hesabın var mı? giriş yap

  • ic parcalayan bir habere konu olmus kisinin basina gelen elim hadisedir.

    ayda 900 tl / 90 euro ile engelli ve kanser hastasi bir bireyin, dukkanda yasamasina mi uzulelim? kizina mi uzulelim? cografyanin kader olduguna mi uzulelim?

    yoksa akp cocuklari denen siyasal islam cocuklarinin maserati'li, pudra sekerli hayatlarina mi?

  • bir kız babası olarak korkarak okuduğum entry'ye konu olan şofördür. soğukkanlı kalabildiği için kızınızı, kendini ifade etmekten korkmayan bir kız çocuğu yetiştirdiğiniz için sizi tebrik ederim. umarım bu şoför bozuntusu gereken cezayı olur. allah ya da inandığınız her ne varsa tüm çocuklarımızı korusun

  • sinir yatıştırıcı program.

    ahmet çakar : kennedy'nin karısının adı ne ? bilir misin sinan?

    sinan engin : evet hocam biliyoruz, bilmem ne kennedy işte.

  • millet tekbire saldırmıyor, insanlar canlarıyla uğraşırken o esnada kendilerini yırtarcasına tekbir atanları eleştiriyor.

    ayrıca ne düşünürseniz düşünün amk bir de size mi açıklama yapacağız lan. rahatsız edici hareket yapmasın kimse bizler de burada konuşmayalım. olay bu kadar basit.

  • sevan nişanyan'ın bir yazısından şirince şaraplarının öyküsü. karakterler gerçek olmakla beraber isimleri değiştirilmiş.

    1960'lı yıllarda bir gün şirince köylülerinden posta ibrahim üzümden şarap yapmayı öğrenir. posta'nın bedavadan kafa çekmenin yolunu bulduğunu gören komşuları onu kıskanırlar. o tarihten sonra şirince'de üç-beş dönüm bağı olan herkes şarap imal etmeye başlar.

    o devirde köye tek tük gelen yabancılar, evlerde dantel satan teyzelerin kendilerine kadehle şarap ikram etmesine şaşırırlar. türkiye'de misafire ayran, bulgur, çay vb. yerine şarap ikram eden başka köy yoktur. şirince'nin ünü dalga dalga yayılır.

    1990'ların başında köyün tek lokantasını işleten piç ahmet, eşten dosttan aldığı ev şaraplarını lokantasında müşteriye vermeye başlar. ancak piç ahmet köyün yarısıyla kavgalıdır. bir gün piç ahmet'e şarap veren öbür gün vermez. ya da köşede kalmış kötü bidonu kakalamaya kalkar. bunun üzerine piç ahmet işi kökten çözmeye karar verir. izmir'de yazgan şirketiyle anlaşır. yazgan'ın en ucuz malını şişelettirip "şirince köy şarabı" etiketiyle müşterisine sunar. müşteri bu köy şarabını çok beğenir. insanlar akın akın şirince'ye gelip köy şarabı içmeye başlarlar. köyün ününe ün katılır.

    piç ahmet'in yengeoğlu ve baş düşmanı olan topal recep bu duruma dayanamaz. o da izmir'e gidip sevilen şirketiyle anlaşır. sevilen'in jenerik şarabını "şirince" markasıyla satmaya başlar. ahmet'le recep marka meselesinden kapışırlar. sertleşen mücadele 1996'da tarafların köy meydanında birbirini doğramasıyla epik bir boyuta ulaşır.

    1997 yılına gelindiğinde köyde yılda 3-4 ton şarap üretilmekte, buna karşılık en az 10 ton tüketilmektedir. şirince'de kırmızı üzüm yetişmediğinden, kırmızı şarap isteyen turistleri memnun etmek için köylü teyzelerin şaraba kırmızı şalgam suyu kattıkları işitilir. köye gelen bir fransız heyetinin "fransa'da böyle şarap yok" dediği, kahve muhabbetlerinde kulaktan kulağa yayılır. şirince şarabı kendini kanıtlamıştır. artık dünya liglerindedir.

    derken hans çıkagelir. hans almandır. şirince'de organik şarap üretecek, alman pazarlarına satacaktır. köyün tek zeytinyağhanesi alelacele yıkılıp şarap fabrikasına çevirilir. hans'ın türkiye koşullarına intibak süreci başlar. önce makinalarına gümrükte el konur. türk ortağı uçan kuşa borç takıp ortadan kaybolur. jandarma gelip fabrikanın suyunu keser. sonuçta hans zor bela hisselerini satıp bu işten kurtulur. fabrika bir-iki sene düzgün şarap yapmayı dener. sonra şarabı dışarıdan getirip burada şişelemenin daha kârlı olduğunu farkeder. sonunda işi alkollü suya meyve esansı katıp "meyve şarabı" yapmaya döker.

    2004'e doğru şirince'nin yıllık ev şarabı üretimi bir tonun altındadır. üzüm suyunun plastik bidonlarda güneş altında dinlendirilmesiyle elde edilen ev şarabı, keskin aseton kokusuyla emsallerinden ayrılmakta, özel meraklıları tarafından içilmektedir. köye akın eden büyük kitleler ise, onbeş farklı etiket altında satılan değişik şirince şarapları arasında seçim yapmak şansına sahiptir. (2004)

  • adına açılan başlıklarda ekşi sözlük yazarları tarafından bir ay “çakma aydın” ilan edilen, ertesi ay “her sözüne imza atarımcılarla” dolup taşan tecrübeli bir televizyoncunun son açıklamalarıdır.

    bazı kişiler hitap ettiği kitleyi o kadar iyi tanıyor ki… misal orkun, enes bir şey söylerken youtube izleyicisinin ciğerini nasıl biliyorsa okan da aynı şekilde ekşicilerin ve 30 yaş üstünün hangi görüşlere atlayacağını çok iyi biliyor. ne oldu yine “woow kahraman!”. kusura bakmayın da lafa gelince burada herkes sosyolog, gel gelelim yönlendirilen koyunlardan farkımız yok

    bu adam aylar öncesine kadar tv’de yaptığı programlara influencer’lar konuk ediyor, sohbet ediyor ve “yeni nesil artık bu mecralarda, göz ardı edemeyiz” diye yağlıyordu.

    kral şimdi sert girdiğine göre kendi kemik kitlesine yönelik yeni bir iş yapacak muhtemelen. takdir edilesi bir manipülatör.

  • kendisiyle 3 yıl önce ekşi sözlük'ün doğumgünü etkinliğinde tanışmıştım. yazarların oluşturduğu kalabalığa bakıp "ne kadar güzel insanlar böyle" demişti. benim o dediğinde gördüğüm ise kocaman bir insan sevgisi ve teveccühlü bir tevazu olmuştu. sanat camiası için büyük kayıp.

  • - alo iyi günler nikol hanım mi acaba?
    - evet buyrun benim...
    - ben telekomdan arıyorum da, acaba hattınızda bir sorun var mı diye deneme yapıyorduk, ahizeye üfler misiniz acaba?
    - tabii. pıfffffffffft...
    - ben... yani... o kadar güzelsiniz ki... yapamıycam...
    - !?

  • şunu anlayamıyorum.

    manchester united 5 atar dedi bazıları, olmadı.
    2 maçta gol atamadık. sıfır çeker dedi bazıları, olmadı.
    cluj'dan braga'dan umutlandı bazıları, olmadı.
    manu'yu yendik, "çoluk çocukla geldiler" dedi bazıları.
    drogba'ya, sneijder'e "hepsi birden oynamaz" dedi bazıları, olmadı.
    schalke çakar dedi bazıları, olmadı.
    1-0 oldu, fark olur dedi bazıları, olmadı.

    malaga'yı çekip elesek ballı, psg'yi çekip elesek "e ibrahimovic" yok denilecekti.

    bu takım, şampiyonlar ligi çeyrek finalinde real madrid ile oynayacak arkadaş. real orada 4 tane atsa ne farkeder? sen dün adı sanı duyulmayan takıma karşı, (maalesef o teknik direktörünün sayesinde) son dakikalarda 8 defans, 1 salih, 1 kuyt taktiğiyle kıçından solurken, biz bugün "real madrid'i eleyebiliriz lan belki" gibi bir histeyiz.

    işte bu hisleri, alışkanlıkları, insana kazandıran şeydir "galatasaray"..