ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
tren gidiyorsa neden zıplayınca alttan kaymıyor
-
(bkz: eğitim sistemi o kadar mı kötüye gitti ya)
t: eğitim sisteminin geldiği durum ortada!
düzeltme: troll bir entry için girilen troll bir cevabın bu kadar favori olması sözlüğün cılkının çıktığının en baba kanıtıdır.
koalalardaki tren yapma dürtüsü
-
akıl sır erdirilemiyen içgüdü.
lan derdiniz ne amua goyim?
http://i.hizliresim.com/6rmar7.jpg
http://i.hizliresim.com/ydv68y.jpg
http://i.hizliresim.com/p3q139.jpg
sonra vay efem kaza yaptık.
efendi erkeklerin ortak özellikleri
-
piç erkeklerin dağıttığı kadını teselli eden, kaprisini çeken, onu yeniden ilişki hayatına döndüren erkeklerdir. dert çekerler. kimi kızlar buna değer verir o veya o tip erkeklerle ilişkiye devam eder. kimisi ise hak ettiğinden fazla değer verilmesini kaldıramadığından yeniden kendini değersizleştirecek bir piç erkek peşinde koşacaktır. dolayısıyla çoğu terk edilir veya aldatılır.
efendi erkekler piç erkek olmak istemez. piç erkeklerdeki karaktersizlik, yüzsüzlük zaten adamın yaratılışına ters. sadece onlar gibi daha fazla beğenilmek ve hayatlarında güzel kadınlar olmasını ister. çünkü yırtık olamadıkları, reddedilme konusunu gurur ettikleri için kolay kolay kızlara açılmazlar.
piç erkekler her ortamda rahattır. zaten olayın doğasında sıcakkanlı olmak vardır. ayrıca karşıdakine kendini beğendirme derdi yoktur. kızları iyi çözdüğü için yeri gelir karşıdaki kadına hayvan gibi davranır. çünkü kızı geri nasıl ikna edeceğini iyi biliyordur. yalan söyleme konusunda aşırı uzmandırlar. karşıdaki kızın ilgi alanı neyse alakası olmadığı halde onun da ilgi alanı buymuş gibi davranır. hepsi de kendilerini tatmin ettikten sonra kızı yüz üstü bırakmaktan çekinmezler. sıradaki gelsin.
efendi erkek karşısındaki kıza baştan değer verdiğinden çekingen olur. sürekli ya beğenmezse, hoşuna gitmezsem korkusuyla nasıl davranacağını bilmez. her hareketinde kendini rahat hissetmez. biraz zaman verilirse, karşıdaki kadının gerçekten onu istediğine inanırsa daha sıcakkanlı olacak ve içindeki gerçek eğlenceli, konuşkan adam ortaya çıkacaktır.
30 eylül 2015 astana galatasaray maçı
-
çin malı şampiyonlar ligi karşılaşması.
- formalar, stadyum, futbol kötü
-saati cl maç saati değil
-rakip orta asya takımı
-golü atan bilal kısa
bu kadar kalitesizlik en son hangi cl maçında bir araya gelmişti hatırlamıyorum.
7 haziran 2015 rte'nin meclisi ilga etmesi
sevgilinin koyunu
-
(bkz: relationsheep)
yaran fıkralar
-
bu hikaye kıbrısda geçmis gerçek bir olay; yasli bir amca, eseginin üzerinde karayolunda seyretmektedir.
bunu gören trafik polisleri, amcaya takilmak isterler ve durdururlar.
polis: be amca, necin dakman golani?
(golan: emniyet kemeri.)
amca: dakmam be iste!
polis: e bak gördün mu, simdi ceza keseceyik.
amca: kes bakalim ne keseceysan da gidecem, acele isim var.
polis: peki amca, cezayi sana mi yazalim yogsam esege mi?
amca: ???
polis: yani cezayi sana yazarsak bes milyon ödeycen, esege üç milyon
ödeycen.
amca: bana kes o zaman.
polis: neden sana keseyon amca?
amca: onun sicili temiz kalsin, polis yapcez onu !!!!
bilgisayara oturduğu anda çişi gelen insan
-
sandalyeye oturmayı denemelidir.
roman yazarı olamama sebepleri
-
bunun en önemli sebebi bir tema cümlenizin olmamasıdır. özakman'ın oyun ve senaryo yazma tekniği kitabında önemle üzerinde durduğu tema, sizin önermenizi aktardığınız cümledir. bu önerme bir yargı içermek ve insan onuruna aykırı olmamak zorundadır. en basitinden "ak akçe kara gün içindir" cümlesi içerdiği yargı yüzünden tema cümlesi olabilir.
yazdığımız metnin içinde bir kez bile geçmeyebilir bu cümle, ancak yüzlerce sayfalık metnin, okunduktan sonra geriye bırakacağı anlam, bu tema cümlesinin anlamıdır. peki bu tema ne işe yarar; tema, bir kılavuz iptir ve sizin gerek olay örgünüzün gerek diyaloglarınızın gerekse karakterlerinizin tutarlılık içinde kalmasını sağlar. bu da haliyle sizin gereksiz detaylara girmenizi, gerekli detayları da atlamanızı engeller.
insanların roman yazamama nedeni, çoğunlukla nasıl yazılacağını bilmemelerindendir. "hayatımı anlatsam roman olur" diyen insanlar o "anlatma" işini yapamazlar çünkü romanın ne olduğunu bilmiyorlardır. okudukları kitapları örnek gösterip iyi ama ben roman nedir biliyorum deme ihtimalleri her zaman vardır ama roman okuyanın roman sanatını bileceğini düşünmek, uçağa binen kişinin uçmayı bildiğini düşünmekle aynı sığlıkta bir bakış olur.
roman yazmak isteyen kişilerin okuyabileceği yazarlık kitapları vardır bunlardan en bilineni ronald tobias'ın roman yazma sanatı'dır.
temelde tüm yazarlık, çatışma unsuru üzerine kurulur. hayatlarında filanca başarıyı elde etmiş kişiler yokluktan geldim ama bugün milyon dolarlık şirket sahibiyim işte bunu anlatsam roman olur derken anlatmaları gereken yerleri kendi yaşamlarının durak noktalarını roman kuramına uygun biçimde yerleştiremeyeceklerinden, o heyecanı yalnızca onlar duyacak, anlattıklarında hikaye sönük, sığ ve yorucu olacaktır.
roman yazamama nedenlerinin en büyüğü ve listenin başında gelen şık kesinlikle yazmaya yeltenen kişinin okumamasıdır. roman okunmadan roman yazılabilir mi? bu cümleyi duyan kişilerin savunmalarını sıklıkla duyarım ve bunlardan en gülüncü "etkilenmemek için okumuyorum" cümlesidir. etkilenmeden roman yazılabilir mi? 2400 sene öncesinden beri kendini gösteren bir anlatı geleneğinin parçası olan roman, elbette kurmacada kendisi dışındaki seçenekleri görecek, onlar üzerine bir şeyler koyacak, onları "kendi üslubuyla ve temasıyla damıtarak" ürüne dönüşecektir. bunlardan intihal yapmak gerektiği sonucunu çıkaranlaraysa şu andan sonrasını okumamalarını öneriyorum.
en iyi yazarlık öğretmeni, en iyi yazarlık kitabı elbette romanın kendisidir. onu berrak bir zihinle okumayı becerebilen insanlar ülkemizde ve dışarıda falanca üniversitenin eğitiminden falanca kursun tezgahından geçmiş birinden çok daha fazla hakim olurlar olaya.
roman yazmak isteyen kişilerin roman yazamayanlardan bir farkı da "bilgiyi sistemli işlemeleridir" yani insanlar düzenli yaşarlar. çoğu insan yazarlara bakınca kırlaşmış saçlarıyla bir pencerenin önünden karşıdaki dağları, denizleri seyreden, havalı bir kadın yahut erkek düşünür. o insan geceleri alemden aleme akıyor, içkinin sigaranın uyuşturucunun denizinde yüzüyordur, oysa böyle bir yazar yok. yazarlığın en temel kuralı "kıçını her gün aynı saatte sandalyeye koymaktır" işte bu insanlara zor geldiğinde o insanlar yazamazlar. yanında bir defter kalem taşımayı düşünmemek, uykuya dalmadan ulaşabileceği yere kağıt kalem koymamak, yazmayı ötelemek, zihnin devamlı işleyen çarkını susturmak, yazamama nedenidir.
biliyorum hayat çok zor olabiliyor ama bütün bu olanlara rağmen yazabilenler yazar olabiliyor.
yazarların hayatları ilham verici olabilir, yazarların defterleri kalemleri saçları sakalları, küpeleri vs. bunlar yazmak konusunda yazar adayını yüreklendirebilir. motivasyon çok önemlidir.
yazmak mı istiyorsunuz? her sabah kalktığınızda yazmaktan başka bir şey düşünmüyorsanız yazar olmuşsunuzdur. (bir filmde duymuştum bunu) yazar olunur ama nitelikli bir yazar olmanın koşulu gene nitelikli bir okur olmaktan geçiyor.
düzelti:yazım hatası
ek: bir de bu var roman yazmak
otomatik vites arabayı çift ayak kullanmak
-
sol ayakla gaza sağ ayakla frene basılarak yapılıyorsa ustalık göstergesidir.
türk çocuğu arap çölü muhabbetinin bayması
-
bayıldıysanız gidin ölün çölde arkadaş ama muhtemelen türk değilsiniz zaten.