hesabın var mı? giriş yap

  • nasıl bir ülke lan burası?
    3 kuruş paranı tl'de bırakırsın, tek adam konuşur, dolar yükselir, tl'de kaldığın için zarar edersin;
    sonra gidersin paranı dolara çevirirsin, tek adam yine konuşur, bu kez dolar düşer, yine zarar edersin.
    vatandaşına bu kadar kazık atan bir hükümet var mıdır dünyada merak ediyorum.
    bir de utanmadan bu durumu övenler var.

  • hiç beklenmedik şekilde karşılaşınca daha çok gülümseten detaylardır.

    haftalık dergilerimi almak için gittiğim gazete bayisinde dergilerimden birini raflarda bulmaya çalışırken bayinin küçük kızının dükkanın göz önünde olmayan bir yerinden dergiyi çıkartıp gülümseyerek getirmesi ve arkasından babasının yaptığı açıklama;

    -dergiler bu hafta erken geldi ve hemen satıldı, son bir tane kalınca "abi gelirse bulamaz" dedi arkaya sakladı.

    aynı adamın kardeşi de daha önce "siz sürekli alıyorsunuz bu dergiyi, belli ki seviyorsunuz" diyerek uykusuz cildi hediye etmişti. mahallede insanları gülümsetmeye odaklı, sempatik ve güleryüzlü bir ailenin dükkan sahibi olması da ayrıca güzel bir detay.

  • koyuyor.
    üniversite hayatımın 3 yılını sevgili olarak aynı evde geçirdiğim, yediğimin içtiğimin ayrı gitmediği kadın şimdi başkasına "kocam" diyor. bu ayrı koyuyor, onun "kız isteme", "kına gecesi" fotoğraflarını görmüş olmak ayrı koyuyor.
    ayrı kaldığımız günlerde 3 saatte bir beni arayan ve "çok arıyorum biliyorum ama napayım sesini duymazsam elim ayağım titriyor" diyen kadının şimdi bir başkasına "kocam" demesi koyuyor.
    gece uyurken birden bire beni uyandırıp "noldu aşkım" dediğimde, "sana aşığım" diyen kadının şimdi bir başkasına "kocam" demesi koyuyor.
    bir zamanlar fotoğraflarda beraber güldüğüm insanın şimdi bir başkasına "kocam" demesi koyuyor.
    sonrasında da dört duvar arasına hapsettiğiniz ruhunuz gökyüzünü görmek için çığlık atmaya başlıyor, gökyüzünüz ise hayal kırıklıklarınız yüzünden trafiğe kapatılıyor ve hayatınızda daha bir şeyler konmayacak boşluk(lar) oluyor, dolmayacak boşluk(lar).

    işte "eski" sevgilim evlendiği zaman bana böyle oldu.

  • son 5 yıldır siyah ve beyaz olanlarından toplamda 7 çift edindiğim canım ayakkabım. başka ayakkabı giymeyi denemiyorum bile gerçekten çünkü bu ayakkabıyla şık olmama şansınız yok bana kalırsa.

    insanların en çok sorduğu soru tabii ki beyaz olanın çabuk kirleneceği dolayısıyla nasıl giyebildiğim oluyor ama internette kısa bir arama sonucunda çok kolay bir şekilde ayakkabılarındaki sararma ve ön taraftaki çökmenin önüne geçebiliyorsunuz ancak tabi bir veya bir bucuk yıl sonra yenisini almakta fayda var.

  • “pirim” yazan, üç nokta yerine iki nokta ile cümleyi bitiren, “falan” diyen bir ceo'nun verdiği cevap. üstelik hacettepe'de master yapmış. muhtemelen aynı bir durumda mahalle bakkalının vereceği tepki şu metinden daha usturuplu olurdu. durumu toparlama şansı varken çok daha kötü hale getirmiş. tam bir streisand etkisi olacak.*

  • ağzını açan herkesi soruştursalar çok daha kolay olacak, tek tek zor oluyordur böyle. önce ankara barosu*, şimdi bu.

    izmir'de 30 ekim'de meydana gelen depremde yaşananlara ilişkin iktidara eleştirilerde bulunan sunucu öykü serter hakkında halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme" iddiasıyla soruşturma başlatıldı.

    özetle şuursuz bakanlarını da al git ey iktidar demişti.
    düzenleme: şereftir tweeti atmış soruşturmaya karşı.

    konuşmanın tümü:
    bu şiddette bir depremde o evler yıkılmayıp sapasağlam kalsaydı bize mucize aslında gel gör ki, bu toprakların yokluk ve ölüm güzellemeleri, akıl, bilim ve teknolojiyle çözümlenebilecek insan odaklı meselelerin kadere yüklenmesi, siyaseten bu milletin duygusallığının suistimal edilmesi bize üç yaşındaki aydan’ın hayata uzanan elinin mucize olduğu kabulünü mecbur kılıyor. peki… deprem allah’tan ama insana verdiği akıl da... birini kullanmadan diğerine sığınamazsınız. sen tedbirini al gerisi allah’tan deriz. yani o evlerin yaşanamaz olduğunu bile bile yaşanan bu acıların suçunu allah’a atıp tertemiz sıyrılamazsınız. kadere rıza başka bir şey...

    depremle ilgili önergeleri reddeden, imar barışında imzası, yetkisi, etkisi olan herkes sorumlu. herkes bu masum insanların ölümünün sebebi, katili... deprem vergilerini çalan - evet çalan (hesabını veremiyorsanız çalınmıştır!) herkes bu acının müsebbibi, bu saatten sonra bu iktidara, idarecilere, yetkilere hesap sormayan herkes de başına geleceklere razı olmuş demektir. artık kendimize gelelim, yeter diyelim; öfkemize sahip çıkalım. bu halkın aklıyla, duygusallığıyla, imanıyla dalga geçer gibi oynadığınız, suistimal ettiğiniz yeter!"

    iktidarı ayrı, muhalefeti ayrı... itişiyormuş gibi yapıp el ele bu milletin burnundan getirdiniz; fakirleştirdiniz. sarayın günlük harcaması 10 milyon, izmir’e çıkan ödenek 5 milyon! sadaka mı veriyorsunuz bu nedir allah aşkına? milletin a...koyacağız diyen cengiz'in affedilen vergisi 425 milyon!

    şu yardımlaşmayı, dayanışmayı gördükçe bizi bizle bırakın, biz kendimizi kurtarırız, yaşatırız, yönetiriz, neyimiz varsa paylaşırız. bu birlik beraberlikten şov malzemesi çıkarmayı, enkaz üstüne çıkıp bonus toplamayı, yarın hava soğuk değil, yağmur da yok açıkta kalın, diyebilen bakan utanmazlığını, halkımız da çürük binalarda oturmasalarmış arsızlığını, ‘ayda'nın acıyan yeri yok, köfte ayran istiyor’ diyen şuursuz bakanlarını da al git ey iktidar."

    detay.

  • bu cinayette hayatını kaybeden siavash ghafouriazar, yakın arkadaşımın concordia üniversitesi'nden yüksek lisans arkadaşı. nişanlısı sara mamani ile birlikte montreal'de yaşıyorlar, aralık ayında ev almış dayamış döşemişler, sadece evlenirken sevdiklerimiz yanımızda olsun diyerek iran'a düğün yapmaya gidiyorlar ve geri dönemiyorlar. 2 gündür etkisinden çıkamıyorum, concordia üniversitesi'nin anma için yayınladığı fotoğraftaki mutlu yüzlerine baktıkça kalbim kırılıyor.
    düşünüyorum. başarıyorsun, güzel olan her şeyin düşmanı çağdışı bir ideolojinin maymunu olmuş bir ülkeden gidiyorsun, yüksek eğitim alıyorsun, öncesi de sonrası da olmayan tek 1 hayatın var, yeni bir şeyler inşa etmeye çalışıyorsun o tek hayatı insana yaraşır şekilde yaşamak, sokaklarda ahlak polisinden dayak yemeden insan gibi giyinmek, düşüncelerini insan gibi dile getirmek, insan gibi eğlenmek için. sadece en mutlu günümde sevdiklerim yanımda olsun diye bu bok çukuruna geri dönüyorsun kısa süreliğine ve hayatın elinden alınıyor. hayallerin, geleceğin, mutluluğun ve dahi mutsuzluğun. her şey, sapık mollaları beslemekten, ölümü kutsallaştırmaktan, ciyak ciyak ağlamaktan, cenazelerde ezilip ölmekten başka hiçbir halt başaramayan ama sineması çok iyi diye salak salak övülen, tahran'a inse 5. dakikada sokakta dayak yiyecek gerizekalılar tarafından "3 milyon yıllık kadim pers medeniyeti ağğğğbiieee" diye ululanan bir molla rejimi tarafından elinden alınıyor, "yanlışlıkla". ne diyecek şimdi iran halkı ve yetkili merciler? "kader, kısmet, allahın takdiri" bitti gitti. o muhteşem pers medeniyetine de molla rejimine de hiçbir şey olmaz, toz bile yerinden oynamaz korkmayın. olan siavash ve sara'ya, o uçaktaki zavallılara oldu işte.
    edit: aldığım diğer bilgiler, uçak noel tatilini değerlendirip iran'a ailelerinin yanına gelen akademik kariyerli insan dolu, sırf university of ottawa'da doktora yapan 3 öğrenci var bu hafta anması düzenlenen. phd, post grad, profesör tittlelı insan dolu uçak ve mollalar çıkmış "özür" diliyorlar. özür dileme, sen de öl molla.

  • kesinlikle içinde bulunduğum ikilemdir.

    okuduğum bölümden ötürü akademik altyapıyla yetiştirilmiş olmama rağmen içimde bu tarz bir isteğin tek bir emaresine bile rastlamadım yıllardır.
    eskiden beri içimde resmen esnaf bir dayı var ve sürekli olarak durup durup ''hadi'' diye sesleniyor. üstelik etrafımda ve ailemde tek bir esnaf bile yokken sadece bende böyle bir aşk olması da genetiğin mucizesi.
    büfe olur, efendime söyliyim tekel bayisi olur, restoran olur, hep sürekli bir alayım satayım, ticaret yapayım, dükkan işleteyim hevesindeyim.
    bi laboratuara kapandığını düşün, makalelere gömüldüğünü falan, bi de işlek caddede büfe falan işlettiğini. oha lan büfe süper olm.
    ama sermaye şart.