hesabın var mı? giriş yap

  • anlatacağım olayların başlangıcı 1993 yılına dayanıyor. kızımın babasıyla evliyim o zamanlar ve evlilik kötü gidiyor ayrılmanın eşiğine gelip, evliliğe bir şans daha vermişiz ama o şansı pek de iyi kullanamıyor eşim. bir gece yattım ve bir rüya gördüm.
    rüyamda ben iki tane hintli gibi beyazlar giymiş adamın arasındayım. adamların ağzı açılmıyor ama ben söylediklerini duyuyorum. yemyeşil bir vadinin ortasındayız ama yeşilin güzelliği inanılmaz, ilerde bir grup genç insan var uçuk renkli pembeli- eflatunlu- mavili uçuşan kıyafetler var üzerlerinde. hintli gibi adamlar bana o grubun öğretmeni olduğumu söylüyorlar, şaşırıp soruyorum "ne öğreteceğim onlara?" diye. diyorlarki, " anlatsınlar dinle, fikir ver, yeterli bu kadarı" sonra o grubun içinde ve çok mutlu yürüyorum , hep birlikte gidip geliyoruz o vadide. dönerken beni getiren adamların arasında o'nu görüyorum. aman tanrım "o" gelmiş diye başlıyorum koşmaya , böyle filmlerdeki ağır çekim koşmalar gibi o da bana doğru koşuyor ve kucaklaşıyoruz. sarılıyorum büyük bir özlem ve hasret var aramızda. tenini, kokusunu, sıcaklığını hissediyorum. hiç bir tensellik yok sadece çok iyi bildiğim ve hasret kaldığım birine özlemle sarılma. kokusunu çekiyorum içime ve diyorumki;

    - "nerede kaldın, hep seni bekledim."
    o da cevap veriyor ama yine sessiz ve ben duyuyorum,

    -" görevim ancak bitti, ancak gelebildim."

    birden uyanıyorum, o kadar eminimki yanımda onun yattığından, dönüp bakıyorum yanıma, aaa başka bir adam var. hani" ah belinda diye bir film vardı müjde ar'lı filan o film gibiyim. bu adam da kim , öylesine yabancı, öylesine tanımadık bir adam. bu adam doğruysa ben yanlış yerdeyim diye panik halindeyim. bu duygu ve nerede olduğumu, gördüğümün rüya olduğunu algılamam ne kadar sürdü hatırlamıyorum şimdi, ama gerçek bir üzüntüydü yaşadığım. kendime gelemedim birkaç gün. sonraki günlerde ise hep "o" bir yerlerden çıkıp gelecek diye bekledim. yolda yürürken, otobüste giderken biri omuzuma dokunacak diye bekledim durdum. göremedim ama...
    evliliğim yürümedi ve uzatmalarda işe yaramadı, ayrıldık. sonra ben yurtışına görevli gittim 5 sene kadar, döndüm. istanbul'a yerleştim. görev gereği seyahatler yapıyorum, ankara-istanbul gidip geliyorum. ve yalnızım, yani hayatımda birisi yok. ayrılalı yedi yıl olmuş ve birgün artık birisi olmalı diye düşündüm. benim için doğru bir adam olmalı, bekar olmalı ve istanbul'da yaşıyor olmalı diye bir talepte bulundum içsel olarak. aynı hafta ankara'ya gittim yine ve bir arkadaşım beni kenara çekerek eşinin bir arkadaşından bahsetti. onların evine gelmiş o haftasonu, yalnız bir adammış, istanbul'da yaşıyormuş, bu da benden bahsetmiş adam telefonunu vermesini söyleyip, eğer istersem görüşmek istemiş. biraz düşüneyim dedim ama heyecanlandım. içimde bir sevinç oldu ve bu benim için önemli bir işarettir. iç sesim daima doğruyu söyler. neyse birkaç saat sonra tamam dedim, arasın beni. adam aradı, sesini duyunca da heyecanım arttı. tamam dedim, istanbul'a döndüğümde görüşelim. dönene kadar hergün telefonla konuşuyoruz, adam beni istanbul'da karşılamak istedi. tamam dedim ve otobüsle gelene kadar heyecandan yerimde zor oturdum. terminale geldik, ataşehir'e, saat sabahın beşi, beş altı erkek var arabalarının başında bekleyen. şöyle bir baktım ve beni karşılayacak olanı gördüm. doğruca ona doğru yürüdüm ve ben elimi uzatmışken o sarıldı ve şöyle söylediğini duydum;

    -"nerede kaldın, hep seni bekledim"
    ve ben de ona şu cevabı verdim,

    -"görevim ancak bitti, ancak gelebildim"

    kokusunu , tenini, sıcaklığını hiç unutmadığım adam tam yedi yıl sonra gelmişti karşıma.
    ve evrene verdiğim talepteki gibi istanbul'da yaşıyordu, bekardı, ve benim için doğru adamdı....

    edit: hikayenin sonu eksik kalmış, sonra ne oldu ? diye soranlar için gelsin. o adamla 11 yıldır birlikteyiz.

    edit: efendim merak edenler için yazayim, biz hala beraberiz :)

  • arkadaşlar ödül yönetmeliğimize göre olimpiyatlarda 1500 metrede birinci olan aslı çakır alptekin'in 2000, ikinci olan gamze bulut'un 1500 cumhuriyet altını alacağını duyduğumdan beri gözüme uyku girmiyor. 1 miyon 300 bin lira civarı bir paraya denk gelen 2000 cumhuriyet altını aklımdan çıkmıyor. 1500 metre, 4 dakika koşuyorsun hop 2000 altın cepte. tamam o kadar mal değiliz, bunun önü arkası var biliyoruz. işte bunun için sizlerden bana yardımcı olmanızı ve madalya kazanmalık kolay olimpiyat sporu önermenizi rica ediyorum.

    daha önce hiç spor yapmadım, bir hayli geç kalmış sayılırım, onun için bana yıllarımı vermemi gerektirecek sporlar söylemeyin. şöyle 2016 rio olimpiyatlarına kadar öğrenip madalyayı kucaklayacağım bir spor söyleyin. rakibim de olmasın pek. yani 100 metrede yarış demeyin mesela, usain var orada ayıp olur.

    yani özetlersek, 2016'ya kadar öğrenebileceğim, kolay, rakiplerimin güçlü olmadığı, madalya kazanmalık, 120 kiloya uygun bir spor istiyorum sizden. alternatif sadece güreşmiş gibi görünüyorsa da zor o, bana daha kolay bir spor lazım ki tatlı paranın keyfine varacağım.

    not: 2016'da madalya aldıktan sonra sporu bırakacağım için, bıraktıktan sonra sarkmaya falan sebep olmayan bir şey söyleyin.

  • sorun muz oranının azlığı değil, binde bir oranda muz içeren ürünün muzlu ibaresi ile satılabilmesidir.

    içinde kakao olmayan çikolata, muz olmayan muzlu puding, çilek olmayan çilekli pasta yemeye çok alıştık.

  • imla ne işe yarar?

    odamı yeşile boyamış.
    o damı yeşile boyamış.
    o, damı yeşile boyamış.
    o da mı yeşile boyamış?

    dilimizi bilmek hepimizin görevi.

    (alıntı)

  • (bkz: forrest gump)
    jenny: - çok korktun mu?

    forrest: - bilmiyorum.ama bazen yağmur diner gökyüzü açılırdı.gökyüzü milyonlarca yıldızla dolardı.ya da dağdaki gölde gökyüzü iki katmış gibi görünürdü.çölde güneş doğarken yeryüzünün nerde başlayıp nerde bittiğini anlayamazdım

    jenny: - keşke ben de orada olsaydım

    forrest: - oradaydın ...

    depe edit: (bkz: geri dönülesi yaşam kesiti) yeniden yaşama şansınız olsa nerden başlardınız?

  • pek çok şeyden rahatsız olunabilir, sorun değil. bundan rahatsız olunuyor diye kimse sapık veya yobaz olmakla suçlanamaz. rahatsız olabilirsin, doğrudur veya değildir fark etmez yapacak bir şey yoktur. kimsenin ne giyeceğine karışılamayacağı gibi herhangi bir şeyden rahatsız olması da engellenemez. fikrini sözlükte dile getirebilir ancak sokakta gidip de birine tepki gösteremezsin, birilerini kontrol altına almaya çalışamazsın. yaparsan sorun burada başlar.

  • curiosity projesinin (tasarım-üretim-fırlatma) bütçesi yaklaşık $2,5 milyar. yani tülay lale para birimi üzerinden hesaplarsak 4,5 milyar tl ediyor yaklaşık olarak. bu bir yıllık falan değil, bütün projenin maliyeti.

    semih cumhuriyeti diyanet işleri başkanlığı'nın 1 (yazıyla bir) yıllık bütçesi ise 3,9 milyar tülay lale pardon tl yapıyor.*

    evet yanlış okumadınız. diyanet işleri başkanlığı'nın bir yıllık bütçesi, neredeyse elin amerikalısının mars'a yolladığı über gelişmiş uzay sondasının toplam proje maliyetine denk.

    adamın mars'a gittiği paraylan biz imamın müezzinin 1 yıllık maaşını ödüyoruz ya, artık ölsem de gam yemem hacı. yemin ediyorum bu salaklar 3 sene tasarruf yapsalar, en geç 2023'te argyre planitia krateri merkez camii'ni dikmezlerse bana da don toblerone demesinler.

    yukarıda bir yerlerde tanrı varsa, bizimle çok feci taşak geçiyor arkadaş.

  • hiç de medeni değil bence. oraya çarpışmaya gidiyoruz biz. adı üstünde çarpışan araba. bunlar gondolda da kürek çekerler aq. efendilik arayan atlı karıncaya gitsin.