamıştır.
    3. hastalığın tedavisi ile ilgili temel mantık şudur: saçkıran oluşan bölge ve yakın çevresi bir havlu veya yarım diş sarımsak ile tarhiş edilemelidir. pis kan olarak tabir edilen birikimin oradan tahliye edilmesi için önemlidir.
    4. sarımsak tedavisi kesinlikle yabana atılmamalıdır. tarhiş edilen yere sürülen sarımsak biraz pis kokmanızı ve birazda acı duymanıza neden olabilir. ama tedavi sonrasında saçlarınızı eskisinden daha gür yeniden kazandığınızda sarımsak adını duyduğunuz yerde esas duruşa geçebilirsiniz.

    iyileştikten sonra zaman zaman tekrar edebilir. "naber lan nerde kaldın yoktun bi kaç sene" diyerek karşılanmalıdır. sonrasında zaten küsüp ortalardan kayboluyor bu hastalık. biraz saçma biraz komik gelebilir ama benim tecrübelerim bu şekildedir.

    ben doktor falan değilim kesinlikle, damdan düşen damdan düşenin halini bilir diyenim sadece.

  • 90lı yılların ortalarına kadar süren acaip bir dönemdi. liseliler bilmez, sokakta elinde tefle çingene bir adam yanında kocaman bir boz ayıyla gezerdi. şimdi 48 ay banka kredisiyle alınmış yüzlerce arabanın doldurduğu sokaklarda kedi görmek bile zorken böyle bir sahneyi tahayyül etmek fazla sürreal kalıyor.

  • yemek yapiyorsun, yiyorsun, artiyor, sonra onu yemek istemiyorsun mesela tekrar. baska bir sey cekiyor canin. iste oyle zamanlarda, artan yemegi bir kaba bosaltip, buzluga attiginda, istersen bir hafta sonra cikarip isit ye tadi degismiyor. hem cope dokmemis oluyorsun, hem ayni yemegi yapmak icin tekrar ugrasmiyorsun.

    yalniz bu dondurup, sonra isitip yedigimiz yemek yine artarsa, o zaman tekrar dondurmuyoruz. bir yiyecek bir kere dondurulur, bir kere cozdurulur. ikincisi olmaz. deli gibi mikroorganizma urer, zehirlenmeye kadar gider, tehlikelidir.

    ek: queen of the damned uyandirdi. ufak kaplara bolup dondurursan en temizi, diyerek... yemin ediyorum aklima gelmemisti bu. her seferinde ''tekrar donduramam, o yuzden hepsini bitirmeliyim'' diye kendimi paraliyordum. gerizekaliysam demek ki...

  • nedense elon musk'ın yörüngeye kimseye sormadan kafasına göre uydu yolladığı gibi bir izlenim var, halbuki fcc'den (federal communications commission - federal iletişim komisyonu) izin almadan iletişim uydusu işletmeniz mümkün değil, tahmin edeceğiniz üzere starlink'in izinleri de tam. hatta yakın zamanda uyduları daha alçak yörüngede çalıştırmak için tekrar izin istediler.

    uzayı çöplüğe çevirdiği de yok, zira görevi biten uydular üzerlerindeki motorları kullanarak alçaltılacak, bozulanlar da alçak yörüngede oldukları için * kendi kendine 4-5 yıl içerisinde atmosfere girip yanarak yok olacaklar, tasarımları buna göre yapıldı; mayıs 2019'da yollanan 60 uydunun %95'i, kasım'dan beri yollanan 400 uydunun ise %100'ü atmosferde yanarak yok olabiliyor.

    en ciddi sıkıntı ise -özellikle amatör ve profesyonel astronomlar için- yaratacağı görüntü kirliliği. starlink 2 görevinde uydulardan birinde özel bir boya denenmişti, starlink 9'dan itibaren de bu konuda başka önlemler de alınarak görünürlükleri azaltılacakmış. nasıl bir sonuç verecek göreceğiz, ama starlink ve benzeri uydu gruplarının artmasının bilimsel astronomik gözlemlerin çoğunlukla uzaya kaymasına sebep olabileceği konuşuluyor. (edit: astronominin uzun vadede uzaya kayması şu anda reddit vs. forumlarda yapılan bir spekülasyondan ibaret, kaynağı olan bir konu değil, new wave of turkish heavy chomar bunun konuda bilgisi olmayanların fantazisinden ibaret olduğunu ve gerçekçi olmadığını belirtti. ayrıca bu konuda ulusal / uluslararası bir düzenleme yok ve diğer şirketlerin veya ülkelerin de bu işe girişmesiyle astronomiye elveda diyebiliriz -ki bu da belirtmem lazım mı bilmiyorum ancak olumlu bir şey değil)

    şurada bahsedilen lazer bağlantısı ise henüz ortada yok, 2020 sonunda yollanacak uydulara lazerlerin eklenmesi bekleniyor. eklense bile ne zaman çalışır hale geleceği belli değil, binlerce kilometre ötedeki 3 boyutlu hareket eden bir cisme nokta atışı lazeri kitleyebilmek teknik olarak epey zor bir konu.

    şu anda lazer bağlantısı olmadığı için test amaçlı yer istasyonları aracılığıyla uydular arası bağlantı yapılıyor, bu nedenle büyük ihtimalle 3 ay sonra başlayacağı düşünülen beta test sadece abd ile sınırlı olacak. diğer yandan lazer bağlantısı çalışsa ve diğer ülkelere hizmet vermeye başlasa bile bağlanmak için özel bir cihaza ihtiyacınız olacağı için kapalı ülkelerde şu haliyle çağ değiştirmesi pek de mümkün değil, bu ülkeler modemin / antenin satın alınması - bulundurulmasını vs. yasaklayarak, ya da spacex izin verirse kendi kısıtlamaları olan versiyonunu kullandırarak bu işi kolayca çözebilirler.