ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
toni schumacher
-
kafasina küçük gelen beyaz şapkasini asla unutmayacağımız dev kaleci. ateşböceği ercan'ın fenerbahce 1988 89 sampiyonluk kasedindeki
kalemizde bir dev var
onun adı şumaher
o bir insan değil ki
yedi canlı bir panter
şu dörtlüğe esin kaynağı olmuş büyük insandır.
ömür gedik'in kaliko için ağlaması
-
kedimin/köpeğimin başına en ufak bir şey gelse bile yarım oluyorum o yüzden acısını anlıyorum ama kendini ağlarken çekip instagrama koymak neden?
debe editi: http://oyveotesi.org/
tanımlanamayan her cisme ufo demek
-
(bkz: unidentified flying object)
konuşurken araya ingilizce sözcük sıkıştıran kişi
pygmalion
türkiye'nin en güzel yeri
-
havaalanlarının dış hatlar giden yolcu bölümleri.
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık:cemaat taksimde direnişe başlamış beyler
1. fethulah hoca "mesele sadece dershane değil sen hala anlamadın mı haydi gel" diye twit atmış beyler.
2. polis namaz kılan göstericilerin altından seccadesini çekiyor!
3. polis gülsuyu gazı ile müdahaleye başladı, zabıtalar abilerin seccadelerini yaktı,bir bara sığındıkları bilgisi geldi bar sahibi içeride namaz kıldıklarını yalanladı
4. gel bakalım gel bakalım cumalara gel bakalım
seccadeni al tesbihini çek mümin olan kim bakalım.
5. taksim fem de yaralı icin malzeme lazım
...
14. benim türbansız bacılarıma saldırdılar
...
27. tünele doğru kaçmayın beyler bikinili kızlar ordaymış amaç abdestimizi bozmak rt lütfen yayalım
gibi garip kafalar var. gece gece hoş mizah.
işyeri diyalogları
-
beş dakika önce;
-abi bana biraz avans ateşlesene.
+geç kaldın birader, dağıttım bütün parayı.
(sesini değiştirerek)
-kısa kuyruk bu avdan da evine aç dönüyor.
belgesel tadında şirket amk.
küçük öğrenciyi tekme tokat döven öğretmen
-
bundan 20 yıl önce bunun gibi yaratıklar alenen öğrenci dövebiliyorlardı. öfke kontrol sorunun varsa sktir git başka iş yap.
hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları
-
eğer yanlış anımsamıyorsam yıllardan 1995. parlak bir ilkokul sürecinin ardından ortaokul serüvenine adım atmışım. fakat bulunduğumuz kasabada ortaokul yok ve bu nedenle okula parası aylık olarak ödenen bir minibüsle gidip geliyorum. gidiş-geliş nereden baksan 2 saat gibi bir zaman alıyor. yani okul epeyce uzak. ee okul süresine ulaşım süresini de ekleyince koskoca bir gün yapıyor. sabah çıkıp ta akşam evde olabiliyorum. içinde yetiştiğim ailemin kemikleşmiş bir harçlık kültürü hiç yoktu. günlük olarak her şey, annemin hazırladığı bir beslenme çantasından ibaretti. işte ben yine böyle bir günde o güzelim beslenme çantasını minibüste unutmuşum. kıpkırmızı domatesim, peynirim ve üstüne yumurta sarısı sürülüp kızartılmış ekmeğim uçtu gitti. okul her öğlen 1 saat yemek paydosu verir, yakın olanlar evlerine falan gider, karınlarını doyurur gelirlerdi. sınıf arkadaşlarımdan birinin evine gidip karnımı doyururum diye plan kuruyorum kafamdan; ama gel gör ki utancımdan kimseye ben de geliyim mi diyemedim. hayatta planlanan her şey uygulamaya dönüştürülemiyor ne yazık ki. hayatın gerçekleri çok farklı.
okul yemek saatine girdi. giden gitti. ben de çarşıya çıktım. avare avare dolanıyorum sokaklarda. karnım da iyice acıkmaya başladı. çocuk bünyesi işte. cebimde de çok ufak bir madeni para var. belki 2 ya da 3 sakız falan alınabilir. o değerde bir para. gözümü karartıp nolursa olsun diyerek bir fırına girip parayı uzattım ve ekledim:
- buna ne kadar ekmek olur abi?
önce fırıncı dayı beni baştan aşağı bir süzdü ve"buna ekmek olmaz aslında; ama ben sana yarım ekmek veriyim" dedi. süper bir gelişme. uzattığım parayı da "koy onu cebine" diyerek almadı.
siz şimdi o yarım ekmeği yiyip okula gittiğimi sanıyor olabilirsiniz; aslında benim de amacım buydu; ta ki okula giderken yol üstündeki dönerciyi görene kadar. olay bu ya dönerciye gidip yarım ekmeğimi göstererek "bu kadar param var. acaba ekmeğimin arasına sade kıvırcık koyar mısın" diye sordum. adam güldü "olur tabii" dedi. ne güzel iş lan. işin ilginç yanı bu da bozukluğumu almadı. "para istemez" dedi.
evet kepaze bir durum. resmen dilencilik yapmış gibi olmuşum ey sözlük. ama ben bu süreçte hep samimiydim. hep paramla bir şeyler yapmaya çalıştım. eee adamlar almadıysa benim suçum mu?
esra erol ve kocasının günde 100 bin tl kazanması
-
sadece esra erol'un değil, ülkenin de varoş olduğunu gösterir.
ölen kişiden geriye kalan en hüzün verici nesne
-
ben telefonumu değiştirdiğimde öncekinde gözü olduğunu bildiğimden, ses etmeden getirdim verdim nokia e72'yi..bizim ailede teknoloji deliliği ondan bana miras..yaşından beklenmez bir adaptasyon yeteneği vardı. ölümünden 1 hafta önce kapattı telefonu. karşısındaki koltuğa bıraktı. yatağına geçti uyudu..o zaman kendinden umudu kestiğine ikna oldum. insan sadece tutkulu olduklarını bıraktığında ölüyor belki ne bileyim. telefon şarjda yaşıyor o derece işlevsiz. ne ben kıyarım onu atmaya, ne başkası cesaret eder..evin telefonu işte..yaşar durur onun yerine.