hesabın var mı? giriş yap

  • bim'in şanına yakışan yılbaşı paketidir.

    içeriği:
    le cola
    dağhan sucuk
    teatone ica tea
    3 kg'lık dost yoğurt
    peripella çıkolata
    12'lik bili bili yumurta

  • “akşam namazımı kılmadan önce melissa’mın odasında yanına yatıp resim çektim ve sizinle paylaşmak istedim, bu kadar. yaşadığım dini gösterip biraz da olsun buna özendiriyorsam ne mutlu bana” yazmış.

    valla yavrucum zengin ve evli biriyle yasak aşk yaşayıp gününü gün ederek, kolay yoldan paraya kavuşarak zaten kızlarımıza yeterli özendirmeyi gerçekleştirdin.

  • az yaşadığım repliklerdir.

    yer: otobüs, arka koltuk
    olay:

    tatlı kız - ( gülümser)
    skatheist - (gülümser)
    kız - (birşey der, skatheist duyamaz)
    skatheist - "pardon duyamadım?" der ve arada bırakılan boş yere kaymak için hamle yapar

    -ama oda ne-

    skatheist'in annesi - (şans'a durulan duraktan o otobüse binmiştir, gelir çat diye kız ile skatheist'in arasına oturur)
    skatheist'in annesi - a benim pis oğlum yine giymişin 5 yıllık gömleği...

    son.

  • zenginleşmediler 10 bin doları varsa yine 10 bin doları var.türk lirası değer kaybetti.dolar yükselmiyor yaratılan en büyük aldatmaca bu zaten.böyle bir algı oluşunca suçu dolara atabiliyorsun ne güzel değil mi ?

  • o çocuk ben olabilirdim.
    sizi temin ederim..

    5 buçuk kilo doğan bir bebektim ben, annem 46 kiloymuş bana hamile kalınca, 9. ayda 72 kilo olmuş. ağırlığının yarısından fazla kilo almış yani. 5 buçuk kilo ve 60 santimetre.. yumuk yumuk tombili bumbik, 1 kilo yanaklı bir bebekmişim.

    ve beni yolda görenler ısırmadan muncurmadan bırakmıyorlarmış..
    işte birgün beni yolda bir prodüktör görüyor, bostancı pazarında.
    bu ne acaip bir çocuk, hemen getirin bana deneme çekimine alalım diyor anneme..
    gidiyoruz çekime, ön eleme yapılıyor. çeyrek finaller, yarı finaller ben hepsinden mutlu ayırılıyorum.
    mutlu ayrılıyorum dediğim, bir sürü cici bebe veriyolar, bol sütlü vitaminli.. besleyici bir şey aynı zamanda..
    daha ne besleneceksem artık?
    neyse..
    son ikiye kalıyorum artık, final oynamak istiyorum zaten..
    finaldeki rakibim geliyor, aman allahım o ne öyle?
    bu çocuk türk değil ki!!
    sarı saçlı maviş bir şey..
    annem sinirleniyor, herkes çok inanmış bana, kıbrıstaki türk temsilciliğinden bile telefonlar yağmış, azerbeycan uyumamış bütün gece..
    ama heyhat! bu çocuk, türk bile değil! bize benzemeyen 1000 kıymetli ya, ben anlıyormuş gibi ağlamaya başlıyorum. annem beni susturmaya çalışıyor. ancak sonucu biliyorum ben..

    o çocuğu seçiyorlar! hiçbirimize benzemeyen o çocuğu..

    ve yıllar sonra bu başlığı görüp iyice anlıyorum.
    1-0 mağlup başlıyoruz biz bu hayata, hem mağlup başlıyoruz hem de her bebe gibi ağlıyoruz. bunda bir gariplik yok.

    not: tüm milliyetçilik duygularımı kullandığım bu yazının tamamı gerçektir. cici bebe türk olsun!

  • doğru.
    sadece 6 yaşındaki kız çocuğu değil.
    farklı yaşlardaki nice erkek ve kız çocuklar, kadınlar mesele.

    ve biz, neye taptığınıza bakmadan diyoruz ki
    çocuklardan kadınlardan elinizi, gözünüzü çekin artık!

  • org - 100 lira
    şövale+tuval+boya+fırça – 200 lira
    flüt+trampet+mandolin+melodika – 150 lira
    çocuk kitapları – 100 lira
    kostümler – 200 lira

    çocuğunun yeteneksizin allahı olduğunu fark etmek paha biçilemez…

    hep bir yeteneğim olduğuna ve bunun ortaya çıkarılamadığına inandım. ailemin beni ehil ellere teslim etmediği için bu yeteneğimin güdük kaldığından ve zaman içinde yok olduğundan işkillendim hep. oysa bugün belki bir virtüözdüm, belki bir ressam ya da çok okunan bir yazardım. belki balettim kim bilir, ama olmadı işte malın teki olup çıktım.

    istedim ki aynı şey çocuğumun başına gelmesin, doğumundan itibaren gözlem altında tutayım, yeteneklerini anında keşfedip geliştirilmesi yolunda adımlar atayım. bunun için yukarıda saydıklarımı ve daha fazlasını alıp yığdım eve. müzisyen mi olacak, resme mi ilgi duyacak, yazıyla mı iç içe olacak yoksa drama yeteneğini mi gösterecek bizlere diye bugüne kadar uğraştım.

    kolay değil, 2 yaşında çıktığım bu yolda bugün 3. yılımıza girdik ve ben bisikletini ters çevirip, eliyle tekerleklerini çeviren ve bundan delicesine haz alan çocuğuma baktıkça…

    vasat altı bile olabilir. oysa ben 7 yaşında ilk konçertosunu yazarsa ne yaparız diye uyku uyuyamıyordum lan, ödülüm bu mu olmalıydı? bisikletinin cıyaklayan kornasını eline alıp salonun ortasında bağırarak koşan bu çocuk benim mi allahım? ya cama oturup dışarı su sıkan bu çocuk?

    o ebeveyn benim, org isteyen varsa söylesin...

  • emlak balonu nedir biliyor musunuz?

    geçen gün bir tane ilan gördüm, yerini de söyleyeyim hatta istanbul şirinevlerde metroya yürüyerek yirmi dakika mesafede. kötü bir semt yani bilen bilir. ev de çok yeni durmuyor. piyasa araştırması yapıyorum sadece nerede ne görürsem bakıyorum bilgi ediniyorum.

    neyse aradım adamın eşi oradaymış gel eve bakalım dedi. girdim eve, banyoda duşakabin yok, mutfakta mutfak dolabı yok. yerler zaten fayans parke değil. bir de kat kaloriferi. salonda soba duruyor. ev en az yirmi yıllık. 2+1 leş bir ev. gözünüzde canlandırın yani. kadına dedim ki ablacım bu evin bayağı bakıma ihtiyacı var, dolap yok bilmem ne yok. tabi dedi, herkes kendi zevkine göre yaptırır evi dedi. işte tabi herkes kendi zevkine göre yaptırır evi cümlesini söylerkenki özgüven var ya hani, ben ev sahibiyim özgüveni, ev bu kardeşim işine gelirse özgüveni, ben aslında şark kurnazının cahilin önde gideniyim ama benim evim var özgüveni, işte o özgüvenin sebebi bu emlak balonu. ve o özgüven emlak balonu.

    kiralık veya satılık ne kadar ev sahibi gördüysem istisnasız hiç biri mi adam çıkmaz. hep bana mı denk geliyor arkadaş hepsi mi eşşek olur. bıktım yeminle, bu insanlarla anlaşmaya çalışmaktan aynı dili konuşmak zorunda olmaktan bıktım.

    şuan oturduğum evin sahibi beyfendi de iki yıldır evi yaptırcam diye oyalıyor bakalım. çıkamıyorum da evler ebesininki kadar pahalı. nolacak böyle bilmiyorum. köyde kentte üç beş tarlası olan sattı istanbulda müteahhit oldu, kendi işinin terimlerini öğrenemeyip iki kira debosot dedi ama biz yıllarımızı eğitime verdik istediğimiz semti bırak istemediğimiz semtlerde bile istediğimiz evlerde oturamadık. ev ulan ev. içimize sinen eve bile oturamıyoruz. ben böyle ülkenin de emlağının da balonunun da amasını avradını.

    düzenleme: bir takım imla hataları.

    yıllar sonra gelen edit: sırf istanbuldan kaçmak için doğuya yerleştim. hatta bayağı doğu. ilk defa geldiğim yerler, ilk defa gördüğüm kültürler.

    size şöyle kısa ve öz cevap vereyim; bir yıl oldu, terörden dolayı ölümle burun buruna da geldim, yanıbaşımda bombalar da patladı, çatışmalar yaşanırken teröristlerin sesini duyacak kadar yakında da bulundum ama yine bir kere bile pişman olmadım. istanbul öyle bir yer.

  • mudodaki kütük, beymendeki trençkottan sonra ekşi sözlük ahalisine 2015 armağanım olsun.

    1 - > http://store.apple.com/…oduct=mj3k2ll/a&step=detail

    2 - > http://store.apple.com/…oduct=mj3g2ll/a&step=detail

    türkiye satış fiyatlarını da vergilerle beraber yaklaşık 3,5 katı olarak tahmin edebiliriz, sıfır km astra falan alınıyor galiba.

    an itibariyle türkiye mağazasında da yok henüz, sessizce koyarlar gece.

    peşin edit: rolex, tag heuer, seiko veya bilimum isviçre kurmalı saatleri falan diye mesaj atıp lüks kültürünü öne çıkarmaya çalışan olursa keserim bileklerinizi. normalleştiremezsiniz. saat. saat. saat.

    dipnot: sayın bakanım sizi kesmez, varoş işi bunlar.