hesabın var mı? giriş yap

  • 9 yıl önce tanıştık. 7 yıldır evliyiz. 6 yaşında bir oğlumuz var. internetten tanışılan kişiye aşık olmak diye bişey var.

    3 yıl sonra gelen edit: artık tanışalı 12 yıl oldu. evlilikte 10'uncu yılı da devirdik. 9 yaşında bir çocuk da olsa koca yürekli bir adamım var ve hala iddiamın arkasındayım.

    bir 3 yıl sonra daha gelen edit : bir hafta önce tanışmamızın onbeşinci yılıydı. otuzu da görüp buraya yazmak dileğiyle. adamım artık çocuk değil, ufaktan ergenliğe geçiş yapmaya başladı.

    (bkz: iddia sahibi iddiasını ispatla mükelleftir)

  • 1. aşık olunan kızın hırkasının üstüne hırka asılır.
    2. kızın kokusu, kızın hırkasına siner.
    3. erkeğin kokusu, erkeğin hırkasına siner.
    4. kızın hırkasının kokusu, üzerinde uzun süre asılı duran erkeğin hırkasına siner.
    5. erkeğin hırkasının kokusu, uzun süre altında asılı duran kızın hırkasına siner.
    6. erkek hırkasını giyince kızın kokusunu alır, başı döner.
    7. kız hırkasını giyince koku falan almaz, yoluna devam eder.

  • durmaksızın yeni yerleşim yerleri inşa ediliyorken sanki yeni insanlara yer varmış gibi görünüyor bu şehir. halbuki ne kaldıracak yolları, ne de yetecek oksijeni, hacmi var. peki bu yapılaşmayı durduracak olan kimse var mı? planlamayla sorumlu kişiler bunu biraz olsun gözetiyor mu? tabii ki hayır.

    örneğin zaten trafiğin tıklım tıkış olduğu bir yere kocaman binalar dikildiğinde kimse bu binalarda ikamet edecek yüzlerce kişinin arabalarının bu trafiğe nasıl gireceğini düşünmüyor.

    mesela manhattan'a dındırık bi inşaat şirketinin gelip eski binaları yıkıp bilmem kaç katlı ev yaptığını düşünebiliyor musunuz? adamların nüfusu zerre kadar artmıyor çünkü şehrin kapasitesi sabitlenmiş. çünkü orada devlet insanına değer veriyor. buradaysa insanlar için şehrin gitgide yaşanmaz bir hal alışı, herkesin saatlerini trafikte geçiriyor oluşu, suçun artıyor olması ve insan kalitesinin gitgide düşüyor olması kimsenin umrunda değil. tek umurlarında olan rant ve para.

  • eksi sozluk gectigimiz cumartesi turkmsic'nin 5000'den fazla tıp ogrencisi arasinda yaptigi anket sonucunda "yilin en cok takip edilen sitesi" odulunu aldi! butun gunu sozlukte gecir sonra tıp niye zor.

  • sırf müslüman olduğu için anasına ve bacısına hallenmediğini düşündürten yazar.

    allah ıslah etsin.

  • füzyona güvenli nükleer reaksiyon denmesinin sebebi, tepkimenin sürmesi için yakıt ilave edilmesi gerekliliğidir. yakıtı kestiğinizde tepkime biter. ateş yakmak gibi, odun atmazsanız ateş söner. yani füzyon, atom ekledikçe onları birleştirir ve atomların birleşiminden açığa büyük miktarda enerji çıkar. güneşte olan budur.

    fisyon ise atomları bölerek, parçalayarak işler ve yakıt eklemeye gerek yoktur zira etraftaki çoğu şey yakıttır. bir kaba koy, koyduğun kap yakıt olarak kullanılabilir. kabı aşar ve havaya saçılırsa, oksijen ve hidrojen atomlarını bölerek tepkimesine yine devam edebilir. bu yüzden bir fisyon reaksiyonu kontrolden çıkarsa yakıt sıkıntısı yaşamaz ve saçılan partiküller neyle karşılaşırsa karşılaşsın o atomu bölmeye çalışır. bu yüzden zincirleme bir reaksiyon oluşturur. fisyon reaktörlerinin, yani bugün bildiğimiz ve kullanılan nükleer santrallerin bu yüzden tehlikeli olduğu bilinir. yoksa ürettikleri enerji miktarı oldukça fazladır ve denizaltılar, uzay araçları gibi daha bir çok yerde kullanılır. (burada tehlike ve kirlilik konusunda bu parantezi açıp; fisyon santralleri, dünyada toplam olarak kullanılan kömürden ve fosil yakıtlardan daha fazla mı tehlikeli konusu tartışılabilir)

    füzyon reaktörleri gerçekten de insanlığı bir adım ileriye taşır. o meşhur kardashev ölçeği'ne göre biz daha tip 1 medeniyeti bile değiliz (yanlış hatırlamıyorsam 0.7 gibi bir rakam tespit etmişler insanlık için), işte bu enerji çözümü ile tip 1 medeniyetine oldukça yaklaşmış oluruz.

    yalnız bir yıl kadar önce çin, bu füzyon konusunda bir yerlere vardığını açıklamıştı. yani sadece abd değil bu konuda çalışmalar yapıp ilerleyen. umarım türkiye'de bu yarışa bir yerinden katılır. ama yok ya, biz en iyisi saray yapalım. neticede saray'ı gören yabancılar burası büyük devlet diyor.*

  • roll dergisinin 114. (ocak 2007) sayısında hercai menekşe başlıklı giriş yazısında şu şekilde bahsedilmektedir kendisinden :

    yıllar öncesinin beyaz show undan bir sahne: cem karaca: şarkıları prova ediyoruz. alman bir davulcum vardı. "dadaloğlu"nu dinleyince "bu punk" dedi. "dadaloğlu" punk olur mu ya! kafasını kopartacaktım herifin.
    beyaz: abi ne biliyorsun ? belki dadaloğlu da kendine punk denilmesinden hoşlanıyordur.

    hoşlanıyordur tabii, neden hoşlanmasın? padişahın fermanına meydan okuyan bir adam dadaloğlu. woody guthrie de hoşlanırdı herhalde. o da gitarına "bu makina faşistleri öldürür" diye yazmamış mıydı zaten ? arkasında bıraktığı şiirlerin punk-folkçu billy bragg ve wilco tarafından albumleştirilmesi (mermaid avenue) tesaduf degil. tıpkı dead kennedys in holiday in cambodia sinin karacaoğlan in suya giden allı gelin iyle akrabalığının tesadüf olmadığı gibi.
    evet, gulhane parkındayız, ama ne biz bunun farkındayız, ne de cem karaca. jello biafra farkında ama: cem karaca ve apaşlar ın 1967 tarihli karacaoglan uyarlaması suya giden allı gelin in acilis riff leri ile holiday in cambodia nin acilis riff lerinin neredeyse tıpatıp aynı olması tesadüf olabilir mi?
    alman davulcunun dadaloglu icin punk demesi hic sasirtici degil. ferman padisahin, daglar bizimdir ile god save the queen in aynı makam oldugu aşikar. şaşırtıcı olan cem karaca nın tepkisi. halbuki, gulhane parkında oldugunun farkında olsaydı, dadaloglu punk tır, joe strummer da aşıktır, diyebilirdi.
    (...)