hesabın var mı? giriş yap

  • bazı sualleri beraberinde getiren bir beyanat.

    misal, "parti başkanlığını delegelere sormakta mahsur var iken başkanlık sistemini millete sormanın mahsuru nasıl oluyor da yok oluyor?"

    .

  • adamın attığı tweet burada:

    https://twitter.com/…kins/status/502106262088466432

    haberin içeriğinde tweetler gerçek çevirisiyle verilmiş.

    "bir kullanıcının, “dürüst olmak gerekirse, down sendromlu bir bebeğe hamile kalırsam ne yapardım bilmiyorum. gerçekten ahlaki bir ikilem” şeklindeki ifadelerine “kürtaj yaptırıp yeniden denersin. seçeneğin varsa, onu dünyaya getirmek ahlaksızlık olur” diyerek yanıt verdi."

    dawkins'in görüşü size yanlış gelebilir ancak, "down sendromlular ölsün" demek ile "down sendromlu olacağı bilinen birini hayata getirmek yanlış olur" demek arasında dağlar kadar fark olduğu da bir gerçek. yalan yanlış başlık atmanın/açmanın insanları provoke etmek dışında bir anlamı yok.

    edit: habertürk haberin başlığını "ingiliz profesörden tartışma yaratacak öneri!" olarak değiştirmiş. dün "down sendromlular ölsün!" yazıyordu.

  • dışarıdan bakıldığında güzel bir şeymiş gibi duran ancak uzun vadede can sıkıcı olan özellik.

    30 yaşındayım. çalıştığım hastaneye gelen hastalar beni stajyer sanıyor. haliyle müdahalelrini bana yaptırmaltan kaçınan oluyor. her biine ayrı laf anlatıyorum.

    trafikte polisler zamanında farkederlerse sürekli durdurup ehliyet soruyorlar. hatta bazıları ehliyetsiz bir ergen yakalımış edasıyşa -delikanlı ehl.yet vardır umarım diyor.

    bu sene tekrar üniversiteye başladım. çocuklar muhabbette girerken kendi aralarında yaptıkları gibi biraz -lan -lun diyorlar. yaşımı fark edince özür dileyip sizli bizli konuşmaya başlıyorlar.

    ama sanırım en komiği bir kaç sene önce babaannemin mezarı başında yaşandı. mezarın yakınlarından geçerken bi uğrayim dedim. mezar başındayken köy ahalisinden bi amca geldi yanıma.
    -evladım nerden geldin sen
    -şehir merkezinden
    -nası geldin
    -arabam var amca
    -sen araba koşabiliyor musun yaşın kaç senin
    -28 amca
    -vah vah sen niye böyle kaldın evladım
    -?!@:!?
    (oysa normal bou ve kilodayım güdük değilim sadece genç gösteriyorum)

  • kisiler: bir arkadas ve babasi
    yer: istanbul

    arkadas gece eglencesini sevmekte ve cogunlukla sabaha karsi eve donmektedir. ailesiyle beraber yasadigi mahalleye de zaman zaman buyuk kopek ceteleri musallat olmaktadir. babasi, arkadasi hep "eve sabaha karsi donuyorsun, sarhos donuyorsun, bir gece kopekler sana saldiracaklar, sarhos halde bir sey yapamayacaksin, dikkat et!" diye uyarmakta ve kendince bir cozum sunmaktadir: "eger kopekler sana saldirirsa, sen de dort ayaginin uzerine in, onlar havladikca hirladikca sen de havlayip hirla, dislerini goster!" bu uyarilari dinleyen arkadas, "lan?! babamin da kafasi iyi galiba, kopekle oyle mi mucadele edilir, tey allahim" diye kendince kenardan kenardan gulmektedir.

    babasinin onerisine kiciyla gulen bu arkadas, sabaha karsi eglenceden dondugu bir sefer, mahalleye girdigi anda 20-30 tane iri kopekle karsi karsiya kalir. once yusuf yusuf diye cagirsa da gelen giden olmaz. sarhos kafayla bir an "kaybedecek neyim var ki" diye dusunup kopek taklidi yapmaya karar verir, dort ayak uzerine iner, kopekler tarafindan etrafi sarilir, fakat hepsine havlaya havlaya kopekleri bertaraf eder, rahat bir nefes alip evine girer. kendisinin onurlu mucadelesini balkondan caktirmadan izleyen babasi takdir dolu cumlesini patlatir:

    - lan it oglu it! amma potansiyel varmis sende ha!

  • kendisine ev hapsi verilmiş, neden?
    konser veremesin, para kazanamasın, kıyafetleriyle gündem olamasın diye.

    kadın tek başına 20 yıllık ak partiyi salladı, en büyük muhalefeti yaşam tarzıyla yaptı diye kadına ev hapsi verdiler. sonra diyorlarki "devran dönünce bunlar bize zulm edecek", dua edin de halkın istediğinden çok daha yumuşak başlı biri ülkeyi yönetsin.

  • oscar ödüllü yönetmen guillermo del toro'nun stop motion tekniğiyle hayata geçirdiği, pinokyonun müzikal uyarlaması, harika netflix filmi.

    1930'ların faşist italya'sında gerçek bir çocuk olmak isteyen kuklanın hikayesinin anlatıldığı film; çok güzel, karanlık bir temaya sahip ve cesur bir pinokyo uyarlaması olmuş.

    bi kere filmin adındaki sahiplik bile yani guillermo del toro's pinocchio ne kadar iddialı olduğunu gösteriyor. bu kadar eski ve bilindik bir hikayeyi filme alıp onu kendi hikayenizmiş gibi isimlendirmek gerçekten cesurca. filmin isminin niye böyle adlandırıldığını şöyle açıklamış del toro;

    "benim için carlo collodi'nin pinokyo'su var, walt disney'in pinokyo'su var ve guillermo del toro'nun pinokyo'su var. çünkü benim için ilginç olan şuydu: itaati kutsamak yerine itaatsizliği kutsayan bir pinokyo yapabilir miyim? itaatkâr olduğu için sonunda gerçek bir çocuğa dönüşmek zorunda kalmadığı bir pinokyo yapabilir miyim?” bunu da başarmış bence. diğer versiyonları alt üst eden bir pinokyo çıkarmış ortaya.

    2008'den beri üzerinde çalışılan ve çekimleri yaklaşık 1000 gün süren anlamsız içi boş milliyetçiliğe, faşizme, çocuklara uygulanan psikolojik baskıya değinilen film; karanlığı umut, mizah ve insanlık kıvılcımlarıyla dengeliyor.

    benito mussolini'nin faşist italya'sında geçen filmi yönetmen guillermo del toro “resmi olmayan üçlememin parçası” diye tanımlıyor. her ikisi de ispanya iç savaşını anlatan daha önceki filmleri pan's labyrinth ve the devil's backbone ile pinocchio; bu üç film, çocukluğun savaş ve şiddetle ilgili bir şeye karşı gelmesiyle aynı zamanda savaştaki çocuklar ve kaybedilen masumiyet gibi kapsayıcı temaları paylaştığı için bu üç filmi resmi olmayan bir üçleme olarak tanımlıyor del toro.

    verdiği savaş karşıtı mesajların yanında bir masalda olması gereken dersleri de veriyor film. yalan söylememek, hayatta verdiğin şeyi almak, insanları oldukları gibi kabul etmek ve iyi bir baba ya da oğul olmanın ne olduğu hakkında çok sayıda ve olumlu mesaj var.

    “insan hayatını bu kadar değerli ve anlamlı kılan kısa oluşudur.”

    ben bu adamın sanata ve sinemaya çok tutkulu olduğunu düşünüyorum. niyeyse yakın dönemde kendisine bir sempatim oluştu. netflix'teki mini dizisini izledim, sevdiğim bir tür olmamasına rağmen hoşuma gitti. aynı zamanda ünlü yönetmenin ilk animasyon uzun metrajlı filmiymiş bu film. konudan bağımsız ben del toro'nun yönettiği bir hobbit filmi görmek isterdim. peter jackson canım ciğerimdir ama del toro da enteresan işleri olan biri.

    tanım yaparken stop motion dedim. onu bi anlatayım önce. stop motion ya da duraklı çekim, durağan 3 boyutlu objeleri hareket edermiş gibi gösteren bir animasyon türü, kuklalar veya oyun hamuru ile yapılmış maddeler kullanılarak çekiliyor. filmde de 3d yazıcı kullanılarak yüzlerce pinokyo yapılmış. görsel,görsel,görsel

    arka planda yer alan cam şişeyi istemeden tekmeleyen biri gibi küçük şeyler bile düşünülmüş film yapılırken. stop motion'ın ne kadar zahmetli olduğunu yapılış videosunu izlediğinizde anlayacaksınız. o küçük ayrıntıları yapmalarına gerek yoktu ama yaptılar ve bu, hikayenin geçtiği dünyayı çok yaşanmış ve somut hissettiriyor. bu yönüyle 2022 disney yapımı olan pinocchio aslına hakaret iken del toro versiyonu onurunu kurtarmış resmen. hikaye, çekimler, müzikler… her şey çok güzel olmuş.

    kamera arkası

    seslendirme kadrosu ise şampiyonlar ligi resmen.

    başrol için seçildiğinde 10 yaşında olan gregory mann pinocchio'yu seslendirirken
    game of thrones'taki red wedding'in baş aktörü walder frey ile harry potter'daki mr. filch'i canlandıran david bradley, geppetto'yu seslendirmiş.

    bana göre filmin en iyilerinden cricket rolünü obi wan kenobi abimiz ewan mcgregor seslendirken
    pinokyo'ya hem hayat veren orman perisi'ni hem de ölüm'ü, tilda swinton seslendiriyor. evet ben bunu cate blanchett sanıyordum ta ki creditleri görene kadar swh meğer maymun spazzatura'nın çeşitli homurdanmalarının, çığlıklarının ve maymun kıkırdamalarının ile birkaç garip satırın arkasında cate blanchett varmış. maymun seslerini çıkarırken ki kamera arkası görüntülerini çok merak ediyorum ahaha

    sirk müdürü volpe rolünde christoph waltz, faşist asker baba rolünde ron perlman ve doktor rolünde john turturro gibi birçok ünlü isim daha var kadroda.

    gelelim oscar'a. guillermo del toro's pinocchio'su oscar gecesinde iki kez tarih yazabilir. ilki, bir streaming platformunun kazandığı ilk en iyi animasyon olabilir. aynı zamanda netflix'in en iyi animasyon özelliğini ilk kez kazanması olacak. ikincisi de en iyi animasyon filmi ödülünü kazanan ikinci stop motion filmi olması. kazanan tek stop motion filmi wallace & gromit: kurt tavşanın laneti idi.

    bu film varken turning red'e oscar vermezler bu kadar iş bilmez olmazlar herhalde diye düşünüyorum.

    filmin müzikleri de iyiydi bence. harry potter'daki meşhur “always” sahnesinin, the king's speech, argo ve the grand budapest hotel gibi filmlerin bestesini yapan alexandre desplat; yalnızca keman, piyano veya arp gibi ahşap enstrümanlar kullanarak müziği carlo collodi'nin filmin dayandığı 1883 tarihli romana bağlayarak pinokyo hikayesinin "masumiyetini" ve "canlı kalbini" göstermiş.

    ayrıca tanıyanların dikkatini çekmiştir, cricket odasına schopenhauer'un fotoğrafını asıyor. görsel şöyle bir alakası olabilir: schopenhauer bir kitabında: "hayatımızın acil ve doğrudan amacı acı çekmek değilse o zaman varlığımız dünyadaki amacına en uyumsuz olanıdır." diyor. acı ve keder, pinokyo'ya hayat veren şey. böyle bağlayabilirim sanırım.

    özetle; çocuklar için olmayan ama çocukların da izleyebileceği bir film olmuş. sözlükte ve ülkede sürekli olumsuz konulara maruz kalıyoruz. o yüzden gidin ve zehirlenmiş soğuk kalbinize biraz sıcaklık getirecek bu filmi izleyin. sonunda göz yaşı dökebilirsiniz uyarmadı demeyin swh.

    8.9/10

    şunu da unutmayın:
    "sevilmek için kim olduğunuzu değiştirmek zorunda değilsiniz, sevilmek için itaat ederek 'gerçek bir çocuk' olmanıza gerek yok."

    edit: john turturro'nun rolünü yanlış yazmışım uyaran yazar sağolsun düzelttim.