hesabın var mı? giriş yap

  • 100 mb'den 8 partlık dvdrip filmlerle hatırlayacağız seni yüce rapidshare. unutursak kalbimiz kurusun.

  • yine bir dezenformasyon. hadi neyse doğru diyelim. adam tayyip erdoğan'a gel beraber çıkalım dedi. çıksaydı reis siz de girebilseydiniz o zaman salona

  • aynı problem kopya adıyla günlük yaşantımıza sirayet etmiştir;
    zira sınavda önünüzde bir soru var ve doğru cevabı bilmiyorsunuz ama 5 şık var yani doğru cevabı bulma olasılığınız 1/5... ama o da ne öndeki arkadaşınız kıçını sağa kaydırdı ve siz onun cevap kağıdını gördünüz... ta taaa ama ya yanlış yaptıysa.. doğru olma ihtimali de söz konusu. ya yanlıştır ya doğrudur.. yani 1/2 şansınız var 1/2>1/5 direkman kopye çekilir

    not:7.5 senede bitirdim

  • bir arkadaşın başından geçen ilginç bir olay. aynen aktarıyorum :

    bizim arkadaş ağır bir ameliyat geçirmiştir. yattığı odada annesi ve babası endişe dolu gözlerle oğullarının sağ salim uyanmasını bekliyorlardır. tam narkozun etkisinden çıkacacağı anda doktor (artık oksijen mi, argon mu, metan mı bilmiyorum) bir gaz tüpünün vanasını açmıştır ve oda bembeyaz bir gazla dolmaya başlamıştır. tam bu esnada da anne kişilik, oğlu bu gazdan etkilenmesin diye yatağının düğmesine basmıştır ve yatak yavaş yavaş yükselmeye başlamıştır. işte o anda bizim eleman uyanıyor ve karşısındaki tablo çok acaip geliyor ona :

    ağlamaklı* gözlerle izleyen bir anne ve de bir baba, endişeli bir doktor suratı, sağdan soldan odayı sarmış bembeyaz bir bulut kütlesi* ve de vücudu sürekli yükseliyor.
    narkozdan çıkmış 3 gramlık beyniyle o anda yıldırım kararı vermiş bizim eleman ve öldüğüne, ruhunun da göğe yükseldiğine kanaat getirmiş. ölmenin verdiği hafif kırgınlık ve kızgınlıktan olacak ki, şunlar dökülüvermiş ağzından :

    "ben senin ananı skim emi doktor gibi beceriksiz ipne öldürdün lan benii...!! muhammed* bekle olm yanına geliyorumm...!!!"

  • münhasır ekonomik bölge (meb) kavramı birleşmiş milletler deniz hukuku sözleşmesi’ne göre karasularının ölçülmeye başlandığı esas hattan itibaren 200 deniz milinin ötesine uzanmayan ve kıyı devlete deniz yatağı, üzerindeki sular ve bunların toprak altındaki alanlarında birtakım hak ve yetkiler tanıyan alan olarak tanımlanmaktadır.

    türkiye’nin doğu akdeniz’de suriye sınırının denize ulaştığı noktadan deveboynu burnuna kadar uzanan anadolu kıyıları önünde geniş bir kıta sahanlığı ve meb alanı bulunmaktadır.

    kıta sahanlığı kıyı devletinin deniz altındaki jeolojik doğal uzantısıdır.

    hukuki açıdan kıta sahanlığı jeolojik kıta sahanlığına ilaveten kıta yamacını ve kıta yüksekliğiyle beraber bütün kıta kenarını kapsamaktadır.

    1982 bmdhs’nin 76. maddesi jeolojik doğal uzantıya dayalı bu kavramı olduğu gibi muhafaza etmiş kıta sahanlığı ve meb kavramlarının birlikteliğini sağlamak için ilaveten mesafe ölçütüyle desteklemiştir.

    denize kıyısı olan devletler “ab initio* “ ve “ipso facto**” kıta sahanlığına sahiptir. kıyı devleti ilan etmeksizin kıta sahanlığına ilişkin hukuk kuralları yürürlüğe girdiği andan itibaren kıta sahanlığına sahiptir.

    bu çerçevede türkiye’nin de kıyısı bulunan denizlerde ve elbette doğu akdeniz’de kıta sahanlığı vardır. kıta sahanlığı kıyı devletine deniz yatağı ve altındaki toprak kitlesi içindeki mevcut zenginlikler üzerinde münhasır haklar verir.

    meb kıyı devletinin esas hatlarından itibaren 200 mil mesafeye kadar ilan ederek tesis edebileceği bir deniz yetki alanıdır. türkiye doğu akdeniz’de meb ilan etmemiştir. meb kıyı devletine 200 mil içinde kıta sahanlığının verdiği hakların hepsini vermektedir. buna ek olarak bu mesafe içinde su kitlesindeki hakları da kapsamaktadır.

    bu bakımdan kıta sahanlığı gibi meb de kıyı devletine egemen haklar tanımaktadır.

    (* ab initio- başlangıçtan itibaren (latince)
    ** ipso facto- tabiatıyla, haliyle, tanım gereği, kendiliğinden, gerçekten, sırf bu nedenle , )

  • - gelecekte ne olmak istiyorsunuz?
    - (iki yumruk bir anda havaya kaldirilarak makamli bir sekilde) heee man

    - onumuzdeki bes yilda kendinizi nerde goruyorsunuz?
    - golgeler satosu

  • zweig'ın freudcu novella'larından bir diğeri.

    anlatıcının gizli bir hayranlık duymasına rağmen arasına mesafe koyduğu satranç şampiyonu mirko czentovic dikkat edilirse hep köylü oluşu, dar bir çevreden gelişi, düşünsel melekelerinin kısıtlı oluşu nedeniyle dıştalanırken, dr. b. her defasında bu satranç devini mat edecek kişi olarak görüldüğünden genelde abartılı bir bakış açısıyla yorumlanmıştır. dr. b. bir kahraman arayışının doğal sonucudur, çünkü 2. büyük sömürü savaşı hâlâ sürmektedir. savaşın haricindeki, gemiyle yolculuk yapan insanların bile bilinçaltında savaş düşüncesinden kaçamadıklarını müşahede ediyoruz. bu aynı zamanda dış dünyaya dönük bir yabancılaşmanın da sonucudur. cephedeki faşist generaller yığınların kaderiyle satranç tahtasında oynarken, gemideki yolcular ancak basit bir satranç oyunu oynayabileceklerdir! (insanın aklına ister istemez fellini'nin e la nave va [ve gemi gidiyor] adlı filmi geliyor.)

    aslına bakılırsa, düşünsel açıdan, maneviyat bakımından asıl güçlü olan kişi bizatihi czentovic'dir. nitekim dr. b'nin geçirdiği nöbetle birlikte tasavvur edilen kişi olmadığı anlaşılır. sanıldığı gibi kahraman filan değildir. bu, faşizmin eğip büküp ruhunu teslim almak için çaba gösterdiği bir adamın zamanla nasıl parçalandığının, ikiye bölündüğünün sahih bir göstergesidir.

    diğer yandan, satranç oynarken geçmişin kuyusuna doğru düşmesi trajedinin hatırlanmasını içerir. burada freud'un sözünü ettiği "hatırlayarak aşma" bahsi söz konusu değildir. zweig, nazilerin izole ettiği bir bünyenin maziyle hesaplaşmasının sona erdiğini, bunun bizzat kendisini tedavi eden doktor tarafından da salık verildiğini bize bildirir. dolayısıyla dr. b. direktife uymuş, trajediyi bastırmıştır (maziyi unutmuştur). "uygarlık bastırılmışlıklar üzerine kuruludur," diye yazar freud.

    dr. b'nin trajediyi bilinçli olarak unutmasını ya da bastırmasını büyük sömürü savaşı boyunca yapılan katliamları, işlenen cinayetleri, toplama kamplarını unutan bir nesile dönük eleştiri hükmünde okuyamaz mıyız? pekala mümkündür. öngörüsel bir durumdur bu. savaş sonrası nazilerin bir kısmı kurtulmuştu ve yargılanmadan eski yaşantılarına avdet etmişti. onlar vicdan azabı duydular mı? genelde "üstlerimizden emir aldık" diyerek geçiştirdiler ve işledikleri kabahati ötekilerin omuzlarına yüklediler. dr. b'nin edimi de benzer bir biçimde yorumlanamaz mı? mazi karanlıktır ama o da unutmuştur işte olan biteni. üstelik savaş daha sona ermeden. savaş bittikten sonra dr. b. gibi savaştan sağ çıkan birçok insan olan biteni unutacak ya da bastıracaktır. ta ki bastırılan geri dönme tehdidinde bulunana dek!

    bu yanıyla finaldeki satranç kapışmasını ikili bir mücadeleden ziyade, freud'un sözünü ettiği bastırılanın geri dönüşü dolayımında okumak mantıklı olacaktır. zweig gene freudcu bir yapıta imza atmıştır kısacası.