hesabın var mı? giriş yap

  • işlevselliği arttıracak bir kaç kısayolu paylaşmak istiyorum.

    windows tuşu + prtsc: bir ekran görüntüsü almak istiyorsunuz ancak onu painte ctrl+v yapıp görsel olarak kaydetmek size çok uğraştırıcı geliyorsa bu kısayol sayesinde aldığınız ekran görüntüsü resimler>ekran görüntüleri klasörüne resim olarak kaydediliyor.

    windows tuşu + nokta (.): emoji kısa yolu, online oyunlarda falan insanlar şaşırabiliyor.

    windows tuşu + v: bir şey kopyaladınız, sonra üstüne bir kaç şey daha kopyaladınız ve öncekileri kaybettiniz. aslında tam kaybetmediniz, bu kısayol sizin ctrl+v geçmişinizi gösteriyor. sabitleme özelliği sayesinde adresinizi sabitleyip her seferinde tekrar yazmakla uğraşmayabilirsiniz.

    edit: windows + shift + s: windows +prtscr benzeri bir işlevi var, kırparak ekran görüntüsü almanızı sağlıyor. serbest biçimli kırpma özelliğini baya beğendim ben. aldığınız ekran görüntüleri windows+v tuşuyla girdiğiniz panoya kaydediliyor. alıntı ve taslaklar uygulamasının kısayolu sanırım. dm'den bildiren arkadaşlara teşekkürler.

    edit 2: windows tuşu + 1,2,3,4,5,... kombinasyonu ile görev çubuğundaki kısayollara erişebilirsiniz. burada da anlatılmış.

  • her şey bir friendfeed iletisi ile başladı. ne kadar dalga ne kadar gerçek olduğu bilinmez, birisi sözlükte yazılanlardan dolayı iki polisin kapısına dayandığını iddia ediyordu. önce olayın doğrulanmasına çalışıldı. evet olay doğruydu. sonra olayın niteliği anlaşılmaya çalışıldı. klasik olarak dini değerlere hakaret prim yapar mı hocu olayıydı. buraya kadar olay bilindik bir türkiye hikayesiydi, ekşi sözlük hikayesi değildi.

    sonuçta buraya üye olan herkes, asgari olarak okuma yazma biliyor demekti. yazdıklarından dolayı dava konusu olabileceğini ve sözlüğün kendisini legal planda savunmayacağını da biliyor olması gerekti. malum hukuk ilkesi yasayı bilmek mazeret sayılmaz ve bu bir ekşi sözlük yasasıydı. bireysel bir ihbar ve bununla bireysel olarak mücadele etmesi gereken yazarlar vardı.

    burada tek bir gariplik vardı. savcılık entryi silin dediğinde, yazara danışmadan kendi hukuk gücüne güvenerek hayır çekmeyi bilen site yönetimi, yazarın soruşturma konusu olmasında bahis görmezken, hatta reklamım olcak hafız diye avuç kaşırken, iş o yazara durumu bildirmeye gelince kanun boyle yalanına sığınıyordu.

    zaman geçtikçe hikaye garipleşmeye başladı. çünkü bireysel bir şikayet değil belli bir başlıkta yazan yazarlara toplu bir saldırı vardı. sözlük yazarlarının hiçbir haberi olmaksızın sadece sözlük yönetiminin bilgisi dahilinde, bu işlerdeki inatçılığıyla meşhur biri tek tek ihbarda bulunmuştu. yani olay yazan yazarların bireysel sorumluluğu değil sözlüğün kendisiydi. ama karşı taraf kurnazca davranarak sözlüğe yönelmiyor, yazarlar üzerinden dolanıyordu. ki sözlüğe yönelmesi halinde leoparı karşısına alacaktı. malum leopar ve zebra ekmek kapılarına yönelik en küçük bir riskte hemen ayaklanıveriyorlardı.

    aynı adresden aynı anda 100 istem gelse ddos saldırısı var diye alarma geçen sözlük yönetimi, aynı adresten peş peşe yazarlarına yönelen bu saldırının, bireysel olarak yazarlarına değil bizatihi kendi varlığına yöneldiğini görmüyor, görmek istemiyor ve hala aynı kavalı üflemeye devam ediyordu. hatta daha da korkakcası bunu o yazarlardan saklıyordu. çünkü o yazarlardan hiçbiri arkadaşları, eşi dostu filan değildi. öyle olsa malum alttan haber uçururlardı yoksa canım. onun yerine her zaman yaptıklarını yapıp peşlerine bir sürü fare takılmasını sağlayacak kaval nağmelerini üflemeye devam ediyorlardı.

    şimdi sayısı bilinmeyen, sözlük yönetimince yasalar böyle bahanesi ile kendilerine haber bile verilmeyen sözlük yazarları haklarındaki ihbara istinaden yapılacak işlemi bekliyor veya beklemiyor. sözlük yönetimi bu yol bir kere açıldığında ve duyulduğunda sözlüğün ağzına sıçılacağını anlamıyor bile. tek bildiğimiz aralarında ssg, kanzuk veya onların sevdiği birilerinin, yani yasaların işlemez hale gelmesini sağlayacak birilerinin olmadığı. ha leopar. onun başlığına yakında sakallı bir abi şu bakınızı verecek:

    (bkz: kuyruğunu tutmadan leopar böyle sikilir)

    benim onbinlerce sıradan sözlük yazarından biri olarak bu hikayeden kendi payıma çıkardığım şu: allahı kitabı tık olan ve kendilerini asgari esnaf ahlakından bile azade kıldıklarını cümle aleme ilan edenlerin tek bir fazla tık elde etmesini bile engellemek. olur ya tesadüfen biri bir konuda gugılda sörç yaparken entarime rastlar da siteyi tıklar diye silerim entarilerimi, canım yazmak isteyince yazarım, eğlenmek isteyince eğlenirim, sıfır katkı maksimum keyif. tıpkı as you like it.

  • yakışıklı, zengin, kültürlü erkeğin adı soyadı kombinlenmeden asla söylenemez..

    necmi bıngıllıoğlu ile yaşadığım her şey çok özeldi..
    haydar nevizade senin için ne ifade ediyor?
    necdet folloşlugil ile aramda hiç bir şey yok..!

    gibi gibi.. mesela "necmi ile yaşadığım her şey çok güzeldi".. olmuyor işte.. o etkiyi vermiyor.. adamlar haklı tabii..

  • benim var bir iki tane.
    milli takım kampı bulunduuğm şehre gelmişti.
    kimler kimler yok ki tanju, rıdvan, feyyaz, metin, ünal karaman, engin ipekoğlu, oğuz çetin falan.
    neyse, o zaman liseliyiz.
    hergün gidip izliyoruz bunları, millet imza alıyor, kızlar peşlerinde.
    biz de beşiktaşlıyız ayıptır söylemesi.
    bizim sarı fırtına yanında iki futbolcuyla beraber, tabir-i caizse takımdan ayrı düz koşu yapıyor.
    biz de iki üç arkadaşız.tribünden aşağı inmişiz, tellerden izliyoruz.
    aslında daha o yaşlarda bile ünlü falan görünce gidip hemen konuşayım falan derdinde biri değildim.ama gaza geldim ben de.
    neyse, "metin abi" "metin abi" diye çağırdık biz bunu.
    eliyle tersledi bizi, azarlar gibi bir şeyler söyledi. "görmüyor musunuz çalışıyorum" gibisinden.
    buz kestik hepimiz.hiç kimse tek laf edemedi.
    fena halde kırılmıştık.
    haklıydı aslında.
    ama en azından selam verip geçebilrdi.
    o gün bugündür metin'i sevmem.
    aynı kamptan bir başka anı.
    bu sefer feyyaz.
    otobüsün içinden insanlara bakıyor.
    yüzlerce kişi var ortamda.
    el sallıyorum, fark etsin istiyorum, garsona el kaldırırsınız da görmeyince kafayı kaşırsınız ya öyle.
    sonra nasılsa fark etti beni, gözgöze geldik, gülümsedi, el salladı o da.
    feyyaz'ı zaten severdim.o günden beri daha da sevdim.hem o metin'in yerine olsaydı asla azarlamaz, kibar feyzo gibi gülümserdi bize.

    ünlü olmak hakikaten çok zor ve ilginç. adam (metin) 25 sene önce birine atar yapmış. belki o gün canı çok sıkkındı, belki o gün çok kötü bir haber almıştı.bilemeyiz ama karşı taraf hala unutmamış o azarlar tavrı.
    diğer yandan diğer adam, kalabalıkta birini fark etmiş ve el sallamış.sorsan hatırlar mı? ama 25 sene sonra o selam hiç unutulmamış.