hesabın var mı? giriş yap

  • muhalif değil, iktidar yanlısıdır. kendisi zaten o x kişisi aday olsa bile muhtemelen oy vermeyecektir. amacı algı yapıp muhalif seçmenin muhalefete oy vermesini engelleyerek iktidarın kazanmasını sağlamaktır..

  • benim gibi çocuklar yaptığında abukluk değil gerizekalılık oluyor sanırım.

    peluş bir eşeğim vardı. babaannem getirmişti alamanya'dan. çok severdim. ama oyuncağın gözleri yapıştırmaydı ve bir süre sonra mıncırmaya dayanamadığı için teker teker düştü gözleri. gözsüz kaldı hayvan.
    her gece diğer tüm oyuncak bebekleri yatağımda yan yana yatırırdım ve o eşeğe hep en güzel yeri verirdim. sonra da başlardım diğer tüm oyuncaklarımı dövmeye. "o kör! neden kötü davranıyorsunuz ona. özürlü o özürlü " diye. "engelli" deseymişim keşke.

  • dur hemen yok diyip kestirip atma zira var böyle bir şey sevgili sözlük. herhangi bir konu hakkında bir rakam vermemiz gerektiğinde hele de bu rakam doğruluğu hiç bir zaman kanıtlanamayacağı gibi yanlışlığı da kanıtlanamayacak olan muğlak bir değeri ifade edecekse direkt olarak 10,100,1000 gibi yuvarlak sayılar vermek yerine uyanıklık edip 52.6, 88.4, 45.007 gibi mümkün mertebe küsuratlı hatta ancak long integer'la ifade edilebilecek rakamlar vermek tamamen işkembeden salladığmız iddialarımıza hem bilimsel hem de ciddi bir hava katacaktır.bi deneyin siz de memnun kalacaksınız çevrenizde iddiaları itibar gören muteber bir insan olacaksınız, ha olmazsanız da gelin beni bulun ben inanıcam her söylediğinize.valla...

  • hiçbir şeyin sonu değil diyen arkadaşlara anlatayım. herkes için bu dediğiniz şey geçerli değil. 25 yaşında okulumu bitirdim. 26sında askere gittim. 27 yaşında iş aradım bulamadım. bulamayınca da 1 sene bütün iş durumlarını kenara atıp sadece kpss'ye odaklandım. dedim ki ben 1 sene bu sıkıntıya katlanıp gerekirse tüm kitapları tarayacağım ve çalışacağım. ortamım değişsin diye de 8 sene yaşadığım erzurum'dan kalkıp izmir'e taşındım. ekim ayında başladığım maratonda sınava kadar pek çok kitabı aldım, her yayından soru çözmeye çalıştım. temmuz ayının 5'ine geldiğimde yaklaşık 35000 soru ve 50'ye yakın deneme çözdüm. son 1 ay her gün dersaneye gidip sabah 8, akşam 5 ders çalıştım. akşam da eve gelip deneme çözmeye veya konu tekrar etmeye çalıştım. benim gibi ders çalıştığını bildiğim türkiye'nin muhtelif yerlerinde en az 10 arkadaşım var. hepimizin tarih neti 15 net civarında.

    demem o ki belki hiçbir şeyin sonu değil ama hiçbir bokun da başlangıcı değil. halbuki ben 1 senelik emeği bir şeylerin başlangıcı olsun diye vermiştim. şu an 1 sene önceye geri döndüm. ösym soru komisyonu zaman makinasını buldu, bilmem kaç bin öğrenciyi 1 sene öncesinin hayattan hiçbir beklentisi olmayan tiplerinde geri döndürdü.

    gerçekten müfredatta ve geçmiş senelerde olduğu gibi sorular olsaydı da yapamasaydım anlardım. yani "buraya çalış" dedikleri yerlerde çalışmadığım ya da gözden kaçırdığım bir yer olsaydı kimseye kızma hakkım olmazdı. şimdi kızma hakkım var ama ben kızdıkça o kurum üste çıkıyor. din, iman bilmem ama insan hakkı diye bir kavram var. onun cezası da bu dünyada çekiliyor. hayatım boyunca hiç beddua etmedim ama şimdi eğer yukarıda biri varsa ve insan hakkını önemsiyorsa umarım bunca insanın emeğini hiçe sayanların cezasını kendi çocuklarından çıkarır. yazık bunca emeğe, paraya, insana.

  • yaptığı telefon görüşmesi yüzünden, gözaltına alınabileceğini bilen ahmet hakan'ın bir nevi ön açıklama tadında olan yazısı.

  • kesinlikle yalan rüzgarı.annesi çalışmayan,ya da annesi çalıştığı için babaanne/anneanne evlerinde gündüzlerini geçiren her çocuk için tramvatik olmayı başarmıştır bu dizi.kaç sene devam etti hatırlamıyorum ama victor'un kızı küçücüktü en başlarda,sonra o bile evlendi sanırım.her akşam,beyaz fon üstüne pembe yr işaretini görmek,aklının almadığı ilişkiler yumağını çözmeye çalışmak her çocuğun beyin fonksiyonlarına zarar vermiş olabilir.hele babaannemler 7 kardeşti,kadın-erkek hepsi izlerdi ve dizi bittikten sonra kaçıran bir kardeş varsa telefonda ona özet geçilirdi,sonrasında diğer kardeşle olayların yorumu yapılırdı.bacak kadar boyuyla pembe dizilerden fırlamış gibi konuşan çocukların temelleri işte yalan rüzgarı sayesinde atılmıştır.

  • konu sadece dil bağlamında olmayıp, isveçlilerin atalarının türkler olduğunu prof. sven lagerbring (bkz: sven lagerbring)yaptığı araştırmalar neticesinde ortaya koymuştur.

    isveççenin viking tanrısı oden tarafından getirildiğini ve oden'in tirkiar ( türkler ) denilen bir kabilenin lideri olduğunu da lagerbring tarafından tespit edilmiştir.

    özcümle de, türk ve iskandinav halklarının yakınlığı yerliler olan laponlardır. üstelik laponlar şamandırlar. laponların şarkıları, ninni ve ağıtları çok benzer olup, fiziksel görünümleri de çok benzerdir.

    edit: laponlar; iskandinavya yarımadasının kuzey bölgelerinde yaşamaktadırlar.

    edit: sessizlerde d - t, k - g, b - p, f - v, f - b, kelimelerin anlamları değişmeden birbirine dönüşebilirler. kısaca istendiği gibi kullanılabilir. bu durum türkçe için de geçerlidir.

    edit: tarafıma yeşillendirme, harf dönüşümleri akustik olup, her dilde vardır. konu akustik (bkz: akustik) değildir ki gerçek olgusu dahilinde konu ses bilgisi dahilinde fonetik (bkz: fonetik) ve ses bilimi olarakta fonoloji (bkz: fonoloji) olarak ele alınabilir. zira akustik bağlamda, katı, sıvı veya gaz halindeki maddelerde dalga yayılımının fiziksel özelliklerinin incelenmesidir.

    edit: kökenbilimi (bkz: etimoloji)

    edit: iskandinavya mensubu finler. bu dilde ural altay içerisinde yer alır ve bir çok kelime mevcuttur. sine:sen, olla:olmak gibi. türkçe'de kullanılan vay bu dilde voy olmuştur.

    edit: laponya bir ülkeye değil bir bölgeye verilen isim ve finlandiya ile isveç’in en kuzeyindeki ortak bölgeyi kapsıyor. isveçliler “lapland”, finler ise “lappi” adını vermişler bu bölgeye. bölgenin barents denizi ve norveç denizi’ne kıyısı bulunmaktadır. (bkz: laponya)

  • konya ovası, çukurova ve harran ovası gibi devasa büyüklükte tarım alanları olan bir ülkede gerçekleşmiştir.
    ek: menderes ovası ve söke ovasını da eklemem istendi.
    ek 2: çarşamba ovası, trakya ovası ve daha niceleri.
    bu büyük tarım arazilerinden sadece birkaçı bile bizim ülkemiz büyüklüğündeki bir ülkenin bütün tarımsal ürün ve gıda ihtiyacını karsiyalabilecek potansiyle sahip. hal böyleyken halâ dışardan tarım ürünü ithal etmemiz, bu konuda kıtlık çekiyor olmamız ciddi anlamda düşünmemiz gereken bir konu.
    örnekte olduğu gibi günü kurtaran hareketler bize birşey kazandırmaz ve ufak bir gösteri olmaktan öteye gidemez.