hesabın var mı? giriş yap

  • insanları bırakın binlerce günahsız canlının, ağaçların yok olduğu bir afette bile birkaç fosil beyinli ırkçı çıkıp yunanistan yıkılsın, hepsi gebersin yazabiliyor.

    sizin gibi herkesi düşman gören zihniyet yüzünden bugün türkiye'nin imajı yerlerde. (bkz: yurtta sulh cihanda sulh) diyen bir önderin adını ağzınıza almayı dahi haketmiyorsunuz siz.

    inandığınız allah gerçekten varsa sizi ıslah etsin ne diyeyim.

  • ekmek arası dönerin alım satım işlemi esnasında usta tarafından müşteriye yöneltilen soru cümlesi. cevap evetse, aç arkadaşımız çok fazla dünyevi kaygılar taşımayan samimi bir soğan dostudur. hayır diyenlerin ise yakın gelecekte öpüşme ihtimali olduğunu düşünerek bu cevabı verdiğini söylemek mümkün. (kusura bakmayın, soğan sevmeyen bir insan olabileceği ihtimalini düşünmek istemiyorum) bir üçüncü yanıt ise “az olsun” dur. bu yanıt ise kişinin soğan sever bir insan olduğuna, sevgilisi olmadığına ve fellik fellik arandığına işaret eder. ha, bir de bu “az olsun”cuların oyu genelde merkez sağ partilere gider (ingiltere’de işçi partisi’ne). kısacası, soğan deyip geçmeyin...

    - soğan olsun mu??
    - bi saniye... alo nuriye... soğan olsun mu diyo usta... öpüşür müyüz bugün ona göre...hmm, tamam anladım... görüşürüz... kapattı... olsun usta, bolca koy...

    - soğan olsun mu?
    - bi an hiç sormayacaksın sandım... olmasın... öpüşelim mi??

    - soğan olsun mu?
    - yok, olmasın...
    - korunmayı unutma!!

    - soğan olsun mu?
    - az olsun...
    - üzülme aslanım, sana kız mı yok...

    - soğan olsun mu??
    - olsun olsun...
    - peki ya öpüşecek olsanız bugün biriyle??
    - sana ne yarraam!!!
    - gerçekten de yukarıda yazdığı gibi samimi bi insansınız...
    - ne sandın amck kafalı!!!

    - soğan olsun mu??
    - olsun...
    - akbaba olsun mu??
    - akbaba olmasın... hmmm, güzel şarkı sözü olur bundan...

  • 8 yasinda ki kizima sordugum sorudur.
    kendisi kalem dedi, bende bak cilek te olabiliyormus deyip haberde yapilan agac-yer aciklamasini yaptim, kalem plastik olabilir dedi, yarin amerikaya nasaya gidiyoruz, bill gates' ten randevu aldim.

  • okur-yazar oranının %5'lerden %95'lere çıkması,

    1925 - ankara hukuk fakültesi'nin kurulması

    1928 - hıfzısıhha müessesesi'nin kurulması

    1932 - türk dil kurumu'nun kurulması

    1935 - maden tetkik arama enstitüsü'nün kurulması

    yüksek ziraat enstitüsü, devlet istatistik enstitüsü, halkevleri, türk kuşu gibi bilim öğreten kurumların kurulması... saymakla da bitmez.

    en çarpıcı olanı ise, 1936 yılında ilk türk uçağının imali için araştırma geliştirme çalışmalarının başlatılıp, 1940 yılında ilk türk uçağının imal edilmesinden sonra, atatürk'ün ölümünün ardından 1950'de uçak fabrikasının adnan menderes tarafından amerikadan alınan maddi destek karşılığında kapatılması.

    bu kez kendi ayağına sıktın sıtark.

  • okuyunca nasıl bir yokluk içinde okuduğuma şaşırtan yazıdır.
    biz de kızlı erkekli oturduk ama hiç bir kız gelip kucağıma oturmadı. demek sorun sadece bizim lisedeydi.
    karşılıklı münazaralar yaptık, fikirlerini dinledik, fikirlerimizi çarpıştırdık. beraber ders çalıştık, ders dinledik, ders astık.
    okuldan kaçıp dönercide 1.5 porsiyon döner yedik, sinemaya gittik güldük muhabbet ettik.
    bazen karşılıklı futbol oynadık, kavga ettik, beraber sevdik, sevdiğimizi müzikleri bir kulaklıkla dinledik.
    bak bu kitap çok güzel diyerek birbirimize kitaplarımızı paylaştık, bazen de gençliğin verdiği heyecanla ağzımızdan tükürükler saçarak kavga ettik fikir ayrılıklarımız yüzünden.
    birbirimizi güzel/yakışıklı bulduk, aşık olduk.
    kadın ya da erkek hepsinin birer adı vardı hepsi birer bireydi başta.
    fikirleri, hayalleri, hedefleri olan kızlar tıpkı erkekler gibi. evet hiç biri kucağıma oturmadı ne yazık ki.

  • yukarida o kadar cok yanlis bilgi girilmis ki hangi birini duzeltecegim bilemiyorum. uzulerek okudum. elimden geldigince duzeltecegim.

    cildimiz sanildiginin aksine stoklarla sinirli hucre yenilenmesine degil, surekli yenilenebilen bir yapiya sahiptir. cildimizin yapisi stem cell icerdiginden yenilenmesi hic durmayacak nadir organlarimizdan biridir. 15-25 yas arasi 20 gunde bir yenilenirken yaslandikca bu yenilenme 28 gune kadar geriler ama durmaz. yaslanmak da zaten yenilenme hizinin yikilma hizindan dusuk hale gelmesidir. yani bir kez daha tekrar ediyorum: cilt yenilenmesi durmaz! sonsuza kadar yenilenir cilt. peeling yapsak da yapmasak da. cildiniz bakkaldan aldiginiz ekmek degildir. bitmez! referans olarak new york city-manhattan'in en taninmis ve saygin cilt profesorunun su videosu izlenebilir.

    cilt, yenilenirken olu deriyi disari iterek yeni deriyi gun isigina cikarmaya calisir. bu yenilenmeye yardimci olan isleme de peeling denir. olu deri hucreleri uhulanmis gibi birbirlerine ve cilde yapismaya meyillidir. peeling islemi bu uhulanmis olu tabakayi suda cozer gibi cozer ve siz sabah yuzunuzu yikadiginizda bu olu tabakadan kurtulmus olursunuz. bu olu hucreler atilmazsa, ciltte birikme yaparak sivilce, siyah nokta, kirisikliklar gibi istenmeyen cilt problemlerine neden olabilirler. peeling dedigimiz olay da bu olu derileri atmada yardimci olan cok faydali ve hatta gerekli bir uygulamadir. ayrica cilt 28 gunde bir yenilenir derken, cilt 28 gun durur sonra 29. gun tum hucreler olur diye birsey yok her gun farkli bir hucre olebilir ve farkli farkli hucreler dogabilir. bu nedenle 28 gune bir degil her gece peeling yapilmalidir. peeling olmemis hucrelere dokunmaz!

    dunyanin en iyi dermatologlari ve hatta estetik cerrahlari ozellikle peeling onermekte ve her gece 8% glikolik asit ile kimyasal peeling yapmamiz gerektigini soylemektedirler. gunes koruyucu kullanmak kadar, bazi durumlarda daha da onemli, bir uygulama oldugunu her dakika belirtmekteler. ben de sahsen son 2-3 yildir her gece, gecelik kullanim icin tasarlanmis peeling kullaniyorum ve yillarca basima bela olan sivilce, siyah nokta gibi dertlerim kalmadi. yasim ilerlemesine ragmen (31) kirisiklik diye birsey de yok, yasitlarim kirismaya basladilar coktan, bana halen kimlik soruluyor. referanslarimiz surda!

    kimyasal peeling laktik, glikolik, mandelik veya salisilik asit iceren, hizli calisan, sadece olu deriye etki eden olu deriden arindirma uygulamalaridir. uygulamalar yuzdesine gore degisir. ornegin 60% glikolik asit peelingi yapacaksaniz bunu sadece 3 dakika bekletirsiniz ve notrlersiniz. eger 15% tca peelingi yapacaksaniz bunu sadece 30 saniye yuzunuzde birakir sonra notrlersiniz. kisa sure bekletmeniz gereken kimyasali 20 dakika bekletirseniz canli olan tabakaya inerek ciltte asit yanmasina neden olurlar. bu gerceklik nedeniyle evde kafaniza gore peeling yapmamalisiniz. bu nedenle ozel olarak tasarlanmis her gece kullanilacak naziklikte peelingler kullanilmalidir.

    fiziksel peeling de 'scrubbing/exfoliation' diye bilinen kucuk parcacikli taneler iceren jeller ya da bildigimiz havlu gibi materyallerden yapilmis kumaslarla yapilabilir. bu yontem kesinlikle doktorlarca ve estetik cerrahlarca onerilmez cunku insanoglu nerede ne zaman duracagini bilemez ve canli katmana ulasana kadar cildini kaziyabilir. bu nedenle gidip turk kahvesiyle ugrasma hanim kiz, git kahveni ic. o telveden ne sana fal olur ne genc bir yuz. her seyin bir adabi usulu var. o telveyi yesen daha faydali.

    yani kulaktan dolma seylere inanmamakta fayda var. kirisiklik ve leke probleminiz varsa 8% aha peeling, sivilce ve siyah nokta problemleriniz varsa gozeneklerin icine girerek temizlik yapan 2% bha peeling alinir ve her gece uygulanir. guvenilir bir markadan alinmali, kendi mutfaginizda kimyacilik oynanmamalidir. her sey senin mutfakta yapilsaydi trilyon dolarlik is olmazdi bunlar. icinde stabil edici maddeler olmasi gerekiyor. cilt ph'inin altinda olmasi gerekiyor urunun calismasi icin filan falan. turk kahvesi yapmaya benzemiyor.

    kiris kiris olmak istemiyorsak, cilt lekeleri ve akne gibi sorunlarla ugrasmak istemiyorsak mutlaka kimyasal peeling yapmaliyiz/yaptirmaliyiz. mutlaka dedim bak. ben yillardir paula's choice kullaniyorum. cildimi ve hayatimi degistirdi diyerek de drama yaratirim.

  • şaşırmadığım bir haber.

    bir keresinde kahvede eşli king oynarken, mali müşavir arkadaşımız oyundaki ortağının kafasını yanlış kağıt attı diye okey ıstakası ile patlattı. bildiğin kafa patladı, kan revan oldu. okey ıstakasını yan masadan aldı. ıstakasını aldığı adam ise "napıyon kardeşim okeyimi piç ettin" demişti. bunu yapan kişi mali müşavir.