hesabın var mı? giriş yap

  • iran şahı rıza pehlevi'nin ikinci karısı, yeşil gözlü iran kraliçesi. çocuğu olmadığı gerekçesiyle hükümet kararıyla zorunlu olarak eşinden boşanmış ve ülkesine bir daha da dönmemişti. sürgündeki prenses olarak bilinir. ayrıca sürgündeki prenses süreyya adıyla anılarını yazdığı bir kitabı da vardır.

    hayatında iki defa aşık olduğunu ve ikisinin de sonunun kötü bittiğini söyleyen prenses süreyya, gazetelerde yazılanların aksine boşandıktan sonra farah diba ile evlenen eşiyle hiç konuşup görüşmediğini; ama başlarda bir gün arayacağı umuduyla yaşadığını söylemiştir ki bu sözleri içime oturmuştu. ayrıca üstüne eş gelmesi durumunu kabul etmeyerek avrupa'ya gitmiş ve sonrasında telefonla hükümet kararını öğrenmiş.

    çocuğu olmadığı iddialarına ise ailesindeki tüm kadınların geç yaşta anne olduğu yanıtını vererek biraz daha zamana ihtiyacı olduğunu söylüyor, kitabında.

    doğulu erkeklerin gösterişli sevip sonra da terk ettiğine, batılı erkeklerin ise uğrunuza ölmeyeceklerini ama kolay kolay da sizden vazgeçmeyeceklerine inandığını açıklamıştı.

    69 yaşındayken paris'te vefat eden prenses süreyya; hayatında iki aşk yaşamış ve iki aşkının da ölümü kendisinden önce olmasına rağmen, onlar ölürken yanında olamadığı için yalnızlıkla lanetlendiğine inanmıştı.

  • sözlüğün tıklanma oranını yükseltecek, ssg'nin hesabına katma değer katacak yaklaşım. mümkünse başlığın yeni tabda açılmasını da talep etmekteyim.

  • dunyada bircok sehirde koruma altında olan, yeni bina yapımına izin verilmeyen turistik bölgelerdeki eski şehir kavramının ülkemizde ne yazık ki bölük pörçük olması durumu.
    istanbul için tarihi yarımada 100 sene önceki haliyle korunmuş olsaydı, sultanahmet, topkapı, haliç, fatih suriçi bölgeleri eski görünümünde olsaydı nasıl olurdu acaba?
    medeniyetler beşiği anadolu coğrafyasında her yer gecekondu. göz kanatan mimari, izinsiz kacak yapıyla dolu.

  • dali, herhangi bir madde bağımlısı olmadığı halde bu gerçeküstü eserleri nasıl yaratabilmiştir?

    sıkı bir sigmund freud okuyucusu ve takipçisi olan dali, bu nedenden ötürü rüyalara ve anlamlarına, bilhassa sembollerine/ögelerine ekseri değer vermekteydi.

    dali'nin şöyle bir uygulaması bulunmaktaydı. yemeğini yedikten sonra salvador, üzerine de rehavet basması ile kucağına metal bir kase alırmış; göğsüne ise metal bir kaşık koyup, ellerini üzerinde birleştirirmiş. uyuduğu zaman elleri çözüldüğünden metal kaşık kaseye düşmek sureti ile ses çıkarır dali'yi uyandırırmış. dali, bu işlemi birkaç kez tekrar edermiş. neticesinde ise, bölük pörçük uyku durumundan elde etmiş olduğu rüyaları ve hatırladığı ögeleri, sembolleri resimlerinde işlermiş.

    işte bu yüzden dali'nin resimlerinde birbiri ile ilgisiz görünen nesneler, sürreal ya da gerçeküstü diye betimlenen farklı konuları bir arada görebilmek mümkündür. bunlar, ressamın hem uyku durumundaki bilinçaltının hem de kendi kişiliğinin, içsel dünyasının, yapısının ya da sanatsal görüsünün bir birleşimidir.

    bunun edebiyattaki örneğini düşündüğümde, öncelikli olarak aklıma samuel taylor coleridge geldi. afyon bağımlısı olmasına rağmen, şiirlerinin tamamen afyon ve etkisi ile yaratıldığını söylemek de bu şairin şairsel yeteneğini fazlası ile yadsımak olacaktır. coleridge'in, kubla khan şiirinin oluşumu dali'nin resimlerine benzemektedir. coleridge, kubla khan şiirini rüyasında gördüğünü, uyandığında aklında kalan kısımlarını kağıda aktardığını söyler. uyku ya da yarı uyku durumunda coleridge'ın bilinçaltının ortaya çıkardığı bu dizeler de tıpkı dali'nin eserleri gibi gerçeküstücülük barındırmaktadır. döneminde alışılmamış bu şiir içeriği ve biçimi elbette ki pek hoş karşılanmamıştır. evet, her ne kadar romantik dönem duyulara açıktıysa da, henüz bu kadar sürrealist açılımlara da müsait değildi belli ki lord byron onu yayınlarken şiir olarak değil, "as a psychological curiosity*" adı ile yayınlamıştır. yine de coleridge, romantik dönem şairi olmasına rağmen, bazıları tarafından gerçeküstücülüğün başlangıç noktalarından sayılmaktadır.

    dali'den nereye gitti olay.

  • evladım. tsunami o. napsınlar deniz kenarlarına 1 km yüksekliğinde tsunami geçirmez duvar mı örsünler. 9.5 depremde bina yıkılmıyorsa yapılması gereken yapılıyor demektir. biz de japonlar kadar hazır olmasak şuan 41000 insan yaşıyor olabilirdi.

  • ileri demokrasinin temsilcisi ve önde gelen uygulayıcılarından istanbul valisi hüseyin avni mutlu'nun beyanatı.

    insanları korkutarak sindirmeye çalıştıkça batacaklarından haberdarlar mı acaba? suç olmayan bir eyleme katılanların peşinde koşacağınıza suçlularla ilgilenseniz nasıl olur sayın vali? siz o kamera kayıtlarıyla başbakana yaranacağız diye uğraşırken mesaisini o işle harcayan memurların işini tam yapamaması dolayısıyla işlenen her suçta katkınız olacağının farkında mısınız? elinizdeki kaynaklar bu kadar mı bol da bu işlerle devletin memurlarını meşgul ediyorsunuz?

    "...istanbul valisi hüseyin avni mutlu, türk telekom arena'nın açılışında protesto eyleminde bulunan kişilere ilişkin görüntü kayıtlarının ellerinde olduğunu belirterek, yapılacak tespitler için bunlar üzerinde çalışıldığını söyledi..."

    http://www.hurriyet.com.tr/…em/16792366.asp?gid=373

  • 5 yaşında geçirdiğim hastalık. yarım yamalak hatırlıyorum ama iyileştikten sonra her gören sarılıp ağladığı için ciddi bir hastalık olduğunu farketmişimdir.

    sonuçlar :

    -solak başladığım kariyerime sağlak olarak devam ettim, zira ilk bir ay sol tarafım tutmadı.
    -sol gözüm bozuldu, 9 numara idi şu an 2 numara sağ gözüm ise 0 numara.
    -sol kulağım biraz daha az işitir hale geldi.
    -arada konuşurken eblekleşirdim, "abi şunu uzatır mısın?" demek yerine "ab mısın?" der. ve cümleyi tam kurduğumu sanardım. eğer kibarlık olsun diye yüzüme vurmamaları gibi bir durum yoksa ondanda kurtulduk.

    bir de kafam çok büyük ama o menenjitten mi bilmiyorum.