hesabın var mı? giriş yap

  • milletin ölüm haberinin "şunu gömmüştür", "bunu gömmüştür" diye başlığından alınan oyuncu.

    bu arada başlığına gelmişken,

    adam öğretmeni oynuyor, öğretmen oluyor, ailesine düşkün baba'yı oynuyor, o oluyor. çirkef bir adam oynuyor, "çirkef" oluyor.

    büyük şizofren olduğunu düşünüyorum. yoksa bu kadar karakterden karaktere geçiş olmaz.

    mesela kenan imirzalıoğlu kendini çok geliştirdi yeaa ya, ulan adam yıllardır miroğlu'nu oynuyor. hangi role geçse miroğlu'nun bıyık bırakmış halinden öteye geçemiyor.

    ama münir özkul öylemi. salak milyonerler filminde çoluğu çocuğu olmayan, karısıyla bir evde yaşayan , sahaflarda kitapçı adamı öyle bir oynuyor ki bir an münir'in esas mesleği kitapçılık da, oyunculuğu ek iş yapıyor sanarsın.

    bu arada hababam sınıfında kalp krizi geçirdiğinde, yaşar usta ile oda bastığında, aynı yaşar usta bahçede gaz verirken ağlatandır. açar açar izlerim o ormandaki konuşmasını en zor durumumda gaza gelirim.

  • günün birinde kaptan bravo’nun gemisi açık denizlerde yol alırken, gözcü direğin tepesinden seslenmiş: ‘uzakta bir korsan gemisi göründüüüüü!’

    bunun üzerine tüm mürettebat dehşet içinde sağa sola koşuşturmaya başlamış. kaptan bravo sakin bir sesle yardımcısına seslenmiş: “bana kırmızı gömleğimi getirin!”

    yardımcı derhal kaptanın kırmızı gömleğini getirmiş… bravo gömleği giyerken adamlarını savaş düzenine sokmuş ve korsanları yenmiş...

    daha sonra, gözcü bu kez bir değil, iki korsan gemisini tespit etmiş...

    kaptan bravo bu kez de kırmızı gömleğini istemiş ve yine korsanları duman etmiş.

    o akşam, bütün mürettebat güvertede oturmuş, o günkü zaferi konuşurken, adamlardan biri kaptana sormuş:
    ‘kaptanım, çok merak ettik, niye hep savaştan önce kırmızı gömleğinizi istiyorsunuz?’

    bravo cevaplamış:
    “eğer saldırı sırasında yaralanırsam kırmızı gömlek akan kanımı belli etmez, böylelikle siz de korkusuzca düşmanlarımıza direnmeyi sürdürürsünüz.”
    ortalığı bir sessizlik kaplamış... adamların yürekleri kaptanlarının cesaretine duydukları hayranlıkla güm bede güm atıyormuş...

    şafak sökerken gözcü bu kez bir değil, iki değil, tam on korsan gemisinin yaklaşmakta olduğunu tespit etmiş. mürettebat kutsayıcı bir sessizlikle kaptanlarına bakarak, onun o artık alışılagelen kırmızı gömlek talebinde bulunmasını beklemeye başlamışlar.

    kaptan bravo çelik gibi gözleriyle gemisine yaklaşan korsan filosuna bakmış, sonra korkusuzca adamlarına dönmüş ve sakin bir sesle bağırmış:
    bana kahverengi pantolonumu getirin!

    mustafa denizli şimdilik kırmızı gömleğini istiyor ama bence kahverengi pantolonu isteme zamanı geldi.

  • bütün fakirlerin hırsız olduğunu iddia eden tiplerin iddia ettiği burukluktur.
    alnının teriyle kazanıp burslu okuduğu okulda, annesinin helal parasıyla yediği yemek burukluk değil gurur kaynağı olabilir mi? hiç böyle düşünmüş müydün?

    yıllar sonra gelen edit: başlık sahibi umuyorum ki yazdıklarından utanmış ve kaçmış.

  • olayla ilgili izlediğim belgeselde ortaya atılan iddialar; meteor, top şimşek, tektonik faaliyetler, kuyrukluyıldız ve asteroid şeklinde sıralanıyordu. 1990lardan günümüze özellikle bir grup italyan bilimadamının düzenli yaptığı araştırmalar sonucu diğerlerinden ayrışan en güçlü iddia asteroid taklidi yapan kuyrukluyıldız çarpmasıymış. güneşten uzaklaşıp aktifliğini kaybeden kuyrukluyıldız dünyaya yaklaştıkça sürtünmeden dolayı sibirya semalarında patlamış, aynı zamanda hızını alamayıp bir de 5.5 şiddetinde deprem meydana getirmiş. bu şekilde yörüngeden çıkan kuyrukluyıldızlar yapısındaki önemli gazları kaybettiği için asteroide benzerlermiş, yoksa tam gaz bir kuyrukluyıldız çarpsa tüm gezegen yok olurdu görüşü zaten çoktan kabul edilmiş.
    yine en fazla itibar gören iddia bu oluyor, çünkü tunguskadaki ağaçlardan alınan örneklerde dünyamızda bulunmayan bir karbon izotopuna rastlanmış ki, bu türden karbon yapısı zaten asteroid ve kuyrukluyıldızı oluşturan maddelermiş.
    (bkz: sonra gökten 3 göktaşı düşmüş)

  • şu ana kadar ne laptopa, ne mutfak robotuna, ne hoparlör setine ne de vantilatöre öttüğünü gördüm. (gerçi vantilatör sinbo markaydı, sayılmaz)

    bir dahaki sefere 3.5 kilogramlık saf demir külçesiyle gireceğim, bakalım onu tanıyacaklar mı.

  • başlık: oh be sonunda boş starbucks bardağı buldum

    1. biliyorsunuz beyler bunları bulmak çok zordur çünkü alan insan yıllarca bunları kullanabilir. gider evinde nescafe yapar sanki matara kullanırcasına yıllarca bunları kullanırlar.

    bugün işten gelirken yol kenarında bırakılmış grande boy bir bardak buldum. içerisinde 3-4 parmak kadar tahmin ettiğim kadarıyla mocha vardı. mochayı tek dikişte kafaya dikerek oracıkta bitirdim. az önce eve vardım direkt gidip mutfakta kenarında ki kahve lekelerini ve kapağı sildim.

    yarın ilk işim nescafe 3ü1 aradamı yaparak içine koyucam ve marlboro paketine koyduğum samsun 216'larım ile artık ben de havalı bir insan evladı olucam.

  • güncel türkçe rap müziğinin geldiği son noktayı gösteren ve her bir durumdan kalitesizlik akan hede.

    ben fero ve ezhel gibi rapçiler(!) daha doğrusu trapçiler bir trend yakalayıp popüler oluyor işte. norm ender bence yine diğerlerine kıyasla iyi ama norm ender'e gerçekten bugüne kadar neredeydin diye sormak isterdim. piyasaya çıkmak için neden fero'ya ve ezhel'e diss atmayı bekledi bilmiyorum. gönül isterdi ki ceza, sagopa ile feat yapıp fero ve ezhel gibi ciğeri beş para etmez trapçilere diss atsın ama imkansız sanırım. bu da böyle bir hayalimdir işte.

    edit: her ne kadar fero'yu ve ezhel'i rapçi olarak kabul etsem de değiller suserler. bunlar trapçiler. günümüzde bu müzik türü popüler ve farkındaysanız her eğlence mekanını da bu müzik türü ele geçiriyor. bu sayede popüler oluyorsun işte. kaliteli rap dinlemek isteyen tayfa zaten bulup dinliyor. bu demek değildir ki bu tarz trapçilere diss atılmasın. ben yine hayalimi kurmaya devam edeceğim.