hesabın var mı? giriş yap

  • “çocukken her akşam yatmadan önce ve aklıma geldiği her an tanrı'ya bana bir bisiklet vermesi için dua ederdim. bir gün tanrı'nın çalışma tarzının bu olmadığını anladım. ertesi gün gittim kendime yeni bir bisiklet çaldım ve her akşam yatmadan önce tanrı'ya günahlarımı affetmesi için dua ettim. „

    al capone

  • bir başka finansal enstrüman karşılaştırması. madem öyle karşılaştıralım. şimdi, esasen burada karşılaştırma yapılacaksa evvela önemli bir konuya açıklık getirmek gerekir. zira bir tarafta hisse senedi var, diğer tarafta yatırım fonu.

    peki iyi, güzel, hoş da bu yatırım fonu neye yatırım yapıyor? yani mesela fonun portföyünde emtialar mı var yoksa hisse senetleri mi? çünkü bir fon doğrudan ve/veya tek tek hisse senedi, tahvil, bono ve çeşitli emtialar içerebileceği gibi bunların bir karışımını da içerebilir. karşılaştırma yapmak için önce bunu bir açıklığa kavuşturmak gerekir.

    ben karşılaştırma yaparken burada yatırım fonu olarak kastedilen şeyin, hisse senedi yoğun yatırım fonları olduğunu düşüneceğim. yazmaya da ona göre devam edeceğim.

    yatırımcının hisse senedi ya da hisse senedi yoğun fonlara yönelmesinin tek sebebi var: portföyü çeşitlendirerek potansiyel getirileri artırmak. bunun da bir riski var. zira piyasalarda sır değil, risk ne kadar yüksek olursa potansiyel getiri de o kadar yüksek olur. ancak tabii, risk almak marifet de değildir. burada yapılması gereken de riskleri minimuma düşürmektir.

    işte yatırım fonları da bu anlamda hisse senedi piyasalarına yeni giriş yapanlar için ciddi anlamda avantajlı. piyasada bir sürü fon var. yani yatırımcının elindeki seçenek bol. dahası yatırım fonları zaten bir başkası tarafından yönetiliyor, paylar olabildiğince iyi şekilde seçilmeye çalışılıyor, yeri geliyor dengeleniyor. bu da yatırımcıyı büyük bir zahmetten kurtarıyor.

    bununla birlikte, yatırımcının da fon seçimi yaparken birtakım faktörlere dikkat etmesi gerekiyor. mesela bunlardan ilki, fon portföyünün yoğunluğu. yani fon nereye, hangi hisseye ne kadar, ne yüzdeyle yatırım yapıyor bakmak gerekiyor.

    aynı şekilde performans da önemli. genelde geçmişe değil de geleceğe odaklanın derler ama buna katılmıyorum. zira fonun gerek kısa gerekse de uzun vadede nasıl performans gösterdiğini incelemek şart.

    peki neden? piyasalarda konjonktüre göre zaman zaman öne çıkan farklı yatırım temaları fonun performansını etkilemiş veya etkiliyor ya da etkileyecek olabilir, fakat fonun neden iyi veya kötü performans gösterdiğini de anlamak icap eder. aslında bu, fon seçimi konusunda da birçok soru işaretini ortadan kaldırır.

    sözün özü, iyi araştırılıp seçilmiş bir yatırım fonu, hisse senedi piyasalarına ilk kez giriş yapacaklar için kesinlikle bir velinimet. fon doğru yönetiliyorsa, portföy güzel hazırlanmışsa, dengelemeler iyi yapılıyorsa tercih edilebilir.

    bir de sadece yeni başlayanlar için değil, küresel, bölgesel veya sektörel çeşitlendirme isteyen yatırımcılar için de fonların avantajlı olduğunu düşünüyorum. mesela nasdaq performansından yararlanmak istiyorsun diyelim, yine portföyü fonlarla çeşitlendirmek mümkün.

    karşılaştırmaya geri dönecek olursak, tıpkı hisse senetleri gibi yatırım fonlarından da kar elde edilebilir. eğer yatırım fonu payları satın alınandan daha yüksek bir net varlık değerinden satılırsa, kar elde edilir.

    ama... fon portföyünün içindeki hisse senetleri iyi performans göstermiyorsa, bu kaybeden kağıtlardan tek tek kurtulmak da mümkün değildir. buna benzer şekilde fon içindeki yüksek performanslı kağıtları da satayım, nakde çevireyim denilemez. yapılabilecek tek şey bir bütün olarak fon paylarının tümünü veya bir kısmını satmak olabilir. ben doğru seçilen bir fonun uzun vadede kar sağlayacağını düşünüyorum lakin bu da karşılaştırmada fonlar için bir dezavantaj olabilir. o sebeple burada kalsın.

    sonuç olarak, amaca göre değişiklik gösterse de ben yatırım fonlarını tek tek kağıt toplamaya kıyasla hep daha avantajlı görüyorum. çeşitlendirme yapmak, yeni bir sektöre ısınmak ya da özellikle de piyasalara yeni giriş yapacaklar için eşsizler. çünkü tek tek hisse araştırıp bulmak yerine adamlar önüne doğrudan bir sepet koyuyor, daha ne olsun?

  • gerçekten iyi niyetlerle sorulmuş bir soruysa soru sahibini kutlayıp elini sıkmak gerekir. yok amaç boş boğazlıksa bu soru, sahibini aptala çeviriverir. iyi niyetle sorulduğuna inandığımdan şöyle diyebilirim. bu sorunun cevabı olumsuzdur. çünkü bu topraklarda para yetişmez. yetiştirmezler. yetiştiremezsin. çünkü suyun yok. gübren yok. çiftçin yok. tohumun yok. hangi topraklarda yetiştiğini anlamış durumda olmalısın bu kadar entry’den sonra.
    bir de başka ülkelerde para değiştirmek istemişsin. tam bilmiyorum ama o da o kadar kolay değil. örneğin abd’ye nakit para sokmak 10000$ ile sınırlıdır. fazlasını önceden beyan etmen gereklidir. banka yoluyla sokacaksan zaten bu işi türkiye içinde yapmandan bir farkı kalmaz. ama sen illa para basacağım diyorsan tl değil de dolar bas ne bileyim euro bas. buna da kalpazanlık denir biliyorsun.

    the mystery of banking bu konuda işe yarayabilir. bazı çok bilmişler tarafından aptal yerine konulacağını bile bile bu soruyu sormak cesaret işi. sormadan da olmaz elbette. şöyle de bir dolar paradoksu var. ona da kafa yor.

    “olay, henüz döviz kurlarının uygulanmadığı yıllarda abd-kanada sınırındaki bir şehirde geçmektedir:

    abd ve kanada malum ki para birimi olarak 'dolar' kullanmaktadırlar. yalnız her iki ülke de kendi paralarının daha değerli olduğunu iddia etmektedirler.

    şöyle ki:

    kanadalılara göre: 1 abd doları= 90 kanada senti,
    amerikalılara göre ise: 1 kanada doları= 90 abd senti.

    bir amerikalı, cebindeki 1 dolarla dolaşmaya çıkar. bir ara karnı acıkır ve simit alır (amerikan simidi!). simidin fiyatı 10 senttir. cebindeki 1 doları verir. simitçi bozuk para ararken cebinin bir köşesinde 1 kanada doları bulur, onu verir (90 sente eşit ya!).

    derken sınırı yürüyerek geçer ve kanada da dolaşmaya başlar. kaleme ihtiyacı olduğunu hatırlar. girer bir kırtasiyeciye. kalemin fiyatı da 10 kanada sentidir. cebindeki 1 kanada dolarını verir. kırtasiyeci de para üstü olarak 1 abd doları verir. oradan da ayrılıp evine döner.

    sonra düşünmeye başlar:

    — yahu sabah evden çıkarken cebimde 1 abd dolarım vardı, şimdi de 1 abd dolarım var. peki, simitle kalemin parasını kim verdi?”

  • bana bir yiğit özgür karikatürünü hatırlatan şarkı sözü:

    - yokluğunda çok kitap okudum esra.
    - ne okudun mustafa?
    - insanın okumak için bol bol vakti oluyor..
    - neler oludun mesela?
    - uzun uzun düşündüm ikimiz hakkında..
    - mal mal denizi seyrettin değil mi?
    - aşka yürek gerek esra..

  • "sağ çıksalar ne olacak" gibi korkunç bir cümlenin geçtiği, ne kadar lanet bir ülkede yaşadığımızın tekrar fark ettiren açıklamalar.

    "karaman’da su patlaması sonucu çöken ocakta mahsur kalan işçilerden mehmet bahar’ın eşi emiş bahar madenin kötü koşullarına ve yetkililerin umarsamazlığına isyan etti.

    isyanın gözyaşlarıyla anlatan emiş bahar, çalışma koşullarının kötülüğünü ve geçim sıkıntılarını belirterek "içeriden sağ çıksalar ne yapacağız? üç aydır bizi yedirdiler, bitirdiler. maaşlarını düzgün vermediler. elimizde yiyecek ekmek koymayıncaya kadar uğraştılar. şimdi de canlarını aldılar. sağ çıksalar ne olacak, çıkmasalar ne olacak? maaşlarını düzenli vermezlerdi. ekmeklerini ellerinden aldılar. servislerini ellerinden aldılar. güneyyurt'u yediler bitirdiler. güneyyurdu bitirdikleri gibi her tarafı bitirdiler"

    bizim halimiz ne olacak? bitirdiler bizi, bitirdiler. bugünü yarına atarlar, yarını öbür güne atarlar. üç aydır maaş yüzü görmeyiz. eller bayram yaptı, biz yapamadık, eller kurban kesti, biz kesemedik. bu darlığın bir bolluğu olurdu ama olmuyor işte, olmuyor. dün öğleden beri içeride sağ adam mı kalır? memuruz deyip gezerler. işçilerin sırtından memurlar... ama bunları süründürmeli. hepsini süründürmeli"

    video

  • “bu kadar zamma bu insanlar dayanamayacak. bunun sonu çok kötü olacak” demiş afedersin rizeliler.
    ne olacak?
    oy mu vermeyeceksiniz?
    ne yapacaksınız?

  • maçtan önce futbol yorumcularını, sonra maçı, sonra o maçın özetlerini, sonra futbolcuların teknik direktörlerin maç yorumlarını, sonra yine futbol yorumcularını izleyenlerin, ülke ne durumda olursa olsun her haftasonu sıradan bir lig maçının bile en çok entry girilen konu olmasını sağlayanların -derbi maçlara hiç girmiyorum bile- gelip "kadınlar işte böyle boş işlerle uğraşıyor" dediği program.

  • uzayda kaybolan bir astronotun büyük çilesi. uzaylının seninle iletişim kurabilen, isterse seni dünyaya geri gönderebilecek teknolojiye sahip türüne denk gelmişsin ama güneş diyorsun bakıyor, samanyolu diyorsun bakıyor. senden daha açıklayıcı bir tarif bekliyor seni geri gönderebilmek için. sen de ona bakıyorsun, kamera gözlere zumluyor...