hesabın var mı? giriş yap

  • kalan 1.5 milyon abonenin yarisi da uyeliklerini iptal ettirmek isterken hayatindan soguyan, isyan edip lanet eden bir kitledir. rabbim herkesi kurtarsin.

  • ukraynalı kadın ve çocuklar köle olarak, erkekler de madenlerde çalışmak üzere teslim olsunlar maddesi eksik.

  • hasta olan arkadasla baglanti kurdum en kisa zamanda bana tahlilerini yollayacak.

    bu konuda dunyada en kompetitif cerrah tampa florida'daki norman parathyroid center'in kurucusu jim norman'dir. adamlarin ununu bu hastaliklar ile ugrasan herkes bilir.

    eger metastatik ise dakarbazin ile kemoterapi mumkun. ayrica vincristin ve cyclophosphamide ile chemo da verilebilir.

    ayrica metastatik yayilim sinirli ise radyasyon, radio frequency ile ablasyon veya cerrahi debulking mumkun.

    ayirca hypercalcemia icin sensipar yeterli degil. denisumab yada zoledranic acid kullanmak gerek buna ek olarak.

    ama desigim gibi hastalik metastatik mi degil mi daha belli degil. hastaligin evresini ogrendikten sonra kendisi ile cesitli opsiyonlari konusucaz.

  • dort ay boyunca o sirketten bu sirkete mulakatlarda debelenmis bir insan olarak su sekilde dillendirecegim tavsiyelerdir.

    not: teknik bir alanda is aramis oldugum icin qualcomm, seagate, xilinx, marvell gibi sirketlerle gorusme firsatim oldu ve haliyle tecrubelerim buyuk teknoloji sirketleri mulakatlari icin gecerli. is basvurusu surecinden baslayalim:

    1- is aramaya baslamadan once mutlaka ama mutlaka profesyonel aginizi genisletin. linkedin bu hususta cok faydali oluyor.

    2- yuksek lisans yaptiginiz okuldaki ust donemlerinizle (ozellikle tez danismaninizin eski ogrencileriyle) iyi iliskiler kurun, cunku siz mezun olmadan birkac sene once onlar ise giriyor ve yavas yavas laflari gecmeye basliyor. hal boyle olunca da ozgecmisinizi patronlarina ilettiklerinde yuzyuze mulakata cagirilma sansiniz ciddi oranda artiyor.

    3- sirketlerin personel avcilarinin (recruiter) en cok kullandiklari arac linkedin. bu yuzden linkedin profilinize mutlaka ozenin. gerekirse ayda 25 dolar odeyip premium hesabi alin ve sirketlerin personel avcilariyla baglanti kurmaya calisin.

    4- mutlaka ama mutlaka ozgecmisinizin yaninda pozisyona neden uygun oldugunuzu dusundugunuz, 1 sayfayi gecmeyen bir mektup yazin. seagate'teki mulakatimin ilk asamasinda bu mektubu yazmis oldugum icin one gectigim belirtilmisti.

    5- basvurdugunuz pozisyona gore ozgecmisinizi degistirin. mesela yazilim agirlikli bir pozisyonsa programlama becerilerinizi on plana cikarin.

    buyuk sirketlere her bir pozisyon icin en az 100 kusur aday basvuruyor. ilk on elemede 100 ozgecmis icerisinden yaklasik 80 tanesini eliyorlar ve 20 kisiyle telefon mulakati yapiyorlar. diyelim ki ilk onelemeyi gectiniz ve sirket sizinle bir telefon mulakati yapmak istedi (telefon mulakati yaklasik 45 dakika surecektir):

    1- mumkunse mulakati cuma gunune ayarlayin, cunku karsinizdaki insan haftanin son gunu oldugu icin cok daha neseli olacaktir.

    2- pozisyonla alakali teknik sorulara hazirlikli olun. telefon mulakatinda genelde daha temel sorular soracaklardir ama kol gibi sorular sorduklari da gorulmustur.

    3- matematik agirlikli zeka sorularina (brainteaser diye geciyor) mutlaka mulakat oncesinde pratik yapin. bu sorularin coguna tumevarimsal bir argumanla yaklasilmasi gerekmekte ve buna asina olun. bu tarz sorularin oldugu tonla web sitesi var.

    4- hic alakaniz olmayan bir konuda soru sorulmussa bilmiyorum diyip gecin. sirf konusmus olmak icin konusmayin, inanin cok ters tepiyor.

    bahsi gecen buyuklukte sirketler genelde 20 kisiyle telefon mulakati yaptiktan sonra en begendikleri 5 kisiyi yuzyuze mulakata cagiriyorlar. diyelim ki yuzyuze mulakata cagirildiniz (yuzyuze mulakat 5 ila 8 saat arasinda surecektir):

    1- illa ki takim elbise giyeceksiniz diye bir kaide yok. ozellikle yazilim pozisyonlarinda takim elbise ters tepmekte cunku beraber calisacaginiz adamlarin tarzi o degil.

    2- yuzyuze mulakata cagirilmadan once sirket sizinle mulakat yapacak (cogunlukla teknik) insanlarin adinin oldugu bir liste yollayacaktir. bu liste yaklasik 5 ila 8 kisiden olusacaktir ve her biri sizinle yaklasik 45 dakika konusacaktir.bu listedeki herkesi tek tek internetten aratin ve uzmanlik alanlarina bakin. bu alanlardaki temel bilgilerinizi tazeleyin.

    3- her mulakatin sonunda ya da basinda bir sorunuz var mi diye soracaklardir. mutlaka ama mutlaka aklinizda pozisyonla ilgili birkac soru hazirlayin ve sorun. boylece hem bilincli bir aday oldugunuzu gosterirsiniz, hem de kalan 45 dakikada size daha az soru sorabilirler.

    4- tezinizi incik cincik edeceklerdir, hazirlikli olun.

    5- telefon mulakatindan cok daha zor teknik sorulara hazirlikli olun, bilmediginiz konularda fikrim yok ama gerekirse ise baslayinca ogrenirim diyin, bos laflar gevelemeyin.

    5- mulakati yapan herkes size guleryuzlu ve oldukca profesyonel davranacacaktir. bunu size ozel degil, herkese yapmaktadirlar, sakin gardinizi dusurmeyin ve samimiyeti abartmayin.

    6- ogle yemeginde bile teknik sorulara hazirlikli olun.

    7- mulakati yapan kisi bir turk ise o turkce konusmadigi surece turkce konusmayin.

    8- mulakatin sonunda sizi davet ettikleri icin tesekkur edin ve size haber verebilecekleri yaklasik bir tarih sorun.

    bu asamalari atlattiktan sonra da mulakat ne kadar iyi gecmis olursa olsun, elinize resmi teklif gelene kadar is bakmaya devam edin.

    not: belirtmis oldugum tavsiyeler sahsi tecrubelerime dayanarak verdigim tavsiyelerdir ve mutlak gecerlilikleri yoktur.

    edit: cok fazla ingilizce kelime vardi, onlar turkceye cevrildi. ne olur ne olmaz diye de ingilizceleri yanlarina eklendi.

  • 'bütün vaktinizi sizi sevmeyen ve asla sevmeyecek adamlara harcıyorsunuz. bu kadar vakti ilime bilime harcasanız evde uygun niteliklerde adam yaratacaksınız zaten'

  • durup dururken aslı astarı olmayan yere kendine sıkıntı edecek işlere bulaşması.uzun ama komik diye yazıyorum.

    tam bir hafta önce, pazar gecesi iki buçukta uyanıp odama geldi ve direkt:
    -senin aklındaki ne? ne zaman evlenip barklanacaksın. senin sonunu hiç iyi görmüyorum.

    az çok huyunu suyunu bildiğimden gecenin bir yarısı rüyanda mı gördün demiyorum tabii, babamın bu tarz çıkışları normal geliyor bana.
    + baba o işler öyle kolay olmuyor pek
    -bence senin evlenmeye niyetin yok.
    + baba anladım da kimse yok şimdi hayatımda. kendi kendime mi evlenicem?
    - kız bulsam evlenirim diyorsun yani?
    + yani, evlenirim heralde.
    kalktı gitti.

    tek konuştuğumuz bu. aradan pazartesi geçti salı günü akşam eve geldim. elinde bir kağıt neşeyle:
    - oğlum bu kız seni seviyor, senden çok hoşlanmış. sen de bak beğenirsen hemen evlenin.

    abartıyorsam şerefsizim.işten gelmişim, elinde birinin adının soyadının yazıldığı bir kağıt. baba bu nerden çıktı şimdi diyorum, geçen konuştuk ya diyor. hayır olay nasıl bu hale geldi benden habersiz diyorum, anlatıyor.

    iş yerindekilere evlendirmek istediğim bir oğlum var diye konuyu açmış, mesai arkadaşlarından biri de benim de evlendirmek istediğim bir yeğenim var demiş, birbirlerine isimlerimizi vermişler pazartesi günü, adam salı sabahı iş yerinde ''bizim yeğen bakmış facebooktan senin oğlanı beğenmiş, senin oğlan da baksın kızı beğenirse görüşsünler'' demiş.

    şimdi tip olarak ahım şahım yakışıklılığım yok fotoğraflarda da kesinlikle fotojenik çıkabilen biri değilim ''kız seni beğenmiş.'' deyince insan bi' kıllanıyor. durumu arz ettim.
    - ne kadar kötü olabilir ki, dedi
    - beğenmezsen ararım adamı, oğlum yeğenini beğenmedi derim olur biter, dedi

    beklentiyi düşük tutarak açtım facebooku, ailecek pc başındayız, kızı arattım facebooktan. ilk tepki benim biraderden geldi:
    k-oooooha.
    + abartma lan hayvan herif, diye atarlandı bizim biradere.

    sonra bana baktılar. bende bir sessizlik. beklentiyi ne kadar düşük tutarsan tut, gördüğüm, düşük tuttuğum beklentinin de kat be kat altında. öyle sessizce bir otuz-kırk saniye ekrana baktık. babam konuştu yine ilk:
    - tabi biraz kilosu var, yok değil.
    + bayağı var baba.
    k- tam kışlık
    - lan sen sus (biradere atar.) abin ne diyecek bakalım.
    + valla baba, çok da konuşacak bir şey yok sanki. sen adamı ara bizim oğlan beğenmedi de o zaman.
    - böyle şeyler telefondan söylenmez, yüz yüze söylerim yarın iş yerinde. sen eminsin di mi oğlum, olmaz diyosun?
    + olmaz baba.

    sessizce dağıldılar. çarşamba günü işteyim, o adını arattığım kız ''merhaba nasılsın.'' yazmış facebooktan bana. akşam eve geldim, babam erkenden odasına çekilmiş, uyku moduna girmiş. girdim odasına, koltukta yatıyor gözünü aralıyor ama beni görünce geri kapatıyor, annem de yanında televizyon izliyor.
    + baba kızın dayısına söylemedin mi sen bugün, kız bana mesaj atmış.
    - söyledim oğlum bişe yok onda atabilir ya arkadaş olarak. o kadar şey oldu sonuçta aranızda.
    + baba sen adama oğlum kızı beğenmedi diye net olarak söyledin mi söylemedin mi?

    annemden çekindiğine eveleyip geveliyor. benim odaya geçtik. söylememiş, adam salı sabahı yeğenim senin oğlanı beğendi, senin oğlan da beğenirse görüştürelim deyince sevinçten benim oğlan kesin beğenir, oldu bu iş emin ol demiş adama. çarşamba sabahı da o dediğinden cayamamış, benim oğlum da senin yeğenini beğendi demiş.

    + e şimdi ne olacak?
    - ne yazmış kız sana?
    + merhaba nasılsın yazmış.
    - iyiyim sağolun siz nasılsınız yazsan eline mi yapışır oğlum?

    aynı akşam yazdım, çıktım.
    perşembe oldu, kız da kezbanın önde gideni. normalde herkesle konuşmazmış ama arada dayısı olunca bi' oturup kahve içebilirmiş, müsait olduğu gün haber verirmiş bana.sahi nelerden hoşlanırmışım, en sevdiğim yemek hangisiymiş, o en çok pembeyi severmiş... yazmış da yazmış. okuyorum, okuyorum cevap vermiyorum. perşembe günü de öyle geçti,

    cuma sabahı bi' baktım ''ya yazmayacaktın madem, babana neden aşık oldum dedirtiyosun.'' demiş.''oha öyle mi demiş gerçekten.kusura bakmayın o an boşluktaydım, boş bulundum hoşlandığımı söyledim ama inanın bir ilişki yürütecek durumda değilim psikolojik olarak, gerçekten özür dilerim.'' yazdım. kız kapak fotoğrafına ''beş kuruşluk adamları musallat ettik ömrümüze'' diye kapak resmi paylaşmış facebooktan. bu kadar kolay mıydı falan yazıyor. tekrar özür dileyip artık yazışmamızın da bir anlamı olmadığını söyledim.

    cuma da öyle geçti. cumartesi günü işe gittim, işten geldim, arkadaşı babama bozuk atmış iş yerinde, babam da benimle konuşmuyor şimdi.

  • ilk yazılımcılarda gördüm bunu. ben de geyiğini yapmışımdır kesin. "abi bırakıcam bu işleri manav olucam". "abi gidicem ege kıyısında domates yetiştiricem" şeklinde.

    isyanın sebebi belli: bir meslek zihinsel olarak çok yoruyorsa zihinsel yorgunluğu olmayan meslek stereotiplerinden birini seçip onu arzuluyoruz.

    halbuki manava gidip bunu desen seni patlıcanla hıyarla döver. millet manavlığı bir tezgaha döşenmiş sebze meyveyi belli fiyattan satma işlemi zannediyor. keza domates yetiştirmeyi de "domates ekmek ve çıkan domatesleri toplamak" olarak. bunlar fiziksel efor gerektiren şeyler zannediyor. mesela domatesler niye çıkmadı, haşerat niye dadandı, niye mahsül kırıldı bunlar düşünce gerektirmiyor zannediyor.

    manav için de öyle. en başta sattığın ürün "perishable good" yani sonsuza kadar saklayabildiğin bir şey değil. hızlıca elinden çıkarmak zorundasın. ona göre ideal fiyat aralığı tutturman gerekiyor karlılık için. stok ve halden toplu alımlar için de doğru planlama yapman gerekiyor. bu başlı başına endüstri mühendisliği alanına giren bir optimizasyon konusu. dükkanı kaçtan kaça açık tutacağın, ne zaman başını bırakabileceğin, çırak tutacaksan onun sigortası bile derdin oluyor.

    onun haricinde manavlığı dışsal faktörler hiç yokmuş gibi hayal ediyorsun. mesela mahallenin polisi gelip iki salatalık tırtıklayınca parasını alamıyorsun. sıkıysa iste. çocuklar çilek aşırınca, ev sahibi kirayı tam gününde isteyince hesapların birbirine giriyor. buzdolabının elektriği gidiyor, dükkanı su basıyor. vitrin camını top kırıyor. fare dadanıyor. ilaçlaman gerekiyor. veresiye defterleri kabarıyor. bu sefer yanlışlıkla sebzeye sıktığın ilaçtan müşteri zehirleniyor. bir de sonunda yan sokağa migros gelmesin mi? hadi şimdi koca zincirin planlama ve işletme kabiliyetiyle tek başına mücadele et sıkıysa.

    sonra kan ter içinde uyanıyorsun: "oh lan ne güzel kod yazıyorum, derliyorum, tek derdim bu".

    mesleklerimizin kıymetini bilelim.

  • hayalet karakterinin aşık olunca yalnızken hallerini çok beğenmiş bayanlar, bize de biri böyle aşık olsa hemen veririm diyen bile var,
    sizin o hayır dediğiniz çocuklar da size aşıkken öyle oluyor, yalnızken, illa kameraya çekip yollasınlar mı.

  • bunlar varlık kavgası. paraları olmasa birbirinden önce harcamak için kavga edebilirler miydi?