hesabın var mı? giriş yap

  • sen küçük bir kız çocuğunun 5 yaşından 35 yaşına kadar senin ürettiğin sütü içerek büyümesi, okula gitmesi, spor yapması, mezun olması, evlenmesi, anne olması üzerine reklam çekeceksin "büyüdüm büyüdüm pınar'la büyüdüm" diye, sonra aynı kız çocuğunun daha reklamın 3'te 1'ine bile denk gelmeyen kısmında, hâlâ çocukken evlendirilmesini meşrulaştıran bir kararın tek adam tarafından zart diye alınacağı, o kız çocuğunun bir daha özgürce ne spor yapabileceği ne de rüzgarın saçlarının arasından geçebileceği bir düzeni destekleyip, reddedenleri paranla tehdit edeceksin öyle mi?

    sonra da utanmadan reklamında kullandığın o özgür cumhuriyet kadınının ve onun annesinin, babasının, kardeşinin, kocasının hiçbir şey olmamış gibi senin ürünlerini market arabalarına doldurmaya devam etmesini bekleyeceksin? çok beklersin.
    çevremde izmir markasıdır, kalitelidir diye pınar kullanan ve çocuk evliliğini desteklemeyen ne kadar insan varsa, son yıllarda hiç konuşmadıklarım dahil, bu durumdan haberdar ettim, büyük firmalar için toplu alımdan sorumlu iki arkadaşımı da öyle.

    sizin yalakalık yapmanız gereken kişi henüz ev yoğurdunu, kasap sucuğunu, yerel peynirciden alınan peyniri, sek sütü keşfetmemiş olan, bu ülkenin ekonomisini ve sizin cironuzu sırtlayan insan kesimdi, evine çüküm sütü zor alıp, çocuğuna ısıl işlem görmüş gergedan sucuğunu ayda 1 zor yedirip, bir padişah gelip bizi tekrar kanırtsa hayalleri içinde deliren durgun zekalılar değil.

    biraz haysiyetiniz varsa reklamlarınızda bir daha tecavüzcüsüyle evlendirilme, şortu yüzünden tekmelenme, burkanın içinde sıkışıp kalma kaygılarından azadeymiş gibi koşup oynayan, spor yapan eski türkiye'nin kız çocuklarını kullanmayın. çok ikiyüzlü oluyor öyle. size yeni reklam önerim:
    büyüdüm büyüdüm pınar'la 14'üme kadar büyüdüm
    sonrası 24'ünde 4 çocuk annesi,
    sunumlarım, 4 duvar arası #künfeyekün

    edit: 4 senedir mado'ya adım atmadım, nimet için kötü konuşmak istemiyorum ama mideden 10 saat geri gelen dandik bir salçalı hamburgeri kemirmek için arkamdan küfreden şeriatçıların dükkanları önünde kuyruğa girecek kadar basiretsiz bir insan hiç olmadım. sahipleri içki içenler hakkında ağza alınmayacak laflar eden, müşteri tartaklayan, kazıklayan hiçbir mekana adımımı bile atmam, herkes cuma akşamı boomerang'la yapılmış rakı bardağı tokuşturma videosu çekmek için böyle yerlerin yolunu tutmuyor. gideceğim yerin kirası kimin cebine giriyor onu bile araştırıyorum. kin gütmek, öfkelenmek lazım bazen, yorucu ama lazım.
    biraz basiretli olun, malum şahsın dediği gibi artık biraz da siz kininizin davacısı olun.

  • bu lafı eden iki kesim var.. müzikten hiç anlamayanlar ve müzikten çok iyi anlayan aşmış kişiler..
    evet! şöyle ki, müzik zevki olmayan insan, oturup "dikkatle" müzik dinlemez. sadece bir yerlerde çalarsa kulak kabartır. eski bir müzik hocam "müziği yüzde yüz dinleyin" derdi.. işte onu yapmayan kişilerdir, onların bir yerlerde çalan şarkıyı sevmeleri için o şarkının çok vurucu olması ve o tarzın en bilinen eseri olması gerekir. mesela müzik zevki olmayan insan şunları çok sever:

    heavy metal: metallica - nothing else matters, iron maiden - fear of the dark
    klasik türk müziği: münir nurettin selçuk - dönülmez akşamın ufkundayız, müzeyyen senar - benzemez kimse sana
    klasik: pachelbel - canon in d major, mozart - türk marşı (rondo alla turca)
    pop: sezen aksu - kaybolan yıllar, kayahan - odalarda ışıksızım
    blues: chuck berry - jonhny be good
    halk müziği: neşet ertaş - gönül bağı, musa eroğlu - mihriban
    rock: rem- losing my religion, cranberries - zombie
    rap: cartel-cartel

    eh ne oldu, her şeyi dinler olduk işte.. çünkü bunların hepsi kulağa hoş geliyor anasını satayım. ama orada kalıyor, hoş geldiği gibi hoş gidiyor..

    ama işte müzikte üst mertebelere çıkmış, çok musikişinas kişiler de kulağa hoş gelen her şeyi dinlerim demeye başliyorlar.. çünkü adam bütün müziklerin özünün bir olduğunu anlıyor, her türden zevk alabilmeyi, her türün kendine has ruhunu yakalamayı öğreniyor. sonra da cazcı olup gözden kayboluyorlar zaten.. **

  • birinde 51, diğerinde 50 adet tuvalet vardır. böylelikle rahatça sidik yarışında bulunup milleti galeyana getirebilir, tarihin ilk futbol troll'ü olarak kayıtlara geçebilirsiniz.

  • ahmet ağa eşeğini satmaya karar verir ve 50 lira etmeyen eşek için pazarlık paylı 100 lira fiyat verir. komşu köyden acil eşeğe ihtiyacı olan mehmet ağa ise pazarlık etmeden 100 lirayı öder ve eşeği alır. ama ahmet ağa’nın içi rahat etmez ve mehmet ağa’nın neden böyle yaptığını anlayamaz. sonra eşeğini geri almaya karar verir. pazara gittiğinde ise mehmet ağa’nın eşeği 200 liraya satışa çıkardığını görür. bunu görünce kesin olarak eşeği geri almaya karar verir. pazarlık etmeden 200 lirayı verir ve eşeği geri alır. bu sefer de mehmet ağa’nın mantığına yatmaz ve eşeği geri almaya karar verir. ertesi gün eşeği 400 liraya geri alır. bu alışveriş her gün bu şekilde fiyat artarak devam eder ve bir gün farklı bir köyden gelen hüseyin pazarda karşılaştığı bu manzaraya şaşırır. yaşlı eşeğin fiyatı ise 1000 liraya çıkmıştır. yanındakine sorar; ‘hemşerim nedir bu iş? bu eşek 1000 lira eder mi hiç!’ der. adam cevap verir; ‘valla grafikler ortada, eşeğin fiyatı 1 haftada 50 liradan 950 liraya geldi. 1000 lirayı kırarsa 1500 liraya kadar yolu var’ der.

  • cok boktan bir olaydir.
    universite arkadasimin evlerine hafta sonu munasebetiyle gittim. arkadastan cok annesine benziyorum. yani yanyana gorseniz benim annem sanirsiniz. ailecek beni cok sevdiler, sohbet, muhabbet. babasi zaten bana hayretler icinde bakiyor, gozlerine inanamiyor. neyse efendim ertesi gun pazar ve evin en kalabalik oldugu gun. kahvalti sonrasi kahvelerle beraber sigaralarimizi iciyoruz. o sirada arkadasimin evli olan ablasi ve kocasi geliyor. simdi evde ben, arkadasim, annesi, babasi, iki tane ablasi, enistesi ve kedileri var. oturduklari ev kira. bir muddet sonra ev sahibi ve karisi tesrif ediyor. gunun ilk sigarasi bagirsaklarimi haraketlendiriyor. (bkz: durduramiyoruz efendim)
    tuvalete gidiyorum. afedersiniz siciyorum. sifonu cekip klozeti izliyorum. su seviyesinin yukselmesine paralel benim gozler aciliyor. su yukseliyor, gozler portluyor. gozler portlerken su yukseliyor. neyse ki klozet tasmiyor ama ortada bok var. kufur ediyorum. ev kalabalik bok varmis gibi herkes evde. bakiniyorum care yok. arkadasima sesleniyorum. yanima geliyor ve boka bakarak gulmeye basliyor. acil biseyler yapmam lazim napalim diyorum. arkadasim annemi cagiralim diyor olmaz diye karsi cikiyorum. ugrasiyoruz gitmiyor. en son annesi geliyor sorun nedir diye. arkadasim anlatiyor. kadin seviniyor. ev sahibine sikayet ediyor tuvalet tikaniyor halletmek gerek diye. o sirada ev sahibi yanimiza geliyor. butun ev hakli banyoda benim boka bakarak yorum yapiyor. sifonu cekiyorlar bok gitmiyor. millet nasa yada csi da calisir ciddiyetiyle durumu degerlendiriyorlar. hic dusunen yok bu kizin psikolojisi ne hale gelir diye. abi ayip ya.
    tek basina halledenleri sansli insanlar sayiyorum.

  • şu an gitsem sik gibi ortada kalırım. dil bariyerini bir şekilde aşsak bile:

    -yüce sezar'ım bana beş tane savaş gemisi, altı ay yetecek erzak verin size yeni bir kıta keşfedeyim.
    + nerede bu kıta?
    -valla tam enlem boylam falan bilmiyorum ama batıya doğru gidersek ıskalamayız diye düşünüyorum, koca kıta sonuçta.
    +e olm bu kıtada yaşayan yok mu? ya yamyamın, serserinin bol olduğu bir yerde karaya çıkarsanız?
    -valla bahtımıza ne çıkarsa ne sezarım.
    +başka nasıl projelerin var?
    -petrol diye bir şey var bir de, sizin doğu memleketlerde çok olur, bi bulduk mu hepimiz zenginiz.
    + ne işe yarayacak bu petrol?
    - şimdi şöyle ki normalde bu şey arabalarda falan kullanılıyor ama araba motoru nasıl yapılır bilmiyorum ben, petrol nasıl işlenir onu da bilmiyorum ya. ama ham haliyle soba falan tutuşturulur herhalde.
    +ya alsanıza şu deliyi başımdan.
    -durun yüce sezar'ım, daha elektrik diye nasıl üretilir tam olarak bilmediğim bir şey var... neyse alın siz beni ya.