ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
düğünde oynarken kazara adam tarayan kürt
-
oğlum o ne lan öyle suikast gibi usulca adamın yanına sokulup taradı. yazık valla.
şişli etfal'de ayaküstü sıçan teyze
-
sergi açmış teyzedir. nasıl bir eser bıraktıysa gelen geçen dikkatle inceliyor. yanında bedri baykam'ın spermini sildiği peçeteyle müthiş bir kompozisyon oluşturabilir diye düşünüyorum.
hastanelerdeki uzun kuyruklara karşı "sıçarım böyle hastaneye" temalı post-modern bir çalışma ortaya koymuş teyze. beğenirsin-beğenmezsin... yapıcı eleştirmek lazım.
bitersek hep beraber biteceğiz
-
açık açık halkın parasıyla kumar oynadığını itiraf etmiş.
devamında “ peki bu modeliniz ya tutmazsa “ sorusuna
“türkiye’ye zarar verdiğimi düşünür, üzülürüm”
demiş . iyi mi …
ponçikliğe bakar mısın, üzülürmüş…
fıkralarla yaşıyoruz.
umut sarıkaya tipi mutsuzluk tanımları
-
indirilen altyazı, filme uyuyor mu diye bakarken, sürekli diyalog olmayan sahnelere denk gelmek.
date'e çıktıklarını puanlayan anne ve kızı
-
videoya baktığımda, nafaka veren abiye acıdım.
başka sözüm yok.
bitaksi çalışanı taksicinin dehşetli rezaleti
-
hayir efendim bitaksi ile %100 alakasi olan olaydir. burada anlatilanlara gore bu adam katil ruhlu, sapik bir herif. boyle tipleri uygulamadan ayiklamak bitaksinin gorevi.polisin vurdumduymazligi da sasirtmadi. illa birinin olmesi mi gerek?
sokağa hayvanlar su içsin diye su koyan mallar
-
doğal seleksiyon denen şeyin yalan olduğunu ispatlayan entry'i yazan arkadaşın kızdığı mallardır. amk doğal seleksiyon olsa sen nasıl entry girecen.
bir üniversitede yaşanabilecek en dumur olaylar
-
aile dostu olan bir öğretim görevlisinin odasına gitmiştim biraz muhabbet biraz dertleşme amaçlı. kapıyı çalıp içeri girdiğimde hocam okey oynuyordu bilgisayardan. beni kendine çok yakın gördüğü için "ooo hoşgeldin freewave" deyip bir yandan oyununa devam etti. sonra bir iki havadan sudan nasılsın, iyi misin, muhabbetinden sonra hocamın yanına oturup müsabakayı izlemeye başladım.
ben arada "hocam şu taşı atan bence ben takip ettim ara taş çıktı." filan diye akıl veriyordum. lan birden bir şey dikkatimi çekti. masadaki diğer kişilerin adlarına bir bütün olarak bakınca böyle baya tanıdık geliyordu. sonra içimden lan yoksa deyip "hocam kimle oynuyorsunuz?" diye sordum. karşılık olarak da "hee onlar mı dekan, prof x hoca, prof y hoca."
oha lan biz de ilim irfan yuvası diyoruz. adamlar üniversitede okeye dönüyor.
bir minibüste yaşanabilecek en dumur olaylar
-
lübnanlı bir arkadaşım vardı üniversiteden. tömer okumak için istanbula ilk geldiği zamanlarda şöyle bir hadise yaşanıyor,
üsküdar dolmuşunda herkes parasını uzatarak zeynep kamil, burhan felek gibi isimlerle ineceği yeri tarif ederek parasını uzatıyor. bizimki bu yer isimlerini bilmediğinden yolcuların kendi isimlerini söylediğini zannediyor, yani şöförün herkesi tanıdığını ve herkesin evini bildiğini düşünerek parasını uzatıyor ve şöföre "hüseyin nassar" diyor. şoför bön bön bakıyor tabi. neyseki yolcuların da yardımıyla bir şekilde anlaşıyorlar.