hesabın var mı? giriş yap

  • (romica evlilik yıldönümü kutlaması için makyaj yapmıştır, çocukları çabucak giydirip babaneye bırakma telaşı içindedir. ege (4,5 yaş) ve ilay (2,5 yaş ) tuhaf tuhaf annelerine bakmaktadırlar.)

    ege: anne senin gözüne ne oldu?
    romica: makyaj yaptım oğlum, gözüme far sürdüm.
    ilay: anne korrkunç olmuş.
    ege: hayır hiç de korkunç olmamış, değişik olmuş.
    romica: (umutlanır) nasıl değişik olmuş, iyi mi kötü mü?
    ege: iğğrenç değişik olmuş.

  • -(ben) bir milliyet lütfen
    - şu çakmak yanmıyor bi baksana..(nie müşteriye çakmak yanmıyor denir, tabi uyanmak lazım)
    - ayh! (elektrik çarpar)
    - dur nereye gidiyorsun..
    - başka bakkala....

  • mazhar'ın sürekli evlendirilmeye çalışılması nedeniyle dizinin kadrolu nikah memurunun olması. hatta adam artık nikaha başlamadan "eveeet... bakalım bu sefer nikahı kıyabilecek miyiz?" diye giriyordu...

  • kahvede para vermeden kaçanlardan sıkılmış beethoven'ın ölümsüz pozu. para vermeden kaçanların arkadaşlarına çayları gömerek bu sorundan kurtulmasıyla kahvecilik tarihine adını altın harflerle yazdırmıştır.

  • yıllar önce vejeteryanken, vejeteryan pide içi hazırlayıp pide yaptırıyordum arada. bir gün pideyi yerken normalden daha lezzetli olduğunu fark ettim. bi baktım kıyma var içinde. meğersem pideci kendince iyilik yapıp “yoksul galiba bunlar” deyip kıyma koymuş biraz.

  • canını yediğimdir. halihazırda evli olduğum güzelliktir.

    akşama kadar evdeki 2.5 yaşındaki fırlamanın peşinde koşmaktan yemek yapamamıştır.
    yapar bi menemen, çayımızı demleriz, evladımız menemene "memmeniç" diyerek ekmeğini bandırırken oturup onu seyrederiz.

    "menemen yaparım yanına da çay demleriz diyen kadın" cümlesinin öznesi menemen değil, kadındır.
    eğer o kadınla mutluysanız, yemekte ne var diye sormazsınız bile.

  • 13 ekim 1972'de arjantin'deki and dağları'na düşen ve enkazı iki aydan fazla bir süre bulunamayan uruguaylı amatör bir rugby takımı tarafından uçurulan bir uçağın yolcularının yaşadığı olay...
    1972 yılında old christians club takımı montevideo,uruguay'dan santiago, şili'ye taşımak için uruguay hava kuvvetlerine ait bir uçak kiraladı. 12 ekim'de çift motorlu fairchild turboprop, 5 mürettebat ve 40 yolcu taşıyarak carrasco uluslararası havaalanı'ndan ayrıldı. kulüp üyelerinin yanı sıra, uçak masraflarının karşılanmasına yardımcı olmak üzere işe alınan arkadaşlar, aileler ve diğer kişiler de uçaktaydı. dağlardaki kötü hava koşulları nedeniyle, ertesi gün saat 14:18'de yola çıkmadan önce arjantin'in mendoza kentinde bir gece kalmak zorunda kaldılar. santiago mendoza'nın batısında yer alsa da, fairchild yaklaşık 22.500 feet'ten (6.900 metre) daha yükseğe uçmak üzere inşa edilmemişti, bu nedenle pilotlar uçağın and dağları'nı güvenli bir şekilde aşabileceği planchón geçidi'ne doğru güneye bir rota çizdiler. kalkıştan yaklaşık bir saat sonra pilot hava kontrolörlerine geçidin üzerinden uçtuğunu bildirmiş ve kısa bir süre sonra da santiago'nun yaklaşık 110 mil (178 km) güneyindeki curicó, şili'ye ulaştığını ve kuzeye döndüğünü telsizle bildirmiştir. ancak pilot, hâlâ and dağları'nda olan uçağın konumunu yanlış değerlendirmişti. hatanın farkında olmayan kontrolörler, iniş hazırlığı için alçalmaya başlamasına izin verdiler. kısa bir süre sonra şili kontrol kulesi uçakla irtibat kuramadı.

    uçak 13 ekim günü saat 15:30 sularında bir dağa çarparak önce sağ kanadını, ardından da sol kanadını kaybederek arjantin'in şili sınırı yakınlarındaki ücra bir vadisine düşmüştür. kayıp uçak için arama çalışmaları başlatıldı, ancak kısa süre sonra son bildirilen yerin yanlış olduğu anlaşıldı. kurtarma çalışmaları and dağları'na kaydırıldı ve hayatta kalanlar daha sonra birkaç uçak gördüklerini bildirdiler. ancak karla kaplı dağlar beyaz uçağın tespit edilmesini zorlaştırdı. dahası, zorlu ortam birçok kişinin hayatta kalan olmadığına inanmasına yol açtı. sekiz gün sonra arama çalışmaları sonlandırıldı, ancak daha sonra kurtarma çalışmaları aile üyeleri tarafından üstlenildi.

    kazada ilk etapta 12 kişi ölmüş, 33 kişi de yaralı olarak kurtulmuştur. grup yaklaşık 11.500 feet (3.500 metre) yükseklikte kar ve dondurucu soğuklarla karşılaştı. uçağın gövdesi büyük ölçüde sağlam olsa da, sert unsurlara karşı sınırlı koruma sağladı. buna ek olarak, başta şeker ve şarap olmak üzere yetersiz gıda malzemeleri de yaklaşık bir hafta içinde tükendi. uzun bir tartışmadan sonra, açlıktan ölmek üzere olan kazazedeler ceset yemeye karar verdiler. sonraki birkaç hafta içinde altı kişi daha öldü ve 29 ekim'de bir çığın gövdeyi gömüp bir kısmını karla doldurması sekiz kişinin daha ölümüne neden oldu.

    bu süre zarfında, hayatta kalan birkaç kişi, "keşifçiler", bir kaçış rotası için bölgeyi araştırıyorlardı. 12 aralık'ta, sadece 16 kişi hayattayken, üç keşif görevlisi yardım için yola çıktı, ancak biri daha sonra enkaza geri döndü. zorlu bir yürüyüşün ardından, diğer iki adam nihayet 20 aralık'ta şili'nin los maitenes köyünde üç çobana rastladı. ancak şilililer bir nehrin karşı tarafındaydı ve nehrin gürültüsü duymalarını zorlaştırıyordu. çobanlar ertesi gün geri döneceklerini belirttiler. ertesi sabah erkenden şilililer yeniden ortaya çıktı ve iki grup, bir kayanın etrafına sarıp suyun karşısına attıkları kâğıtlara notlar yazarak iletişim kurdu. hayatta kalanların ilk notu "dağlara düşen bir uçaktan geliyorum" diye başlıyordu. yetkililere haber verildi ve 22 aralık'ta enkaza iki helikopter gönderildi. hayatta kalan altı kişi güvenli bir yere uçuruldu, ancak kötü hava koşulları diğer sekiz kişinin kurtarılmasını ertesi güne kadar geciktirdi.

    ortaya çıkan medya çılgınlığında, hayatta kalanlar yamyamlık yapmaya zorlandıklarını açıkladılar. bu itiraf, kurtulanlardan biri isa'nın havarilerine kendi bedeni ve kanı olduğunu söylediği ekmek ve şarabı verdiği son akşam yemeği'nden esinlendiklerini iddia edene kadar tepkilere neden oldu. bu açıklama kamuoyunu etkilemeye yardımcı oldu ve kilise daha sonra adamları akladı.

    çile, 1993 yılında beyaz perdeye uyarlanan piers paul read'in çok satan alive (1974) kitabı ve 2023 yılında gösterime giren ve pablo vierci'nin 2008 tarihli kitabına dayanan la sociedad de la nieve (kar kardeşliği) filmi de dahil olmak üzere bir dizi kitap ve filmin temelini oluşturdu. buna ek olarak, hayatta kalan birkaç kişi yaşanan zorluklar hakkında kitaplar yazdı.

  • sultan mehmet fetih gününün sabahında tüm ordusuna namaz kıldırıyor. ancak yapımcıların pas geçtiği bir şey var ki, o da sabah namazının güneş doğmadan önce kılındığıdır. filmde ise güneş ışıkları sağdan sağdan vuruyor.

    edit: ey cemaati müslimin, nafile namaz olabilir şeklinde itirazlar alıyorum... biline ki nafile namaz cemaatle kılınmaz!

  • türk dizileri için;

    yıllarca sektör yalandan '3 saat olmasa çok güzel şeyler çıkarırız, 3 saat olduğu için her şey saçma türk dizilerinde' şeklinde herkesi yedi.
    netflix geldi ve ellerine de fırsat geldi bu şekilde.
    bekledik ki efsane işler çıkar. e malum tv'deki gibi upuzuuuuuun olmayacak diziler.
    e malum beklentiyi yükselttiler.

    ama o da ne. dünyanın en salak dizileri çekilmeye devam etti. sorun 3 saatte değilmiş. sorun tüm ekipteymiş zaten. aynı kafa aynı salaklık. sadece bu sefer 1 saat.

    tüm ekipleri tebrik ediyorum. bir daha da tvlere, saatlerin uzunluğuna bok atıp herkesi salak yerine koymazlar umarım.

  • birçok ortamda kendisine rast gelinebilen bu tür, ülkesine gelen her yabancının kendisi ile konuşmak dışında bir arzusunun olmadığını düşünür. turisti kitleyip ingilizce idmanı yaparken kullandığı metodlar vakit vakit hunharca olabilir. türkçe atasözleri ingilizce'ye çevirmekten tutun da, kurtuluş savaşını ingilizce anlatmaya varana kadar türlü türlü garip huyları vardır. misafirperverlikle alakası olmayan bu davranışı bir yere kadar turist tarafından hoş görülecektir kuşkusuz, ama bayma sınırı da yakındır.

    - turkey is a bridge. on one side, asia, on the other, europe! very geopolitical, very.
    - ehih
    ...
    ...
    - we have a saying... in turkish... drop by drop, aaaa, turned into a lake!!!
    - ehih
    ...
    ...
    - and then he said... armies! first target is mediterranean sea! hoo! forward!
    - ehih
    ...
    ...
    - the umbrella... you stick in ass... does not open. it doesn't.
    - ehih