hesabın var mı? giriş yap

  • depremden sonra malatya'dan çıkmaya karar verdik. ya mersin'e, ya da konya'ya gidebilirdik çünkü tanıdıklarımız oradaydı.ama hem kayseri hem gaziantep yolu kapalıydı. hayatımda hiç gelmediğim sivas'ın yolu açıktı sadece. başka alternatif yok diye de saat 14:00 gibi yola çıktık ve buraya gelmeye karar verdik.

    kangal'a kadar tüm benzin istasyonları kapalıydı. kangal'da bir dinlenme tesisinde yemek yiyelim dedik. suyumuz da hiç yoktu. nerdeyse 1 koli su aldık , yemek yedik.
    bize ekstra ekmek verdiler yolda lazım olur diye .ben bir tane de sigara aldım . adam 1000 tl dese okeyim yani. adam bana hocam 100 tl ver yeter dedi. ilk başta şaka sandım. neler yediğimizi içtiğimizi söyledim suları gösterdim. abi siz depremden kaçıyorsunuz para bile almamam lazım dedi. valla sarılıp ağlayacaktım.

    yollar tipi ve kar nedeniyle kapalı olduğu için de iki gündür de ismini vermek istemediğim lüks bir otelde nerdeyse klasmanına göre bedava denilecek fiyata kalıyoruz ailemle.
    tüm ekstraları da ikram yaptılar bize.
    haberlerde dinlenme tesislerinin ve bazı fırsatçılarım yaptıklarını görünce halimize şükrediyorum. gerçekten de yiğidin harman olduğu yermiş sivas. bu yaşadığım travmayı atlatmama çok yardımcı oldunuz halk olarak . buraya ayrıca tekrar geleceğim…

    edit: entry debe'ye girmiş farketmedim bile. bu günlerde kimin yanımızda olup kimin olmadığını bilinsin diye edit yapıyorum. entry ilk halinde reklam vs olmasın diye bundan bahsetmemiştim.

    kaldığım otel: ramada by wyndham sivas
    dinlenme tesisi konumu:petrol ofisi

  • hasta olan arkadasla baglanti kurdum en kisa zamanda bana tahlilerini yollayacak.

    bu konuda dunyada en kompetitif cerrah tampa florida'daki norman parathyroid center'in kurucusu jim norman'dir. adamlarin ununu bu hastaliklar ile ugrasan herkes bilir.

    eger metastatik ise dakarbazin ile kemoterapi mumkun. ayrica vincristin ve cyclophosphamide ile chemo da verilebilir.

    ayrica metastatik yayilim sinirli ise radyasyon, radio frequency ile ablasyon veya cerrahi debulking mumkun.

    ayirca hypercalcemia icin sensipar yeterli degil. denisumab yada zoledranic acid kullanmak gerek buna ek olarak.

    ama desigim gibi hastalik metastatik mi degil mi daha belli degil. hastaligin evresini ogrendikten sonra kendisi ile cesitli opsiyonlari konusucaz.

  • konservatuvarda lisans ve lisansüstü olmak üzere 8 senesini geçirmiş bir insan olarak şöyle söyleyeyim, bilal'e anlatır gibi anlatayım hatta; bir şan öğrencisi iki senesi hazırlık olmak üzere 6 sene eğitim görür. hatta bizim okulda (bkz: istanbul üniversitesi devlet konservatuvarı) hazırlık sınıfında kalırsan direkt okuldan atılmak gibi bir durum söz konusuydu. bilmem bu diğer konservatuvarlarda da böyle mi ama önemli değil, önemli olan bu 6 sene boyunca verilen emeğin ne kadar büyük olduğu. bir nevi tıp eğitimi gibi değil mi? ama tıp okuyorsan ouuuvv, şan okuyorsan "e nolmuş canım herkes yapabilir!". yani konuyla alakasız, opera şan tekniğinden tamamen bihaber amatör bir koro gidip puccini'nin efsanevi la boheme operasında koro olarak yer alabilir. yaav he he...

    buna ne denir biliyor musunuz? emek hırsızlığı! peki neden biliyor musunuz? işte bu gibi rezillikler yüzünden şan bölümünde 6 senelik başarılı bir eğitimden sonra para kazanmak için kitapçıda çalışmak zorunda kalan arkadaşım var benim! adam çok da iyi bir bariton ama bu rezil ülkede, bu rezil şartlar altında iş bilmeyenin iş bilenin emeğini ve hakkını gasp etmesi yüzünden işini yapamıyor...

    bence aranıza serdar ortaç'ı da alın. ne de olsa müzikte sadece 7 nota var...

  • caz kilise kökenli bir müziktir. afro-amerikalıların kendi ritimlerini kullanarak söyledikleri ilahilerden gelir.

    roll jordan roll

    tabi ki çıkış noktası tarlalarda, madenlerde çalışırken söylenen uzun hava şarkılardır. ama gelişiminin kilise müziği sayesinde olduğunu söyleyebiliriz. çünkü siyahiler ile beyazların hiyerarşi olmadan bir araya gelebildikleri nadir alanlar kiliselerdi ve burada banjo, organ gibi beyazlara ait enstrumanları keşfedebildiler.

    ki bugün bilinen jazz şarkılarının çoğu -oh mary don't you weep, when the saints go marching in- ilahidir. ray charles vokallerini genelde kilise korosundan seçermiş.

    burada charles pickard ware ve lucy mckim garrison tarafından yayınlanan bir koleksiyon var. caz müziğin erken örneklerini görebilirsiniz.

    blues, daha farklı bir kimliğe sahip. çıkış noktası hemen hemen aynı, ama caz müziğe nispeten tek tonlu olduğunu, daha melankolik bir kimliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz. şöyle de ifade edebiliriz: caz kilise müziğiyse blues taşra müziğiydi.

    blind lemon jefferson blues müziğin babası olarak görülür. kör bir sokak müzisyeni kendisi. texas'ta gitarıyla sokaklarda çalarken paramount müzik şirketi tarafından keşfediliyor ve şarkıları kaydediliyor. geniş kitlelere ulaşan ilk blues müzisyeni olarak kabul edilir.

    şunu da belirtmek gerekiyor ki, halk müziğinin kente hitap etmesi ancak taşralardan kentlere göçlerin en üst seviyeye ulaştığı ve kayıt teknolojisinin geliştiği zamanlarda mümkün olabildi. blues da bu sayede yayıldı.

    blues "hüzün" demek zaten. ki cazın aksine hillybilly müziğe de yakındır. hatta jimmy rodgers woody guthrie, johnny cash, bob dylan gibi country şarkıcılarının temsil ettiği geleneğin ilk öncüsüdür ve bir "blues" müzisyenidir.

    kısaca şunu söyleyebiliriz: caz arkaik olarak tarlalardan ve madenlerden çıksa da, kilise müziğidir. hatta sidney finkelstein'ın ifadesiyle "bir afrika müziği değil, amerikan müziği"dir. blues ise taşrada dertlenip sazı eline alan köylünün müziğidir.

    ekşi şeyler editi: bu giriyi yazmaya başladığımda bu konulardaki araştırmalarıma yeni başlamıştım. eksik olduğum noktalar olabilir. mesela cazı bir "kilise müziği" olarak tanımlamışım, bu yanlış değil ama biraz eksik. caz aynı zamanda blues'a göre daha "kentli" bir kimliğe sahiptir, bunu da eklemek lazım.