ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
evliliğe dair mide bulandırıcı detaylar
cam kenarı bilet almayıp cam kenarına oturan insan
-
aralarında,kibarca "sanırım cam kenarı benim beyefendi" şeklinde uyarı aldıktan sonra hala "ben cam kenarı istemiştim, cam kenarı benimki olması lazım" şeklinde manasızca inatlaşan cinslerinin de bolca olduğu güruha mensup şahıs.
o adam cam kenarından kalktıktan ve kendisine ait olan koltuğa geçtikten sonra yolculuğun sinir harbine dönmesi de bonustur.
uyarmasan "sünepe miyim lan ben, niye hakkım yenilince sesim çıkmıyor benim?" diye kilometrelerce insan kendi içini kemiriyor.
uyarsan yolculuk boyu yan koltukla ilişkiler ikinci katip düzeyine iniyor.
ne var be arkadaşım senin olmayan yere hiç oturmasan da sağlıklı psikolojilerimiz yolluğumuz olsa.
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: dün kendinizi öldürmüş olsaydınız eğer
1. bugün ne kaçırmış olacakdınız?
2. lan zaten merakımdan öldüremiyom
çipetpet
-
biraz önce, balkonumdan bahçede öten bir sakanın gerçek bir çipetpet duyma şerefine nail olabildim ve bunu kaydettim.
https://soundcloud.com/user2969641/ipetpet
kaydettiğimi defalarca dinlerken, sondan ikinci ötüşe kadar sabırsızlanıyordum çünkü, sondan ikinci ötüşü dörtlü bir çipetpet, diğerleri üçlü. evet diğerleri de çipetpet ama lezzetli çipetpet değil, amatörü eğlendirir. belki bir cibili şak şak aniya duyamadım ama bu bana yetti.
şimdi şevket ağabey'imi daha iyi anlıyorum.
almanya'nın her alanda iyi olmasının nedeni
-
gitmiş görmüş birisi olarak özet geçiyorum.
* dürüstlük
* disiplin
* iş ahlâkı
edit: başlık başa kalmış.
babanın söylediği unutulmayan sözler
-
kötü alışkanlıklarla ilgili;
''hiç elma yememiş birinin canı asla elma çekmez.''
tinder
-
suanki kız arkadasimla tanistigimiz olusum.
tahmin edebileceginiz gibi turkiye'de yasamiyorum.
akıllı ile zeki arasındaki fark
-
akıllı, efendi adamdır.
zeki, kızların efendi adam yerine tercih ettikleri piçtir.
abartılmış yöresel lezzetler
-
antep fıstığı diyen bir iki dallama gördüm. inşallah kalabalığı yara yara giderken yanlışlıkla birinin sikine dıştan ellersiniz.
misafirlikte yatıya kalmanın incelikleri
-
(erkekseniz) eğer evden fazla pijama çıkmazsa "mühim değil ben donla yatarım" gibi laflar ederek ev ahalisiyi tedirgin etmeyin. daha makul bir formül bulun. ne olduğunu bana sormayın, ben de bilmiyorum.
jazz'ı özdeştirdiğimiz görüntüler
-
çoğu insan jazz'ı bir davranış olarak betimler. bu davranışın da mekanla doğrudan ilgisi vardır. saksafon ya da trompetin ruhtan üflenerek çıkardığı sesin arkasında ya kent silueti ya da ışıltılı bir gecenin renkleri vardır. bunda sinemanın etkisi olduğu aşikar. insanlar izledikleri kliplerin, filmlerin etkisiyle kendini bir ana karakter, o insanı da bir izleyici olarak düşünür.
müzik dinlerken, türe, melodiye ve ritme göre görüntüler çağırır zihin. bunların büyük bir kısmı öğrenilmiş olanlardır. çoğunlukla o müziği ilk kez duyduğumuzda zihnimizin sıçradığı yer neresiyse sonradan da o sıçrayışın adımını atar, mekanla bütünleşiriz. şanslıysak buna eşlik eden bir insan vardır.
bazen de müzik öyle güçlüdür ki varlığınızı o siluetle birleştirir. insan o hayal dünyasında keskin bir duyumla hayata karışır.
john coltrane 'in naima eserini dinlediğimde loş bir odada mıcırlı garaj yolundan giren eski model bir arabanın farlarından çıkan ışık jaluziler tarafından kesiliyor ve karşımdaki duvarı yalıyor.
untitlet original 11383 bana kentte neon ışıkların hızla kayıp gittiği, yorgunluğun sızısına rağmen uyanık ve canlı kalmanın sarsıntısını yaşatıyor.
chet baker 'ın polka dots and moonbeams eserini dinlerken roma'da ışıltılı bir bahar sabahı kırlara gidiyorum.
bu büyük insanlar, gezegenimizin geçmişte yaşadığı yıkıntıyı temize çeken yüce gönülleriyle enstrumanlarına ses verdiler. aynı nefesle konuşuyorum. sevgiler...